• ulan ne matematik dehaları var be. 15000 entry varmış, o zaman ufkumuz 2^15000 katına çıkacakmış. vay be. acaba nasıl düşünülmüş böyle bir şey? çünkü bu başlıkta ilk bu. her entry 2 katına çıkarıyorsa, 15000 entry 2^15000. hmm.

    bir de formül gibi açıklayalım.

    x = ufuk
    1 entry = x^2
    15000 entry = x^2^15000

    görüyor musunuz ince hesabı?

    boş geçmeyeyim: matematik kelimesinin kökeni matetistir, yunanca "ben bilirim" anlamına gelir. kelimenin asıl kökü mathemadır ve bilim, bilgi ve öğrenme anlamına gelir. mathematikos ise "öğrenmekten hoşlanan" anlamına gelir. türkçe'ye fransızca mathematique kelimesinden geçmiştir.

    ben şimdi çok hoşlandım öğrenmekten. çünkü her entryi okuyan bir suserın ufku 2^15000 katına çıkmış. çok hoş değil mi?
  • attilla ilhan in mahur siirini ahmet kaya ile ogrendim tabi ki. o mahur beste calar mujganla ben aglasiriz derken mujganin kirpik oldugunu ogreneli 4 yil oluyor.

    sabah sarki karsima cikti bir daha tum sozlerini derin derin dinledim. atilla ilhan in bu siiri yazarken ki hikayesi de pek yurek burkar.
  • yeterli paranız varsa türkiye'de adam öldürmenin suç olmaması.(bkz: 4 ekim 2016 rüzgar çetin'in tahliye edilmesi)
  • birçok efsaneye, bestseller kitaplara, hollywood yapımı filmlere ve elbette dizilere konu olan gladyatörler kimdir? nerede, nasıl ve neden ortaya çıkmıştır?
    merak ediyorsanız buyurun efendim...

    latince "gladiator" sözcüğü "kılıç" anlamına gelen "gladius" kelimesinden türemiştir. bunun sebebi, eski zaman gladyatör dövüşlerinde yalnızca kılıç kullanılabilmesidir. yani gladiator, kılıçla dövüşen kişi anlamına gelmektedir. italya’ da yaşayan etrüsklerden kalma bazı sanat eserlerinin üzerindeki kılıçlı gladyatör tasvirleri, bu tespitin doğruluğunu destekler yöndedir. zaten gladyatör dövüşlerinin geçmişi, etrüskler ordusunda hayatını kaybeden savaşçıların onuruna düzenlenen anma törenlerine dayanır. bu törenlerde düşman savaş esirleri ile ünlü etrüsk komutanları dövüşür ve savaşlarda hayatını kaybeden etrüsk askerlerinin kanına karşılık düşman esirlerin kanı akıtılırdı. bu yöntemle akıtılan düşman kanının, ölünün ruhunu rahatlatacağına inanılırdı.

    italya’nın birçok bölgesinde rağbet gören gladyatör dövüşlerinin ünü, en nihayetinde milattan önce 264 yılında roma'ya ulaşır. o yıl, brutus pera adındaki bir aristokrat, ölen iki oğlu marcus ile decimus’un cenaze törenleri sırasında 6 gladyatörün savaşacağı bir organizasyon tertip eder ve sonraki süreçte cenaze törenlerinde gladyatör dövüştürmek bir gelenek haline gelir. bu gelenek, mö 3. ve 2. yüzyıllarda roma halkının beğenisini kazanır ve roma senatosu, gladyatör dövüşlerinin halkın eğlence aracı olarak kabul edilmesi yönünde bir karar alır. bu kararda, gladyatör dövüşlerinin halkı askerliğe özendirmesi ve onları yunan kökenli gösterilerden uzaklaştırması da önemli bir etkendir.

    "munus" adı verilen gladyatör gösterilerinin resmen kabulü ile birlikte, birçok romalı yetkili halkın sempatisini kazanmak üzere rekabete girişmiş ve gladyatör dövüşlerinin arasına "venatio" adı verilen gladyatörlerin vahşi hayvanlarla dövüştürüldüğü bir başka gösteri türü de eklenmiştir.

    farklı coğrafyalarda giderek yaygınlaşan gladyatör gösterileri, her ülkede aynı ilgiyle karşılanmamıştır. antik yunan filozofları, bu karşılaşmaların insancıl olmadığını belirtmek suretiyle gladyatörlüğe karşı çıkmışlardır. öte yandan bu gösterilerin suriye, mısır ve anadolu’da da benimsendiği bilinmektedir. nitekim suriye krallarından antiokhos ephiphanes'in mö. 174-164 yıllarında ülkenin başkenti antiokheia’da gladyatör dövüşleri düzenlettiği bilinmektedir. gladyatör dövüşleri anatolia/anadolu halkı tarafından da benimsenmiş olacak ki o dönemde nysa (sultanhisar) ve laodikeia (denizli) gibi kentlerde de dövüşlerin yapıldığı arenalar (amphiteatrum) inşa edilmiştir.

    roma kralları, halkın ilgisini dorukta tutabilmek ve roma’nın dünyanın dört bir yanına egemen olduğunu kanıtlamak üzere farklı kavimlerden gelen gladyatörlerin seçimine de özen göstermiştir. roma arenalarındaki yabancı gladyatörler daha çok gallia ve trakyalılar iken, imparatorluk devrinde zapt edilen ülkelerin çoğalması ve esir sayısının artması ile asya ve afrika kökenli gladyatörler de rağbet görmüştür.

    gladyatör dövüşlerinde diğer bir önemli nokta da arenaya çıkan her gladyatörün kendi ülkesini simgeleyen giysiler içinde, yine kendi ülkesine özgü silahlarla dövüşmesiydi. bazı imparatorların bu gösterilere çeşitli değişiklikler kattığı da olurdu. örneğin; ünlü imparator neron'un, parth kralı onuruna düzenlediği gösteride yalnızca zencileri dövüştürdüğü, bazı özel gecelerde ise yalnızca cücelerin tercih edildiği bilinmektedir.

    gladyatör dövüşleri zaman içerisinde farklı amaçlarda da kullanıldı:

    roma hukuk sisteminde mahkemelerin köle veya özgür insanlara verdiği ölüm cezaları, olağan gladyatör dövüşlerinden önce "günü biraz daha renklendirmek" amacıyla arenada tatbik edilirdi. arena’da ölüme mahkum edilen kişi, yöneticiler tarafından "editor muneris"e yani organizatöre teslim edilir ve bir gladyatör gösterisine kadar bekletilirdi. ölüme mahkum edilen kişi ya vahşi hayvanların önüne silahsız atılır ya da bir gladyatör tarafından acımasızca infaz edilirdi. bazı zamanlarda ölüm cezası alan mahkumlar birbiriyle dövüştürülür, hayatta kalan mahkum ağır yaralı ise gösteri sonunda cellatlar tarafından öldürülürdü. ölüme mahkum edilen insanların arenaya çıkarılması kimi zaman gladyatör gösterilerinden bile daha fazla ilgi görürdü. bu durumu fark eden romalı zengin aileler, siyahi kölelerini eğiterek arenada dövüşmeye zorlamışlar ve bu yoldan kazandıkları parayla zenginliklerine zenginlik katmışlardır.

    italya'nın en büyük eğlencesi haline gelen bu gösterilerden pay kapmak niyetinde olan insanların, para karşılığında dövüşmek için başvuru yarışına girdiği bilinmektedir. başvurusu kabul edilenler gladyatör okulu "ludus"a giderek eğitim alır, eğitimi başarıyla tamamlayanların gladyatör unvanı pleb meclisinde onaylandıktan sonra bu kişiler arenaya çıkma hakkı kazanırdı. arenaya çıkacak gönüllü gladyatörlere, ölmeleri durumunda "sorumluluğun kendine ait olduğuna ve hiç bir hak talep etmediğine" dair bir sözleşme imzalattırılırdı. bu yolla zengin olup şöhrete kavuşan çok sayıda roma savaşçısının olduğu bilinmektedir.

    günümüzde ise legal/illegal olarak düzenlenen, sınırlı sayıda kişinin davetiye ile içeri alındığı ve müsabaka başına milyon dolarlık bahislerin döndüğü "ölüm dövüşleri"nin esin kaynağı da işte bu gladyatör savaşlarıdır.

    kaynak: spartacus ve köle savaşı, nic fields; antik devirde gladyatörler, hasan malay-h.sılay
  • - insan kalbi, kalbi pompaladığında yarattığı basınç ile kanı 10 metre uzağa fırlatabilir.

    - yeni zelanda dünyadaki her türlü iklimin yaşandığı tek ülkedir.

    - suudi arabistan da hiç ırmak yoktur.

    - parmak izleri gibi dil izleri de benzersizdir.

    - fenerbahçe spor kulübünün ilk adı 'siyah çoraplılar' dır.

    - insanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

    - inek, arkaya doğru çişini yapan tek memelidir.

    - kertenkeleler aralarında şınav çekerek iletişim kurarlar.

    - köpek balığının, kanser dahil olmak üzere her hastalığa karşı bağışıklığı vardır.

    - ibni sina göz ameliyatı yapmıştır.

    -kirpiler suda yüzebilir.

    -bal bozulmayan tek gıdadır.

    - kutup ayıları solaktır.

    - dünyadaki en eski üniversite 989 yılındaki mısır'ın el-ezher üniversitesidir.
  • insanlar karşılaştığı bir durumda ne yapacağını bilemediğinde veya içinden çıkamadığı durumlarda öfkeleniyor, aşırı tepkiler veriyor.
  • abd'nin obeziteyi önlemek için harcadığı para ile afrika kıtası açlık sorunu çözülebilirmiş.
  • görüntülü arama sayesinde işitme ve konuşma engellilerinin `:engelli yerine ne kullanacağımı bilemedim önermek isteyebilirsiniz` telefon görüşmesi yapabilmesi. öğrenmek sayılmaz ama farketmek diyebiliriz.
  • tavla oynamayı öğrenenlerin ufku kaç katına çıkar ki ?
  • -kablumbağaların kabukları öldükten sonra bile sertleşmeye devam eder. öyle ki, ölmüş bir kaplumbağanın kabuğu 200 yıl sonra bir kayadan daha sert bir hale gelir.

    -su aygırları aslında sudan nefret ederler fakat tat alma dokularındaki aşırı hassasiyet, yedikleri otların acı tatlarını onlar için dayanılmaz hale getirir. bu yüzden su aygırları bu acıyı bastırabilmek için sürekli su içinde kalmaya ihtiyaç duyarlar.

    -ineklerde midenin dört bölümden oluştuğu bilinir. fakat aslında "dievleetimemurus" adı verilen ikinci bölümün neredeyse hiç işlevi yoktur. asıl işlevi mide salgılarını düzene koymak ve sindirilen besinleri bir nevi "raporlamak" olan bu bölüm, zamanla evrimden payına düşeni almış ve işlevsiz hale gelerek küçülmüş ve etkisizleşmiştir.

    -kürek ilk defa savaşlarda kullanılmak amacıyla yapılmıştır. eski asya kabilelerinde ölen kişi düşman bile olsa en kısa sürede gömmek adet olduğundan, savaşçılar hem düşmana zarar verebilmek, hem de en kısa sürede onu toprağa gömebilmek için böyle bir silah geliştirmişlerdir. yerleşik hayata geçilirken, zamanla adetlerin de değişime uğramasının etkisi ile kürekler tarım alanında da kullanılmaya başlanmış ve bir süre sonra tamamen silah vasfını yitirmiştir.
hesabın var mı? giriş yap