• antalya-mersin arasının 7 saat 38 dakika olması ufkumu iki katına çıkarmasada herşeyin göründüğü gibi olmadığını gösterdi.
  • suudi arabistan avustralya'dan kum ve deve ithal etmektedir.
  • 1880'lerin ortasında alüminyum altından daha değerli idi.

    şimdi yemeğimizi sarmak için kullanıyoruz.
  • "water, water, everywhere,
    and all the boards did shrink;
    water, water, everywhere,
    nor any drop to drink"

    dizelerinde asıl anlatılmak istenenin geminin özel bir ağaçtan yapılmış olduğu ve eğer düzenli olarak ıslatılmazsa kuruyup, büzüşüp, parçalanabilecegi gerçeğidir. eskiden filmlerde gördüğüm o gemi fırçalama sahnesinin hep temizlik amaçlı olduğunu düşünüp neden bir sürü iş varken şimdi temizlik yapıyorlar diye beynimi kurcalardım.bunun bir ihtiyaç olduğunu öğrendiğimde sanki bütün derdim buymuşta çözmüşüm gibi sevinmiştim.

    (bkz: the rime of the ancient mariner)
  • trigonometri'nin bir boka yaradığını öğrendiğim gün sanırım.

    beyin'in 2 gözün arasındaki mesafeyi bilip 3. noktayı hesaplayabilmesi ile derinliği ve mesafeyi algıladığı gerçeğini öğrenir öğrenmez trigonometriyi mistik bir şekilde yapabilmeye başladım. gps'in de bunu kullandığını öğrenmem cabası olmuştu.

    bu aydınlıkla matematiğin pratik uygulamalarına bakmaya başladım. uygulamaları gördükçe öğrenesim geldi, öğrendikçe devam ettim, geliştirdim ve hayatın diğer alanlarına da uygulamaya başladım. derken prensip oldu, benimsedim ve sanki uyanmamış olduğum her gün salakmışım gibi gelmeye başladı. sonra dedim ki heee akıllılık böyle herhalde, arkanı dönüp "salakmışım laan" diyebiliyorsan akıllı oluyorsun. sonra bu da akıllılık kriterim oldu.

    sonra da radikal insanlar'ın arkasına önüne her yere bakarak hep haklı olduklarını ve kendilerini akıllı zannettiklerini gördüm, batmaya başladı. kuruldum, kuruldum, sonra konuşmaya başladım, ihtar etmeye başladım. sonra bunları eşe dosta aktarmaya başladım, aktardıkça birşeyleri değiştirebilmek, katkıda bulunabilmek hoşuma gitmeye başladı. ben bunu yapmak istiyorum dememle, her dikkatı ve becerileri birçok branş'a yayılmış ya da yayılabilme potansiyeli olanların yaşadığı o sonsuz boşluğu gösteren, "ne olsam lan acaba?" sorusunun yanıtı geldi. alın yazım değildi ama buldum, öğretmen oldum.
  • zihninizden konuştuğunuzda boğazınızda bulunan küçücük kaslar her kelimenin oluşumunu mimikler. buna subvocalization denir ve nasa bu kas hareketlerini okuyarak bunları kelimelere dökecek bir cihazın prototipini yapmayı başarmıştır.

    kısacası gelecekte insanların zihinlerini okumak gayet de mümkün olabilir.

    kaynak
  • hemen hemen tum astronotlarin rusca biliyor olmasi. ayni sekilde tum kozmonotlar da ingilizce biliyorlarmis.

    (bkz: international space station)
  • machievelli'in prens kitabını halkı uyarmak için yazdığı söylenir. kitabın hükümdarlık yönetimi hakkında bir kara mizah, bir uyarı olduğunu düşünülür.

    aslında, günümüzün yönetilme biçimine ne kadar benzediğini sadece ben mi farkettim?

    1- prens dindar olmasa da daima dindar görünmelidir. “hükümdar bağışlayıcı, imanlı, insancıl ve dindar görünmelidir. sadece böyle görünmesi iyidir, böyle olması iyi değildir.

    2- prens verdiği sözü tutmalıdır. ancak şartlar değiştiyse tutmayabilir.

    3- prens gücünü asillere değil halka dayandırmalıdır. çünkü asiller hükümdar için tehdit olabilirler. üstünler hükümdara karşı harekete geçebilir fakat halk hükümdarı sadece terk edebilir.

    4- zaman zaman halkı aldatmak gerekebilir. ne zaman erdeme aykırı bir iş yapacaksanız sanki o işin sizinle ilgisi yokmuş gibi davranın. nasıl olsa hile yapmak zorunda kalacaksınız. onun için hile yapmadığınız görüntüsünü yaratmak için elinizden geleni yapın. sizin gerçekte be yaptığınızı halk bilemez. bunu sır gibi saklayın.

    5- hükümdar aslan ve tilki gibi olmalıdır. aslan kendini tuzaklardan koruyamaz tilki ise kurtlardan. öyleyse tuzakları fark etmek için tilki, kurtları korkutmak içinse aslan.

    6- prens yönetimindeki kişilere sözünü geçirebilmelidir. mümkünse hem sevilen hem de korkulan bir prens olmak iyidir. korkulmak daha önemlidir. insanoğlu korktuğuna sevdiğinden daha çok ve daha iyi hizmet eder.

    7- insanlar küçük darbelerin intikamını almayı düşünür ama büyük darbeler karşısında sinerler. düşmanı tepki veremeyecek duruma getirmek gerekir.

    8- machievelli’ye göre prens yok edemediği tehlikeli ve güçlü rakiplerini korumaya çalışır gözükmeli, yerinde ve zamanında bükemediği bileği öpmelidir.

    9- bazen devlet yönetiminde birden fazla kişinin göz diktiği bir makam olur. prens muhtemel adaylardan hangisinin daha tehlikeli olabileceğini tespit edebilmelidir.

    10- bu yöntemler mutlak biçimde zaruri olduğunda kullanılmalıdır.

    kaynak
  • (bkz: #73399534)

    kürtçe bir küfrün latince bir atasözü olarak yedirilmesi ve daha da ufuk açanı milletin bunu yemesi. favlamadan önce bir araştırsaydınız keşke!

    ... 'doğu yöremizde konuşulan dillerden biriyle edilen bir küfrün' diye düzeltip bazı arkadaşlarımızı memnun edelim. kulağıma konuşulması langır lungur gelen, nece olduğunu tahmin edemediğim her dil -aborijince bile olsa, benim için kürtçedir.
  • veda busesi adlı şarkının esasen yazarı orhan seyfi orhon tarafından kanserden ölen kızı için yazıldığını öğrenmem. bir de bu bilgi ile yeniden sözlere bakınız.

    "ölümünden hemen önce kızı, babasından 'gidişine ağlamaması' konusunda söz istemiş, o da söz vermiş. ama baba kalbi, o anda verdiği sözü tutamamış ve kızı ile arasında geçen o son anları şiire dökmekten kendini alamamış. bu muhteşem dizeler de işte böyle bir acının ardından yazıya dökülmüş ve ölümsüzleşmiş..."

    hani, o bırakıp giderken seni
    bu öksüz tavrını takmayacaktın?
    alnına koyarken vedâ busemi,
    yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

    hani, ey gözlerim bu son vedâda,
    yolunu kaybeden yolcunun dağda,
    birini çağırmak için imdada
    yaktığı ateşi yakmayacaktın?

    gelse de en acı sözler dilime,
    uçacak sanırım birkaç kelime...
    bir alev halinde düştün elime,
    hani, ey gözyaşım akmayacaktın?
hesabın var mı? giriş yap