• avrupa birliği ülkelerine japonya ve güney kore gibi ülkelerden daha fazla mal ihraç etmemiz.

    2016 yılı için ;

    turkiye : 66.7 milyar euro
    japonya : 58.1 milyar euro
    guney kore : 44.5 milyar euro

    kaynak.
    kaynak 2
  • dünyayı ab'den ibaret sanan troll'lerin üşüştüğü başlık. gerçekler acıtır.

    edit: türkiye'nin, ab'ye japonya'dan daha fazla ihracat yapması türkiye'nin başarısı ile alakalı değildir. ab zaten teknoloji olarak dışa bağımlı değil, japonya'dan neyi niye alsın?

    böyle komik şeylerle gelmeyin yoksa reis'iniz maaşlarınızı keser ha benden söylemesi.
  • iphone'larda, alt kayar menü üzerindeki el feneri tuşuna uzun süre veya sert bastığınızda 4 kademeli ışık seviye ayarı çıkıyor.

    peşin edit: hiç yedi uyurlar aslında sekizlermiş muhabbetine girmeyelim, etrafımdaki neredeyse kimse bunu bilmiyordu.
  • hadji bey lokumcusunun hikayesi.

    harutun batmazian ve eşi 1902'de osmanlı'dan göç edip irlanda'nın cork şehrine gelirler. batmazian istanbul'da lokum yapmayı öğrenmiştir, irlanda'da da bu işi devam ettirmek ister. ‘hadji bey et cie’ adlı dükkanı açar ve cork halkını el yapımı lokumla tanıştırır. batmazian'ın lokumları kısa sürede meşhur olur, amerika, ingiltere gibi ülkelerdeki lüks mağazalara ihraç edilir. hadji bey artık bir marka olmuştur. fakat 1918'de batmazian'ın dükkanı irlandalılar tarafından yakılır. bunun sebebi tam anlaşılmasa da, genel kanı şöyledir: batmazian'ları türk olarak tanıyan bazı protestan irlandalılar, gelibolu savaşında bozguna uğrayan yurttaşlarının intikamını almak için hadji bey'i ateşe vermişlerdir. bunun üzerine batmazian halka ithafen samimi bir mektup yazar ve durumu açıklar. hadji bey tekrar açılır ve bugün hala aktiftir.

    ayrıca belirtmek gerekir ki, hadji bey'in yakılması olayının bizim açımızdan ayrı bir anlamı vardır. bu olay, gelibolu'ya gönderilen royal munster fusiliers'in hezimete uğramasına karşılık olarak gerçekleşmiştir. bu birlik 1915'te ingiliz güçleriyle beraber türk askerine karşı savaşmıştır ve çatışmaların bir kısmı irlandalılar'ın savaş günlüklerine şöyle yansımıştır: "gecenin karanlığında, biz ne olduğunu anlamadan, türkler siperlerimize süründüler ve adamlarımızı süngüleyerek öldürdüler. iki kanattan süngülenmek korkunçtu. saldıran türkler ancak gün doğarken öldürüldü, her yer ceset yığını ve kan nehirleriyle doluydu." royal munster fusiliers'in yediği bu baskın, birliğin asker ve komutan sayısını neredeyse yarı yarıya düşürmüştür. türk askeri, irlandalıları afallatan bu saldırıyı neredeyse cephanesiz şekilde gerçekleştirmiştir. saldırıyı komuta eden ve askeri ateşleyen ise, o zaman genç bir subay olan mustafa kemal'dir.

    kaynak:
    1
    2
  • "lozan'da adalar" meselesi ve 2 adet lozan barış antlaşması olmasından doğan karışıklık:

    bugün hepimiz biliriz ki 24 temmuz 1923'te isviçre'nin lozan kentinde imzalanan lozan barış antlaşması ile türkiye devleti'nin tapusu alındı. bugün bazı çevreler tarafından sıkça duyulan "bağırsan sesinin duyulacağı adaları lozan'da verdik."** sözü de aslında yanlış olsa da teknik açıdan doğrudur. çünkü tarihte 1 adet lozan barış antlaşması daha vardır.

    18 ekim 1912'de osmanlı devleti ile italya arasında imzalanan uşi antlaşması'nın resmî ismi lozan antlaşması idi. 1923'e kadar türkiye coğrafyasında da bu antlaşmaya lozan denirken, daha sonra karıştırılmaması için antlaşmanın imzalandığı ve lozan'a bağlı olan semtin adı olan uşi (ouchy) adı verilerek antlaşmaya uşi antlaşması denildi. uşi antlaşması'nın son maddesinde "işbu antlaşma lozan'da imzalanmıştır." ibaresi açıkça yer almaktadır. adalar, musul ve kerkük konuları uşi'de halledildiği için de bu bilgi teknik açıdan doğru ama aslında bir o kadar da yanlış bir bilgidir. burada işbu iddia sahibinin kabul etmesi gereken nokta adaları, musul'u ve kerkük'ü ismet paşa* liderliğindeki tbmm hükümetinin değil; 1911 trablusgarp savaşı'nın mağlup tarafı mehmet nabi bey liderliğindeki osmanlı devleti'nin vermiş olduğudur.
  • demirel'in ön adı süleyman'miş.
  • "yağmurlu havaların o ferah kokusundan hepimiz hoşlanıyoruz; peki, halk arasında toprak kokusu dediğimiz, literatürde ise petrikor olarak geçen bu kokunun nerden geldiğini biliyor muyuz?

    üç sebep sayabiliriz bu güzel doğa olayı için. ilkinin kaynağı bitkiler. kuru zamanlarda salgılanan bu yağlar, yağmur yağınca etrafa yayılıyor.

    petrikorun ikinci sebebiyse aktinomiset diye bilinen toprakta bulunan bakterilerin salgıladıkları kimyasallar. bu ikisi yağmur yağınca toprakta karışıyor ve kendine has bir koku yayıyor.

    sebeplerimizden üçüncü, sonuncu ve belki de en beklenmedik olanı ise ozon. fırtına sırasında çakan şimşekler, oksijen ve nitrojen moleküllerini atomlarına ayırıp nitrik oksite çeviriyor. nitrik oksitse, diğer kimyasallarla tepkime vererek kendine has keskin bir kokusu olan ozonu oluşturuyor. bir gün, “yağmur yağacak gibi kokuyor” derseniz, burnunuza gelenin rüzgârla bulutlardan taşınan ozonun kokusu olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirsiniz."

    kaynak
  • yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik atasözünün aslında deri yüzmek olduğunu öğrenmek.
  • (bkz: maoa geni)

    maoa geni, genel manada saldırganlık ile özdeşleşmiş bir gendir. ve saldırgan olmaya, şiddet eğilimine sahip olmamıza annelerimizden aldığımız bu gen neden oluyor.
    adli bilimler uzmanı prof. dr. (bkz: sevil atasoy)'un konu ile ilgili kısa yazısı.

    " saldırgan davranışta bulunanların büyük bir bölümü, küçükken anne ya da babasından dayak yediğini söylemiştir. ancak, aynı ortamda yetiştikleri ve aynı biçimde örselendikleri halde, kardeşlerden birinin bu durumdan hiç etkilenmediği de bilinir. çünkü bunun bir genetik nedeni bulunuyor. maoa adlı genin farklı biçimleri var. bunlardan birini taşıyan çocuk, dayak yerse, ileride şiddet gösteriyor. taşımayan dayaktan etkilenmiyor. gen, x kromozomu üzerinde. yani, çocuğun kız mı erkek mi olacağını baba belirlerken, şiddet gösterme riski taşıyıp taşımayacağına anne karar veriyor. maoa geni öylesine önemli ki, bırakın şiddeti, kredi kartı borcu, ya da siyasi tercihi bile etkilediği gösterilmiştir. "
hesabın var mı? giriş yap