• türkiye'nin geleceğine dair karamsar öngörülerde bulunmuş.

    http://www.bbc.com/…016/05/160502_orhan_pamuk_cagri
  • http://www.cumhuriyet.com.tr/…_icin_korkuyorum.html

    karikatür gibi "aydın" adam. şu yurt dışında verdiği röportajlar acayip komik oluyor.
  • laik türkiye için endişeleri varmış.

    sevsinler seni! endişe varsa, en büyük suç sen ve senin gibilerde.

    tanım mı istediniz:

    yeteneksiz, türkçesi bozuk, torpille nobel almış, ne idüğü belirsiz kalitesiz yazar.
  • bugünkü yazısında melih aşık bunun (evet bunun!) hakkında yazmış.

    --- alıntı ---
    nobel’li yazarımız orhan pamuk hollanda medyasına demeç vermiş:
    “islamcı iktidar son birkaç yıldır liberal yüzünü kaybetti. giderek otoriter hale geldi. hükümet karşıtı gazeteler kapatılıyor, gazeteciler işten çıkarılıyor. kendim için değil ama arkadaşlarım için, bütün bir ulus için, laikler için endişeliyim.”
    bravo orhan pamuk bey kardeşim!
    yavaş yavaş gerçeklerle buluşuyorsunuz..
    oysa 2009 yılında amerika pbs televizyonuna:
    - laikler demokrasinin din devletine dönüşeceğini söylüyorlar ama ben inanmıyorum, demiştiniz.
    ve bakınız 13 mayıs 2003 tarihinde npq dergisine ne demiştiniz:
    “tayyip erdoğan başarılı olsun istiyorum ve ordu siyasetin dışında kalsın istiyorum. erdoğan şimdi bu doğrultuda bir patika açıyor. eğer bu patikadan dikkatlice geçilirse, türkiye ister istemez daha açık, daha liberal bir toplum haline gelir...”
    tayyip erdoğan başarılı oldu. o patikadan geçtik. nereye mi geldik?
    yukarıda itiraf buyurduğunuz gibi:
    bir korku tünelinin orta yerine..
    --- alıntı ---
    http://www.milliyet.com.tr/…tay/2238871/default.htm
  • fena bir okur sayılmam, evde de ablamdan dolayı bütün kitapları var; ama bir türlü okumadım orhan pamuk kitaplarını. şimdi kırmızı saçlı kadın ile ilk kez orhan pamuk okumaya başladım. okurları alışıktır bazen yerine bazan kelimesini tercih etmiş. dili koruyor sanırım; ama fena halde gözüme batıyor ve o kadar çok "bazan" yazma ihtiyacı duymuş ki her seferinde takılıyorum. dildeki bazı değişimleri kabul etmek gerekir bence, alma yerine elma yazmak gibi mesela... bir de genelde hep yabancı yazarları okuduğum için ilk başlarda orhan pamuk okuduğumu unutup "kim çevirmiş bunu" saçmalığına düşüp durdum...
  • ne kadar kaliteli roman yazdığı tartışılsa da, ticari açıdan başarılı bir roman yazarı olmasına rağmen, konuşması bozuktur. bozuk dediğim; bir cümleyi tek seferde düzgün biçimde bile söyleyemiyor. şakır şakır konuşamıyor yani, eee, üüü, ııı şeklinde sürekli bir duraklama ve tökezleme hâlinde.

    örneğin: https://www.youtube.com/watch?v=hgwv6lmds2i

    bu videoda ingilizce konuşuyor diye böyle sanmayın, youtube'da arattığınızda genel olarak konuşmasının bu şekilde olduğunu görebilirsiniz. ayrıca bu videoyu da izleyin, kendisinin yaratıcılığı konusunda bilgi veriyor.

    bir şey anlatırken doğru kelimeyi bulamaz veya anlatmakta tıkanırsa da illâ ki gözlerini kocaman açıyor, bir sürü mimik yapıyor.
  • düzgün (daha doğrusu akıcı) konuşmak zorunda olmayan yazardır. çünkü bu ayrı bir yetenektir ve insanın yaratıcılığı hakkında bilgi ya da fikir vermeye yaramaz.
  • kitabına başlamadan önce ne anlar edebiyattan. zaten nobeli de siyasi görüsü sayesinde aldi diye düşünüyordum. lakin oguz atay'dan sonra ben böyle bi kalem görmedim desem yalan olmaz. harbiden nobeli haketmis.
  • aşkı anlatırken hiç de fena değildir:

    ''yanımdan ayrılmanı hiç istemiyorum'' dedi ka ipek’e, ''çünkü sana çok fena aşık oldum.'' ''beni tanımıyorsun bile'', dedi ipek.

    ''iki tür erkek vardır'', dedi ka eğitici bir havayla. ''birincisi, aşık olmadan önce kızın nasıl sandviç yediğini, saçlarını nasıl taradığını, hangi saçmalıkları dert edindiğini, babasına neden kızdığını, onun hakkında anlatılan diğer hikaye ve efsaneleri bilmelidir. ikincisi ise, ki ben onlardanım, kız hakkında pek az şey bilmelidir ki aşık olsun.'' ''yani bana hiç tanımadığın için mi aşıksın? gerçekten aşk mıdır sence bu?'' ''insanın her şeyini vereceği aşk böyle olur'', dedi ka.''

    (bkz: kar)

    ''gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir, bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer bütün acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durdurulamayacak bir şekilde yayılır.''

    ''onu kollarımın arasına alır almaz hissettiğim huzuru, nasıl anlatmalı? kalabalığın kafamın içinde dur durak bilmeden dolanan uğultusu, orkestranın tangırtısı ve şehrin iniltisi sandığım amansız gürültü, ondan uzak olmanın huzursuzluğuymuş yalnızca. gözyaşları ancak tek bir kişinin kucağında dinen bebeklerde olduğu gibi, içimi derin, yumuşacık kadifemsi bir mutluluk sessizliği sarmıştı.''

    (bkz: masumiyet müzesi)

    ''aramızda gizlenmesi gereken bir kopukluk vardı da sanki birbirimize sarılarak bunu örtbas etmek istiyorduk.''

    (bkz: sessiz ev)
  • romanlarini arastirarak, kutuphaneleri alt ust ederek, seyahat ederek yazan, sorumluluk alan, turkce'yi sahiplenen, çogunlugu rahatsiz edecegini bildigi halde inisiyatif alarak yazan nobel sahibi yazardir. tanpinar hayranligini gizlemez, ıstanbul'dan cok ekmek yer. hemen her romaninda iki donum noktasi vardir, sakince anlatir ama sadeligiyle etkiler. okumayip da bir tarafindan sallayan, dar fikirli yobazlara buyuk dert olmustur. buraya kadar yazilanlarin cogu da ideolojik elestiri icerir. zira edebi elestiride bulunmak birikim ister, turk edebiyatini -cumhuriyet doneminden beri- ucundan yakalamis olmayi gerektirir. bosver kafasi bozuk, dunyadaki suni sinirlar disina cikamayan atarli dostum, uzme kendini. git iki vampir romani al, oku da rahatla.
hesabın var mı? giriş yap