• yaşamı, ölümü ve yeniden doğuşu simgeleyen kadim semboldür.

    simyacılara ait amblemlerde bir sıvının ısıtılması, buharlaştırılması, soğutulması ve yoğunlaştırılmasının maddelerin saflaştırılmasına yardımcı olduğu kapalı bir döngüsel işlemi sembolize eder.

    yılanın sürekli hareketi kaostan düzene ve düzenden tekrar kaosa kadar yaratılış akışını temsil eder. enerjinin ebedi doğasını, dönüştürülemeyen ve yok edilemeyen olduğunu hatırlatır.

    mısır mitolojisi, yunan mitolojisi ve gnostik metinlerin yanı sıra aztek ikonografisinde de görülür. döngü halindeki yılan hareketsiz görünür fakat sürekli bir hareket halindedir. bu büyük yılanın döngüsel doğası onu sonsuzluk işaretine ve kutsal geometri'deki kısıtlayıcı faktör olan kusursuz ve sonsuz çembere bağlar.

    iskandinav mitolojisinde, jormungand kuyruğu ağzına gelecek şekilde dünyayı çevrelemiştir. dünyayı bir arada tutan bu ıskandinav yılanı ouroboros'u temsil eder.

    gnostik'lerde; tüm yaşamın birliğini/sürekli bir yeniden yaratma süreci ve bütün dualiteler arasındaki birliği sembolize eder, roma'lılarda; sonsuzluk, zaman ve yeniliğin tanrısı janus'u temsil eder, yunanlılar'da; orphic yaratılış efsanesinde gösterildiği gibi ölüm ve yeniden doğuşu, afrika'da ise; gökkuşağı yılanı veya aido hwedo olarak bilinir ve hayatı sürdürmeyi, korumayı ve yaratmayı temsil eder.
  • yakın zamanda dövme olarak skyrim versiyonunu * yaptırcağım, yeniden doğuşu simgeleyen işaret.
  • kendi kuyruğunu yiyen bir yılanı veya ejderhayı tasvir eden kadim bir semboldür.

    yunanca (oura) "kuyruk" ve (boros) "yemek" anlamına gelir. dolayısıyla "kuyruğu yiyen" anlamı taşır.

    yaşamın ve sonsuzluğun sürekli döngüsel yenilenmesini, sonsuzluk kavramını ve ebedi dönüşü temsil eder ve phoenix'te olduğu gibi ölümsüzlüğe götüren yaşam, ölüm ve yeniden doğuş döngüsünü temsil eder.

    bir güç veya niteliklerle herhangi bir başlangıçtan önce var olan veya devam eden bir şeyle ilgili ilkel birlik fikrini de temsil eder.

    simyacıların dairesel doğasını sembolize ettiği simya resimlerinde de sıklıkla kullanılmıştır. aynı zamanda sıklıkla gnostisizm ve hermetizm ile de ilişkilendirilir. kendini öncelikle eski gnostik metinlerde gösterir.

    zaman, yaşam sürekliliği, tamamlanma, tarihin tekrarı, doğanın kendi kendine yeterliliği ve dünya'nın yeniden doğuşu dairesel sınırları içinde görülebilir.

    eski mısır, japonya, hindistan'da görülmüştür. yunan simya metinlerinde, avrupa gravürlerinde, kızılderili kabilelerinde ve aztekler tarafından kullanılmıştır. roma tanrısı janus, yin yang ve cennet bahçesi'ndeki yılan gibi çeşitli sembollerle doğrudan ilişkilendirilmiştir.
  • mitolojik ve felsefi anlamlarından farklı olarak; benim için, kendi kendini tekrar etmenin ve tüketmenin sembolü. kendi kuyruğunu yiyerek sonsuz bir döngüye giren yılan gibi aynı hastalıklı ruhun içine hapsolmuş bir şekilde, sürekli aynı hataları yapıp aynı şeyleri yaşadığım, aynı şeyleri hissettiğim ve bunun da beni tükettiği gerçeğini hatırlatır bana.
  • tam karşılığı kuyruğunu öldüren. dönüşümü, yenilenmeyi ifade etse de aslında bir anlamda geçmişi öldürür, yok eder. geçmişini yok ederek kendini var eder. kim olduğun ne yaptığınla ilgili olduğu kadar ne yapmadığınla da ilgilidir. bu yüzden kuyruğunu öldürmekle kendi doğasına baş kaldırır. kendini yenilemek için kendini yok eder. kendini tüketen bir simge ama her tükenişin sonunda bir üretim başlar bence, yeniden doğabilmek için ölmek gibi bir çeşit.
  • bizi zorlayan ama gelişim için gerekli olan bir tecrübeye başlamak anlamına da geliyor olabilir; zorlasa da kararlılıkla devam edilmesi gereken. **
  • sonludur (finite) ama sinirsizdir (unbound).
    doughnut gibi.
  • ouroboros, kendi kuyruğunu ısıran bir yılan ya da ejderha şeklinde resmedilen sembol.

    yanar, döner gökkuşağı mitleri ile benzerlik gösteren sembol “doğanın ebedi döngüsü” ‘nü ifade etmektedir.

    organik kimyacı august kekulé rüyasında gördüğü bir ouroboros şeklindeki halkanın, benzenin yapısının keşfinde ona ilham kaynağı olduğunu söylemektedir. carl jung’un dediği gibi, bu cryptomnesianın (başkasının fikrini kendi fikri gibi anımsama) bir örneği olabilir.
    kısa süreli ıtalian regency of carnaro (carnaro krallığı)’nın bayrağında ouroboros vardı.ouroboros macar ve roman uniteryen kliselerinin hotozlarına(tepelik) iliştirilmişti.
    henck van dijck,’in heykelinde crane untitled (1986) bir tüpün başlangıç ve bitiş noktaları bir musluğun giriş ve çıkışlarına bağlanarak, geri dönüşümü teşvik etmek amaçlı kullanılmıştır.
  • artık senin zamanın geldi. kendimi 27 yıldır yavaş yavaş yiyerek bitirdim.artık yok olduğumu, hiçliğe ulaştığımı farkediyorum. o kadar yalnızdım o kadar anlaşılamadım o kadar kimsesizdim ki başka çarem seçeneğim yoktu zamanla kendimi tükettim.geçmişimi düşündüm son kez ,hatam sandıklarımı ya da doğru olmasını umduklarımı hatta bana etki sahibi olan herşeyi.beni ben yapan herşeyi. hiçbir önemleri yok hepsi yok oldu kendimi bir bina gibi temelden yıktım.gereken buydu çünkü olduğum kişinin yok olması gerekiyordu.herşey olması gerektiği gibi.
    artık kazmayı küreği alıp yeniden inşa vakti,varoluşun vakti.

    nietzsche’nin dediği gibi “her şey gider, her şey geri gelir, sonrasızca döner varlık çarkı. her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; sonrasızca sürer varlık yılı.”

    tanım: artık vücudumda taşıyacağım sembol.
  • kuyruğunu yiyerek var olan devridaim yılanı.

    dejavu: evet, tanıyorum sanki seni bir yerden...
    jamais vu: hayır, ilk defa karşılaşıyoruz!
    dejavu: evet, sanki kendim kadar tanıyorum hem de...
    jamais vu: hayır, ben kendimi bile tanımazken?
    dejavu: evet, yine kurtuluşum olacaksın benim...
    jamais vu: hayır, ben ilk defa öleceğim!
hesabın var mı? giriş yap