• artık mücadele edecek gücü kendinde bulamamanın, hatta mücadele etmeyi anlamlı bile bulmamanın sonucunda vazgeçmek. uğrunda uğraşılan şeyin sonunda elde edilecek şeyin anlamsızlığını fark edip "yeter" demek. götürüsünün getirisinden fazla olduğunu anlayıp, "mantıklı olan da bu zaten" deyip bırakmak. bitse de gitsek diye beklerken bitmeyeceğini görünce kendin bitirmek. "alın, misketlerim de sizin olsun. ben oynamıyorum" deyip gitmek.
  • farkına varmaktır. artık gücünün kalmadığını, hep kendinden yediğini anladığın anda pes edersin. eksildiğini bilerek devam edemezsin. kendini de yıpratmaya başladığını fark ettiğin anda, kimsenin üzülmesini yahut kimin ne düşündüğünü önemsemezsin ve pes edersin.

    ve oğuz atay da çok güzel söylemişti; `"kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun. oysa bazı insanlar oldukları gibi kalarak elde ederler istediklerini…"`
  • uzun süre bir şeyi zorladığımı farketmem bir zaman alıyor hep.
    farkettiğimde ise duruyorum.

    'zorlamak' kötü çünkü. zorlamak seni de, zorladığını da yoruyor çünkü. bu, kendini de zorlasan böyle, başkasını da zorlasan böyle, bir olayı, bir durumu, bir gidişatı vs. zorlasan da böyle.

    kanımca, bir çiçeğin kendiliğinden açması ile senin aynı çiçeğin en üstteki kapalı yapraklarını kopararak onu açtırman arasında nasıl bir fark varsa her türlü 'zorlama'nın içinde de hep bu fark var.

    kendiliğinden gelişen her şey nasıl özgür, nasıl doğal, nasıl gerçek, nasıl güzel ise, bilerek ya da bilmeyerek zorladığın her şey o kadar suni, o kadar sahte, o kadar yalan, o kadar tutsak.

    onun için işin içindeyken, ittirip durduğumun farkına varamamama şaşırmamalıyım, üzülmemeliyim belki de. kim suni, sahte, yalan bir şeye bile isteye yürüyüp bir de gerçeğe, güzele, doğal olana yürüyormuş gibi mutlu hissedebilir ki? bir yerlerde bunu farketmeyi biraz erteliyorum demek ki. kimbilir, bu esnada zorladığım şey birdenbire doğal olana, gerçek olana dönüşür umudu bu belki de.

    neyse ki her durumda bir farkına varma anı oluyor. bilinçaltının bilince varma anı.
    işte o zaman çekiyorum ellerimi. her zaman olumsuz kullanılan pes etme eyleminin de bir gururu olduğunu böyle zamanlarda anlıyorum. birdenbire oluyor tüm bunlar. farkındalık oldu mu, birdenbire oluyor tüm olanlar.
  • hic baslamamis olmaktir..

    kimse katettiginiz asamaya, astiginiz engellere veya ne kadar dayanikli oldugunuza bakmaz.. cunku sonucta pes etmissinizdir iste..

    kararlilik, ozguven ve diger tum abidik gazlariniz soner gider.. hayaller, arzular, ozlemler agir basar.. insani birakmaya zorlar.. insansa, gucu yettigi kadar dayanmaya calisir..

    unutma insan, unutma.. pes ettigin an basa doneceksin..
  • tüm çabaların boşa çıktığını gördüğünüzde, çabalamaktan vazgeçme eşiğidir. anlatmaktan, beklemekten, güçlü olmaktan, umut etmekten yorulmuş ve elleriniz bomboştur.
    bir yenilgi değildir. olmayacağının farkına varmaktır.
  • bazen kaçınılmazdır. yükseklik korkum olduğunu bilmeden elime değneği tutuşturup beni ipin üzerine çıkaran ve o uzun yolu sabırla, cesaretle katetmemi isteyen kalabalığın meraklı gözlerle seyrettiği bahtsız bir cambazdım ben mesela. birkaç adımlık başarımın abartılan coşkusu, bütün ipi geçemeyeceğim gerçeğini saklayamazdı benden. geri dönmenin yaşatacağı hayal kırıklığı, yolun ortasında düşeceğim uçurumdan daha mantıklıydı elbette.
  • hayatta sirf bişey için tutunmaya çalişarak yaşarken aslinda verilen çabanın tek taraflı ve boşa olduğu görüldüğü anda hissedilen güçsüzleşme durumu..daha fazla mücadele edememek ve o kadar uzun süre uğraştığın şeyin bıraktığında ellerinden kayıp hızlıca gitmesini seyretmek..
  • benim için çoğu zaman hevesin kaçmasıdır, bi işe yaramayacağını, bi yere varmayacağını, aslında istediğim şey olmadığını ve değmeyeceğini görmektir.
    bazen de bişeyi çok istemekten korkmaktır.
  • savaşmak için kendinde güç bulamamaktır. yenilen sert yumruklardan bıkmaktır. salladığınız her yumruğun boşa çıkmasından, boşa çıkacağını bile bile yumruk atmaya çabalamaktan bıkmaktır. yediğiniz yumrukları hafife alan, bir tokatla dağıldıklarında sizden kendisini tutup kaldırmanızı bekleyenlerden bıkmaktır. kendinizi bile taşıyacak gücünüz yokken, başkalarına siper olmaktan bıkmaktır. en sonunda ringin ortasına düşüp yerde kahkaha atmaya başlamaktır. "ayağa kalk" diye bağırıp sizi yuhlayan seyircileri artık duymamaktır.
  • tutacak el bulamamaktır sebebi asliyesi.
hesabın var mı? giriş yap