• müzik dinlemekten bahsediyorsak, bunun yöntemlerini "plak ve diğerleri" olarak ayırmamız yanlış olmaz. zira plaktan gelen ses analog sestir, mp3 vs. gibi diğer formatlar dijitaldir.

    nedir bu analog ses?

    plaktan gelen ses, mekanik sestir diyebiliriz. tamamen fiziksel bir olay. plak üretilirken, ses titreşimleri, plağın üzerine direkt kazınır. iğne, bu kazınmış yüzeye sürtündüğünde de, ses çıkar. şu görselle çok daha iyi anlaşılacaktır. gördüğünüz gibi plak yüzeyine yaklaştığımızda, kazınmış bir yol görüyoruz. bu "v" şeklindeki yolun bir tarafı, sağ hoparlöre ses gönderilmesini sağlıyor, diğer tarafı sol hoparlöre ses gönderilmesini sağlıyor. böylelikle ses de stereo olmuş oluyor. konudan fazla sapmayalım, bu kanalı takip eden iğne ses çıkartıyor. tıpkı bir ağaç yüzeyine tırnağınızı sürttüğünüzde çıkan ses gibi. hiçbir fark yok. ağaçla aranızda, bu sürtünme sesini farklılaştıracak/bozacak hiçbir dijital cihaz yok. işte pikapla aranızda da hiçbir dijital cihaz yok.

    bu yüzden "iyi bir sistemle" müzik dinlerken kendinizi direkt sahnede hissedebilirsiniz. çünkü barış manço'nun evinize gelip, karşınızda şarkı söylemesiyle, plak dinlemenin hiçbir farkı yok. ses, aynı ses. tekrar ediyorum: "iyi bir sistemle".

    neden iyi bir sistem? çünkü bu iğneden çıkan ses, cılız bir sestir. eğilip kulak verdiğinizde duyabilirsiniz müziği. bu sesi yükseltmek için bir yükselteç (amfi) ve bir çift hoparlör gereklidir. bu sesi bozmadan yükseltmek de her markanın harcı değildir. bu konuda çok farklı teknolojiler geliştiriliyor, ben yüzeyden anlatmaya devam edeceğim. iğne ile alınan analog ses, yükselteçten geçerek, hoparlörler vasıtasıyla kulağınıza ulaşır. elektrikli bir cihaz olan amfiyi kullanmış olsak da, hala arada dijital bir cihaz yoktur. bu ses frekanslarını en doğal haliyle vermeye çalışan amfi ve hoparlör teknolojileri son 50 yıldır coşmuş vaziyettedir.

    peki hepimizin cebine girecek kadar yaygınlaşan mp3 ne yapıyor? (müziksever dostlar kızmasın, elbette en kötüsüyle kıyaslayacağım ki fark daha net görülsün)

    mp3 ve diğer sayısal/dijital müzik dinleme yöntemleri, bu analog sesi taklit etmeye çalışıyor ve bu yüzden bazı kayıplar veriyor. tıpkı ekran çözünürlüğü gibi düşünün. mp3'ün en babası saniyede 320 kilobit veri akışı sağlar. (320 kbps-kilobit per second) plak ile bunu kıyaslayabilseydik, plak on binlere ulaşabilirdi. yani plağın çözünürlüğü kat kat yüksektir. nasıl ki çözünürlüğü kötü olan bir ekranda renkler birbirine karışır, müzikte de enstrümanlar birbirinin üstüne binip birbirlerini yok edebilirler. kırpılmaya uğrarlar. kaliteleri düşer. plak dinlemeye alışan birine mp3 çamur gibi gelir -ki öyledir de.

    daha somut bir örnek vermek gerekirse: geçenlerde fark ettim, ahmet kaya'nın kara yazı adlı parçasında fonda çalan klavyenin de arkasında 2. bir klavye sesi var. ama mp3'te bu sesi duyamıyorsunuz. koskoca enstrüman yok. yani sen o kadar uğraş, emek ver, "ahmet kaya'nın arkasında klavye çaldım" falan diye hava at, şarkıyı dinlesinler ki sen yoksun. kimse inanmaz.

    mp3, müzik için en kötü formatlardan biri olmasına rağmen neden bu kadar yaygın? çünkü bir şarkılık mp3 dosyasının boyutu 3-5mb. daha az yer kaplasın diye türetilen bu mp3 nanesi, bu sayede hepimize ulaştı.

    daha iyi dijital formatlar var elbette. flac gibi mesela. ben evde plak arabada flac mottosuyla, arabada tercih ediyorum. ortalama bir şarkı boyutu 40-50mb oluyor. maddi durumu pikap almaya yetmeyen dostları da mp3'ten flac'a geçmeye davet ediyorum. internette flac indirebileceğiniz birçok kaynak var. sahtelerine dikkat etmek gerek sadece. çünkü mp3'ten flac'a çevirip koyabiliyorlar. bu saçma çünkü mp3 zaten kırpılmıştır, bunu ne kadar cilalarsan cilala, yok olan sesi geri getiremezsin. mp3'e dönüşmüş, kırpılmış bir dosyayı neye çevirirsen çevir, sadece adı değişir. o yüzden güvenilir bir kaynaktan indirmelisiniz.

    flac'ın açılımı "free lossless audio codec"tir. yani kısaca "kayıpsız ses formatı". mp3'te 320 kbps dediğimiz çözünürlük, flac'ta 6 binlere kadar çıkabilir. genel bir ortalaması yoktur. flac bu kadar kaliteli ama neden hala plak iyi?

    çünkü mp3 tüplü televizyonda belgesel izlemekse, flac 4k televizyonda izlemektir. plak ise kaplanı çıplak gözle görmektir.

    biri gerçektir, diğerleri onu taklit eder. daha iyi taklit eden, gerçek olmaz, gerçeğe en yakını olur. plağı bu kadar yüceltirken şunu da unutmamak gerekir: dijital ses teknolojisi o kadar gelişti ki, insan kulağının fark etmeyeceği kadar iyi taklit yapabiliyorlar. yani "kaliteli bir sistemde" iyi bir dijital kopya ile plak arasındaki farkı anlamak imkansıza yakın artık. ama bunun için de çok fazla para dökmek gerekiyor dijital cihazlara.

    tüm bunların yanında mp3'ün plaktan daha iyi olduğunu savunan bile çıksa, ben ona saygı duyarım. çünkü bu kulak meselesidir. herkesin kulağı aynı hassasiyette değildir, zevkleri başkadır vs. özgürlüğü bidir.

    burada yazdıklarım temel bilgi amaçlıdır ve her şeye rağmen oldukça yüzeyseldir. mesela "iyi bir sistem" gibi ucu açık genellemeler yaptıysam, konuyu bilmeyene daha iyi açıklamak adınadır. bu konulara daha derinlemesine girmek ayrı bir heves ve güzel bir espresso ister. ben kokuya gelirim.

    (bkz: müzik/#80067957)
    (bkz: audiophile/#80292057)
  • plaklar kullandıkça yıpranır. iğneler kullandıkça yıpranır. pikap kullandıkça yıpranır. bu üçünün ideal ayarları yapılmadıkça ve kondisyonları maksimumda tutulmadıkça sürekli (plak bakımı ve ayar derdi) yukarıda bahsedilen rüya gibi deneyimler çöp olur. plak atlar, takılır, düzgün ses vermez. eskilere sorun ne çekmişler, anlatırlar.

    ayrıca plak dinlerken istediğiniz şarkıyı anında seçemezsiniz. uzanıp müzik keyfi yapamazsınız. belli bir zevke göre düzenlediğiniz eserleri sırasıyla dinleyemezsiniz. her zaman aşırı zahmetlidir. sadece "bazen" keyiflidir.

    gelelim yazıdaki argümanlara...

    plak analog mudur? eğer kaydedilirken kullanılan mikrofon dijital ise plak analog değildir. eğer mastering/mix aşamasında veriler digitalize edildiyse plak analog değildir. zaten eldeki dijital verilerden plağa çevrildiyse plak analog değildir. hatta baskı aşamasında veriler kayıpsız aktarılamadıysa yani plak düzgün basılamadıysa plak kayıpsız da değildir. (zaten aslında hiçbir şey kayıpsız değildir ama en sonda anlatacağım.)

    barış manço odaya gelir mi? gelemez. ama bu dijitalde de gelemez. yazıda bahsedilen sahne hissi zaten bir yanılsamadır. müzik kayıtları, kulaklarımızı kandırmak için geliştirdiğimiz aural illüzyonlardır. hiçbir müzik sistemi barış mançoyu odaya getiremez. müzik dinlenilen oda asla müzik dinlemek için "ideal oda" olamaz. perdelerinizde ses sönümlenir, camlarınızdan ses yansır. duvarlarınızın şeklinden ses bozulur. odadaki eşyalarınız sesi etkiler.

    iki kulağımız var o yüzden iki hoparlör yeterli midir? değildir. sadece kulaklarımızla değil, kemik ileti adını verdiğimiz bir sistem ile de duyarız. hoparlörler veya kulaklıklar asla şarkıcının vokal kordlarından çıkıp kafatasını da etkileyerek değişen ve gelişen ses titreşimlerinin birebir reproduksiyonunu yapamaz. yani ortada bir sistem varsa kayıp vardır.

    kayıpsız müzik bir illüzyon şemasından başka bir şey değildir, gittiğiniz ve canlı dinlediğiniz müzik haricinde (o da salonda bir ses sistemi yoksa) hiçbir müzik asla kayıpsız olarak size ulaşamaz.

    analog ya da dijital burada sadece kaybın oranları farklı olabilir. fidelity bir illüzyondur.
  • birazdan plağı savunmaya cengaver yeni sözlükçüler gelecektir, 'analog ses de analog ses' diye. flac'tan dem vuracaklardır; dsd'den, dsf'ten, 24'lerden 192'lerden... yetmeyecek -pek tabii ki- binlerce dolarlık ses sistemlerinden bahsedeceklerdir... benim açık açık duyamadığım format farklarını, onlar 256 kbps ila 320 kbps'yi bile saniyesine anladıklarını iddia edecekler... yani konuşacaklar da konuşacaklar...

    ben artık çok sıkıldım tüm bu olaylardan. cd'den duyulan seslerin de analog olduğunu, kasetten duyulan seslerin de analog olduğunu, plaktan duyulan seslerin de analog olduğunu anlatmaktan çok yoruldum. bir de garip garip benzetmeler yapmışsınız; sanki görme duyusuyla işitme duyusu birmişçesine... görmenin bambaşka bir alan, duymanın bambaşka bir alan olduğunu da kabul etmiyorsunuz. sanıyorsunuz ki 4k ile 480p arasında görüntü farkı = 256 kbps ile 256 dsd arasındaki gibi olacak. öyle sanın, ne diyeyim amına koyayım bu saatten sonra.

    bunca yıl sonra görüyorum ki bir ufacık dünyanız var. size belletilen klasik şeyler var. onlarla da mutlu oluyorsunuz. bir ses plaktan geliyorsa kesinlikle daha iyi olmak zorunda diye düşünüyorsunuz. cd'den geliyorsa o ses boktur. mp3 mü hele?.. direkt çöp... 15 yıldır bu işin içindeyim, ben pes ettim. ama siz kendinizi bununla tanımlıyorsunuz. bıraktım artık 'müziği dinleyin, formatlara takılmayın. belli bir yaştan sonra o khz'leri de zaten duyamayacaksınız' demekten.

    n'apayım hocam? ben bunları yıllar yılı deneyimlesem ne olacak?.. sen öyle inanmışsın. nasıl ki bugün görmediğimiz bir şeye inanabiliyorsak, duymadığımız şeylere de pekala inanabiliriz.

    size hiss'lerle, klik'lerlei noise'larla mutlu mesut dinlemeler. ben o 'dijital' mp3'lerle remastered albüm dinlemeye devam edeceğim. hı hı, 3 liralık snopy kulaklıkla, yutup'tan dinliyorum müziği. kesin öyle olmalıyım yani, değil mi?.. nasıl akape'ye oy atmaya her insan fetöcü, ben de plağı savunmuyorum diye yutup'tan 380p müzik kasan köylüyüm. selamlar beyler.
  • plaktan gelen anolog sesin her zaman iyi olmadığını söylemek isterim. bunun için kayıt aaa yapılmalı ama 70 lerden beri studyolar kayıtları digital yapıyor. çok özel durumlarda aaa kayıtlar yapılıyor ki tüm dünyada saysak bir elin parmağını geçmez.
    bu olay anolog digital savaşı değil.
    blu-ray audio > dvd-audio>sacd>cd>plak şeklinde sıralayabiliriz. tamamı digital formatlar zaten anı kurtarmak için olduğundan saymıyorum.
  • olay sesin kaynagi, nereye kayit edildigi(plak,mum,kaset,bilgisayar) olsa da sesin girdigi ve ciktigi, yani kayit ve son olarak cikis kaynaginin da kalitesi bu karsilastirmada buyuk rol oynar. bunun da ucu bucagi yok amk. binlerce dolarlik plak ignesi, lambali amfi, en az kayip veren kablo, devre elemanlari vs. ayni sekilde muzigi kayit ederken kullanilan mikrofon vesaire. insan kafayi yer fazla dusunmemek lazim. 50 kurusluk kaplo ile karsilastirma yapmamak lazimdir.
  • birinde ocağınıza incir ağacı dikilir, öbüründe kıçı kırık bir kulaklıkla bile mutlu mesut yaşarsınız.

    kısacası plak pişmanlıktır, bulaşmayın*.
  • bu keyfi bilen başlığı okuyunca tebessüm etti bile
  • en temel farkı analog kayıt olmasıdır. çünkü günümüzdeki diğer müzik dinleme formatları cd, mp3 ve hatta dvd gibi alanlar hep dijital şekilde kaydedilen ve bir şekilde seslerin sıkıştırıldığı ürünlerdir. plak ise sıkıştırılmamış sesleri dinleyiciye sunarak daha iyi akustik tınılar ve daha dolgun müzik alt yapısı sunar.

    edit: gelen itirazlara cevaben, yeni basım olan bazı plakların dijitalden aktarıldığı söyleniyor ve bu bilgi maalesef doğru. ancak benim anlatmaya çalıştığım esas plak prensibiyle ilgiliydi. yoksa cd formatını plağa uygulandığı bazı üç kağıt yapılan yeni dönem plaklarını baz alarak yazmadım.
  • en temel fark analog kayıt edilmeleri değildir. çünkü günümüzde plağa basılan bir çok eser dijital kaydedilir ve plağa aktarılır. hatta ve hatta dijital samplelar bile kullanılır bir çok şarkıda. yani ses zaten sıkıştırılmış bir formattayken plağa basılır, haliyle çok da insanı çıldırtacak bir ses çıkmaz ortaya. eğer dünya starı seviyesine gelmiş bir grup veya sanatçıdan bahsetmiyorsak, kayıtların çok önemli bir kısmı dijitaldir. plağa basılması, kaydı analog yapmaz.
hesabın var mı? giriş yap