• afedersin götten uydurma olarak gördüğüm şey. şimdi beni linç etmek isteyenler olacaktır biliyorum ama proje yönetimiymiş, insan kaynaklarıymış falan bunlar bana fazlaca boş şeyler gibi geliyor.

    bunlar yine olsun. optimizasyon, kaynak israfından kaçınma falan iyidir de tanımı kabaca şöyleymiş: "eldeki kaynaklarla belli bir zaman ve maliyet içerisinde başarmaya verilen isim."

    reel dünyadaki karşılığı da şu: bir iş gelir. hatta işler üst üste gelir. ekstra adam lazım olur, vermezler. bu kadar çalışmaya daha fazla maaş talep edilir, vermezler. fazla mesai yaparsın, fazla mesai ücreti vermezler. bunların hepsinin adı "maliyet optimizasyonu" olur, "kaynakların maksimum kullanımı" olur. sonra haliyle o "proje" mesai saatleri içinde bitmez. hayvan gibi çalışırsın. gecelere kadar kalır, patronun istediği güne yetiştirirsin. bunun adı da "zaman optimizasyonu" olur.

    ideal dünyada güzel şeyler olabilir ama gerçek hayatta karşılığı yoktur.
  • proje yönetimi karışık bir mevzudur, bunun üzerine yazılmış n tane kitap da vardır.

    böyle akademik ve deneyimsel çalışmalar görmek, onları okumak çok zevklidir. fakat kendimce hissettiğim, benim şu çömez halim ile nail olduğumu sandığım bir gerçek var ki, acizane, mevzu proje yönetimi olduğunda herkesin uygulayabileceği bir mükemmel algoritmanın peşine gitmek, işleri kaosa çevirmenin en hızlı yoludur..

    felsefe gibi. felsefe kitapları okuyup hayatını zindana çeviren insanları izlemek dışardan çok büyük bir heyecanla ve alkışlarla takip edilebilen bir serüvendir. çünkü her hayatın kendi dinamikleri vardır, her hayatın kendi koşulları vardır, her hayat kendi başına yaşanmalı, bir çok deneyim başa gelmeden önce elde edilmiş önseziler ile sabitlenmiş olmalıdır..

    aynen bir projede olması gerektiği gibi. her projenin hissiyatına göre yeniden şekilleyebileceği kural setlerini oluşturabilecek, onlara sahiplenebilecek proje yöneticileri başarılı olacaklardır bence. kağıt üzerindeki her yöntem kendi içerisinde tutarlıdır, fakat bir projenin kendi dinamikleri ile barışık olması için proje yöneticisinin son derece oportunist ve -belki zaman zaman hiç sevmediğime karar versem de- pragmatist davranmayı bilmesi, daha önceki deneyimlerini ve inançlarını yeni koşullara göre kenara bırakabilecek cesarete sahip olması gereklidir. projenin her bir bileşeninin proje üzerindeki etkisi (hem insan hem de kaynak babında) sigara dumanının öngörülemez hareketi gibidir, burda teorilerden gelen öngörüyü bir kenara bırakmak, sezgilere güvenmek daha yerinde olacaktır belkide…

    akademik kitaplarda proje yönetimi üzerine verilen süper proje yönetimi telkinleri gibi herhangi bir konuyu çepeçevre saran, mutlak sonuca giden mükemmel çözüm muhakkak muhtemel çözümler uzayındaki çözümler arasında en vasat ve kaba olanıdır, herkes için doğru olan şey kimse için yeterli değildir. yeterli bir kişinin bir projeyi başarı ile yönetmesi için daha önceden yönetilen bir proje görmüş olması, okuma yazma bile biliyor olması nasıl gerekmezse, yetersiz bir kişinin bin projeyi uçuruma yuvarlamasına, daha önce yüz projede yer alıp on kitap devirmiş olması olsa olsa katkıda bulunur diyerek resesif nietzsche kimliğimi açığa çıkartayım.
  • tüm aşamaları, aslında olan ve olması gerekenler aşağıdaki gibidir:

    http://i.imgur.com/fcyes.png
  • yeni yaklasimlara yelken acmis alan.

    donemin ulastirma bakani altyapi muduru metin tahan , pert, cpm, ve monte carlo'ya ek olarak "proje yetismiyorsa tum ekip intihar edecegiz " yontemiyle projeyi zamaninda yetistirmistir. gipta ediyor, saygiyla aniyoruz. bundan sonra her projemizin altina patrmaklarimizi kesip imza diye basacagiz.
  • üniversiteden mezun olduğumdan bu yana proje yönetimi ile ilgileniyorum. hatta mühendislik okurkende son sınıfta alanım construction management idi. yani bakarsan iş yaşamının bile öncesine dayanıyor bu kavramın başlangıcı benim için. bir de üstüne işletme yönetimi yaptım arada. alayım yönetim oldu dolayısıyla.

    pmi, pmp vs. hepsiyle haşır neşir de oldum. binlerce döküman binlerce kaynak, primavera, ms project, suretrack vs. her şeyiyle yüz göz de oldum.

    bunca yıldan sonra; dilimden düşürmediğim, herkesin beynine kazımaya çalıştığım proje yönetimi benim için eski cazibesinden çok uzak. bomboş gereksiz bir olaydır demiyorum elbette. gereksiz ve şişirilmiş bir amerikan salatası da var içinde ama bu özünün doğru olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    durum şu; taahhüt sektöründe türkiye gibi ülkelerde proje yönetimi olayının teorik ve literatür bilgileri ile iş yapmaya çalışmak oldukça naif bir düşünce. en profesyonel ve uluslararası işverenlerle ve proje koşulları ile dahi bunu başaramazsınız. belki bütçeleme,kalite gibi alanlarınında kısmi takipler söz konusu olur. ama mesela planlama istisnasız çöker. açıkçası eskiye göre, dünyanın hız ve temel olarak sadece daha çok kazanç odaklı günümüz dünyasında, proje yönetimi ile iş yapmak, tezat biçimde daha demode bir yaklaşım olmaya başladı. en azından bizim ülkede böyle. herkes en kısa yoldan ne kazanırım'ın derdinde olduğundan kimsenin planla,kaliteyle ilgili derdi yok.

    ama en önemlisi kitapta yazılanla , sahada olanı doğru değerlendirememek diye bir şey var. proje yönetiminin kitabını yazmış ama yüz milyonlarca dolarlık uluslarası projenin teminatını 8 ayda yaktırmış adamlar var bu dünyada. bu adam proje yönetimi hususunda felsefi açılımlar yapan bir kitabın yazarı; ingilizce ve fransızca bilen yüksek mühendis. adam cv'sini duvara assa, tesisi devreye alır anasını satayım diyeceğin biri idi mesela.

    yani diyeceğim project management iyidir de, işin özü sizin işi bilmenizdir. ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir...diye 700 yıl önce demiş zaten yunus bunu.
  • türkiye'de hiç çalışmamış, ya da %0,000000000001'e falan denk gelecek kadar ender rastlanabilecek yerlerde çalışmış arkadaşlar şu şekilde savunuyorlar: "...buna göre deadline belirlenir. deadline a yetişmeyecekse ya deadline uzatılır ya da ekibe yeni üyeler dahil edilir."

    allah allah. ekip yetersizse yeni üyeler dahil edilirmiş. hatta, deadline'a yetişmeyecekse deadline uzatılırmış.

    hem üzüldüm hem sesli güldüm.
  • herkes yapilacak isin sorumlulugunu baskasina atar, kendi yapacagi is icin surekli birilerinden "girdi" veya "veri" beklerken, projenin tamamlanabilmesi icin bir sekilde yapilmasi gereken islerin yapildigindan emin olup proje tarihlerine asagi yukari bagli kalmaya calisma surecinin afili adi. proje yonetiminin icyuzunu scott adams, dilbert serisinin cesitli kitaplarinda ortaya sermistir.

    bu kadar cok dogru barindiran kitaplarin "mizah" kitabi olarak adlandirilmasi ise baslibasina mizahtir.
  • bazi idarecilerin okudugu tek bir kitapla, bu proje icin 6 ay cok bile seklinde ahkam kesmesine neden olmaktadir.
    e kitap okumakla oluyorsa buyrun siz bitirin projeyi, biz de idarecilik kitabi okuyalim sizin gibi olmak icin demek gelir insanin icinden..
  • sürdürülebilir bir başarı için projedeki en önemli kriterdir.
  • camasir yikamak gibi bir sey. hemen anlatiyorum:

    bugun ofiste bi projenin "formulacion"ununu erken bitirdim. genel koordinatorden onay bekliyorum ki projeyi sunayim. ki eminim bu onay yerine bir kac degisiklik olacak, projenin son teslim gunune kadar biz bir seyler degistirecegiz ve her zamanki gibi her seyi 10 gun onceden hazirlasan bile, son anda sunuluacak bu proje...

    ha bu benim yaklasik 7 yillik farkli deneyimlerimdeki tek ortak nokta. cunku proje yonetimi konusunda bin tane de kurs yapsan aslinda herkes ayni seyi soyleyip, farkli sekilde yapiyor. simdi olaya geliyorum, "proje yapmayi" camasir yikamaya benzetiyorum.

    ha elle yikarsin ama artik kimse elde yikamiyor, yani gidip benim bi fikrim var diye ayak ustu konusmak, iki citelemek yetmiyor. her kurum "sen bunu bi makinada yika, kurut, utule" oyle getir diyor.. eee sen de makinayi degistirdikce (yani projeyi yaptigin kurumu, ve sundugun organizasyonu degistirdikce) yani yeni makina almis 60 yasindaki anneanne gibi, elinde bi kitap (kullanma klavuzu) obur elinde bi telefon yahuu kirmizi isik yandi.. vijj diye bi ses cikti dondu dondu sustu.. simdi napcam bi deterjani alamadi icine diye yana yana bir elinde proje, bir elinde telefon, is 100 dersindeki dandik excel sinifinin anasini aglatacak sekildeki formullerle bi yandan butce yapip, bir yandan fatura sayarken "ohh bir baska dunya mumkun" diye ugrasip duracaksin her ne kadar deneyimli olsan da bunlar olacak.
hesabın var mı? giriş yap