• 1981 yılında çekilip, seyircisine ilk olarak 1987 de kavuşan krzysztof kieslowski imzalı film.

    başrolde witek rolu ile inanılmaz bir iş çıkaran boguslaw linda var. witek isimli ana karakterimiz ekseninde gelişen öykü witekin varşovaya kalkan trene yetişip yetişememesi üzerine kurulu.
    filmin başlangıcında, witekin hayatının dönüm noktası olan babasının ölümünden önceki hayatına ait birbirinden bağımsız oniki (12) adet sekans izliyoruz. bu sekanslar witekin hayatında iz bırakan olaylar dizisi diye düşünüyorum, ya da tamamen witekin hayal dünyasında oluşturduğu ama kendini gerçekliğine sonuna kadar inandırdığı olaylar dizisi de diyebilirim. nitekim daha sonraki sahnelerde (örneğin daniel ile konuştuğu zaman tepedeki araba ayrıntısı) hatırladığı anılardaki bazı ayrıntıların yanlış olduğunu öğreniyoruz.

    film üç bölümden oluşuyor;
    1- witek varşovaya giden treni yakalarsa ne olur?
    2- witek varşovaya giden treni yakalayamaz ve istasyondaki polisler ile kavga edip hapse düşerse ne olur?
    3- witek varşovaya giden treni yakalayamaz ve polisler ile herhangi bir münasebette bulunmazsa ne olur?

    film için kısaca zamanının ötesinde bir film dersek sanırım yanılmış olmayız. daha sonra çekilen birçok filmi etkilemiş olan senaryosu inanılmaz başarılı. özellikle sliding doors filmi için birebir bu filmden aşırma diyebiliriz.
  • polonya sinemasının usta yönetmeni krzysztof kieslowski'nin 1987 yılında izleyicisiyle buluşan zamanın ötesine uçan, enteresan filmi.

    her ne kadar run lola run, sliding doors filmleri hatırlansa da ilgili konseptte; özellikle tren metaforunun benzeşmesi nedeniyle ben direkt mr. nobody'yi anımsadım. nihayetinde 80'li yıllarda çekilmiş bir film için gerçekten çığır açıcı bir ilham verdiğini düşünebiliriz, yeni nesil filmlere.

    kieslowski, ne yaparsan yap kaderinden kaçamazsın demek istiyor sanki, her ne kadar hayatta seçimlerimiz belirlese de yürüyeceğimiz yolları; son ya da en azından son'un profili, ağırlığı veya yoğunluğu hep aynı kalıyor. başına geleceklerden, başına geleceklerin pozitif veya negatif yükünden kaçamıyorsun.

    film, karamsar yapısıyla ve özellikle sonuyla bunu izleyicinin yüzüne çarpıyor. her ne kadar seçim yapacak özgürlüğe sahip olsa da insan, hayatta ulaşacağın noktayı talih belirliyor, kör talih.
  • çok sevdiğim bir kieslowski filmi. bu kadar az yorum yapıldığına şaşırdığım bir film ayrıca. murphy kanunlarına da bir gönderme var gibi filmde. ne olursa olsun burnun boktan çıkmaz gibi bir mesaj veriliyor. pek bir karamsar, fakat gerçekçi ve güzel bir film.

    --- spoiler ---
    film daha önce de belirtildiği gibi üç bölümden oluşuyor. birinci bölümde treni yakalayıp varşova'ya giden bir tıp öğrencisi witek orada olayların gelişmesiyle komünist bir partinin bir üyesi konumuna geliyor. bununla birlikte ilk aşkını da tekrar görüp onunla da bir ilişki kuruyor. bu üyelik konumunun bir getirisi olarak ona bu örgütte çeşitli görevler veriliyor. en sonunda paris'e gidecekken örgütün bir görevi icabı bu engelleniyor, ve witek'in isyanıyla birlikte ilk bölüm bitiyor.

    ikinci bölümde ise treni son anda kaçıran witek polis ile kavga ediyor. bu olaydan sonra mahkemeye çıkıyor ve burada kendisine ceza olarak belli bir saat kamu görevi veriliyor. burada da görevlerini icra eden diğer insanların örgütüne katılıyor, evinde bu örgütün toplantılarını yapıyor. aynı zamanda bu sefer tanıştığı kişi çocukluktan -aynı zamanda örgütten- bir arkadaşı oluyor. en sonunda örgüt çökertiliyor, witek ise şans eseri kurtuluyor fakat o da elinde hiçbir şey olmadan, ortada kalıyor.

    üçüncü ve son bölümde yine treni kaçıran, fakat normal hayatına devam eden witek, eski sevgilisiyle karşılaşıp onunla bir ilişki kuruyor. evleniyor. ve üniversitedeki öğrenimine devam ediyor. fakat hocalarından biri libya'daki bir görevine gidecekken bir terslik oluyor ve witek onun yerine göreve gidiyor. göreve gidişi esnasında havadaki uçak içindeki bir bombanın patlamasıyla düşüyor ve film sona eriyor.
    --- spoiler ---
  • üç senaryonun ikisinde olmasını istediği olmadığı için boynu bükük kalan ama sonuncu da her şey tam yolunda gibi gözükürken birden hayatın süpriziyle karşılaşan adamımızın hikayesi.
    sonunda çok olsun istediklerimiz olmadığı için acaba şanslı biz miydik sorusunu akla getiriyor film. benim ve bütünümün hayrına olanı istemek ve olanda hayır vardır sözlerini kültürel kodlarımızla kaderden okumamız kolay da bu filmi etkileyici kılan "anlam" arayışının sürekliliğiydi galiba. düşünce, inanç ve aşk. hep birilerinin yanında görünür olmaya çalışıyordu, tek başına yaptığı yaşlı bir kadını araba çarpmasın diye kenara çekme işini de hoşlandığı kız görmemişti zaten.

    --- spoiler ---

    - onu çektiğimi gördün mü
    - dikkat etmedim
    --- spoiler ---

    oldukça başarılı çok beğendim filmi. ha bir de şu vardı;
    (bkz: kader gayrete aşıktır)
  • insanların '' 8 '' çizme yöntemleri üzerine olasılıklar.
  • kieslowski filmi. sliding doorsun konseptinin yaratildigi film.
  • --- spoiler ---

    kör talih adıyla türkiye'de gösterilmiş, ingilizce adı "blind chance" olan 1987 polonya yapımı krzysztof kieslowski filmi. aslında film 1981'de çekilmiş, ama sansür nedeniyle ancak 1987'de gösterime girebilmiştir. senaryosu da kieslowski tarafından yazılmış başarılı bir polonya sineması örneğidir. filmin başrolünde boguslaw linda vardır. polonya dışında ödül kazanamasa da (1987 cannes film festivali'nde un certain regard kapsamında gösterilmesini de belirtmek gerekir), kanımca konusuyla oldukça ilginç bir filmdir. zira filmde, o döneme kadar pek rastlanmaya şekilde (ilerleyen yıllarda sliding doors başta olmak üzere birçok böyle film çekilecektir), aynı hikayenin 3 farklı şekilde nasıl gelişeceği anlatılmaktadır. hikayeye göre; babası vefat eden ve komünist polonya rejiminde yaşayan genç tıp öğrencisi witek (linda), varşova'ya bir yolculuk yapar. ilk senaryoya göre, buradayken kalkmak üzere olan bir trene yetişir ve orada yaşlı ve dürüst bir komünistle tanışarak komünist parti'ye katılır ve hatta parti konseyi'ne seçilir. ikinci senaryoda, witek, trene yetişmek isterken çıkan arbedede tutuklanır ve 30 günlük kamu cezasına çarptırılır. daha sonra ceza için gönderildiği parkta, komünizm karşıtı bir yeraltı öğrenci hareketine katılır ve rejime karşı aktif olarak mücadele eder. üçüncüsü ise, witek trene yetişemez ve tıp eğitimine devam ederek doktor olur. kendisi gibi doktor olan kız arkadaşı olga (monika gozdzik) ile evlenir ve mesleğinde başarılı olarak, sakin bir hayat geçirir. son olarak, günümüzde bir klasik olarak kabul edilen 114 dakikalık filmin imdb.com puanı 7,9/10.

    imdb.com - http://www.imdb.com/title/tt0084549/

    wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/blind_chance

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=vsllfizomzk

    --- spoiler ---
  • yine nefis bir afiş tasarımıyla criterion kataloguna dahil olmuş.
  • "her nesil bir ışık ister, dünyanın daha iyi ve daha adil olabileceği konusunda güven ve inanca ihtiyaç duyar. bu arzu, marx’tan daha eski ve marx’tan daha yeni, bir ilaç gibidir. başta mutluluk verir çünkü ışık erişilebilir gibidir; sonunda ise mutluluk yerini acıya bırakır. kırk yıl boyunca çok şey gördüm geçirdim ve şimdi o ışık başta olduğundan daha uzakta. engebeli bir yol bu ama güven bana: acı ve umudun olmadığı bir hayat zavallı bir hayattır”
  • bu konuyu en iyi ve en kapsamlı işleyen film mr.nobody dir.teknik anlamda tatmin edicidir.olasılıklar arasında ki geçişler daha iyi olabilirdi.film hakkında önbilginiz yoksa filmin ortasında noluyor amk diye bir çıkış yapabilirsiniz.filmin temel konusuna gelirsek her şey olasılık temelli yaratılmış ve bizler bu olasılıklar denklemlerinin karşısında aciz durumdayız.her şey olasılık dahilinde gerçekleşir fakat determinist beynimize bunu kabül ettirmek ve anlamlandırmak çok zordur.
hesabın var mı? giriş yap