• öğrendiğim bir şey varsa, o da; bir insan renk körü olduğunu söylediğinde ona ilk sorulan soru "e peki bu ne renk" oluyormuş. ben de bu ergence denyoluğa kapıldıktan sonra anladım eşekliğimi.

    tiyatronun butaforhanesinde oyuncu ve renk körü olan arkadaşla, giyeceği zırhın yapımına iştirak ediyoruz. malum çelik macunu kullanılacak, macunun sertleştirici kimyasalı da görülebilecek en parlak çingene pembesi ve eleman bunun tüpüyle öyle kayıtsız oynuyor ki...

    ashh - ne manyak renk ya, di mi!

    can - ben renk körüyüm.

    ashh - aa! e peki şimdi bunu ne renk görüyosun?

    can - perşembe!*
  • zorluklara hazır olması gerekendir.
    üzülerek söylüyorum hayatım boyunca “ peki bu ne renk ?” gibi saçma sorularla yaklaştılar. hayır kendimi çok büyük bir dert sahibi göstermek istemiyorum ama hakikaten bazen sinir sistemi tamamen iflas edebiliyor.
    öncelikle şunu iyi bilmek gerekir. bir çok insan normal insanlardan farklı olabilecek ufak fiziksel farklılıkları önemsiz görebilir. bir çok insan bunları lehinde kullanmaya çalışabilir ancak doğru olan bu özellik hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmaktır.
    ama anlayamadığım “evet renk körüyüm” diyen bir insana doğruluğunu tespit için soru sorulmasıdır.” bu ne renk peki?” “ ya gerçekten göremiyor musun ?” gibi soru cümleleri içerisinde içten içe küfüre davet çıkarırlar. bilmedikleri konularda saçmalamakta sınır tanımazlar. tutar ve üzerinde ki beyaz tshırtü gösterek “şimdi sen bunun hangi renk olduğunu göremiyor musun? şeklinde benim her zaman saygı duyduğum bir nitelendirme olan “gerzekçe” bir soru cümlesi ile dikilirler karşınızda.
    bu insanlar öncelikle “hangi renkleri ayırt edemiyorsun?” gibi konuyu gerçekten öğrenmek istemek yerine soru cümlesini götünden çıkarırlar.
    ben yıllarca eflatun olsun , bej olsun , ne bileyim nefti olsun bu renkleri bilmememi hep renk körlüğüne bağlamıştım. ama sonradan fark ettim ki ben bu renkleri görüyordum. ancak adlarını bilmediğim için nitelendiremiyordum.
    renk körleri her rengi karıştırır gibi bir inanış nasıl türüyor anlamak mümkün değil.
    siz siz olun çıkıp bir renk körünün karşısına elinizi ,götünüzü göstererek “ bu ne renk?” demeyin.
    gün gelir çok fena kalbinizi kırabilirler. mesela bu çok rahat ben olabilirim. üzgünüm.kırarım.
    bir de farklı olmak için renk körüyüm numarası yapmayın ya da bu özelliğinizi kullanmayın. bir etkisi yok.
    yani ;
    -ah sedat gökyüzünün maviliğine baksana kaybolup gidelim mi ?
    -üzgünüm nesrin ben renk körüyüm dalamam maviliklere.
    -oh sedat deli ediyorsun beni. durma hadi al beniii!
    şeklinde bir diyalog gerçekleşmeyecektir.
    uğraşmayın.
  • artık beni eskisi kadar düşündürmeyen hede. yeşil kırmızı ve sarı mavi renk körü olduğum için zaman zaman düşünürdüm, acaba dünya rengarenk nasıl görünürdü diye. renkleri gören insanlar nasıl bir dünya görüyor, benim görüşümden farkları neler.

    ancak şimdi düşünüyorum da, yeşil şeriatçılara, turuncu sorosçulara, sarı pkk'cılara ve benzer şekilde her renk birilerine ait hale gelmiş. artık üzülmüyorum bu renkleri görmediğim için. eskiden renkler benim için değerliydi, sizler tüm değerini çaldınız.
  • kırmızı-yeşil renk körüyse kırmızı ve ona yakın renkleri(kahverengi gibi) yeşilin tonları gibi görüyorlar.
    işin en abzürd kısmı ise bir sebepten kızardığınızda, adamın gözüne yeşerip hulk gibi görünüyor olmak.
  • pembe lens ile tedavinin artık türkiye'de de uygulanması neticesinde, dünyayı ilk kez gerçek renkleriyle görme ihtimali ortaya çıkan insanlar. sözkonusu tedavinin ardından dünyadaki herşeyi farklı renkte görecek olmak, tıpkı bir ressamın fırçasıyla tüm dünyayı boyaması gibi bir tuhaflığı yaşayacak olmak ve dahası hayatında ilk kez gördüğü bir rengi tanımlamaya çabalamak gerçekten renk körlerinin ellerinde bulundurduğu fantastik bir ayrıcalık.
  • bu yasimda, oldugumu ogrendigim insan tipi. sulaleniz goz hastaliklari konusunda zaten cesni bir sulale ise (bkz: gece korlugu) (bkz: gorme alani daralmasi) ogrendiginizde gozlerinizin size ihanet ettigini dusunmezsiniz. bunca zamandir arkadaslarinizla dustugunuz "kirmizi ulan su caminin serefesindeki lambanin rengi" seklindeki ihtilaflar yada uzun ugraslarla calistirilamamis devrenin calismama sebebi farkedildiginde soylenen "abi bu direnc 47 ohm ya!!!" seklindeki celiskiler anlam kazanmaya baslar. bu ve benzeri ornekler flashback seklinde gozunuzun onunden gecerverir. butun hayatiniz boyunca gozleriniz tarafindan aldatildiginizi hissedersiniz. gordugunuz dunyanin gercekte olan dunya olmadigini kabul eder (bkz: matrix) akabinde ehliyet alamayacaginizi, direnc bile okuyamayan bir muhendis olacaginizi dusunur, fani olan bu islerden elinizi ayaginizi cekersiniz. ruhunuz bir anda torpuleniverir. daha once tanidiginiz ama(kor) insanlarda gordugunuz ermislik halinden bir anda nasipleniverirsiniz. budur renk koru olmak. yani cok vahim degildir.
  • "light is something that exists in the world. it’s a physical thing, and our perceptions and vision begins with light. but color does not exist in the physical world. color is completely a construct of our brain. in fact all our perceptions are constructs of the brain. nothing that we see is in fact out there in the world. seems completely counter intuitive, but color really makes that point." - beau lotto

    ayaküstü çeviri: "ışık, dünyada var olan bir şeydir. fiziksel bir şeydir. ve algılarımızla görüşümüz, ışıkla başlar. ama fiziksel dünyada renk yoktur. renk tamamen beynimizin bir ürünüdür. aslında bütün algılarımız beynin ürünleridir. gördüğümüz hiçbir şey aslında dışarımızdaki dünyada değildir. kulağa çok aykırı geliyor ama renk tam olarak budur."

    (ben de farklı bir şekilde de anlatmaya çalışayım: renk, beynin ışığın bir özelliğinden farklı şeyleri ayırt edebilmek için faydalanma yoludur.)

    renk körlüğünün hastalık olup olmaması konusuna gelince, akciğer kanserinin olduğu anlamda bir hastalık olmadığı açıktır. ama doğada yaşayan bir insan arka plandaki bitkilerle ön plandaki bir hayvanı renkler yoluyla ayırt edebiliyorsa belki daha kolay avlanacaktır, belki de avlanmaktan kurtulacaktır. hastalık değil farklılık demek daha doğru olabilir.

    gözlerinde kırmızı, yeşil ve mavi için renk reseptörleri olan (trikromat) insanlar doğanın kendilerini ilgilendiren kısmını ayırt etmeye yetecek kadar renk görebiliyorlar. bunun biraz azını algılamanın, yani tek (monokromat) ya da iki renk reseptörüyle (duokromat) doğmanın uyum sorunlarına neden olması mümkündür. ama beyin bu tür eksiklikleri telafi etmenin bir yolunu genelde buluyor. (renk körlüğüyle alakalı olmayan) güzel bir örnek için hemen buraya ve buraya. özet geçmem gerekirse bu linklerde ekolokasyondan bahsediliyor.

    aslında tetrakromatlara, yani dört ayrı renk reseptörüyle doğan ve belki de bizim asla bilemeyeceğimiz renkleri ve ayırt edemeyeceğimiz ara tonları görebilen %0.4'e göre hepimiz renk körüyüz.
  • renk körlerinin kırmızıyla yeşili karıştırması demek onların kırmızıyı yeşil yeşili de kırmızı görmesi demek değildir, kırmızıyı yeşilden ayırt edememeleri, ikisini de aynı renk görmeleri demektir. zaten ilk durumdaki gibi birşey olsaydı nasıl tespit edilebilirdi ki?
  • (bkz: bu ne renk)*
  • little miss sunshine'da çok dramatik bir şekilde işlenendir.
hesabın var mı? giriş yap