• okan bayülgen'in yalın alpay'a fazla güvenerek maalesef birçok emeği piç ettiği oyundur.

    birinci perdeden sonra oyunu terkeden izleyiciler, şaşkın ve ne izlediğini anlamayan bakışlar, çok düşük reaksiyonlar ve bütün bunlar hasebiyle elbette yaptığı işten keyif alamayan kıymetli oyuncular. özellikle şenay gürler'e oldukça üzüldüm.
    ve yetmezmiş gibi tuz biber olarak birçok teknik aksaklık.
    prova sevmezmiş okan bey. oyuncu olarak mutlaka herkesin kendine has bir yöntemi vardır ve okan bey bir oyuncu olarak provasız oynamayı tercih edebilir ancak yönetmen olarak prova sevmemek nasıl bir kafa yapısı, anlamak güç. bu kadar teknik aksaklık ve tekleyen oyuncular sürpriz değil bu açıdan. bu yönetmenlik ve yazarlık tecrübesi düpedüz kabus gibi bir şeye dönüşmüş olmalı kendisi için.

    yalın alpay diyorduk; kendisinin ismi yalnızca "danışman" olarak gözükse de esasında oyunun en az 50%'sini yazdığından veya etki ettiğinden eminim. zaten "birlikte yaptık" diye belirtti daha önce ancak okan'ın baskın karakteri ve yalın alpay'ın egosunun çok da yüksek olmaması sebebiyle muhtemelen yalın alpay'ın payına yalnızca danışman olarak anılmak düştü.

    burada okan'ın temel hatası sırf entelektüel birikimi var ve sanatla ilgili diye bir insanın tiyatro eseri yazabilecek yetkinlikte olduğunu zannetmesi. ikisinin çeşitli yayınlarda gerçekleştirdiği sohbetlerde genelde yalın alpay'ın uzun uzun sanattan bahsettiğini, okan'ın ise melül melül hayranlıkla dinlediğini görebilirsiniz.. bu hayranlık duygusu okan bayülgen'in şu hakikati görmesini engellemiş olmalı; yalın alpay yalnızca sanat tarihi konusunda malumat aktarıyor. bu kadar.
    ortada bir yaratıcılık, bir sanatçı ruhu yok. robotik bir malumat aktarımı var. filozof olmakla felsefe tarihçisi olmak arasındaki fark gibi. yazılan bir oyun için malumata ihtiyaç varsa gidip yalın alpay'a başvurabilirsin. ancak yalın alpay'la birlikte oyunun kendisini yazarsan ortaya tam olarak böyle yavan, kaotik, sürükleyicilikten uzak bir şey çıkar.
    adamlar yalnızca yalın alpay'ın anlayabileceği oyun yazmışlar, şaka gibi.

    "izleyici cahil yeaa ondan beğenmiyor" diyecek kadar düşmemişlerdir umarım.
  • okan bayülgen'in kendisinin bile oyun diyemediği saçmalığı. shakespare adını kullanmasaydın bari.

    aslında kendisine, bilgi birikiminden ve entellektüel duruşundan dolayı az da olsa bir saygım vardı. her ne kadar izleyicilerine saygısız davransa da, televizyonda olup televizyonu eleştirmesi ikiyüzlülüğüne ve şovuna kendi çağırdığı konuklarını rezil etmesine rağmen. dadaizm'de bu durum var zaten. mevcut düzene karşı çıkma, ironi, alenen dalga geçme vs.

    ancak richard'da sanat adına hiç bir şey yok. acıdım kendisine ve onun yerine ben utandım. alakasız müzikler, bütünlüğü ve devamlılığı olmayan anlamsız bir metin, replikler üst üste biniyor, sekanslar arasında saçma boşluklar. kakafoni resmen. izlediğim en kötü oyun. ismin var ve popülersin diye bu kadar da insanların aklıyla dalga geçemezsin. yarıda çıktık, verdiğimiz paraya acıdık. kendisi de kabul etmiş sonradan bir oyun olmadığını. ama bunu bu kadar rahat söyleyebilmesi bile çok küstahça ve saygısızca.
  • bu bir farkındalık entry'sidir.

    oyunun 20 mayıs 2023 tarihli izmir gösterisinde sağ alt çaprazımda oturan hanımefendi oyunun ilk 5 dk'sında instagram'a gösterinin hangi fotoğrafını atsam diye düşünürken son parlaklıktaki telefonuyla gözümü sikti afedersiniz. sol arka çaprazımda bir hanımefendi sürekli öksürmekten konsantrasyonumun içine etti. yanımda eşinin zoru ile gelen adam sürekli telefonla oynadı. sol altımda tek başına entelektüel görünmek isteyen eleman desen nerdeyse tüm oyunu video ile çekti. kusura bakmayın ama ya ben sizin ebenizi sikeyim. sahneye sandık kursak %98 oranında chp oyu çıkacağına emin olduğum bir kitle bile oyunu izlemeye gelmemişti. evet ben de oyunu izlemeye gelmedim.okan bayülgen performansı izlemeye geldim çünkü tiyatroya ve sanata derinlemesine vakit ayırabilecek bir hayatım yok ne yazık ki. ancak herkes gösteriş meraklısı, hepiniz attınız instagram'a rahatladınız değil mi ? bu halka baştaki parti bile fazla. eğitimsiz cahil ordusu.
  • okan bayülgen tarafından sheakespeare’in ııı. richard eserinden esinlenerek hazırlanan iki perdelik dev bir oyuncu kadrosuna sahip tiyatro oyunu. congresium ankara'da izledim. yaklaşık iki saat süren oyunda; richard'ın hayatı ve oyunu, dolayısıyla geçmişi ve bugünü iç içe girmiş halde. iç içe giren bu geçmiş-günümüz ve gerçek-tiyatro ikilemleri ile oyun zengin bir içeriğe sahip. konusunu internetten okuyabilirsiniz oyunda belli bir kurgu var fakat başarılı değil. oyundan sonra söyleşi de oldu. okan bayülgen'e oyunu anlamadık diyenlere bayülgen, operayı vs. sanat dallarını çok mu anlıyorsunuz tiyatro illa ki size birşey mi anlatmak ve anlaşılır olmak zorunda diye saçma bir argümanla geldi. ama sonrasında ötekileştirme ana başlığı altında oyunu ile ne anlatmak istediğini oyunun tanıtımına benzer cümlelerle ifade etti. normalde bu kadar detaya inmeyi sevmem izlediğim tiyatro oyunlarının konusunu, farklılıklarını ve genel tecrübelerimi paylaşırım ama bu oyunda; senaryonun başarısız, oyuncuların bunun tam aksine başarılı olduğunu düşünüyorum. bazı sanat eserleri anlaşılır veya yalın olmayabilir ama sen bunu baştan uyarlıyorsun. yani bu yeni eserinin ne kadar anlaşılır, sade, dolu ve sağlam bir kurguya sahip olması senin yeteneğine kalmıştır. "bir şeyi 6 yaşındaki bir çocuğa anlatamıyorsanız, siz de anlamamışsınız demektir.”-albert einstein. biraz fazla gömmüş olabilirim sürçü lisan ettiysek affola. oyunun, sadece okan bayülgen sevenlere hitap edeceğini düşünüyorum. genel olarak puanım 5.4/10. iyi seyirler.
  • "rick" seklinde de kisaltilan isim. "rick" ve "dick" secenekleri arasindan "dick" secimini yapanlara dick kafali denir.
  • okan bayülgen’in tiyatro performansını çok beğenen biriyim. özellikle amadeus oyununda performansına bayıldım. ancak bu oyun için yorumum “ ben ne izledim şimdi” oldu!
  • arkadaşlar izlemeden eleştirmeyin, ben izledim gerçekten ne idüğü belirsiz bir şey.
    burada yazılanlara klasik ekşici yorumu diye kulak vermedim ve inanılmaz derecede sıkıldığım hatta bir süre sonra da sinirlendiğim bir oyun oldu.

    hiç mi kimse okan bayülgen'e dememiş ''biz ne yapıyoruz yahu'' diye.

    salon zaten boşalıyor ara sonrasında, hiçbir açıklanabilir yanı yok bu oyunun. güzel dekorlar var, o kadar.

    zaten 2 saatlik oyunun 117 dakikası okan bayülgen konuşuyor, kalanında da hababam sınıfındaki ne oluyor hayatta şarkısı söyleniyor sanki, replikler kısa kısa, oyunculuk yok.
  • 2 .perdesine girmedigim, karmaşık, anlaşılmaz oyun.

    sevmedim.

    ezberler muzikler fikir cok guzel. ama ben anlamadim anlamadigim icin utanıyorken 1 sn lik kararsızlıktan sonra ben de kalmanin değmeyeceğini düşünüp çıktım.
  • aşure gibi oyun.
    ne anlattığı belli değil, okan bayülgen “anlamsız karnakarışık bir şey yapalım, sanat falan der kafalarız” demiş herhalde.

    orjinal metni de bilen biri olarak bu sadece bir okan bayülgen şov, kenarda da birkaç repliği olan, oyunculuk namına bir şey sergilemeyen figüranlar var. transeksüel şov hariç.
  • oyunun içeriğini bilerek gitmeme rağmen darmadağın, başı sonu olmayan bir oyundu. oysa ki shakespeareyi tenkit ederken kendi oyunculugunu parlatıp felsefik sözlerle köpürtebılirdi aslında ama bu yolu tercih etmis. unıq sahnedeki oyunun sonunda bütün oyuncuları da kapsayan bir saate yakın oyun kritiğini yaptıgi bir bölüm vardı kı ilerleyen saate ragmen insanlar oyundan cok bu söylesıye rağbet etti.
hesabın var mı? giriş yap