• multipl skleroz hastası olan oğlunun eminim ki acısını yeterince yaşayan ama bunu asla ekrana yansıtmaya, yürekte acı ile gülmeyi becerebilen nadir insan.
    yardım amaçlı, hastalığı araştıran ve bilen bir insan olarak bu sağlam duruşundan ötürü safiye hanımefendiyi gönülden kutluyorum.
    ödediği bedeller karşısında, artık hayatın mutlu yanlarını yaşaması gereken hatun.
  • cok zor bir hayatin, aslinda icinden cikilmasi imkansiz gibi gozuken durumlarin icinden turkiye nin en cok kazanan assolistlerinden biri olabildigi, ve bu surecte ne bir pornoda oynamisligi, ne de playmenlere kapak olmuslugu bulunmadigi icin saygi duydugum bir insandir, kendisiyle barisiktir, sevgilisi faik de multi-trilyoner (eski parayla) oldugu halde kendi gibi adamdir. sesi de gayet guzeldir ayrica, bi de sahnesi de iyidir...bazi sarkilari tamam iyi degildir ama guzel insandir safiye soyman..

    keske diger bazi sanatcilar da safiye soyman gibi olabilselerdi...
  • kendisini tanımam etmem açıkçası. yalnız, bugün bir ilahi (!) söyleyişine denk geldim tesadüfen. birazcık google amcaya filan bakayım dedim, üşenmedim; buraya yazmadan evvel. öğrendim ki, safiye soyman'dan ilahiler deyu bi albüm yapmış nurtopu misali 2010 model. iyi, hayırlı uğurlu olsun da...

    da... ben illet oldum kardeşim. bir tek, güftesi ali ulvi kurucu'ya ait sevdim seni mabuduma canan diye sevdim eserini okuyuşunu dinledim gerçi ama, yetti de arttı fazlasıyla. yahu kardeşim, insan azıcık özenir, azıcık çalışır, azıcık bir bilgi sahibi olur, ondan sonra girişir bir işe. başlayalım:

    daha ilahinin en başı: sevdim seni mâbûduma cânan diye sevdim diye başlar. güfte sahibi olan ali ulvi kurucu önemli bir şairdir ve şiiri aruzun mef'ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün kalıbıyla yazmıştır. oysa bakın ne yapmış daha ilk mısradan safiye hanım: sevdim seni ben mabuduma...

    iyi de ablacığım, sen araya bu "ben" kelimesini sokuşturmakla, güzelim veznin içine etmiş durumdasın! rahmetli şairin kemikleri sızlamıyordur inşallah... gerçi yukarıdaki skandalın bir benzeri şurda da var: "evlâd u iyalden geçerek ben ravzana geldim" diyor hanımefendi. aruzdan anlayan herkesin kolayca anlayacağı üzere, "ben" kelimesi yine fazladan sokuşturulmuş ve de veznin içine eder vaziyette maalesef!

    ilerleyen mısralarda facia artarak devam ediyor; kısa heceleri uzun okumalar, uzun heceleri kısa okumalar vs vs vs... ayrıca, ilahiyi okurken sanki pek çok kelime ve deyişin anlamını hiç bilmiyor soyman. mesela "ahlakını methetmede" ifadesinde methetmeden diyor gibi. hadi benim kulağıma böyle gelmiş olabilir ama şu nasıl bir skandaldır: "kurbânın olam şâh-ı resûl" demiş!!! doğrusu: "kurbânın olam şâh-ı rusül" olacakken. rusül demek, resuller demektir, yani bu kelimenin çoğuludur. yani "kurbanın olam ey resullerin şahı!" anlamında. bakın hanımefendinin elinde anlam ne hale düşüyor! bir o kadar kötüsünü de vezne yapıyor: rusül kelimesinin ikinci hecesi tam kapalıdır ve kelime feûl veznindedir. oysa resûl kelimesinin ikinci hecesi birbuçuk vokal değerindedir ve ifadeyi feûlün biçimine taşır. ve görüldüğü üzere safiye hanım, şiirin veznini bilmem kaçıncı defa, yine bozmaktadır.

    maalesef bu ülkede bunlar oluyor işte, olabiliyor. daha şah-ı rusül ne demek onu bile öğrenmeye zahmet etmeyen bir hanım, çıkıp bu eseri okuma (!) cüretini gösterebiliyor ve hem anlamın hem de veznin içine edebiliyor. çok yazık!

    albümden başka bir eseri dinlemedim; ne gerek duyuyorum, ne de tahammül edebilirim...
  • an itibariyle show tv'de 3 dk boyunca uğraşıp tek bir cümle kuramayan şarkıcı. "hayatım boyunca bir tek kitap okumadım ve bununla gurur duyuyorum" diyen adamın sevgülüsü.
  • hahaha fıkra gibi bir olay anlatmış. yıkıldım.

    “kıbrıs’a gidiyordum. alanda canan erçetin’le karşılaştım. kucağında köpeği vardı. herkes bizimle fotoğraf çektirdi. ben de ona dönüp ‘herkes bizimle poz verdi, ben de sizinle fotoğraf çektirmek istiyorum” dedim. ‘aaa ben asla çektirmem’ diyerek reddetti. o kadar bozuldum ki... herkes bana bakıyor, yer yarılsaydı da içine girseydim. bunun üzerine ‘sizinle değil köpeğinizle çektirmek istedim zaten’ dedim. o köpekle fotoğrafı da çektirdim. bundan sonra gördüğümde selam bile vermem ona...”

    http://mobil.hurriyet.com.tr/…0209740&utm_term=post
  • hem dış görünüş hem tavır olarak anneme aşırı benzettiğim kadın. dışarıdan bakıldığında böyle ufak tefek, saf , zararsız gibi duruyor ama insanı donunda sallayıp çıkaracak, yeri geldiğinde oldukça tehlikeli olabilecek potansiyeli var kendisinin. insan idare etmeyi çok iyi biliyor. bülent ersoy'u deliyi idare eder gibi idare ediş tarzı annemin babama karşı olan tutumuyla birebir aynı.*
  • "ay yunusu görünce daldım içeri balıkçı diye, liberal parti çıktı hahaho." demiş şahıstır.*
  • sevgilisi faik,bu hanıma mısır çarşısı çıkışında kuş alır,kuşları kese kağıdına koyar,delikler açar ve mutfakta masanın üstüne bırakıp,maç izlemeye koşar.maç bitip kuşları hatırladığında,onları masanın üstünde bulamaz.safiye hanım buzdolabına koymuştur.hemen kuşları çıkarırlar ve donmakta olan zavallı kuşları ayıltmak için,ninesinin ananelerini hatırlayan faik,kuşa benzin koklatmaya karar verir. benzini koklayan kuşlar bi anda canlanır ve odanın içinde uçuşmaya başlarlar ama kısa bir süre sonra yere düşerler.safiyenin söylediği şey ise daha acıdır' faik kuşların benzini bitti galiba'..
  • sanat camiasının gelmiş geçmin en komplekssiz insanıdır. en basit örneği; kimse safiye soyman gibi okan bayülgen'in makina programında pullu tuvalet ile headbang yapmamıştır. örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir.
  • gectigimiz gunlerde sevgilisi ile birlikte gittigi kibris'da muhabirlerle yaptigi roportaj sayesinde hem muhabirleri hem de biz izleyicileri gulmekten yaran turk sanat musikisi san'atcisi. sisme kadin dudaklarina sahip bu teyzemiz, yine sisme yatak kivaminda bir bedene sahiptir. fazla kilolarini pek de dert etmeyen sayin soyman'in kilo sorunu, sevgilisi beyzademizi germektedir. sevgisinden olacak, bingil bingil safiye'sinin yagli kollarina her firsatta saplagi yapistirmaktadir roportaj esnasinda; ardindan da kahkayi basmaktadir. derken agzinda bakla islanmayan bu beyefendi (ki kendisi biyikli, gobekli, gogus killarini kibris'in tropikal ruzgarlarinda serinletmekte olan, sadece madalyonu eksik cinsinden bir asilzadedir !) "yav gonderdim ben bunu toktora kilo versin diye" seklinde bir cumleye baslar ve safiye soyman'in diyetisyen seruvenini bir solukta anlatir kameralara. ve fakat dikkat cekici olan, bu seruveni anlatirken sevgili safiye'sini surekli "bu", "aha iste su", "o degil bu" seklinde isaret sifatlarina konu etmesi, es zamanli olarak bingil kollara onbes saniyede bir saplagi yapistirmasi, bunun da otesinde safiye soyman'in butun bu seruven ve isaret sifatina indirgenme durumuna kikirdeyip durmasidir. bu roportaj izlenene dek sadece sempatiyle bakilan bir sanatciyken, bundan kelli kendisinden (ve sevgilisinden), stand-up da yapmasi beklenen bir sanatci olarak taht kuracaktir gonullerde.
hesabın var mı? giriş yap