• benim eşim dostum için sağ kolumu çay poşeti ile yakmam ve kolumda dikdörtgen yanık lekesi ile gezmem.

    birkaç sene önce küçük bir evde kirada oturuyoruz. (şimdi de ayni apartmanda 2 üst katta oturuyoruz aslında evin küçüklüğüne dair pek bir şey değişmedi). kapıdan eve girdin miydi sağda mutfak, solda salon var, araları 2 mt. mutfağın kapısı yok fakat evde fır dönen papağanlarımız olduğu için, mutfağa girmelerini engellemek adına, şu kasaplarda olan boncuklardan taktık. zaten kapı takılacak, hadi taktın diyelim, kapıyı açıp kapatacak alan yok. ne ise, mutfakta 2 kupaya kaynar suyu bir güzel döktüm, bunlara poşet bitki çayı attım, salona götürmek gerek. o poşetlerden biri şerefsiz çıktı, takıldı mutfak girişindeki boncuklara. iki elim dolu kurtaramiyorum. sol elimdeki kupayı da bırakamiyorum, başladım çekmeye. işte o şerefsiz çıplak koluma yapıştı, ben elimdekileri birakana kadar da kolumu dikdörtgen şeklinde yaktı. izi kalmadı çok şükür ama iyileşme döneminde derdimi de kimseye anlatamadim.

    herkes benim sakar olduğumu düşünse de, bu iş poşet çayın şerefsizliğidir. bu da böyle biline.
  • bu zamana kadar hep:

    "yok beağğ sakar değilim ben dikkatsizim."
    "sakarlık öyle olmaz bir kere ben çok hızlı hareket ediyorum ondan öyle çarpıyorum sağa sola"

    gibi saçma açıklamalarla sakar şakirliğimi dikkatsizlik olarak yedirmeye çalıştım millete. ama bugün kesin olarak anladım ki uslanmaz ve iflah olmaz bir sakarım.

    bir insan düz yolda yürürken sağ ayağa ile sol ayağının üstüne basıp nasıl düşer?
  • buzdolabını hızla kapatırken buzdolabının kapağını yüzüme gömdüm ve kaşımın altıyla beraber gözkapağım mosmor oldu. "kapıya çarptım" efsanesine yepyeni bir boyut getirdim.

    mangal yakayım dedim. benim ufaklık pilli oyuncağını ateşe attı. ateşin içinden kurtarmaya çalışırken oyuncak alev aldı ve ufak bir patlamayla pil gözüme geldi. evet mor olan gözüme.

    bayram dönüşü memleketten gelirken buzluktan birşeyler çıkarıp kolilemeye çalışıyordum. bir an kendimi derin dondurucudaki etlerle boğuşurken buldum ve tamtakır buz şeklindeki etler seri halde ayaklarıma düştü. ayaklarım hem morardı hem de kanadı.

    aradan iki gün geçti. öğlen alışveriş merkezinde kendime yiyecek birşeyler aldım ve suyu unuttuğumu farkederek döndüm. birkaç adım atamadan yere düşmüş soğan parçasına basmamla artistik bir düşüş yaşamam bir oldu. sağ dirsek, kalça ve sağ ayak bileği servis dışı kaldı.

    bugün de buzdolabındaki buzları temizlemeye çalışırken sağ elimin üç parmağının üst tarafını buza resmen yüzdürdüm. nasıl becerdim hala anlayabilmiş değilim.

    son iki haftamı anlattım sadece. her yanım yara bere içinde.
  • bulunulan her yerde, zamandan bagimsiz bir sekilde acemilik cekmek.

    mekânla ilgili gibi gorunur, ama zamanla ilgilidir sakarlik. isterse bin yildir o sehpa ayni yerde dursun, gider yine tam ayni noktadan ona vurursun.

    ve her vurdugunda da sasirirsin.
  • sakarlık konusunda doktora yaptığım doğrudur ??
  • rahmetli babaannem sürekli "eline işe geçer" derdi. denemedim ama çare değil sözlük. dikkat eksikliği ile derin bağlantısı olduğunu düşünüyorum.
  • bazı kişilerin üstüne yapışır hatta göbek adı olabilir.

    yakın arkadaşlarımdan biri "iyi misin?" diye mesaj attı. normalde bu şekilde mesaj atmadığı için şaşırdım. bilmediği bir numara ısrarla aramış. işten çıkınca görmüş ve aklına ben gelmişim. daha doğrusu başıma yine bir şey geldiğini düşünerek bir yoklayayım demiş. yabancı numara aradı diye insanın aklına niye böyle şeyler gelir ki? bu arada başka kimseyi merak etmiyor, sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

    olayın kahramanı arkadaş, kendimi saymazsam tanıdığım en sakar insan. ondan böyle bir muamele görmek yarışta açık ara önde olduğumu acı bir şekilde yüzüme vurdu.
  • başıma bela olan bu kötü yanım her zaman benimle, her yerde kendini gösteriyor. kimi zaman sempatik bulunsa da baş belasından başka bir şey değildir. ayrıca düşenin dostu olmadığını teyit ettirmiştir sakarlık bana.
  • erkek ergenlerin bahsi geçen dönemde ruh ve beden boyutlarının orantısız olması sonucu meydana gelen durum.
  • uzun yıllar önce yazlığa arkadaşlar gelecek, yoğurtlu patlıcan yaptim ne akla hizmet ki rondodan geçirdim.
    ışte olaylar o an başladı. rondoya parmağımi sokup diğer elimle de düğmesine basıp çalıştırdım. yani bildiğin 3 yerden parmağı kestim.
    karşı komşu kalp cerrahiydı, baktı çok endişe etmedi, eczaciyi kan tuttu, yan komşu olaya müdahale etti sonuç olarak sol elimin işaret parmağı bir kaç gün sargılı kaldı.
    ertesi gün annemle komşuya gittik, çay verdiler çok da içermiş gibi atladım çaya da neden o sol elimle tuttum bilemem hem de işaret parmağım yaralı ve havadayken.
    çay bardağı elimden kaydı ve sıcak çay üzerime döküldü.
    artisim ya yazlık yer koş hortuma ama yok ben banyoya koştum ve "erikkk banyo ıslak"cumlesini havada duydum.
    havada süzülürken sağ tarafta lavaboyu fark etmem saliselik olaydır ve elimi o lavaboya uzattım.
    lavabo demirleri eskiymis galiba çünkü ben ve lavabo ayni anda aşağı indik.
    yani kısaca ben misafir gittigim evde hem düşüp hem de lavaboyu kırmak gibi üstün işlere imza attım.
    annemler falan başimda, ben yerde ama benimle ilgilinen kimse yok çünkü o anda annem "asla kabul etmem biz ödeyecez o lavabonun parasını" derken ev sahibi " ya ne demek türkan hanimcim bizim kız sizin lavaboyu kirsa bize ödetmezsiniz ki" diyordu.
    bir kaç dakika sonra akıllarına geldim, yerden kaldirdilar falan.
    ışte sakarlık böyle bir şeydir, bir süre sonra herkes sizin düzelmeyeceğinize ikna olup zahiyat ile ilgilenir.
hesabın var mı? giriş yap