• cedilla, eski işyerindeki saf sekreter ile sohbet etmektedir:

    cedilla: nazan hanım, mısır yağı, mısırdan çıkar; zeytinyağı zeytinden çıkar, bebe yağı nereden çıkar?
    sekreter: (ağlamaklı olur, dudakları titrer, gözleri dolar) allah kahretsin, bilmiyordum, bilsem hiç kullanır mıydım!!!
    cedilla: !?!?!
  • cedilla'nın danışmanlık verdiği bir şirketin müşteri ilişkileri departmanında iki hanım kız, obama'nın gelişi ile ilgili yazılan bir yazı üzerinde karşılıklı görüş alışverişindedir:

    nispeten akıllıca olan üst: n.a.o.
    tamamen kafası karışık olan ast: t.k.o.

    n.a.o.: obama kelimesinden sonra "nın" yazarken kesme işareti koymamışsın, sadece boşluk bırakmışsın, niye?
    t.k.o.: ????
    n.a.o.: özel isimlerden sonra bir ek gelirse kesme işareti gelmesi gerektiğini bilmiyor musun?
    t.k.o.: .......
    n.a.o.: obama kelimesi sence özel isim midir?
    t.k.o.: .......
    n.a.o.: kızım sen ilkokulda, ortaokulda, lisede okumadın mı, üniversite sınavına girmedin mi?
    t.k.o.: ben sayısal değildim ama.
    cedilla: !?!?!?!
  • hemcinslerince tespit edildiğinde daha acı olmaktadır.

    girizgah: henüz cep telefonlarının olmadığı, 80'lerin sonlarıdır. mekan, her cinsiyetten öğrencinin kolayca girip çıktığı, ziyaretçi veya telefon geldiğinde anonsları öğrencilerin yaptığı, kampüs içi bir yurttur. üniversite yüksek puanlı bir üniversitedir, öğrenciler ise, en azından kamuoyu nazarında, akıllı bilinirler.

    olay: cedilla zaman konusunda son derece sorumsuz biridir. "bir şekilde dönerim" düşüncesi ile, arkadaşı ile yurt kapısında buluşacağı saatten yarım saat öncesinde, otobüsle hisarüstünden nişantaşına alışverişe gitmiştir. buluşma saati geldiğinde hala sokaklarda olması nedeni ile, aklına, kendince parlak bir fikir gelmiştir. ankesörlü telefondan yurdu arayacak, telefona çıkan öğrenciye rica ederek, arkadaşına hitaben, kapıya yazı astıracaktır, "ben geç geleceğim, anons ettirip ettirip de boşuna bekleme" diye.

    buraya kadar herşey çok güzeldir; ne var ki, telefona çıkan öğrenci kız isteneni anlamamakta ısrar etmektedir. cedilla birkaç kez açıklamış, üçüncü jetonunu (şehir içi görüşmede, evet) ve yavaştan sabrını da tüketmiştir. sonunda dayanamaz, telefonun yüzüne kapanmasını da göze alarak, kıza sorar: "orada kafası çalışan biri var mı?"

    kız "bir dakika" der ve telefonu koridordan geçen birine uzatır...
  • donemin en zor sinavlarindan birine girilecektir, sinavin baslamasina 15-20 dakika kala olayin bas kahramani hanim kizimiz sinifa girer ve dunyanin en kotu olayi basina gelmis gibi arkadaslarina ne oldugunu anlatmaya baslar;

    - yaa, x'i gordum ringde, nooldu biliyo musuuun??
    + noolduuu?? (ses cidden telasli, gercekten birsey oldugunu zannediyo)
    - montlarimiz ayniydi yanii, ben de "aa montlarimiz ayniii" dediim (es)
    + ee??
    - bana ne dedi biliyo musuuun? (utana sikila)
    + ne dedi??
    - "bizim montlarimiz ayni olamaz, cunku ben paris'ten aldim" dediii (sona dogru ses catallasir)
    + ....

    butun sinav boyunca aklimda bu sahne belirdi, gercekten, hatta hala etkisindeyim..
  • odtudeki iki kiz arasinda gecen bir muhabbettir lakin baba olay anlatilinca cok sasirdim ne isleri var bunlarin odtude diye .

    -kiz1:ay sekerim bizi kandirdilaaaar burda hep otobus vardi hanii burdaaa ?
    -kiz2:evet kiiz haklisiinnn !
    -kiz1:sonra yurtta biskuvi makinasi da var demislerdi yoook hemm .
    -kiz2:var ayool kiz para atiyon probis veriyo ya makine iste o biskivi makinesi dedikleri .
    -kiz1:haaa oyylee mi ben biskuvi makinesini sey saniyodum .boyle malzemeyi koyacan sonra onu makine alcak sana biskivi verceekkk .
  • gazetede otel ilanlarına bakarken:
    -hd ne?
    -herşey dahil
    -tp ne?
    -tam pansiyon
    -ok ne?
    -oda kahvaltı
    -haa odaya kahvaltı getiriyolar di mi?
  • "ay ben bakamaaaaaam!"
  • cedilla, zamanında, dünyanın yerel bankasında çalışmakta iken, tümü hanımlardan müteşekkil bütün bir departman bir akşam mesaiye kalır.

    saat ilerledikçe acıkılır ve yakındaki bir büfeden yiyecek birşeyler sipariş edilir. hesap gelir, 17 kişiye göre eşit olarak bölünür ve 14 lira (o tarihte, 14 milyon eski türk lirası tabii) olduğu ortaya çıkar. ancak, iki kişi yemeden gidecek, bir kişi ise, kalacak ama yemeyecektir; yani anlaşılır ki, toplam yemek parasını aslında, 17'ye değil, 14'e bölmek gereklidir.

    finansla rakamla parayla pulla alakası olmayan bir görevde çalışan cedilla, oturduğu yerden seslenir ve bu durumda adam başı 17 lira ödemeleri gerektiğini söyler, zira 17 çarpı 14, eşittir 14 çarpı 17'dir.

    tümü finansçılardan oluşan hanım kızlarımız, ağız birliği ile itiraz eder: "her zaman öyle olacak diye bir şart yok!"

    bonus: cedilla, ertesi gün, bunu, o gece mesaiye kalmamış olan, yine banka çalışanı bir kızla paylaşacak olur ki, kız keser atar: "vallahi ben o kadar karmaşık hesapları pek anlamıyorum..."
  • htr dersinde:
    -hocam dersi anladım ama;bu hitler kaç kişiydi bi daha anlatır mısınız?
  • icq um 150! ciddiyim!
hesabın var mı? giriş yap