• bol odullu bir mike leigh filmi.
  • filmle ilgili en buyuk efsane ana iki oyuncu haric hicbir oyuncunun ana iki karakter arasindaki anne-kiz iliskisini son ana kadar bilmedigidir sanirim (spoiler degil, filmin baslarinda ogreniyor seyirci). efsane bir yere kadar dogru olsa da tam olarak degildir. cekim sirasinda herkes ne olup bittigini elbette biliyordu, ancak cekim oncesi oyuncularla yapilan pratiklerde oyuncularin hicbiri bu gercegi bilmiyordu. mike leigh'in cok mu akillica yoksa cok mu aptalca olduguna bir turlu karar veremedigim emprovizasyonel film cekme yonteminin bir parcasi kuskusuz (gerci sonuc cok basarili olduguna gore akillica bir yontem olmasi lazim)
  • mike leigh'in 1996 yılında çektiği ve başroldeki her iki oyuncunun da ( marianne-jean baptiste ve brenda blethyn) aynı yıl en iyi kadın oynucu dalında bir çok ödül aldığı (oscar'a da en iyi kadın ve yardımcı kadın dallarında aday oldular) aile dramasıyla toplumsal eleştiriyi mükemmel kaynaştıran bir film. ama aslında sadece oyuncu performansları için bile seyredilir. şu fani dünyada beni en çok etkileyen filmler arasında ilk üçte rahat yer alır diyebilirim.
  • aile nedir ne değildir diye kafa yoranlarin seyretmesinin şart olduğu , ilişkiler üzerine çekilmiş en incelikli filmlerdendir.
  • brenda blethyn'ı hafızalarımıza kazırken, marianne-jean baptiste ile birlikte oyunculuk dersinin verildiği filmdir.
  • en guzel er bolumlerinden biri. 8. sezonun 16. bolumu.
  • mike leigh'in bol diyaloğa yer verdiği filmi, seyirciye bir tiyatro oyunu tadı veriyor. üstad diyalogdaki cümleleri bile teatral seçmiş, yani izleyene "normalde insanlar bu kelimelerle konuşmaz ki be hocu" şeklinde düşündürtmesi de filmi tiyatroya yakın tutmamı meşrulaştıran, elime koz veren bir detay. neticede iyi, hoş etkileyici bir dram gelmiş mike leigh'ten, yalnız bu bir tiyatro oyunu olsaydı başlardaki enfes fotoğraf çekme planlarını görebilir miydik bilmiyorum.

    bir de bu filmde anne rolünde oynayan brenda blethyn isminde bir kadın var ki, bir karakter bu kadar mı yaşanır, bir oyuncu bu kadar mı kendini ezer büzer efendim, hani o rol için yaratılmış tipler vardır ya, tıpkı amadeus'ta mozart'ı canlandıran haluk özenç kılıklı abi gibi, bu kadın da hayatının performansını bu filmde vermiş idi, kariyerinin devamında bu başarıyı tekrar edememesi üzücü tabi.
  • bir mike leigh şaheseri. film 1996 palme d'or ödülünü kazandı; brenda blethyn'e de aynı yıl cannes film festivalinde hak ettiği üzere en iyi kadın aktör ödülünü kazandırdı. cynthia rose purley (blenda blethyn) işçi sınıfından gelen, kutu fabrikasında çalışan ve hayattan da pek bir beklentisi olmayan bekâr bir ingiliz kadın. hayat onun için hep bir hayalkırıklığı olmuş, bu yüzden de filmde sürekli sinirleri bozuk. zaten blenda blethyn'e ödül kazandıran sahneler de büyük ihtimalle gülerken ağladığı veya durup durup ağladığı sahneler. ancak cynthia'ya da, neredeyse kendisi kadar hayalkırıklığı içinde ve öfkeli olan kızı roxanne'e de (claire rushbrook) üzülmekten çok gülüyoruz. bu anlamda, film trajikomik. without a trace dizisinde hayranlıkla izlediğim marianne jean-baptiste (hortense cumberbatch) ise harika bir yardımcı oyuncu bu filmde.

    --- spoiler ---

    birçok sahne o kadar, o kadar doğal ki. bunun en büyük nedeni de mike leigh'nin ustalığı. bir review'da okuduğuma göre, hortense'in, annesi cynthia'yla tren istasyonunda ilk defa buluştukları sahnede, leigh iki oyuncuya da istasyonda kiminle karşılaşacaklarını söylememiş bile.

    bir de, maurice'in (timothy spall) çektiği fotoğraflar bu kadar mı 'konuşur' ve bu kadar mı net gösterir insan kesitlerini.

    hortense'in annesiyle telefonda ikinci görüşmesinde, evinde kanepede otururken elinde tuttuğu kitap wild swans. üç kuşak çinli kadının hikâyesini anlatan muhteşem bir kitaptır. anne-kız-torun ilişkisine gönderme yapmış yönetmen.

    --- spoiler ---
  • şimdiye kadar hakkında 12 tane entry girilmesine diye bıdı bıdı yapmak istemem ama uzaktan ekşisözlük mike leigh ustada biraz ayıp etmiş gibi duruyor.
  • 90'ların bağımsız sinema örneklerinden, sıradan insanların sıradan olmayan çalkantılarını konu alan film. mike leigh tarafından yönetildiği gibi de yazılmış aynı zamanda… yaklaşık iki buçuk saatlik film genel olarak durgun bir havada sürse de izleyiciyi yakalayan, sona doğru tavan yapan bir akış ve müthiş oyunculuk sunuyor.

    film bittiğinde bir de bakmışsın ki ne sır kalmış ne yalan…
hesabın var mı? giriş yap