• f1 seven sevmeyen herkesin izlemesi gereken belgesel. alain prost gerçekten bu kadar gıcık bir insan mı bilmiyorum sanki bana biraz kötü adam gibi gösterilmeye çalışılmış gibi geldi ama yine de ayrton senna'yı gerçekten güzel anlatan bir belgesel.
  • ayrton senna'nın kişiliğini, karakterini, yarışçılığını, kazanma arzusunu kısacası onu her yönüyle anlatan başarılı bir belgesel.

    prost ile olan çekişmesi, fia başkanının yaptıkları, uğradığı haksızlıklar oldukça iyi bir şekilde yansıtılmıştır ve o haksızlıklar karşısında siz de izlerken sinirlenirsiniz.

    sıra malum yarışa geldiğinde ve senna'nın aracından adım adım o viraja yaklaşırken bu sefer de izlerken hüzünlenirsiniz ve kaza anında boğazınız düğümlenir. o anı tekrar yaşarsınız.
  • gece bu filmi izledim. meğer ayrton'un doğum günüymüş. iyi ki doğdun kral.
    benim gibi şimdiye kadar hiçbir formula'yı izlememiş bir adama bile izletti kendini bu film. muhteşem bir film. bayıldım.
    açıkça söyleyeyim, senna'yı bu filmden önce tanımazdım. adını ve yarışta öldüğünü bilirdim yalnızca. fakat gerçekten tanımak istiyorsanız izlemeniz gerekenlerden biri kesinlikle bu film olmalı.
    senna'nın karting'den başlayan kariyerinin son anına kadarki süreci kısmen taraflı bir şekilde de olsa -ki bunun filmde pek bir önemi olmadığını izlediğinizde anlayacaksınız- etkileyici bir biçimde anlatıyor.
    vay be diyorsunuz, adam gerçekten efsaneymiş...

    --- spoiler ---
    izleyici tarafından senna'nın 94'te öldüğü bilindiği zaman, kız arkadaşının canlı yayında
    1990, 91, 92 ve 93 için iyi dileklerde bulunduktan sonra kestiğini görünce boğazda bir düğüm oluşuyor.

    anlayamadığım bir nokta ise, senna zaten o zamana kadar elektronik sistem olmadan bir sürü birincilik kazanmış bir adam. williams'a geçince neden bu kadar dengesiz kullanıyor bu aracı?

    senna'nın son yarışının araç içi kameradan izletilmesi de muazzamdı. fakat onun son yarış olduğu müziklerle veya yazılarla (saat ve dakika vermek gibi) daha da belirgin yapılabilirdi. şahsen daha önce kazayı izlememiş olmamdan dolayı her şey bir anda olup bitiverdi. bir şey anlayamadım. başa sarıp tekrar izledim. o kısım daha vurucu olabilirdi gibi geliyor bana.
    --- spoiler ---

    çok güzel film olmuş. izleyin, izletin.
  • zamanında loeb hakkında: ''bundan bi cacık olmaz, adam gibi rakibi yok'' gibi hınçal uluç tandansında ileri geri konuşup bir entarimi zamanın ötesine göndermiştim. şimdi belgeseli tekrar izleyince motorsporlarında efsane olma ya da olamama çizgisinin, yarıştığın rakiplerle ne kadar alakalı olduğunu tekrar dimağıma kazıdım. bundan kelli kimse bana, tek başına rekorları dizen bi pilota efsane ya da uber dedirtemez.

    belgeselden bir yıl kadar önce şeyle bir şeyler karalamışım. içinde efsaneninde adı geçmesi açısından...

    (bkz: sebastien loeb/@ ne nick i lan)
  • bizi darmadağın eden, tüyleri diken diken eden 2010 yapımı belgesel... ayrton senna'nın -efsanenin- hayatını anlatıyor.
  • çok güzel bir belgesel.

    --- spoiler ---

    çok açık bir şekilde dünyaya yarışmak için geldiği belli birinin, para, siyaset, politika vs. için elbirliği ile engellenmesi, yıldırılmaya çalışılması ve mücadelesini görürsünüz.

    f1' e adım attığı anda yarış dışında nefret ettiği açık bir dünyaya düşmüştür ki bunu her hareketinde görmek mümkün. hesapçı bir adam olan alain prost'un hareketleri bir yere kadar anlaşılabilir lakin jean-marie balestrenin milliyetçilikten kaynaklı olduğunu düşündüğüm taraflı tutumu, senna'ya davranışları ve haksız cezalara tepkisiz kalması 'yan cebime koy' davranışları ile küfürü sonuna kadar hakeder. sonra pişman olmuştur belki ama iş işten geçti tabi.

    brezilya'da kazanmak için bozulan vites kutusuna rağmen 5 tur daha yarışıp zorlanmadan omuzları ve elleri kasılıp kalan, araçtan çıkamayan hatta kupayı bile kaldıramadığı kısımlar yetenek yanında tutkusunun da büyüklüğünü gösteriyor;

    http://www.youtube.com/…f9b8&nr=1&feature=endscreen

    ölümü çok pisi pisine olmuştur, prost'un sayesinde şampiyonluk kazandığı elektronik antipatinaj destekli araç, senna'nın williams'a geçtiği sene elektronik antipatinaj yasaklanınca çıkarılmış, araç saçma sapan bir hale dönmüştür, zaten filmde de var alakasız basit virajlarda spin atmalar, yoldan çıkmalar, kaza bağıra bağıra gelmiş yani.

    bi tek erik comas için yarışı bırakıp yardıma koşmasını en son creditte yazılar akarken koymuşlar çok güdük kalmış, ulan adam sıralama turunu bırakıyor üstelik hayatını tehlikeye atıyor onu da koysana geniş geniş erik coması da koy konuşsun.

    --- spoiler ---
  • alain prost'u şeytan ayrton senna'yı melek olarak gösteren bir film. prost evil genius senna ona karşı savaşan onurlu kahraman. hastirin lan ordan.
  • taraflı, üzücü ve kutsayan bir belgesel. ha tabi senna karakter olarak başrol olunca izliyosun beğeniyosun orası ayrı fakat senna'yı haklı gösterme çabasıyla izleyici üzme çabasıyla ve senna'yı iki yönüylede insan olarak ele almak yerine kutsama çabasıyla izleyicilere hatta izleyicilerin senna anılarına oynuyor bu film. senna'nın ne kadar iyi bir adam olduğunu bilmek için film izlemeye gerek yok. izlemiş olanlar veya araştırmış olanlar bilebilir. film bir yönetmenin elinden değilde sanki bir senna fanının elinden çıkma gibi.
  • formula 1 ile ilgili bilgim pek yok. tabi ki bir kaç bir şey biliyorum bu yarışlarla ilgili ama üzerinde tartışacak, tartışmayı geç, üzerinde konuşacak kadar bilgim yok. bu yarışları izlemeyi severim halbuki (gerçi 15.turdan sonra uyku moduna giriyorum ya, neyse). en son 2005'te falan izlemiştim formula 1'i. tekrar izlemek kısmet olmadı. peki ne işim var bu belgeselde? öncelikle belgeselden haberim olduğu zaman oscar'ı kucakladığı zamandı. ayrıca belgesellere ödüller dağıtan yerlerden de ödüller kazanması bu filme merakımı tetikledi. sonra aldım ve bir köşeye koydum. 2 saat 40 dakika uzunluğunda olduğu için bir türlü filmi izleyemedim. önceki gün "food, inc."i izledikten sonra belgesellere devam edeyim diye düşündüm ve bu filmi izlemeye karar verdim. en son 2005'te formula 1 yarışı izlemiş birisinin senna'yı tanıması anormal değil herhalde. kendisini tanımıyordum, hiç araştırmadım. benim bu ilgisizliğimi geçip belgesele değineyim en iyisi.

    hakikaten senenin en iyi belgeseliymiş bu belgesel. izleyince aldığı ödülleri sonuna kadar hak ettiğini düşündüm. evet, bütün ödülleri hak ediyor. üzerinde çokça düşünülmüş, kurgu masasında epey emek harcanmış bir belgesel bu. çoğu belgesel de öyle şüphesiz, çoğunun üzerinde epey emek harcanıyor. ama burada daha fazla harcanmış gibi görünüyor. yalnızca emek yok filmde. çok uzun olmasa da dolu dolu geçirilmiş bir hayattan perdeye yansıtılması gerekenler birer birer yansıtılması belgeselin güçlü yanlarından. eminim senna hayranlarını tatmin etmiştir bu belgesel. senna'dan haberi olmayan ben bile bu belgeselden sonra "artık senna'nın uzmanıyım. onunla ilgili her şeyi biliyorum" gibi düşüncelere kapıldım bir an. tabi ki işin doğrusu öyle değil. demek istediğim belgesel senna ile ilgili her şeyi birer birer aktarıyor seyirciye. bilmeyenler böylelikle senna hakkında çoğu şeyi öğreniyorlar, onun yarışlarda, şampiyonluktan, yenilgiden sonra nasıl bir ruh hali içinde olduğunu fark ediyorlar, sevinciyle seviniyor, üzüntüleriyle üzülüyorlar. bunu da başarmış yönetmen ve ekibi. seyircinin senna ile özdeşleşmesini sağlıyor. ki onun gibi birisi ile özdeşleşmemek zor. harika bir f1 pilotu olduğu kadar harika bir insanmış da. ölümünün üstünden yıllar yıllar geçmesine rağmen belgesel için senna'yı anlatan kişiler hala duygulanıp konu onun trajik ölümüne geldiğinde ağlama noktasına gelmişler. bu da onun insanlar üzerindeki etkisini kanıtlıyor. ondan bir ara nefret eden rakibi bile ondan saygıyla söz edip ölümüyle ilgili konuşunca duygulanabiliyor.

    sadece onun değil, proust'un da hayatı perdeye yansıtılıyor. tabi belgesel senna hakkında olduğu için rakibi/takım arkadaşı proust'un hayatı ayrıntıyla yansıtılmıyor ama onun hayatının da es geçilmemesi, onun bakış açısından da olayların yansıtılması doğru bir tercih olmuş.

    ölümü trajikti. ama bu ölümü daha da trajik yapan rakibinin ölümüne tanık olduktan bir gün sonra hayata gözlerini yumması. ölmese ve yarışı kazanabilseydi (ki kazanması yüksek bir ihtimaldi) ölen avusturyalı rakibinin avusturya bayrağını açacaktı. böyle birisi idi. ülkesi brezilya'da herkesin onu bu denli sevmesi boşuna değil. adam gerçekten efsane imiş. brezilya'daki çocuklar için bağışlar yapması, tanrı'ya inancı, her daim daha iyi bir insan ve daha iyi bir pilot olmak için çaba sarf etmesi, öğrenmenin sona ermeyeceğine inanması, aracı boktanken bile mücadeleden vazgeçmemesi (ki bu yüzden öldü), fazla kaçacak ama devrimci olması (bazı kurallar onun sayesinde yürürlükten kaldırıldılar. devrimcilikten kastım da bu zaten), 100000 $ ceza almasına, pistlerden altı ay uzaklaştırılmasına ve şampiyonluğu o dönemin en büyük rakibine teslim edilmesine rağmen azmini yitirmemesi... kendisine hayran olmamak mümkün değil.

    belgesel epey uzun ama bir dakikasında bile sıkılmadım. sanırım bunun ilk nedeni hiç tanımadığım bir adamı tanıyor olmam. senna'yı tanısam belgeselden sıkılır mıydım, bilemiyorum. belgeselle ilgili söyleyebileceğim tek şey, yukarıda da sıkça dile getirdiğim gibi çok kaliteli olduğu.
  • (bkz: antonio pinto) imzali soundtrack'i de mukemmel parcalar bulunduran, sorgulatan, huzunlendiren, mukemmel bir biopic.

    http://www.youtube.com/watch?v=bnop6xfze_y
    http://www.youtube.com/watch?v=jnbunn7bszi
    http://www.youtube.com/watch?v=isl1vdwmse0
hesabın var mı? giriş yap