• bir cemal süreya şiiri.

    sevgilim, ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
    elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara
    hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
    çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
    'ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz'
    çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
    o gülün yüzü gülmüyor sensiz
    o köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
    hepten hüzünlü bu günlerde
    gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
    masada tabaklar neşesiz
    koridor ıssız
    banyoda havlular yalnız
    mutfak dersen, derbeder ve pis
    çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
    vantilatör soluksuz
    halılar tozlu
    giysilerim gardropda ve şurda burda
    memo'nun oyuncak sepeti uykularda
    mavi gece lambası hevessiz
    kapı diyor ki, "açın beni, kapayın beni"
    perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
    radyo desen sessiz
    tabure sandalyalardan çekiniyor
    küçük oda karanlık ve ıssız
    her şey seni bekliyor, her şey gelmeni
    içeri girmeni
    senin elinin değmesini
    gözünün dokunmasını
    ve her şey tekrarlıyor
    seni nice sevdiğimi.
  • milyonlarca, binlerce, hatta yüzlerce bile şiir okumadım ama dünyanın en güzel şiir başlangıcı hangisi diye sorsalar -ki eminim kimse sormaz- "sevgilim ben şimdi" derim. eskimo şiirlerini anımsatan bir giriş cümlesine sahip.
  • cemal süreya' nın en güzel, en duygu dolu şiirlerinden birisi.
    bi' şeyler koparır insandan.
  • bir de,

    "mutfak dersen, derbeder ve pis
    çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
    vantilatör soluksuz
    halılar tozlu
    giysilerim gardropda ve şurda burda "

    şair burada "evi bok götürüyor allahsız gel artık" demek istiyor.
  • evin her köşesine sinen sevgilinin varlığının o gittikten sonra nasıl can acıttığını bir güzel anlatan cemal süreya şiiri. insan açıp açıp okur da bir o evin duvarları anlarmış gibi gelir halinden. sevgili bile bilmez gidişinin insanın "yuvasını" nasıl çekilmez kıldığını. bir o masa, kapılar, havlu, duvarlar bilir, bir de sen.
  • güzel bir okunuşunu dinlemek için buyrunuz
  • seni çok özlüyorum. çünkü sen benim yuvamdın. belki her zaman gelmiyordun, kalmıyordun, her zaman benimle olmayı istemiyordun ama bir gün beraber eve çıkacağımızdan, bir yuva kuracağımızdan emindim. sen güçlüydün ve hep benim için orada olacaktın. bütün bu kavgalar gelgitler geçince orada olacaktın.

    sana iyi bir yuva sunamadım belki çünkü ben mutlu bir yuva görmedim. huzurlu bir yuvada büyümedim. insanların sürekli bağırdığı, sürekli kavga ettiği, birbirini kırdığı, sözleriyle yaraladığı hatta zaman zaman fiziksel olarak da yaraladığı bir evde büyüdüm. bu yüzden o yuvadan korktum, seninle yuva kurmayı çok isterken o yuva da öyle olacak diye çok korktum bu yüzden senin yakınlaştığın zamanlar ben kaçtım.

    şimdi ben kadıköy sokaklarında evsizlere şarkı söylüyorum. evsizlerle gönül bağı kuruyorum çünkü ben de evsiz kaldım, yuvasız... senin akademisyen hırkası dediğin, tanıştığımız zamanki hırkayı giyiyorum ve senin aksine herkes evsiz hırkasına benzetiyor onu. sokaklarda sabahlıyorum çünkü gidecek bir evim yok... gece geç de olsa, içmiş de olsan, başkalarının yanından da dönsen, geleceğin ve bana sarılacağın bir yatağımız yok...

    seni o kadınla gördüğümü bu yüzden unutamıyorum galiba... yuva yıkan kadın... hayalimdeki yuva hayalini onu görünce kaybettim... bizim evimiz yerine onun evine gitmeyi tercih ettiğin anda yuvamız olmadığını anladım...

    oysa tek istediğim duvarlarını indirmen ve huzurlu bir yuvamız olmasıydı... seni tanımak istiyordum, her gün her yeni gün hakkında yeni bir şeyler öğrenmek ölene kadar seni tanımaya devam etmek her gün beni şaşırtmaya devam etmen ve her gün sana yeniden yeniden aşık olmak hayran olmak senden ilham almaya devam etmek istiyordum... o son gece folklor yaptığını öğrenmiştim mesela, beni arkadaşlarınla ailenle tanıştırmanı bu yüzden istiyordum. evindeyken aile albümlerine bakmadığımız için, birlikte plaklarını dinlemediğimiz için hala üzülüyorum... ben seni tanıyamadım, tanımaya doyamadım, yuvan olamadım...

    babamın da duvarları vardı, anlatmazdı 80leri darbeyi kanlı 1 mayısı yaşamıştı ama anlatmazdı sigara içer ve susardı. annem sigarayı bırakmasını isterdi ama o bırakmazdı sigarama karışma derdi... ben de sana sigarayı bıraktırmaya çalıştım ama duvarlarını indiremedim...

    annem gibi burası senin evin değil mesajı verdim. dingonun ahırı mı dedim içip içip geliyorsun gecenin bir vakti... halbuki beni de götürmediğin için seninle olamadığım için o anlarda seninle eğlenmekten mahrum kaldığım için kızıyordum... kırılıyordum...

    ben o evde çok yalnız büyüdüm o yüzden seni bulunca her an seninle olmak istedim... bir daha yalnız kalmak istemedim artık daha fazla yalnız kalmak istemedim... bu yüzden film izlerken hep konuşuyordum anneanneler gibi yorum yapıyordum. bütün duvarlarımı indirmek istiyordum artık yalnız kalmak istemiyordum... ama sen de yalnız mı hissettin? geçiremedim mi yalnızlığını? aşamadık çocukluğumun o korkunç duvarlarını...

    ben asla yalan söyleyemem, söylemedim de sana, dayanamazdım da bunun ağırlığına... sen o yalanların ağırlığına nasıl dayanıyorsun? neden kendine çektirdiğin bu vicdan azabı? bana söylediğin tüm yalanlar, kendine söylediklerin... gerçekleri taşıman bu kadar mı zor? gerçekler beni daha az kırardı, seni de herkesi de...

    sevgilim ben şimdi
    bir pazarlığın sonundayım
    gelmeyeceğini kabul edecek
    ve seni unutmayacağım ama
    beklemeyi bırakacağım...
    yuvasız, kollarına konamamış bir kuş gibi..
    babamın da duvarları vardı
    duvarları alçak adamları istemedim ben zaten hiç
    hep o ördükleri duvarın arkasındaki yalnız adamları mutlu etmek istedim
    bir zamanlar ben duvardan hapiste zaman geçsin büyüyeyim diye beklerken kimsenin bana yardım etmeyişinin aksine...
    yalnızlığı yuvasızlığı birbirine bu kadar benzer insanlar birbirine yuva olur sanmıştım
    daha sıkı sarılmalıydın bana
    daha sıkı sarılmalıydım...
  • sevgilim ben şimdi...

    büyük bir otobüsün en ücra koltuğunda, yağan yağmurun güzelliğini- benden önce oturan insan kişisi kafasını cama dayamış ve camım kafa yağına bulanmış durumda ama olsun- tiksinmemeye çalışarak camdan izlemekteyim. uzaklara dalıp seni düşünecek takatim yok çünkü her yer kokuyor. yandaki teyzenin kokusu saçlarıma sinmişken sana güzellemeler yapmak içimden gelmedi. öptüm kib bay.
  • benim için yeri bambaşka olan şiir. aldığım en şahane hediye.
hesabın var mı? giriş yap