• -sibylla ne istiyorsun?
    -olmek istiyorum..

    kahin kadinlara verilen isimdir sibylla.. birkac efsanesi var yunan mitolojisinde..apollon kahinine gonul verir ve agzindan cikacak ilk dilegini gerceklestirecegini soyler.. sibylla uzun omur ister ama bu arada sonsuz genclik istemeyi unutur.. apollon da kizligini kendine vermesi karsiliginda sonsuz genclik vadeder ama sibylla rededer..yillar gecer sibylla yaslanir, burusur, buzulur ve en sonunda bir agustos bocegi haline gelir.. cumae'deki apollon tapinaginda bir kafese konur, cocuklar sibylla'ya sorarlar,
    "ne isterdin sibylla?" diye, o da hep "olmek istiyorum" cevabini verir onlara..
  • dişi kâhinler. bütün hikâye mozart'ın requiem'inde başlamıştı. dies irae'nin içine serpiştirilmiş "david cum sibylla" pek bir meşgul etmişti aklımı. nedir diye biraz okumuş, sonra bırakmıştım. orlando di lasso'nun prophetiae sibyllarum'unu dinledikten sonra meseleye gei dönmekte fayda gördüm.
    homeros'un hiç zikretmediği bu dişi kâhinlere ilk heraclitus'ta rastlanır. heraclitus bir tanesinden bahsetmişse de, gel zaman git zaman, bunların sayısında bariz bir artış dikkat çekmiştir. ne zamanki dokuza varılır, romalılar bir tane daha ekleyerek sayıyı yuvarlar.
    şimdi buradan on tane olduğunu çıkarmayın. çok daha fazlası var. yalnız ilk milattan sonra dördüncü yüzyılda lactantius marcus terentius varro'nun kayıp bir metnine atıfla bunları sıralar. bu ilk onda sibylla delphica, sibylla erythraea, sibylla tiburtina, sibylla phrygia, sibylla hellespontiaca, sibylla samia, sibylla libyca, sibylla persica, sibylla cimmeria ve sibylla cumana top koşturmuştu. sonradan sayıları devamlı arttırılmaya çalışıldıysa da, en dikkate alınanlar bunlardı.
    onüçüncü yüzyılda bu dişi kâhinler meselesi pek önemsenmişti avrupa'da. devamlı eserler veriliyordu bu kahinlere dair. bu dönem ayrıca herkesin kendi kâhinini de yaratma çabasına tanıklık etmişti. françois rabelais de sayıyı ona sabitleyenlerdendi. lakin bazıları sayıyı çoktan onikiye çekmişti. sibylla agrippa ve sibylla europaea da katıldı mı bizim halay ekibine.
    çok popüler bir mevzu idi bu zamanın avrupa'sında. michelangelo'nun sistine chapel'ine beş tanesini resmettiğini ekleyelim. merak edenlere bunların, sibylla cumana, sibylla libyca, sibylla persica, sibylla delphica ve sibylla erythraea olduğunu hemen belirtelim. raffaello da sibylla phrygia'yı çizmişti.
    sağda solda atıflar görürseniz şaşırmayın bu dişi kâhinlere. tarih boyunca rastlanıldı onlara, rastlanmaya da devam edecek...
  • sistine kilisesinin tavaninda, farkli yerlerden farkli kahin kadinlar olarak yer alan bir figurdur ayni zamanda.
  • apollon'a adanmış tapınaklarda, gelecekten haber veren kadın falcılara verilen genel bir addır.
  • muhteşem

    ve görsel de andrea del castagno tarafından 1450 yılında resmedilen ‘ la sibilla cumanabuyrun
    şu an galleria degli uffizi’de yer almakta.
  • antikçağ'da vecd halinde iken gelecekten bahseden ve ağzından ilahların konuştuğu kabul edilen rahibelere verilen ad..
  • meşhur cumae sibyllalarından amalthea ile roma'nın dördüncü imparatoru claudius'un* kurgusal karşılaşması:

    “bundan on sekiz yıl kadar önce, cumae’ye (campania’da) giderek, gaurus dağı’nda bir mağarada oturan sibyl’i (kadın kâhin) ziyaret etmiştim, cumae’de her zaman bir sibyl vardır; çünkü bir sibyl öldüğünde, yetiştirdiklerinden biri onun yerine geçer, ama hepsi aynı ölçüde ünlü değildir. kimine tüm hizmet yılları boyunca apollon’dan tek bir kehanet bile inmez. ötekiler kehanette bulunur bulunmasına, ama nedense apollon’dan çok bakus’tan* esinlenmişe benzerler: bu kutsal yerin saygınlığına gölge düşüren sarhoş zırvaları dökülür ağızlarından. augustus’un sık sık danıştığı deiphobe ve şu anda hâlâ sağ olan ünlü amalthea’dan önce, yaklaşık üç yüz yıl, çok yetersiz birtakım kadın kâhinler gelip geçmiş. mağara, apollon ve artemis’e adanmış şirin bir yunan tapınağının arkasındadır (cumae bir yunan-aeolian kolonisiydi). tapınağın giriş kapısının üzerinde daedalus tarafından yapıldığı söylenen eski bir yaldızlı friz vardır, ama saçma bir iddiadır bu, çünkü friz en çok beş yüz yıllıktır, daedalus ise en az 1100 yıl önce yaşamıştır. frizde tezeus’un* öyküsü ve girit’teki labirentte öldürdüğü minotor* (yarı-insan, yarı-boğa canavar) resmedilmiştir. sibyl’i ziyaretime izin verilmesi için, orada, apollon ve artemis’e bir boğayla bir koyun kurban etmem gerekti. buz gibi bir aralık günüydü. mağara sarp kayalarda oyulmuş, dehşet verici bir yerdi; dimdik, kapkaranlık, yarasalarla dolu bir patikadan çıkılıyordu. kılık değiştirerek gitmiştim, ama sibyl beni tanıdı. kekelememden anladı sanırım. çocukluğumda çok fena kekelerdim; hitabet uzmanlarının öğütlerini tutarak, zamanla, önceden hazırlanarak halk önünde düzgün konuşmayı öğrendim, ama özel ve beklenmedik durumlarda, eskisi kadar olmasa bile, hâlâ ara sıra dilim takılır. cumae’de de böyle oldu.

    basamakları büyük bir sıkıntıyla, emekleyerek tırmandıktan sonra mağaranın içine girdim ve kadından çok maymunu andıran sibyl’i tavandan sarkıtılmış bir kafesin içinde bir iskemlede oturur gördüm. giysileri kırmızıydı ve tepeden bir yerden gelen kızıl ışıkta kımıltısız gözleri kıpkırmızı parlıyor, dişsiz ağzı sırıtıyordu. çevremde bir ölüm kokusu vardı. yine de, önceden hazırladığım gibi hatır sormayı becerebildim. yanıt vermedi. ancak bir süre sonra, bunun yüz on yaşında ölen bir önceki sibyl deiphobe’nin mumyalanmış cesedi olduğunu öğrendim: farlasın diye arkası gümüş cıvayla sırlanmış cam bilyeler açık tutuyordu göz kapaklarını. şimdiki sibyl hep halefiyle birlikte yaşarmış. sanırım birkaç dakika (bana bir ömür boyu gibi geldi) titreyerek ve gülümsemeye çalışarak deiphobe’nin önünde durdum. sonunda, yaşayan sibyl (amalthea adında oldukça genç bir kadın) ortaya çıktı. kırmızı ışık söndü, deiphobe yok oldu —sanırım sibyl’in çömezlerinden biri tepedeki kırmızı camlı deliği örtmüştü— ve bir beyaz ışık dipteki loşlukta fildişi bir tahtta oturan amalthea’yı aydınlattı. güzel, geniş alınlı, deli görünüşlü bir yüzü vardı ve otururken deiphobe kadar kıpırtısızdı. gözleri kapalıydı ama. dizlerim titriyordu…..”

    robert graves, ben, claudius, s. 11

    ~
    graves'in mağaradaki 'sibylla efektini' betimleyişi yıllar önce sırıttırmıştı beni. kapılıp gittiğim nadir romanlardandı 'ben, claudius' ~~eski dostum~
  • geleceği gören, kahinlik yapan ve apollon kültüne bağlı kadınlara verilen addır.
  • kingdom of heaven filminde eva green tarafından canlandırılan tarihi karakter. 1150 doğumlu olup 1190 yılında öldü. yani filmin anlatıldığı yıllarda 35 yaşlarındaydı. kudus kralının kızı. guy de lusignanile evlenip kocasını kudus kralı yaptı. 3 . haçlı seferi sırasında öldü. fransızdır
  • romalı ermiş bir kadındı. bir gün kral tarquinius’a gelerek ona dokuz kitap satmak istemiş, kral istemeyince kitaplardan üçünü yakmış, geri kalan altısına aynı parayı istemiş.kral gene almayınca üçünü daha yakmış, geri kalan üçü için gene aynı fiyatı istemiş.kral en sonunda meraktan kurtulamayarak almış üç kitabı. bu kitaplar sonradan özel olarak saklanmış, kutsal sayılmış, roma devletinin başı dara düştükçe bunlara başvurulmuştur.
hesabın var mı? giriş yap