• zaman 90 ların başı aylardan yaz. okullar tatil olduğundan sokakta deli danalar gibi top oynuyoruz. bizim mahallede de erdi diye bir eleman var. bu erdi bizden 1-2 yaş küçük. babası da bilgisayar mühendisi. zengin sayılacak bir ailesi var. o zamanlar mahallede bırak bilgisayarı olanı aterisi olan bile sayılı. her ne ise bu erdi bize evlerine bilgisayar geleceğini bir kaç gün öncesinden söyledi. söyledikten sonra mahallenin bütün çocukları erdi'ye sırayla yağ çektiklerini hatırlıyorum. maksat erdi bilgisayar gelince bunları eve çağarsın. netekim bilgisayar erdi'nin evine geldi ve her gün aşağıya inip maça girmek için can atan erdi ibnesi evden çıkmaz oldu. e tabi buldu bilgisayarı çıkar mı pezo akşama kadar oynuyor.

    biz de sokakta çocuklar olarak maç aralarında erdi'nin dedikodusunu yapmak ile meşgulüz. arada da aşağıdan erdi'ye bağıranlar oluyor, erdi cama çıkıyor ve oyun oynadığını söylüyor. aşağıdaki elemanlar olarak erdi'ye "erdi gelip de bi bakak la nasıl bir şeymiş" diyoruz, o da şimdi değil çağıracam ben sizi deyip içeri kaçıyor puşt. her ne ise bir kaç gün sonra beklenen oldu ve erdi mahalleden 3-5 kişi eve çağıracağını söyledi. netekim şanslı 3-5 den biri de bendim. heyecanla eve girdikten sonra erdi'nin odasına geçtik ve makineyi gördük. o an hepimiz makineye daha da yakın olmak için etrafından yer kapma telaşında idik.

    erdi daha odaya gelmemişken bilgisayarı incelemeye başladık. klavyeyi görüp "bu ne ki lan" dedikten sonra mouse'u görüp "oha ne çok aleti var" diye birbirimize soruyorduk. daha sonra erdi geldi odaya ve pc yi açtı. bizden çıt çıkmıyor öylece bakıyoruz sadece.
    daha sonra erdi lotus'u açmıştı ve sırayla oynamıştık. oynamak dediysem arabayı sürmeyi bırak daha klavyeyi bir türlü tutturamıyorduk. 1 el oynadıktan sonra da evlerimize dağıldıydık.
  • mirc kurulumu için teee a$ağı mahalleden arkada$ı çağırmı$tım ama nedense age of empires'ı gayet güzel kurmu$tum amk. o zamanlardan sinyal vermi$im aslında "oyunlardan uzak durrr.. uzak durrrr.. sikeltecekler belanıııı... uzakkk... ughhh.."

    evet geleceği gösterirler bazen.
  • babamın bürosundaki bilgisayarda sekreterin kucağında oturarak wolfenstein oynamak sanırım ilk anımdır.
  • ne internet var, ne şarkı. düşün pc o kadar eski ve kapasitesiz ki (o zamanlar küçüktüm bilmiyorum teknik detaylarını) şarkı bile çalmıordu adam akıllı.
    sadece soliter, üç beş dandik gif, bir kaç fotoğraf.
    salak salak yazılar yazılıyor word'de falan. paso soliter oynanıyor. data taşıyıcı olarak disket vardı o zamanlar, sonradan cd yaygınlaştı, ama pahalıydı.
    of anam of.
  • 90'lar, hatta bildiğin 90, mac classic ve mac lc, ekrana dinamit atmak en büyük eğlencemdi basit bir çizim programında herşeyi silmek için. benim için mac'le başlayan anılardır.
  • icq nün populer oldugu zamanlarda yabancılarla daha cok ''can'' i kullanarak konusulmaya calısılır.

    alman kızın fotosunu gördükten sonra bir hayranlık olusur. muhabbet sürer. bir zaman sonra kız yazmamaya başlar. cümleler yabancı gelir ablaya sorulur.

    -rdslv:baksana ne yazmıs?

    -abla:küfür etmiş.
  • c64'te bildiğin müzik kaseti içinde sıralı şekilde oyunlar bulunduğu için bir de liste tutman gerekliliği. yanlış hatırlamıyorsam 60'lık bir kasetin tek yüzü 4 oyun alıyordu. oyunların yüklenme yerleri de kasedin başında sıfırlardığın sayaçla belli oluyordu. harbi çileli işti lan. neyse. işte o işler karışmasın diye hangi kasedin, hangi yüzünde, kaçıncı "kontörde", hangi oyunun bulunduğunu bir ajandada tutman gerekiyordu. benim bilgisayar hakkında ilk öğrendiğim o tuttuğum ajandanın düzenliliği oldu. hayatım boyunca da bir daha o kadar düzenli, tertipli olmadım.
  • paintte resim yapmaktan büyük mutluluk duyuyordum, ama birgün ansızın bilgisayarla yaptığım tek aktivitenin paintte resim yapmak olduğunu farkettim.
    ve radikal değişiklikler yapma kararımın ardından elim titreyerek winamp logosuna seyirtti. çok eğlendiğim bir iki saatin ardından bilgisayarı kapatırken winampi açık unuttuğumu son anda farkettim. resmen 'kooskoca' bilgisayarı bir radyoyu kapatırcasına kapatmıştım. pişmanlık ve ağlaklık duygularıyla, kapanan windowsun ardından bakakaldım. şarkım fonda acı acı çalıyordu...
    bilgisayar kapanır kapanmaz tekrar açma tuşuna bastım. içimden "allahım ne olur birşey olmamış olsun" diye dua ediyordum. masaüstü sorunsuzca belirdi ekranda, derin bir oh çektim. painti açıp biraz resim yaptım, kendime geldim, uzun bir süre yeni maceralara atılmadım.
  • bekaretimi teslim ettiğim commodore 128: 50 sayfalık kağıttan oluşan kocaman code dosyasını yazıp da 2 adet çubuk ve ortada oynaşan bir adet yeşil renkli kare yapabildiğim yeşil dışında siyah renkleriyle bezenmiş bu teknolojik cihaz benim uzun süre bilgisayar dünyasından uzak kalmamı sağlamıştı, keza daha sonra çarşaf gibi disketleri olduğunu keşfetmemiz de cabası.
hesabın var mı? giriş yap