• aynı isimli bir de futbolcu var. seattle sounders takımında. ljunberg'in takım arkadaşı. bu arada hızla kaybolan orta saha oyuncularını ve birer birer intihar eden teknik direktörleri araştırıyormuş amerika polisi. ne alaka ise?
  • edebiyatın george lucas'ı. *
  • bu sefer bir çizgi romanda bizzat yazarlık yapacaktır.

    (bkz: american vampire)
  • the wind through the keyhole isminde ve wizard and glass ve wolves of the calla'nın arasında geçecek yeni bir the dark tower kitabı yazacağını açıkladı.
  • duma adasıadlı kitapta (orj:duma key) ana karakterin içine girmemi ve onun gibi düşünmemi sağlayan harikulade yazar.
  • the dark tower serisi dışında hiç bir kitap yazmasa bile efsane olurdu bu adam. birçokları king için, edebi yönü zayıf diyor. bende onlara "hadi ordan!" diyorum. roland of gilead ulan!!!
  • hayal gücü ve yazım dili inanılmaz ölçüde insanı etkileyen yazardır kendisi. fakat...

    stephen king'in kitaplarının çoğunda görülen olgu şudur. ince ince işlenmiş bir hikaye örgüsü, okuyanı kitaba yapıştıran kelimeler ve gerilimin dozunu en üst seviyede tutup, bir sonraki sayfaya geçmek için sabırsızlandırması onun büyük bir yazar olduğunun göstergesidir ama olay örgüsü oturduktan sonra çözüm kısmına gelindiğinde hikaye tamamen sapıtır. örnek vermek gerekirse; bir kitabında dünyayı kasıp kavuran bir salgını anlatarak konuya başlamıştır. okur konuya odaklanıp "ne olacak bu insanların hali?" sorularıyla boğuşurken sai king hikayeye başka bir konuyu sokar ve okurda sanki king'in elinde bir kitabın başıyla diğer kitabın sonu kalmış da "bunları kolaj yapayım" demiş gibi bir his uyandırır. netice çoğu zaman hayal kırıklığıdır. king'in hayal gücünün sınırsızlığı, tutarlılık seviyesini sık sık ihlal ettiği için heyecanla başlanan bir kitap sonunda can sıkıntısıyla bitirilebilir.

    bir de şu var. (bkz: istisnalar kaideyi bozmaz)
  • ortaokul yıllarında, türkçe'ye medyum olarak çevrilmiş kitabını okumak vesilesiyle tanıştığım amerikalı yazardır. bu kitap yüzünden geceleri tuvalete gitmeye korkar olmuştum bir süre.

    kitaplarının çoğu son derece fantastiktir. doğaüstü güçlerle, hayal ürünü yaratıklarla karşılaşırız bu kitaplarda. ancak esaretin bedeli ve sadist gibi son derece realist kitapları da yok değildir. hatta esaretin bedeli'ndeki hikaye o kadar güzeldir ki, sinemaya uyarlanmış şekli birçok sinema otoritesi tarafından tüm zamanların en iyi filmi olarak gösterilir.
  • dünyanın en güzel benzetmelerini yapan, her kitabında tekrarlayan öğelerle zaman zaman yaratıcılığı konusunda şüpheye düşürse de (bkz: uzun yolculuklar) bunu kendisine özgü bir özellik olarak addedip sevdiğimiz bir yazar

    ingilizce bilenler için kitaplarının kesinlikle orijinal dilinde okunması tavsiye olunur, çünkü çeviriyle çok şey kaybettikleri tecrübeyle sabittir.

    ayrıca... (bkz: god is cruel)
  • stephen king korkunun krallığını yaratmıştır..70lerden bu yana korku edebiyatının en önemli ismi olmakla kalmıyor,sinema için de tükenmeyen bir kaynak teşkil ediyor.onun çok seri bir şekilde ürettiği öykülerini sinemacılar da seri bir şekilde beyazperdeye taşıyor.bir öyküyü kitaptan alıp beyazperdeye taşımanın en dertli yanı,o kitabın yazarını ve ve okurlarını memnun etmeye çalışmaktır..sonuçta bir öykü beyazperdede kağıt üstünde durduğu gibi durmuyor.özellikle 80lerin sonlarında,stephen king'i sinemaya uyarlamanın pek de parlak sonuçlar üretmediği kanaati yaygındı..yazarın kitaplarının bu kadar uzun süredir bu kadar çok kişi tarafından okunmasını sağlayan özellikleri sinemaya taşımanın çok zor olduğundan sıkça bahsedilirdi..öyle ki stephen king okuru olmayan çoğu izleyici için king'in büyük şöhretinin sebebi bir muammaydı.
    ilk stephen king uyarlaması 1976'da yapıldı.brian de palma tarafından yönetilen carrie filmiydi...daha sonra gelen çarpıcı stanley kubrick filmi the shining başrolüne jack nicholsonıda alarak en iyi stephen king uyarlamaları arasına girdi..1982 yılında ed harris'li creepshow çekildi ama ilk uyarlanan carrie ve the shining kadar ilgi görmedi..green mile ve the shawshank redemption yönetmeni frank darabont ilk stephen king uyarlamasını 1983'te the woman in the room ile yapmıştı..ama tabi bu film frank'in sonra çekceği o iki film kadar etkileyici olmamıştı..christine(1983), cujo(1983) gibi 1983 yılında çevrilen birçok stephen king uyarlaması arasında en çok david cronenberg'ın yönettiği christopher walken'lı the dead zone beğenildi..1984te iki çevrim geldi children of the corn ve firestarter..artık nerdeyse her yıl en az iki tane stephen king çevrimi oluyordu...1985'te silver bulletve cat's eye..arada vasat çevrimlerin yanında mükemmeller de oluyordu..gene stephen king çevrimlerini sık gördugumuz bır yönetmen olan rob reiner 1986'ta stand by me ile mükemmel bir film yaptı..aynı yıl artık heralde sadece senaryo yapmak istemeyen stephen king yönetmen koltuğuna geçti ve maximum overdrive filmini çekti..onca yıl beğenmedi kitaplarının filmlerini fakat bu sefer kendisi de başarılı bir şey çıkaramamıstı...1987'de the running man ve creepshow 2 çekildi..1989'ta pet sematary,1990'da tales from the darkside: the movie, paranoid ve graveyard shift gibi başarısız filmlerin yanında bombayı rob reiner misery filmi ile patlattı..film ortalamanın bayağı üstüne çıkmayı başarmıştı..2 yıl verilen aradan sonra 1992'de sleepwalkers ve the lawnmower man (açtığı dava sonucun öyküden adı çıkarıldı) filmleri çekildi..1993'te needful things ve the dark half beyazperdeye yansırken tam izleyiciler gene stephen king çevrimleri vasatlaştı derken 1994'te frank darabont sahnelere geri döndü ve the shawshank redemption ile en ünlü çevrimlerden birini gerçekleştirdi..1995'te boogeyman,the mangler,dolores claiborne gösterildi..1996'da thinner,1997'de ghosts ve night flier,1998'de apt pupil...ve gene karşımızda frank darabont ve green mile..
    stephen king çevrimleri sadece sinema yönünde olmamıştı..ayrıca tv dizileri ve tv filmleride olmustu..2000'e girilirken amerikan sinema endüstrisinin stephen king uyarlamaları konusunda epey bir tecrübe edinmiş olduğu söylenebilir..işe yarayan belli başı birkaç formüller bile saptanmış durumda..örneğin;4-5 saati bulan tv mini dizilerinin king öyküleri için uygun format olduğu ortaya çıktı..king,kahramanlarının iç dünyasını uzun uzadıya anlatabilen bir yazar,kendi dilini oluşturmaktan çekinmeyen iyi bir yönetmen ve çok iyi bir oyuncu kadrosu olmadığında,karakter tasarımına yeterli zamanı ayırabilen bu uzun film bir çıkar yol sağlayabiliyor..
hesabın var mı? giriş yap