• bu kurumun, üstelik de kemal unakıtan gibi birinin, üstelik de "sümerbank'ı bitirdik, yakında tarih silinir" sözleriyle bitmek zorunda kalması çok üzücü.
    çağımız, islamı rövanşizmin ucuz pornosuna denk geldi.

    kimbilir neye hınçlandılar, çocukluklarında kamu adına kamu için ve kamu tarafından üretim yapan, onbinlerce kişiye ekmek, lojman, kültürel gelişim vb. sağlayan tekstil kurumu neylerine battı da bu kadar abartılı ifadeler kullandılar? insan hayret ediyor.

    yalnız şöyle bir şey var tabii, tarihten silinenler ufak şeyler olur. sümerbank'ın tarihten silineceğini geviş geviş ifade edenlerin tüm külliyatını üstüste koysan, bir sümerbank logosu etmiyor. ne yapalım, bu işler biraz kader kısmet, birazcık tarihsel birikim. öyle ha deyince olmuyor.

    bu 80 sonrasında nedense beğenilmeyen kit, dünya kadar üretim yapıp tüm ülkeyi giydiriyor, lojmanlarında bedava kalınıyor, tesislerinde, lokallerinde, derneklerinde üç kuruşa yenilip içiliyor, peyzajına, bahçıvanına kadar devlet tarafından karşılanıyor ve üstüne kar ediyordu. daha rekabetçi yapılacak yerde bitirildi.

    ha bu arada daha 1. mc hükümetinde (1977) başa geçen erbakancıların ilk işinin dev tramplenli falan yüzme havuzuna (evet, bugün ancak olimpiyatlarda görülen türden 2-3 katlı atlama imkanı olan havuzu vardı fabrikanın), havuzun tam ortasına fıskiye dikmeleri de ibretlik. yıl 1977 idi, bunların tek derdi yine kız-erkek birlikte yüzmesin, hatta genel olarak mümkün mertebe az yüzülsündü, yani arasında 100 km. olmayan batum ile rizenin iki ayrı gezegen gibi olmalarını sağlayan şey işte, o zaman da öyleydi islamcılar.

    aradan 40 küsür yıl geçti, badem bıyıklı cahiller epey yol aldılar.
    nazilli'de, malatya'da, samsun'da şimdi (nazilli istisna olabilir bir miktar ama emin değilim) 50 yıl öncesine göre işçi-memur çocuğunun sosyalleşeceği, iki kuruş bir şey öğreneceği bir yer kalmadı, işçi-memur ailelerinin de kira fatura derdi olmadan normal insan gibi yaşayacağı ev yer kaldı mı ondan da emin değilim. eziklikleriyle, hınçlarıyla, ve olanca cehaletleriyle yıkmaya çalıştıkları ve sonunda başardıkları şey, öyle bir şeydi işte.

    bir gün birisi belgeselini çeker, hatta daha iyisi, kitabını yazar umuyorum.
  • sümerbank, bugünlerde bir ayağı çukurda olan cumhuriyetimizin ilk kamu yatırımıydı. 1933 yılında kurulan iştirakin kayseri’deki ilk fabrikası 1935 senesinde sovyetler birliği’nin teknik ve maddi desteğiyle açılmıştı.

    mesela sümerbank fabrikaları işçilerine kütüphane, sinema binası, spor sahası, lojman (vazife evleri denirdi), çay bahçesi ve hastane dahil her türlü sosyal imkanı sunardı. hepsini geçtim, fabrikanın hamamı dahi vardı. nazilli basma fabrikasında işçiler beethoven dinlerdi; kasetten değil ha, yine işçilerin kurduğu klasik müzik korosundan, canlı olarak… orkestrası ya da bandosu olmayan diğer fabrikalarda işçiler çalışırken radyodan klasik müzik yayını yapılırdı; tıpkı sscb’de, romanya’da, küba’da olduğu gibi.. bazen hünerli bir işçi çıkar, mikrofondan fıkra anlatır veyahut iş arkadaşlarını eğlendiren taklitler yapardı. oysa şimdilerde şartları kölelikten hallice olan modern fabrika ve plazalarda çalışıyor işçiler.

    bizim kuşak için eylül ayı sümerbank ayı olurdu. okul önlüğümüzden, pantolonumuza, defter kalemden, beslenme çantamıza kadar her şeyi sümerbank’tan aldık biz. anneannemin patiskaları, dedemin bayramlık mendilleri, annemin hâlâ kullandığı porselen takımı, babamın martı gibi beykoz köselesikunduraları… herkesin, sonraları gaffur pijaması diye ayyuka çıkan, çizgili pazen pijaması muhakkak vardı. kışın sümerbank pijamamı yine sümerbank çorabımın içine sokup öyle yatardım.

    memur çocukları, kumaş kokulu sümerbank mağazalarına ailecek yapılan ziyaretleri iyi bilirler. çünkü devlet, memurlarına ve devlete bağlı kurumlarda çalışan işçilere yıllık sümerbank istihkakı verirdi. gelinlik çeyizlere sümerbank çeki konurdu. sümerbank, yatılı öğretmen okulunda okuyan öğrencilere her yıl birer çift ayakkabı yollar, kredi ve yurtlar kurumunun çarşaf ve nevresimlerini üretirdi. hatta maddi durumu olmayan başarılı öğrencilere burslar verip onları yurtdışında eğitime de gönderirdi.

    bir dönem galatasaray’ın parçalı formalarını da yine sümerbank dikmişti. merserize trikotaj veya keten dokuma bu formalara futbolcular canları gibi bakar, her maç sonrası evinde yıkayarak bir sezon boyunca giyerlerdi.

    anadolu kadını için adeta bir basma devrimi yapmıştı sümerbank. rengarenk, püfür püfür, desen desen emprime basmalar üretti yıllarca.rahşan ecevit’in dallı güllü basma elbiseleri,karaoğlan’ın mavi gömleği hep sümerbank’tandı. ben de sümerbank’a gittiğim zaman tezgâhtardanecevit mavisi gömlek isterdim ekseriyetle. dünya güzeli seçilen azra akın’ın o nefis elbisesini bile oscar de la renta filan değil sümerbank dikmişti. fakat bugün emine hanım, 6000 dolara ayakkabı satan, christian louboutin’den aşağıya giyinmiyor maşallah.

    "ne komünist ülkeymişiz"…

    o zamanlar sovyet kredisiyle başlayan bu küçük macera peyderpey büyüdü. ipliğinden tutun, nihai ürünün nakliyatına kadar çoğu işi kendi bünyesinde yapmaya başladı. sümerbank mensucatla kalmadı; porselendir, kırtasiyedir, halıdır, kilimdir, tuğladır, aklınıza ne geliyorsa üretmeye ve satmaya başladı. kendi finansmanını bile kendi bankacılık faaliyetlerinden sağlıyordu. 40 binden fazla çalışan, 500’e yakın mağaza, 41 fabrika ve 43 banka şubesiyle türkiye’nin en büyük holding teşekküllerinden biri haline geldi. eğer istenseydi bir ülkenin tüm üretimini yapacak bir yapıya ulaşabilirdi. bizatihi bir işçi kooperatifi olmasa da bask bölgesindeki mondragonkooperatifiyle biçimsel benzerlikler gösterirdi. tüccara ayrı, nakliyeciye ayrı, perakendeciye ayrı kâr fırsatı vermeden halka aracısız satış yaptığı için fiyatları uygun olurdu; bundan ötürü de özel şirketler vatandaş segmentinde sümerbank’la pek sıkı rekabet edemiyordu.

    fakat dar gelirli ve mütevazi vatandaşın bayramlık giyim-kuşam ihtiyacını sümerbank’tan karşılaması özal’ın çok zoruna gitti. ımf ve dünya bankası her geldiğinde “halkın sırtındaki kambur” diyerek sümerbank’ı şikayet etti. neymiş, fabrika işçisi çok para alıyormuş… rahmetli çok tontondu ama hiç sevmezdi çok para alan işçiyi. işçi dediğin az para alır, hatta mümkün olsa almadan çalışır, değil mi? [sümerbank_komünist_proje]

    önce sümerbank’ın bir kısmı işçi düşmanı garipoğlu’na, bir kısmı da hepimizin yakinen tanıdığı albayraklara haraç mezat satıldı. hatta araya güzelim tümosan ihalesi de sıkıştırıldı. sonra merinos, beykoz, bergama ve malatya başta olmak üzere fabrikalar teker teker kapatılmaya başlandı. emekçi şehri olan nazilli, bir gecede emekli şehri oldu. daha sonra rüzgâr hafiften yön değiştirdi; garipoğlu sümerbank’ın kaynaklarını zimmetine geçirmek ve nitelikli dolandırıcılık suçlarıyla açılan davalardan, mahkeme kararları bozula bozula, sadece 2 yıl 2 ay hapis cezasıyla yırttı. yani bir halkın 80 yıllık ortak emeği 2 yıl hapis karşılığında birkaç haramiye aktarılmış oldu. acaba biz de 2 yıl yatsak geri verirler mi sümerbank’ı?

    14 yıl önce, 11 ocak 2002’de, türkiye halkının iftihar vesilesi olan sümerbank’ın son fabrikasına da kilit vurdular. geriye sümerbank’ın sadece adı kalmıştı. bu da dönemin peşkeşten sorumlu maliye bakanı unakıtan’ın çok gücüne gitti. “sümerbank’ı bitirdik, yakında tarihten siliniyor” diye resmen halka nispet yaptı. sonraları da çıkıp “satıyoruz satıyoruz bitmiyor, ne komünist ülkeymişiz” diye zevzek zevzek konuşmuştu. en son geçen sene sümerbank lojmanlarının türgev’e devredilmesi gündemdeydi. ayakkabı kutularını doldurduk ama gözlerini doyuramadık bu zındıkların…

    halkın halk için ürettiği sümerbank’tan geriye bize istiklâl caddesi’nde masa açıp kızıl dergi satanlara “hesapta komünist ama ayağında converse var” diyenler ve bir de henüz satmadıkları anaları kaldı. komünist de converse giysin ne çıkar?
  • benim için bir aile geleneğiydi sümerbank, benim okul önlüklerim ayakkabılarım hep sümerbanktan alınırdı orta okula başladığım zaman ilk takım elbisemde sümerbank malıydı hep gururla giyerdim onları çünkü dedem ve babam sümerbank da yıllarca çalışmışlardı (konya ereğli basma ve iplik fabrikası) hatta dedem sümerbanktan emekli olmuştu, babam ise istifa edip esnaflığa başlamıştı ama içindeki sümerbank sevgisi başkaydı fabrikada ki çalışmalarını halen gururla ve özlemle anlatır.

    okullar açılırken sümerbank okul önlüğü alan çocuklara hediyeler verirdi üzeri şablonlu bir cetvel, bir iki silgi ve kalem traş...

    sonra sattılar konya ereğlide ki fabrikayı daha doğrusu albayraklara peşkeş çektiler sonra sırayla diğer fabrikaları teker teker öldürdüler, hiç utanmadan sumerbank i bitirdik yakinda tarihten silinir bile dediler.

    tek suçlu şu anki hükümet değil tabiki anap'la (pardon lan anavatan oldular di mi) başlayan bu yozlaşmada onlar sadece aynı zihniyetin son temsilcileri.

    yazık! yazık! yazık!

    sadece hüzünlü bir son...
  • kendisini anlatmaya yetmese de, hakkında belgeseller çekilmiş olan kadim kamu kurumu..

    kuruluş gayesini, vizyonunu, misyonunu ve tarihçesini sümerbank bursuyla okuyan gençler üzerinden anlatan; bir okudular bin dokudular.. özellikle son kısımları oldukça etkileyici.. sümerbank gibi kendi kültürü ve geleneği olan kadim bir kurumu bir saatte anlatmak hiç kolay değil.. maalesef pek çok önemli detayı atlamak zorunda kalmalarına rağmen sağlam bir iş çıkarmışlar ortaya..

    çekimleri ve genel anlatımı itibarıyla nazilli odaklı olan ve son kuşak çalışanlarla yapılmış duygusal söyleşilere ağırlık veren; bir varoluş hikayesi "sümerbank".. hiç bir şey için değilse bile, sümerbank'ın yok edilişine şahit olmuş ve emekli edilmiş bu son kuşak nazilli personeli ile "genel müdür" titrine sahip beyefendi arasındaki farkları görmek için bile izlemek lazım.. geleneğin içinden gelenler ile atanmışların halini izlemek gerçekten ibret verici..
  • ülkenin bir dönem sanayi okulu olmuş kurumudur.türkiye ekonomisinin geliştirilmesine, halkın refahının yükseltilmesine, türkiye’nin siyasal bağımsızlığının ekonomik altyapısının oluşturulmasına, halk ile devlet arasındaki bağların güçlendirilmesine ve farklı kökenlerden ve inançlardan insanların ulus ve sınıf bilinçlerinin geliştirilmesine çok önemli katkılarda bulundu. sümerbank’ın işletmeleri, bulundukları bölgelerde sosyal devletin çekirdekleriydi. bu nedenle de, ilk hedeflerden oldu.

    sümerbank, ülkemizde demir-çelik tesisleri, çimento fabrikaları, kağıt ve selüloz tesisleri kurdu ve bunların daha sonra kendi bünyesinden ayrılarak ayrı birer kuruluş olmasını sağladı. vasıflı insangücü yetiştirilmesi amacıyla, hem işletmelerinde sürekli eğitim uyguladı, hem de yurtdışına eğitim için öğrenciler gönderdi. türkiye’nin bağımsızlığı için yapılan millileştirme ve devletleştirmelerde de önemli görevler üstlendi.

    sümerbank, anadolu’nun değişik bölgelerinde, başka hiçbir sanayi tesisinin olmadığı yerlerde fabrikalar kurdu; istihdam olanağı sağladı. bölgenin zenginleri ellerindeki parayı ticarette kullanırken veya büyük kentlere aktarırken, devlet, sümerbank eliyle yatırım yaptı. birçok bölgede ilk önemli fabrika, sümerbank’ın işletmesiydi. devlet, “sosyal devlet” rolünü, bu fabrikalarla yerine getirdi. bu fabrikalar, anadolu’nun birçok bölgesinde işçi sınıfının çekirdeklerini oluşturdu. işçiler, çok sayıda işçinin bir arada çalıştığı büyük işletmelerde sınıf kimliğini kazandı.

    sonra mı, "devlet ayakkabı mı üretirmiş" safsatası eşliğinde haraç-mezat satışa çıkartıldı,arazileri yok paralara peşkeş çekildi..bu nedenlerle de binlerce insanın göç yollarına mahkum olması sağlandı.
  • türk halkı sümerbank fabrikaları sayesinde basmayı, divitini, patiskayı, kefen bezini tanımı$tır..
  • yıllarca bu ülkedeki liboşlar, özelleştirme yanlıları, özal prensleri ve diğer zerzevat sümerbank'ı hep "insanları tek tipleştirmek" ile suçladır. onlara göre sümerbank, aynen sovyet rusya'sında olduğu gibi insanları bir kalıpta giyinmeye zorluyordu; dolayısı ile insanların "özgürce seçme hakkının" önündeki en büyük engeldi.

    zaman aktı geçti, sümerbank tarihe karışmadı belki ama bu zerzevat sayesinde unutulmaya yüz tuttu. ama şöyle bir bağdat caddesine yolum düşende kalakaldım fabrikasyon kızları, fabrikasyon erkekleri görünce. hele bir de bunların "diğer" insanları "varoş kızlar, varoş erkekler" diye türkçe özürlü (ya da daha kötüsü cezmi ersöz tarzı) aşağılamaları yok mu, yerlere düşüyorum gülmekten.

    hani cizgili bir pijama bulup balkonumda çay içcem ama bu "cadde güruhunun" şiddetinden korkuyorum (bkz: tırt).
  • bergamadakinin kapısında döviz bozdurmak için canhıraş ve şaşkın haykırışlar içinde "this is not a bank" diye söylenen turistleri gördüğüm zaman beni kopartan kumaş mağazası
  • çocuk halime muazzam kafa karışıklığı yaşatmış giyim mağazası.

    ilkokuldayken eylül ayı geldi mi sümerbankta alırdık soluğu, okul alışverişi yanında kışlık kıyafet de bakılırdı. annesi tarafından yüzbininci pantolonu denemek için zorla kabine sokulan her çocuk gibi benim de aklımda tek bir soru vardı, o hayatın sorgulandığı çile anlarında: "lan burası banka mı, giyim mağazası mı?"

    neticede eve dönüş yolunda bu suali anneme sorma kararı alır, ancak her defasında unuturdum. ara ara aklıma geldiğimde de soramazdım bi türlü. sanki sümerbank, asıl olayını bilmeyen kimselere kasten dışarıdan banka izlenimi vermeye çalışan über bir giyim mağazasıydı ve bu sırrı bilen anneler de bunu mezara götürmeye yemin etmişti. resmen aile içinde o malum sümerbank sorusunun asla sorulmayacağına dair sessiz bir antlaşma var gibiydi. ve işin kötüsü, küçük kızkardeşim de bu oyunun bir parçasıydı. hayır sen ne ara öğrendin sümerbank'ın sırrını, sağda solda kabanını nerden aldığını soran arkadaşlarına nasıl rahatça "sümerbank'taaan" diyebiliyosun? bunun "ben iş bankasından giyiniyorum yeaa" demekten ne farkı var?

    yaş kemale erdikçe kendi alışverişimi yapmaya başladım, sümerbank defteri de kapanmış oldu böylece. ancak yine soramadım, yine soramadım anneme sümerbank'ın olayının aslında ne olduğunu. yıllar sonra öğrendiğim üzere meğersem "tekstil sanayisi ile aynı anda banka konumunda" bir kuruluş imiş. bir büyük gizem çözülmüş olsa da bu sayede, kendimi aldatılmış hissediyorum lan. daha egzantrik bi cevabı olmalıydı bu sorunun, sümerbank'ın sırrına vakıf olmak bi değişiklik yaratmalıydı sosyal statüde.

    siz yine de söylemeyin kimseye, aramızda kalsın. sümerbank'ı zor durumda bırakmak istemem, o kadar emeği var üstümde.
  • tarihi boyunca benimsediği pek çok sloganın içinde sanırım en çok "sanayide devlet" sloganını sevdiğim, bitirilmiş, yitirilmiş devlet işletmesi.. hatta daha da öte, devletin ta kendisi..

    zira "devlet" devletliğini unutup siyasi çarklar içinde özünü kaybedip amacından saptığında cumhuriyetin neş'esini, heyecanını taşıyan kokuyu sadece sümerbank'ta bulabilirdiniz..

    (bkz: #31474382)
    (bkz: eski kuşadası sümerbank kampı/#33705458)
    (bkz: mannesmann/#42790561)
    (bkz: ilhan öden)
hesabın var mı? giriş yap