• havada asılı kalan tim burton filmi.
    corpse bride ile beraber tim burton'ın 2 kötüsünden biridir kanımca. bilhassa sarışın delikanlının "i'll steal you joanna" diye inlediği dakikalarda yüreğimden gemiler filan kalktı, öğürdüm.
  • kanımca sıfatlamak gerekirse şu an olduğu kadar büyütülmesi ilginç olan filmdir. bu kadar büyütmemizin elbette aşikar sebepleri var. tim burtonın ismi, johnny depp in o alıştığımız piskopatlık içeren her türlü roldeki akılalmaz ama bir o kadarda alışılmış başarısı gibi.

    --- spoiler ---
    film müzikal niteliği taşıyor. ama müzikalite olarak beni tatmin etmemiştir. sinema çıkışında seyircilerin 'i feel you joanna' nakaratını hala söylüyor olduklarını görmem, yani ağızadolanıcı oluşu bir kalite göstergesi değil. basit şarkılardı.
    hikaye/kurgu içinde tatmin olamadım ne yazıkki. sevgili dilenci bacımızın, mr.todd'un karısı olduğu daha ilk sahneden yanmadımı ampul gibi kafamızda. müzikkallerin aksiyon filmlerindeki gibi yoğun senaryo replikleri, şaşırtıcı kurgu özelliklerinin pek olmadığını biliyorum. ama basit, özelliksiz bir hikayeydi genede. tabi bu tespitlerim beklentilerimin büyüklüğünün doğurduğu sonuçlardan olabilir.
    sonra filmi +18 yapan bol kan dökülen sahneler... tamam boğaz kesilmesi, insan kanının basıncından nabız atımına kadar verilerle doğru fışkırıan şah damarı kanları başarılıydı. ama bize sürekli benzer sahnelerle boğaz kesiminden ve bir kaç adet kopmuş uzuvdan gayrı doyurucu bir şiddet/kan görselliği sunmadı. siz "herif berber, ondan dolayı bir öldürüş stili var" diyebilirsiniz. ama bu benim vahşete aç gözlerimi doyurmadı, 'devamlı aynı terane oldu be!' diye serzenişlerimi kesmedi.
    genel bir tatminsizlik içerisindeyim.
    --- spoiler ---

    ama 'gidin görün, sıkılmazsınız' kelimelerini rahatça kullanabilirim.
  • filmin girişindeki "no place like london" adlı şarkı için;

    http://www.youtube.com/watch?v=0flekvzdns8

    (bkz: #12575238)
  • gittik gördük ve çok beğendik. tim burton'ın filmografisindeki en farklı çalışmalarından biri olduğunu düşünüyorum (ed wood ve planet of the apes ile birlikte). evet tipik burton gotikliği, karanlığı ve atmosferi mevcut, ama bu sefer daha gerçekçi bir şekilde perdeye yansıyorlar. sanki burton bu sefer bir masal değil de gerçekliği tartışılan bir efsaneyi gerçek bir olaymış gibi anlatmayı tercih etmiş. (ed wood'da durum tersiydi, gerçek bir olayı masal tadında anlatmayı seçmişti. bu arada geçen hafta ed wood'u izlediğim için ondan hareket ederek bu yazıyı yazıyorum.) filmin "müzikal" etkisi ne moulin rouge gibi çılgın ve sıradışı ne de chicago ya da the phantom of the opera gibi köklerine aşırı sadık. farklı bir müzikal olmuş sweeney todd. benim hoşuma giden, şarkıların olaydan kopup uzaklaşıp ayrı bir "performansa" dönüşmemesiydi; karakterlere yakışan ve onların içinde bulundukları durumu net bir şekilde anlatmaya çalışacak şekilde yazılmışlar. ayrıca diğer müzikallerde dikkat etmemiştim ama sweeney todd'da şarkılar ve jenerik dışında başka hiçbir yerde müzik kullanılmamış.

    oyunculara gelince, johnny depp her zamanki gibi çok iyi fakat açık söylemek gerekirse bu performansının ona oscar kazandırması biraz zor gibi. kötü oynadığından değil ama daniel-day lewis'in aday olduğu bir kategoride zaten kalan herkes genellikle arka plana düşüyor.
    helena bonham carter da çok iyiydi, kendisinin 13 yaşından beri oynamak istediği bir rolmuş zaten ms. lovett. bu filmde de tim burton'ın temsil ettiği her şeyi o simgeliyordu adeta. eş durumundan rol kaptığı düşünülebilir ama tüm adaylar gibi o da seçmelere katılmış ve pek çok önemli ismi geride bırakıp rolü kapmış.
    alan rickman'sa resmen tecrübesini konuşturmuş! karakteri gereği son derece soğuk sade ve mesafeliydi ama içindeki kötülüğü sapkınlığı net bir şekilde yüzünden okuyabiliyorsunuz. johnny depp'le karşılıklı sahneleri ise ayrı bir güzeldi, iki usta oyuncunun rol kesmesinden daha güzel ne olabilir ki sinema için? (aynı tadı en son american gangster'ın son sahnesinde yaşamıştım denzel washington vs. russel crowe sayesinde)
    johanna'yı canlandıran kızın harika sesi, kaptan anthony'yi canlandıran jamie campbell bower'ın "güzel erkek" seven genç kızlar için potansiyel taşıması filmin diğer güzellikleriydi. en büyük sürpriz ise ali g ve borat gibi karakterlere hayat veren sasha baron cohen'in sweeney'e rakip berber pirelli rolünde gerçekten döktürmesi ve yarmasıydı! johnny'den neredeyse rol çalıyor denebilir. ayrıca pirelli'nin çırağı toby'yi oynayan ufaklık da gerçekten çok iyiydi.

    --- spoiler ---

    filmin sonundaki makyajı, sweeney'nin makyajıyla aynı olması çok güzel bir detaydı.

    --- spoiler ---

    her zamanki üstün tim burton filmi standartlarını taşıyan(filmin başındaki londra sokaklarını dolaşan kamera bitirdi beni), farklı bir havası ve tadı olan bir film sweeney todd. yine de tim burton'dan başkası çekemezdi.

    ps: anthony head'i görebilmek için:

    --- spoiler ---

    todd vs pirelli iddiasından sonra sweeney'i tebrik etmeye gelen adama dikat ediniz.

    --- spoiler ---
  • gereğinden** yaklaşık bir 20 dakika daha uzun film. her ne kadar başlangıcının ağırlığı ve hikayenin henüz açılırken neredeyse duracak noktaya gelmesi filmin devamındaki ritmle tolere edilebilse de, özellikle ilk yarım saat oldukça zorlu geçmekte.

    kimi noktalarda "hah, hadi sen de bir şarkı söyle şimdi!" denilen karakterlerin hiç şaşırtmaması da cabası, elbette bu bir müzikal ve söyleyecekler, ancak ne yazık ki belli başlı bir iki şarkı dışında müzikalliğinin altını çizen, "vay be!" dedirtecek türden parça yok gibi.

    film midesi hassas olanlar için de pek bir sorun çıkartacağa benzemiyor.

    --- spoiler ---
    cesetler düştüğünde boyunlarının kırılma sahneleri hariç.

    ve o sokakta yaşayan deli kadının sweeney'nin karısı çıkması çok beklenen bir son sanki.
    --- spoiler ---

    tim burton sevenlerin elbette kaçırmaması, ancak çok fazla beklenti ile de gidilmemesi gereken, tim burton dehasının yeni yansımalarının belki de çok fazla görülmediği bir film.
  • (bkz: #5069085)
  • manyak işi bir film. bencileyin karanlık filmleri sevmeyen hele hele müzikal filmleri hiç mi hiç sevmeyen bünyeye bile baştan sona soluksuz bir izleme zevki verdi. ayrıca alt yazı çevirisi artık kimin elinden çıktıysa çok çok iyi, çok çok şiirseldi; velhasıl tim burton şiirselliği altyazıda bile etkisini kaybetmedi. bir de şu var ki, bizim caddenin köşesindeki börekçiye en azından bir hafta kadar uğramayı düşünmüyorum; etkisinden kurtulmam gerek acilen. börekçiler derneği'nin yerinde olsam "börekçide yamyamlık olmaz" diye dava açtırırım bu filme.
  • bir varmış bir yokmuş... tim burton, anlaşılmadığı zaman hayal kırıklığına uğrayan, masalcı bir kafası hasta yönetmen abimizmiş... johnny depp, onu anlayabilen yegane oyunculardan biri olmasından kelli, tim burton işlerinin artık kadrolu elemanı olmuş bir zat-ı şahaneymiş... bir rivayete göre bu iki müstesna şahıs, konuşmadan bile anlaşabiliyorlarmış... anlaşmak için konuşmayı tercih ettiklerinde de şöyle şeyler oluyormuş örneğin: sleepy hollow çekimleri sırasında bir sahne hakkında uzun uzun konuşmuşlar ve ardından başlarını alıp gitmişler... teknik kadrodan biri yanlarına gelmiş, "yirmi dakikadır sizi dinliyorum, dediğinizden tek kelime anlamadım", demiş... iş böyle olunca, bu iki adamın birlikte el attıkları bir proje zaten kötü olamazmış... ama işbu filmin kendi şahsım üzerinde bıraktığı etki şuymuş: yahu johnny the gorgeous depp! dünya güzeli bir adamsın, "karizma"nın sözlük anlamısın, karakterden karaktere koşabilen çok iyi bir oyuncusun... şarkı da söyleyeme yaa! bir şeyi de yapama kardeşim ne biçim bir adamsın yaa!!!
  • danssız müzikal film. renkleri çok güzel.
  • tim burton kim lan diyenlere işte tim burton budur hocam cevabı verilebilecek müzikal öğeleri baskın olan 3 dalda oscar adayı film.

    (bkz: tim burton kim lan)
hesabın var mı? giriş yap