• dünyada evde oturanlarca, o işten para kazananlardan daha fazla uzmanlaşılabilmiş tek meslektir.

    teknik direktörü bir inceleyelim:

    - bir futbol geçmişi vardır. istisnalar hariç minimum 10 sene profesyonel futbol oynamıştır.

    - bir klüp onun vereceği kararlara güvenmiş, "belirsizlik altında alınacak" kararları onun uzmanlığı alsın diye kendisine milyonlarca dolar ya da lira vermeye razı olmuştur. yani maç öncesi hiç birimizin emin olamayacağı "maçı ahmet mi oynasa kazanırız mehmet mi?" gibi kesin cevabı olmayan soruları (ve daha önemlisi bir kere ahmet oynadıktan sonra bir de mehmetli versiyonunu asla göremeyeceğimiz şartlar altında) cevaplamak ve sorumluluğu o taşımak görevi kendisinindir.

    - burası önemli: kendisi takımındaki oyuncular ile bir haftada en az 5 gün beraberdir. antremanlara çıkar, oyuncuların psikolojisini, sakatlıklarını, antreman preformanslarını gözlemler. oyuncularla konuşur. antremanda oyuncuların tutumları veya takım arkadaşları ile ilişkilerini bilir.
    - takım kazandığında, onun taraftardan daha fazla menfaati vardır. para kazanır (prim), başarı kazanarak kariyerini ilerletir ve ücretini ilerletir. manevi tatmin kazanır.

    şimdi teknik direktörleri eleştirenlere bir bakalım:

    - taraftardır. ona göre takımı "en iyi takımdır". eğer diğer bir takıma yeniliyorsa, bunun bir sorumlusu olmalıdır. sahada 11 oyuncuyu toplu halde suçlamak yetmez. tek bir isime öfke saçmak daha tatminkardır. böylece o kötü kişi olmasa, takımının dünyanın en iyisi olduğuna olan inancı devam edebilir. öyle ki, karşıdaki takımın oyuncularının daha iyi olduğu alanen ortadaysa bile, (örneğin barcelona ile bir türk takımı oynasa), kendi takımı yenilirse suçlu gene teknik direktördür. çünkü o ahmet'i oynatmıştır. halbuki mehmet oynasaydı....

    - ortalama taraftar, bir haftada, kendi takımınınki hariç belki bir maç daha izler. bunun da elbette en fazla bir tanesi stadyumda olabilir. stadyumda izlemediği maçlar için bile "şu neden oyundan alınmadı", "şu sahada hiç bir şey yapmadı" demekten çekinmez. burda "hiç bir şey yapmayan oyuncuyu" değerlendirme kıstası, sahada topun o oyuncunun ayağında olduğu 2-3 dakikadır. teknik direktör kalan 87 dakikada da o oyuncuyu görebilir, taraftar göremez, ama teknik direktör oyunu okuyamamış, gene mehmet'i oyunda tutmuştur.

    - taraftarın iyisi football manager oynamıştır. o yüzden sayılara çok hakimdir. 4-3-2-1 iyidir, 3-5-2 olmaz, önlibero çok önemli kavramdır. çünkü ona göre oyuncular sahadaki bir şablonun üzerine oturttuğun piyonlardır. oyuncuların langırt oyuncusu gibi bir sopaya bağlı olduğunu düşünür ve her oyuncunun 90 dakikayı o sisteme bağlı oynadığı kanaatindedir. bir de sahada oynanan oyunun sayılarla ifade edilebilmesi illa ki şarttır. eğer sahada oynananın "4-4-2'mi 4-3-2-1'mi olduğu anlaşılamıyorsa" o takım rezildir kepazedir. çünkü takımı kendisi, bildiği kavramlarla yorumlayamıyordur. o zaman yanlıştır. mehmet zaten 4-3-2-1 de forvet arkasında oynayacak oyuncu değildir.

    - teknik direktör komplekslidir, saplantılıdır, bilgisizdir vs.

    - taraftar yorumunu yapar, "mehmet oynamalı" der, sonra çekirdeğini yiyerek maçı seyreder. mehmet oynayıp takımı yaksa da ona bir şey olmaz. teknik direktör ise tercihlerinin sonucunu yaşar, ve onlara katlanır.

    - taraftara göre, teknik direktörün nedense kazanmak hiç umurunda değildir. hepsinin (gerçekten anlayamadığım) bir gizli ajandası vardır. örneğin eğer takım 1-0 gerideyse, ve teknik direktör bir forvet çıkarıp ortasaha alıyorsa (sıkça olan durumdur bu) o teknik direktör gerizekalının önde gidenidir. burada tam bir açıklama getirilmez ama teknik direktör muhtemelen ya skoru takip etmemekte, ya oyuncularının oynadığı pozisyonu bilmemekte, ya da yenilmek istemektedir. gol forvetle atılır. bu kadar basit. teknik direktör bunu bile bilmememektedir (gol tabi bir de top ayağındayken atılır ama onu düşünemeyecek kadar kızgınız).

    bu eleştiriyi bitirirken, geçenlerde nba koçu mike d'antoni ile ilgili espn'de okuduğum bir makale'den ufak bir aktarım yapmak istiyorum. saha kenarındaki adamların oyuna etkileri hakkında kafamızda çok fantastik fikirler olduğunu gördükçe, basketbol gibi, futbola göre koçların oyuna daha etkilerinin olduğu bir oyunda bile, mike d'antoni'nin kardeşi ve yardımcısının şu sözleri aklıma daha da yatıyor:

    "a coach can't win games,he can only mess things up."
    (biraz yorumlu bir tercüme ile : "bir koç maç kazanamaz, sadece işleri karıştırabilir")
  • turk vefasizligindan en cok nasibini alan meslek gruplarindan biridir.

    ister yetersiz kadroyla takimi sampiyon yap*,
    ister yillar sonra milli takimi avrupa sampiyonluguna tasi*;

    takimi arka arkaya 3 mac kaybeden, yonetimle arasi bozulan, medyaya yuz vermeyen, kravati pembe olan, pilavi elle yiyen* teknik direktorler aninda paketlenip gonderiliyor. istikrar, guven ve sabir olmadikca turk futbolu, mahalle maci kalitesinden oteye gidemeyecek gibi gozukuyor.

    cok kotu'ye basmadan once lutfen kisa bir arastirma yapin, dunyanin her kosesinde insanlarin maclarini izlemek icin sabahin korunde uyandigi takimlarin teknik direktorleri kac yildir ayni takimi calistiriyor.

    biraz saygi, biraz anlayis... lutfen...
  • genelde kendini geliştirmemiş, gerekli yöneticilik eğitimini almayan eski futbolcular tarafından yapıldığı için futbolseverleri çıldırtan meslek gurubu. artık futbol oynamayan teknik direktör olamaz mantığından sıyrılınması lazım. sonuçta futbolcular yönetilmesi oldukça zor olan genç, maddi durumu iyi insanlar ve bu insanları yönetebilmek hiç de kolay bir iş değil. futbol oldukça önemli bir ekonomi haline gelmiş durumda. bunun dışında doğru taktik ve kadroyu öne sürebilmek için de belirli bir analitik beceriye sahip olmak şart. bana kalırsa teknik direktörlük lisansı alabilmek için bilmemkaç yıl profesyonel futbol oynamış olma şartının kaldırılması ama bu lisansı almanın da olabildiğince zorlaştırılması gerekiyor.
  • bu meslegi icra eden insanlar ikiye ayrilir: teknik direktorler ve turkiye'de teknik direktorler. ikinci madde normal teknik direktor kavramindan hayli uzaktir. bunun sebeplerini medyanin cellatligi, vatandasin her bir boku bilmesi, futbolcularin profesyonelligi kontrat imzalamak sanmasi, para babasi ama hala amator kafali yoneticiler, vs diye ayirabiliriz. turkiye'de:
    kendi planlarini uygulamaya calisinca ve elestirilere taviz vermeyince inatci denilir, asilir.
    bazi elestirileri ciddiye alip ona gore taktik degistirince vizyonsuz, kararsiz, tirt denilir, asilir.
    cok degerli ve isini kusursuz yapan(!) medya mensuplariyla arasi abuk sorular yuzunden acilinca aksi, tu kaka denilir, asilir.
    takimda disipline onem veriyorsa, ortaligi ahira cevirenleri cezalandiriyorsa gestapo denilir, asilir.
    daha babacan, sevgiyle yaklasan, kamplarda kolej ortami yaratan biriyse disiplinsiz, ezik denilir, asilir.

    bunlara benzer aklinizdan gecen her madde icin su an su dakika bir spor haber sitesini acip gercek bir ornegini bulabilirsiniz. turkiye'de teknik direktor olmak, herkesin sizden daha iyi bildigi bir iste tek soz sahibi olmak, ve rakiplerinizle degil rakibiniz olmayan kisilerle mucadele etmeniz demektir.

    madem bu kadar iyi biliyoruz bu teknik direktorluk islerini, niye bu adamlar is bulmak icin bir ton okuyup tecrube kazanmak icin bir taraflarini yirtiyorlar arkadas ya? ne guzel bizim gibi iki uc kanaldan avrupa liglerini falan seyretsinler, kahvelerde muhabbet etsinler, sozlukte anket acsinlar fikir falan alsinlar oyle girsinler su ise. scolari, lucescu, low falan kimmis ya? bizim recai abi var berber, her sac kestirmeye gidisimde adam feneri sampiyonlar ligi sampiyonu yapiyor. ver eline kontrati, kur bir kadro, adam 3 takimi da avrupa sampiyonu yapmazsa yalarim entrylerimi.
  • teknik direktör transfer edilirken futbolculuk kariyeri son derece önemli hatta en önemli kıstastır zira başarısız olursa bu adam dünyanın en iyi 10 topçusundan biri diyerek kendisini savunabilir, teknik direktörlük yaptığı kulübe zerre faydası olmadığı halde futbolculuk kariyeriyle övünerek kendinizi avutabilirsiniz. bunu yapanlar da var valla.
  • dünyada bazı istisnalar haricinde (bkz: mourinho), hükmettiği futbolculardan çok daha az para kazanan insanlardır.nasıl ki patronum veya müdürümün benden az kazanması mantık dışıysa, teknik direktörlerinde emrindeki futbolculardan fazla kazanması gerektiğini düşünüyorum.
  • hala futbolcudan teknik direktör yetiştirme çabası içindeyiz. şöyle stratejik zekası olan ve işin tekniğiyle büyümüş birileri olsa. profesyonelleşemeyen nadir mesleklerdir. neredeyse tamamı alaylı. mesleği ilk olarak bu olan çok az kişi var. kaleciden golcüden teknik direktör yapıyorlar. ya kardeşim teknik direktörün topa iyi vurması gerekmiyor ki, takımı yönetmesi gerekiyor.

    futbolcuların emekliyken icra ettikleri bir meslek olmaktan çıkması lazım artık.
  • üzerinde sabredileni makbuldür.

    bakınız alex ferguson 20 senedir mençıstırdadır, iyidir, güzeldir.

    http://www.ntvspor.net/pages/3525.asp
  • teknik direktörlerin yetenekliliği konusunu anlamıyorum.üzerinde uzlaşılan birkaç teknik direktör dışında yetenek konusunda görüş birliği yok,çünkü,karşılaştırma kriterleri uygun değil.takımın kalitesi ve kimyası, sonucu etkileyen faktörlerde belirli ve önemli bir yüzde oluşturduğu için teknik direktörlerin katkısı konusu ve yetenek kıyasında etkisizdir.

    yetenek karşılaştırmasında benim kendi kriterim şu şekildedir;sıkışan ve rakiplerin birbirlerini açamadığı maçlarda yaptığı oyuncu değişikliği sonucu, oyuna giren adamın attığı gol galibiyeti getirirse,o takımın teknik direktörü iyidir.
  • kümede kalmayı garantilemiş ancak şampiyonluk, kupa, avrupa kupalarına katılım hakkı (kısaca yedincilik ile onbeşincilik arasında bir yer) da imkansız olan takımlarda kat kat zor olan meslek. maçtan önce başkan gelir "yavrum nasılsa düşmemeyi garantiledik, bir iddiamız da yok, para desen nanay, şu ucuz oyunculardan bir takım kur da paramız çarçur olmasın" der. peki dersin, maç başına 10.000 ytl alan oyuncunu yedekte birakırsın (ki büyük ihtimalle o oyuncu takımın yıldızıdır), yerine 3.000 ytl alan oyuncuyla başladın. en iyi oyuncun sana kıl oldu bile, seneye senin çalıştırdığın takıma gelirken 2 kere düşünecek.

    devam edelim.

    ilk yarıda rakipten bir gol yedin. taraftar aleyhine bağırmaya başladı. devre arasında 3.000 ytl'lik oyuncunu çıkardın, yıldız oyuncuyu koydun. maçın sonucu ne olursa olsun yönetimi kaybettin bir kere. gizliden "yenilsek ne olacaktı gitti güzelim 10.000 ytl" haberi gelecektir sana. oyundan çıkardığın oyuncu da kendisine şans vermediğinden dem vurur.

    sonunda soluğu başka bir kulüpte alırsın
hesabın var mı? giriş yap