• berbat eleştiriler alan film. fede alvarez'in ilk kötü filmi olmuş. küçük bütçeli filmlerle dikkatleri çeken yönetmenlerden bazıları büyük projelere atladıklarında bocalıyorlar. alvarez'de de öyle olmuş gibi görünüyor. bakalım alvarez bu faciadan sonra ne çekecek? neyse. alvarez, lisbeth'i de romanları da epey törpülemiş deniyor. lisbeth'in queerliğini silmiş (bilindiği üzere biseksüel kendisi), karakteri kötü şeyler yaşamış zeki bir hackerdan süper kahramana, batman/batgirl'e dönüştürmüş, ki kendisi de röportajlarında "lisbeth'e baktığımda batman'i görüyorum" demişti. yani ortada öncekilerden çok farklı bir lisbeth portresi varmış. romanda kadınlara dönük şiddetle mücadele eden karakterleri "erkek fantezisi aksiyon figürleri"ne dönüştürmüş alvarez. gelsin, bakalım dendiği gibi mi. sonuçta sony gene iyi bir uyarlama yaptıramamış. fincher'ın filmi de kötüydü. bu ikinci filmi hem de başka oyuncularla çekmek kötü bir karar oldu. ama bi gelsin, daha net şeyler söyleriz izlediğimizde.
  • yönetmen fede álvarez’in isveç’te 26 ekim tarihinde gösterime giren amerikan- isveç ortak yapımı filmi.
    önceki milenyum serilerinin yazarı stieg larson’un ölümünden sonra yarım kalan dördüncü kitap önceleri belirsizlik içindeydi. kitabın nasıl tamamlanacağı tartışılıyordu. devamı yazar david lagercrantz tarafından yazılan kitap filme aktarıldı. filmde claire foy lisbeth sallander, sverrir gudnason ise mikael blomkvist rolünü üstlendi.
  • güzelim serinin saygıdeğer adını heder eden bir film olmuş. nerede ilk üç filmin (referansım isveç yapımı olanlar elbet) zekice kurgulanmış, incelikle örülen hikayesi, nerede zeka taklidi yaparken rezil olan bu son senaryo. filmde tek bir sahne bile inandırıcı değil, ya en olmayacak planlar işliyor ya da en iyi kurulmuş planlar en amatörce hatalarla berbat oluyor.

    senaryonun polisiye-macera kısmının zayıflığını ve anlatılan baba ve iki kız kardeş hikayesinin serinin ilk film ve kitaplarıyla uyumsuzluğunu bir kenara koyabilirseniz gene de seyretmeye değer birkaç nokta var filmde. ilk filmlerdeki karanlık ve dingin isveç havası bu filmde de başarıyla tekrar edilmiş. mikael blomkvist karakteri iyice geriye çekilerek lisbeth slander tam anlamıyla başrolü üstlenmiş. hatta "dame in distress"ini kurtaran şövalye klişesi tam tersine çevrilmiş, bu filmde erkek kriminal dünyaya karşı tamamen savunmasız, kadın ise onu kurtarıp kollayan rolünde.

    bir diğer nokta da cinsellik. slander önceki filmlerdeki gibi biseksüel. bu filmde daha da ileri gidilmiş; cinsel normların dışına çıkmayan kadın karakter yok, biri biseksüel, biri ensest ilişki yaşamış, birinin eşcinselliği ima ediliyor ve en sonuncusu da kocasını blomkvist ile aldatıyor. fakat ensest ilişki hariç cinselliğin anlatılan hikayeyle hemen hemen hiç bir bağlantısı yok. bir yerden sonra sanki bakın isveç'te kimse böyle şeyleri kafaya takmıyor demek için anlatıma katılmış diye düşünmek makul oluyor.
  • ejderha dövmeli kız'ın devamıymış. devam kitabının çıktığını duymuştum ama ilgilenmemiştim. hatta öyle bi ilgilenmemişim ki kitabın çıktığını da unutmuşum. (nasıl oluyor ben de anlamadım) bugün vizyona giren filmlere bakarken filmin adı ve afişi bana ejderha dövmeli kızı hatırlattı ama yine de devam filmi olacağı aklıma gelmedi ta ki filmin bilmem kaçıncı dakikasında lisbeth salander ismini duyana kadar. ancak o zaman anladım devam filmi olduğunu, böyle de saftiriğim herhalde.

    eeeh, vakit geçirme filmi olmuş. pek de bişi beklememek lazım.

    --- spoiler ---

    camilla sen ne korkunçlu bişisin o kaşların hali ne gözün kör olmasın e mi.
    --- spoiler ---
  • şu lisbeth'i rooney mara'dan başkası oynamasın olmuyor dedirten, baştan kaybeden filmdir. daniel craig'le ikisi, serinin diğer kitaplarının da filmleri çekilirse mutlaka olmalılar, başkası olursa seyirci direkt önyargılı yaklaşır, şimdi olduğu gibi.
  • ilk filme göre, her açıdan daha kötü olan film.
  • bugün can sıkıntısından gidip izlediğim ve fena da bulmadığım film.
    ejderha dövmeli kız filminin devamı değil de sanki baştan başlamış gibiydi.sanırım yapımcılar,yeni bir ekiple seriyi yeniden başlatmak istemişler.
    en azından ilk filmi izlemeyen bu filmi rahatlıkla izleyebilir diye düşünüyorum.
    son olarak filmin makul ölçüde etkileyici sahneler içerdiğini belirteyim.
  • "bir bilim insanı kendi çalışmasını amerikalılardan çalması için onu tutunca, lisbeth kendini karanlık ve şiddet dolu bir entrika ağının içine çekilmiş bulur.
    gizemli güçler elindeki verileri alır, dairesini ateşe verir ve onu ölüme terk ederler.
    lisbeth beklenmedik bir müttefik olarak onun yanında yer alan eski dostu gazeteci mikael blomkvist’le birlikte, kendisine saldıranları bulmak, bilim insanının küçük oğlunu korumak ve kendinden çalınanı geri almak üzere tekinsiz bir yolculuğa çıkmak zorundadır."

    filmin ayrıntılı yapım notu.
  • başrol oyuncusunun bu kadar az gözüktüğü film azdır. bir filmin başında gördük bir de sonunda. yazık.
    (bkz: ducati monster 797 dark stealth)
hesabın var mı? giriş yap