• (bkz: westworld)
  • 1922 yılında türklerden kaçan bir yunan birliğinin anlatıldığı roman. saraybosna marlborosu hakkında yapılan yorumu bu kitap için kullanabilirim: "her iyi savaş kitabı gibi, savaş hakkında değil hayat hakkında bir eser." haksız yere işgal ettikleri bir ülkeden canlarını kurtarmak isteyen yılgın askerler, içinde bulunduğu durumdan sıyrılmak için madde kullanan subaylar, manevi çıkmaza düşmüş bir din adamı... her bir kahramanın ruhi açıdan ayrıntılı biçimde işlendiğini düşünüyorum. yıllar önce ankara çevik kuvvet'in kütüphanesinde rastlamıştım bu kitaba. fazla müsait zamanım olmadığı için sakin kafayla okuma şansım olmadı. sonradan sahaflarda çok bakındım ama bulamadım maalesef. ilk fırsatta beyazıt'ta deneyeceğim şansımı. türkiye'yi betimlerken iç batı anadolu'dan "çöl" diye bahsetmeleri tuhaf gelmişti başta. tabii yaz günü bozkırların sapsarı görüntüsü afrika sahrası kadar olmasa da çöl gibi görünmüştür. aslında cehenneme çevirdikleri topraklarımızı daha iyi tasvir edemezlerdi. benden selam söyle anadolu'ya romanı gibi, istiklal harbi'ne karşı cepheden bakmak isteyenlere tavsiye edilir.
  • yanlış anlaşılma sonucu izlediğim başka bir film. tıpkı american made'i izliyorum sanıp collateral'ı izlemem gibi. ve tıpkı onda olduğu gibi bu filmi de beğendim.

    aslında imdb notu 3,9 olan bir b filmi ancak ilgiyle izledim. senaryoda birtakım mantık hataları olsa da gerilim düzeyi yüksek bir film ve giriş/gelişme/sonuç anlamında saat gibi işliyor.

    konusundan kısaca bahsetmek gerekirse gecenin köründe mısır tarlasına giren 5 kişilik arkadaş grubunun saklambaç oynaması üzerine gelişen olaylara tanıklık ediyoruz. belli ki düşük bütçeyle çekilmiş ancak ben çok keyif aldım. bu tarz gerilim türündeki b filmleri ayrı seviyorum nedense. bütçesi düşük olsun önemli değil yeter ki senaryosu ele avuca gelsin ve beni gersin. mesela kimselerin bilmediği disappearance isimli televizyon filmini de çok sevmiştim ve izlediğim en iyi gerilim filmlerinden biridir.

    neyse şimdi sıra geldi asıl izlemek istediğim filme.
  • hakettiği değerin çok altında ilgi gören süper gitarist vinnie moore’un out of nowhere albümünden sonra yine harika kompozisyonlar ile karşımıza çıktığı bir çalışma the maze. out of nowhere'de terkedilen neo-klasik yaklaşımlara tekrardan dönüş var (the thinking machine, the maze gibi şarkılarda). the maze ve rain şarkıları şidddetle tavsiye olunur. özellikle the maze'de ortalardan sonra gelen bas gitar-klavye-gitar karşılıklı atışmalarına ve 5:34'te giren funky bölüme bitiyorum. bas gitar ve klavyede usta isimler bulunuyor bu arada: dave larue ve tony macalpine.

    fear and trepidation'ın girişi yıllarca okan meriç'in gitarist radyo programının fon müziği olarak da kullanılmıştır. yalnız bu entride güzelce açıklandığı gibi bu şarkı ile bir sonraki in the healing garden sıklıkla karıştırılıyor. hatta tidal'de bile şu an için hatalı görünüyor isimler. bu parçanın 4:03'de giren solosuna her defasında tav oluyorum. neyse ezcümle bu albüm taş gibidir, bu kadar tatlı ve melodik çalan, güzel besteler yapan, ton çeşitliliği sunan bir gitarist çok zor bulunur.

    puan (8.5/10)
  • en sevdiğim vinnie moore albümü. fear and trepidation ı yıllarca okan meriç in rock fm de sunduğu gitarist programında sık sık dinlerdik ne güzel yıllardı.
hesabın var mı? giriş yap