• çinli bilimkurgu yazarı cixin liu'nun muhteşem kitabı.

    ingilizce yeterince bilimkurgu yazılıyor, tutup çinceden çevrilmiş kitabı ne okuyacağım diye uzun süre uzak durdum, en sonunda alıp okudum. hakkında yazılan bütün iyi yorumları hak eden bir kitap, cyberpunkdı singularitydi derken iyice kötümser ve karanlık hale gelmiş batı bilimkurgu edebiyatına karşı asimov/clarke/heinlein gibi bol bilimsel temelli ve iyimser bir heyecanı yakalayabilen bir roman olmuş. belki de iyi bilimkurgu yazmak için bilimle ilgili toplumsal bir heyecan duyan bir ülkede yaşamak gerekiyordur. konunun çin'de geçiyor olması, çin tarihine-kültürüne referanslar, herşeyden öte çince karakter isimleri ilk önce biraz garip geldi, ama konu ve anlatım gayet sağlam olunca kitabın hemen başlarında alıştım. bilimkurgu seven herkese şiddetle tavsiye ederim. yayınevlerine de önerim doğrudan mandarin'den tercüme edecek birini bulup kültürel referansları da açıklayacak notlarla zenginleştirip bir an önce türkçe yayınlamaları.

    yazarımız çin'de zaten superstar statüsündeymiş, adam yazarken de çinli okura hitap etmenin ötesinde bir kaygı gütmüyormuş. kendisi için ayrıca başlık açmıyorum, telaffuzundan emin değilim isminin, latin alfabesi ile yazılmayan isimlerin türkçe okunuşları ile yazılması kuralına uyarsak bu arkadaşın ismi çok afedersiniz siksin liyu oluyor ( abd'de duyduğum telaffuz bu, çok rahat jişin liyu da olabilir orjinali) ben elemanın diğer kitaplarını da okuma kararı aldım, ileride daha detaylı bir yorum yazarım.

    konuyu spoylere girmeden özetlersem bir grup bilimci 'fizik kuralları değişmez midir? bilimin sınırları nelerdir?' gibi soruları tartışmaktadır. çok sayıda iyi bilimadamı da garip notlar bırakarak intihar etmektedir, taa çinlilerin kültürel devrim yıllarına dayanan bir sır ile birlikte uzaylıların varlığı ortaya çıkmak üzeredir.

    holivud film bile yapardı da olay beijing'de geçiyor boston'da değil.
  • anladığım kadarıyla sadece okuduğunu anlamayanlar tarafından beğenilmeyen kitap. belki çeviri sorunudur bilemem. imkanınız varsa ingilizce okuyun demiş herkes, ben de öyle yaptım. zorlayıcı bir seviyede değil. ingilizce dizi izlerken anlıyorsanız bu kitabı da rahatlıkla anlarsınız. bana kalırsa aldığı tüm ödülleri hak ediyor.

    --- spoiler ---

    öncelikle bir konuyu netleştirmek gerek. trisolaranlar çince yazılmış bir mesajı değil, aynı evreni tecrübe eden başka bir akıllı medeniyetin anlayacağı düşünülen işaretçilerle ifade edilmiş bir mesajı anlıyor. zaten amaç bu mesajı çözümleyebilecek, anlayabilecek, kendi diline çevirebilecek, dolayısıyla hem insanlıktan daha ileri, hem de davranışsal yatkınlıkta bir medeniyeti bulmak. trisolaranlardan gelen mesaj da çince değil, aynı işaretçi kurgusuyla gelen ve bilgisayar tarafından çevrilen bir mesaj.

    kurgu kısmı da bu zaten. dünya'dan gönderilmiş bir mesajı çözebilecek zekaya sahip bir medeniyetle temasa geçilmesi halinde olabilecekler. zaten teoriye göre uzay aslında oldukça kalabalık. dünya'dan gönderilen mesajları alan tek medeniyet ya da yaşam formu trisolaranlar değil. kimisi anlamadığından, kimisinde öyle bir teknoloji olmadığından, kimisi de karanlık orman teorisinin bahsettiği tehlikeyi bildiğinden temasa geçmiyor. zaten devamında gönderilen sophonlarla tüm iletişim sorunu çözülmüş oluyor. eğer mesajı alan trisolaran buna hiç dönmeseydi, trisolaris belki de hiç temasa geçmeden, tehdidi fark ettirmeden harekete geçecekti.

    bir başka konu da, trisolaranların insanlığa o kadar benzememesi hatta insanların yanında 5 yaşındaki bir çocuğun sosyal kavrayışına sahip olması. zira fiziki yapıları gereği iletişim için ses değil kontrolleri dışındaki ışık sinyallerini kullanmaları sebebiyle yalan kavramının olmaması, duygusal zekalarının hayatta kalmalarına engel oluşturması üzerine evrimlerinde bunu bastırmaları gibi sonuçlarla insanlık karşısında aslında teknolojik güçleri haricinde oldukça zayıflar. teknolojik üstünlüklerini kısa süre içinde bastıracak insanlığa engel olmaya çalışmaları da bu yüzden. onlar şimdi harekete geçmezse, insanlık trisolaran tehdidini ilk fırsatta ortadan kaldıracak.

    --- spoiler ---

    hard sci-fi yahut gerçek bir bilimkurgu zaten fanteziyle değil, bilimsel gerçeklerle temellendirilmiş bir mantık kurarak hedefler hayal eder. bilimkurgu adı üzerinde. kitapta bahsettiği fizik teorilerini zaten tek tek anlatmış, belki biraz kuantum fiziğine, görelilik teorisine ilginiz olması gerekebilir ama bilimkurgu okuyucusu bir zahmet bunlarla ilgili bilgi sahibi ya da genel konsepte hakim olsun. günümüz teknolojisi ya da teorilerinden yola çıkmadan anlatamazdı. zira kitap uzak bir gelecekte başlamıyor. yakın ya da uzak tarihten ekledikleri, insan psikolojisine dair tespitleri, yönettiği davranışların bir geçerliliği ya da anlamı olmazdı. çin'in yakın tarihi ve topluma etkisini, insanlığın bilimle, bilimin insanlıkla ilişkini irdeleyemezdi. araya bir şeyler serpiştirmiyor yani (gördüğüm en garip eleştiriydi herhalde bu, "araya bir şeyler serpiştirmiş, zaten onları da anlamadım" ne demek yahu?) olması gerekeni yapıyor ve bunu bir fantezi öğesi olarak değil bilimsel temelle işliyor.

    yazar liu cixin tüm bu bilimsel temelin üzerine kurarken aynı zamanda sosyolojiyi, psikolojiyi, felsefe ve tarihi nefis işlemiş. yetmemiş, kitapla birlikte ortaya bir teori de çıkarmış. ((ikinci kitabı okumayanlar birazdan vereceğim teoriyi herhangi bir kaynaktan okumasın)) (bkz: karanlık orman teorisi) daha ne yapsın size zalımlar? aslında üçlemenin tamamı bu teori üzerine kurulu ve bu açısıyla gerçekten muhteşem. tüm evrende geçerli olabilecek dayanaklar üzerinden geliştirilmiş, macerası da eksik olmayan keyifli bir serinin ilk kitabı. beni ilk etkileyen, kitaptaki bilim insanı karakterlerin bir kriz anında gerçekten analitik davranış benimsemesiydi. duygusal anlamda da ciddi bir mütevazilik, biraz da sanki mazlumluk var her şeyin üstünde. yazarın kendi hayatında yaşadıklarının çok büyük etkisi var bunda. devamında, ikinci kitapta detaylıca anlattığı en büyük lüksün dağ başında, bir tarafı orman bir tarafı göl olan bir ev olması zaten beni kalbimden vurdu.

    ben ilk iki kitabı toplamda 5 günde bitirdim. son derece sürükleyici, ufuk açıcı, tatmin eden bir anlatım ve doluluğu var. efering diyor ve kapatıyorum:

    "seni yok etsem, bundan sana ne?"
  • güzel mi değil mi tam karar veremediğim, misantropist kitap.

    bazı noktaları yaratıcı, ama bazı noktalar komik denecek kadar basit kalmış. fakat yazar bazen çok güzel bir noktadan bağlayabildiği için yine de kesin konuşmak zor.

    --- spoiler ---

    misal; güneş'i bir sinyal yükseltici olarak kullanarak samanyolu ile iletişime geçmek, nanomateryal iplikler kullanarak bir gemiyi dilimlemek, ortaçağ piyadelerini kullanarak işlemci-hard disk ve süvarileri kullaranak veri yolu* tasarlamak oldukça yaratıcı.

    ama tüm bu yaratıcılığın yanında trisolarian ırkını insanların tıpa tıp aynı yapmak, uzaylıların "sanata hiç önem vermiyoruz" mızırdanmaları, "uzaylı bakanlıkları" biraz komik kaçmış neredeyse. umarım diğer kitaplarda makul yerlere bağlanır.

    fakat kitap, kaotik bir güneş(ler) sisteminde yaşamanın ne kadar zor olduğunu güzel yansıtmış. dünya gibi hareketleri tahmin edilebilir bir gezegende yaşamanın, her an yokedilme tehdidi altında olmadan bir uygarlık kurabilmenin ne kadar büyük bir şans olduğunu güzel anlatılmış. bu konuda vizyonumu genişletti. ki bence bir bilimkurgu'da olması gereken de budur.

    --- spoiler ---
  • çinli bilim kurgu yazaru cixin liu'nun bu kitabı türkçeye üç cisim problemi ismiyle zeynep özmeral tarafından çevrilmiş ve ithaki yayınları tarafından yayınlanmıştır.
  • remembrance of earth’s past üçlemesinin ilk kitabı. son derece akıcı ve hızlı okunan bir roman. konu ilginç bir yerde ve zamanda başlıyor.

    --- spoiler ---

    romanla ilgili dikkatimi çeken bazı noktalar.

    *cinsiyetler: romanda kadın bir karakter kızı için "bir kadin icin zor meslek secti" diyor demesine ama cumle komik kaciyor. cunku roman boyu cinsiyet ayirimi klasik batili anlamda yok.

    *ingilizcesinden okudugum icin kim erkek kim kadin anlamak zor olmadi he/sheler sagolsun. anlamanin zor olmasinin nedeni (bence) roman karakterleriinin iyi ve kotu anlamda aktif motive insanlar olmasi.

    *romani okuyali cok zaman oldu. ama oyun kismi da guzel.

    *ey dunyali biz dostuz diyecek uzaylilari gozledik. biz dost muyduk ki? kim kime dost? zor sorular bunlar.

    *ikinci kitap daha da guzel. (bkz: the dark forest)

    *ucuncu kitap 20 eylul'de cikacak.(ingilizceye cevrilecek, yoksa 2010da cikti tabi)

    *bende ortaokuldayim da ilk kez asimov okuyorum hissi yaratmistir.
    --- spoiler ---
  • bu kitabin devam kitaplari
    (bkz: the dark forest)
    (bkz: death's end)
    olarak siralanir. hepsi birbirinden güzide kitaplardır, okuyunuz.
  • kitap güzel ve keyifli; ancak sayfa başına yazım hatası ortalamasını hesaplamaya korktuğumu söyleyebilirim. belki 1'e yakındır, hatta belki daha fazladır; zira neredeyse her sayfa hatalı yazılmış bir kelime, unutulmuş bir ilgi ya da iyelik ekiyle karşılaştım okurken. ithaki bilimkurgu ve fantastik gibi türlere verdiği değerle epey sevdiğim bir yayınevidir. kitabı bir yandan keyifle okurken, bir yandan da üzüldüm bu yüzden. acaba mail falan atsam, iletişime geçsem, bana verirler mi bu redaksiyon işlerini diye düşünmedim de değil. ama bu korkunç yazım hataları yığınına rağmen sonuna kadar bıkmadan okuyor insan. hatalarla dolu şekilde basılmış olsa da gayet iyi bir metin var elimizde sonuçta. bilimkurgu olarak da başarılı olduğunu düşünmekteyim. bir üçlemenin ilk kitabı olduğu göz önüne alınırsa devamını da basacaktır sanırım ithaki, umarım sonraki ciltlerde çok daha dikkatli olurlar.
  • bilim gibi bilim . kurgu gibi kurgu. ayrıca kitabın kahramanlarından biri behzat ç. nin çekik gözlüsü.
  • 2015 yılında en iyi roman dalında hugo ödülünü kazanmış kitaptır.
  • çin edebiyatının, bilimkurgu dalında bol ödüllü ve bunun da hakkını sonuna kadar veren yazarı cixin liu'nun; bilimi, felsefeyi, politikayı, psikolojiyi harmanlandığı, karakter gelişimi ve dönüşümü oldukça başarılı, her sayfadaki cümlelerden üzerine çokça düşünülecek soru başlıkları veren üç kitaplık serisinin ilk kitabı.

    kitabın, çinceden ingilizceye, ingilizceden de türkçe'ye çevrilmiş olmasının yaşattığı eksiklik yanı sıra bir de ithaki yayınları'nın çevirisinin yetersiz olmasına rağmen yine de oldukça akıcı ve gayet konunun içine çekiyor. sayfalar, sayfaları kovarlarken bir bakmışsınız ki çoktan sona gelmişsiniz ve heyecanla diğer kitaba başlamak için sabırsızlanıyorsunuz.

    iş bu entry diziye başlayacak olmamdan dolayı kitabın hakkını vermek ve de ön fikir belirtmek amaçlı olarak girilmiştir. bu sebeple
    halihazırda dizi için göz atan yazarlara sinir krizi geçirtmemek için uyarı:

    buradan aşağısı çokça `-----` spoiler`-----` içerir.

    kitap, çin'de 1960'larda, fizikçi, ye zhetai'nin, kızıl muhafızlar tarafından gerici olduğu iddiasıyla yargılanmasıyla başlıyor. bir bilim insanı olarak analitik düşünceden şaşmayan ve bilimsel kanıt olmayan konularda kesin hüküm verilmemesine inandığı için "tanrının varlığı" üzerine sorgulanırken gnostik bir yaklaşım sergiler. üzerine yargılama esnasında; "deneyler mi felsefeye rehberlik etmelidir, yoksa felsefe mi deneylere?" sorusunu sorar ve cevap olarak; " marksizm'in doğru felsefesinin deneylere rehberlik etmesidir." cevabını alır. alaycı bir üslupla "bu doğru felsefe, gökten yağmur yağdığını söylemekle eşdeğerdir. tecrübeden çıkan doğrudur, fikrine karşıdır. marksizm'in, doğayı anlama şekline ters düşen bir prensiptir." der ye zhetai ve bunlar, o'nun dogmatik düşünce yapısıyla girdiği bu mücadelede, haklı olduğunu ve fikren asla yenilmeyeceğini bir kez daha ortaya koyar.

    fakat bu haklılık, oturumdaki gericilerin fikri mücadeleden vazgeçip içlerininden birkaç öğrencinin kemer tokaları ile onu kanlar içinde yere serip yaşamına son vermesine engel olamadı. tüm salon, büyük sevinç çığlıkları attıktan sonra oradan ayrıldılar. yalnız bir kişi kalmıştı; ye zhetai'nin kızı ye wenjie.

    babasının katlini, sahne altından sessizlik içinde çaresizce dinlemişti. akan kanlarını sessizce izlemişti ve salon boşalınca babasının cansız bedeninin yanında dakikalarca öylece kalmıştı. hayatı boyunca gözlerinden ve kalbinden silinmeyecek bu acı, babası insanlar tarafından katledilmiş küçücük bir kızın kalbinde kocaman bir nefret yumağına dönüşür...

    ve uzun yıllar sonra ye wenjie, insan ırkının sonunu getirecek bir mesajı, uzaya, trisolarise göndermek için, o düğmeye, hiç tereddüt etmeden basacaktır. işte tam burada "etik" olmasa da babasının ölümüne sebep olan/seyirci kalan/engel olmayan insanlardan, insanlıktan kendince haklı sebeplerle intikam alacaktır. çünkü, babasına ve kendisine, kendileri gibi olanlara yapılanlar da "etik" değildir. empati yapınca, ye wenjie'yi yargılamak pek mümkün olmuyor zira insanlar "insanlığı"nı zaten çoktan kaybetmiş ve doğa dahil her şeye sonuna kadar zarar vermektedir..

    bu küçük kızın o düğmeye gidişine kadar giden yolda yaşanacaklar yani kitabın kurgusu, tanınmış; bilim insanlarını, filozofları, ünlü sanatçıları da içeren bazılarımızın "off be ne fantastikti öyle be!?" diye tarif ettiği rüyalar seviyesinde ilginç, akıcı ve eğlenceli. üstelik bolca metafor ve aforizmalara da hazır olun.

    madem koptuk, uzun uzun yazdık örnekler de verelim:

    "gerçekliğin yerçekimi çok güçlüdür."

    "insanlık ve kötülük arasındaki ilişkinin, okyanus ve üstünde yüzen buzdağı arasındaki ilişkiyle aynı olması mümkün müydü? okyanus ve buzdağı, her ikisi de aynı maddeden oluşur. buzdağı sadece katı formda olduğu için ayrıymış gibi görünür. ama gerçekte uçsuz bucaksız okyanusun bir parçasıdır. insanlığın kendisinden ahlaki bir uyanış beklemek tıpkı kendi saçını çektiğinde dünyanın havaya kalkmasını beklemek kadar imkânsızdır. ahlaki bir uyanış için insan ırkının dışında bir kuvvet gereklidir."

    "boşluk, hiçlik demek değildir. boşluk, varlığın bir türüdür. kendimizi doldurmak için bu varoluşsal boşluğumuzu kullanmalıyız."

    `-----`spoiler`-----` bitmiştir.

    bu seri, çok uzun yazılarla bile anlatılamayacak kadar detaylı ve muhteşemdir. okuyunuz, okutunuz, sevdiklerinize hediye ediniz..
hesabın var mı? giriş yap