• simdi soyle bir super guc var bende. amy adams'in oynadigi her filmi soluksuz izleyebiliyorum. mesela bir seher vakti kendisini lois lane olarak gorucem ve orda aklimi yitiricem. omrumun geri kalanini kuse kagida basili, moronluk, asilik ve guzellik ucgeninde gezen bir karaktere adamis bir sekilde geciricem. olucak butun bunlar. yazalim bir kenara.

    bu filmi izlerken de benzer bir motivasyonum vardi acikcasi. bir de -her ne kadar artik koltuklara sarmissa da- clint eastwoood'u severim, iyi oyuncudur. neyse film de zaten kicinin killari agarmis, hayatin her alaninda muhafazakar bir adamin dunyayla didismesini konu aliyor. rol yapmasina pek gerek kalmamis. amy adams tam anlamiyla huysuz pam beesly olmus. (valla ben de anlamadim halihazirda bundan daha huysuzu nasi olur diye. nasip.) oynamasa da olur. yine bayila bayila izlerim. justin timberlake bence fena bir oyuncu degil de karakteri hic islenmemis. benim bildigim hollywood bu adamin kolundan kol gibi bir dram hikayesi cikarirdi, unuttular herhal.

    carolinas cografyasi filmin tek gercekci yani. hakkaten allah'in unuttugu, iti baglasan durmayacagi yerler orasi. ordan biraz puan verdim. filmin geri kalan kismi ise bir hollywood filminde olabilecek maksimum klise sayisi kotasini doldurmakla geciyor. bir cuma gecesi "su cleveland browns ne iyi takimdi yaf" geyigi yapilirken izlenebilir. bence yine de gidin the sandlot, rookie of the year, veya major league'i izleyin.
  • clint eastwood'un başrolde oynayacağı 2012 yapımı film. yani kendisini yaklaşık olarak dört sene sonra izleme fırsatı yakalamış olacağız. filmin yönetmenliğini, zamanında bir çok filmde clint eastwood'un asistanlığını da yapmış olan ve hatta clint eastwood'un rol aldığı son film olan 2008 yapımlı gran torino'da yapımcılardan biri olan robert lorenz yapacak. filmin konusu baseball ile alakalı zannedersem, tam araştıramadım. ilgi çekici yönlerden biri de pop star justin timberlake'in de filmde rol alacak olması. clint eastwood ile birlikte, aynı filmde karşılıklı oynamayı rüyasında bile göremezdi herhalde.
  • merakla bekleyen varsa nete düşmüştür, altyazısı çevrilmiştir (çevirenin eline sağlık). merak ettiğim bir filmdi, ama fazla merak da etmiyordum. izledik, beğenmedik. fragmanından ibaret filmlerdenmiş bu da. ama izlensin tabi, beni sıkmadı açıkçası. aslında tam da beklediğim vasatlıkta bir film. şahane bir film beklemiyordum. gene de sevmedim filmi.

    clint eastwood'u nasıl biliyoruz? dibine kadar amerikan milliyetçisi, sert, muhafazakar vs. o kadar milliyetçi ki şerefsiz j. edgar hoover'ı anlattığı j. edgar'da hoover'ın çoğu şerefsizliğini "olmamış gibi" kabul edip anlatmamış. halbuki bu şerefsizlikler hoover'ın hayatının en önemli döneminde meydana gelmişti. eastwood ezelden beridir milliyetçi. filmlerinde de böyle karakterlere hayat verdi. özellikle dirty harry'de bu durum açık seçik görülür. ayrıca kendisi "kendisini yasaların üstünde sayan karakterler"e hep hayat verdi. yani hayatındaki görüşleri ile canlandırdığı karakterlerin görüşleri hep aynıdır. solcu olup filmde sağcıyı oynayanlardan değil kendisi. hep sağcı idi, sinemada da bu karakterlere hayat verdi. bu filmde de benzer bir karaktere hayat veriyor. daha ilk sahneden gran torino'da bıraktığımız yerde buluyoruz eastwood'u. kendisi gran torino'da

    -çocuklarından nefret eden, onlarla arası iyi olmayan, yüksek ihtimalle onlara doğru dürüst babalık yapmamış
    -yenilik karşıtı, teknoloji karşıtı, değişim karşıtı
    -kendisini yasaların üstünde sayan
    -eşi ölmüş, köpeğinden başka kimsesi kalmamış
    -sonuna dek ırkçı, dibine kadar milliyetçi
    -lakin iyi niyetli

    birisini oynamıştı. burada da dul bir adamı oynamış. eastwood gran torino'daki gibi kızına babalık yapmamış/yapmak istememiş, babalığı becerememiş, hep eşini özlemiş, yenilik karşıtı (teknolojiyi tümden reddetmesi) birisini oynadı. demem o ki farklı bir karaktere hayat vermiyor, böyle bir şey de beklemiyordum tabi ki. bu filmlerle trouble arasındaki benzerliklerin nedeni trouble'ın yönetmeninin eastwood'un yardımcısı olması. robert lorenz uzun yıllar eastwood'un yardımcılığını üstlendi. eastwood'un bıraktığı oyunculuğa dönmesinin nedeni de lorenz'dir büyük ihtimalle. kıramamış lorenz'i. lorenz de eastwood gibi büyük ihtimalle. zira muhafazakarlığı yücelten, teknolojiyi tamamıyla reddeden bir filme imzasını atmış lorenz. tamam, beyzbolda teknoloji bir yere kadar işe yarar ama işe yarar. eski toprakları buna inandırmak mümkün değil.

    farklı şeyler olmuyor filmde. hem onca filmden, hem de eastwood'un filmlerinden (bilhassa gran torino) alıştığımız her şey bir bir gerçekleşiyor, alıştığımız her diyalog bir süre sonra sarf ediliyor. moneyball'un yeni versiyonu denmişti filme. ama moneyball gibi teknoloji-beyzbol çelişkisi(?)ne odaklanmıyor. bunu yardımcı hikaye (yard. bile denemez) olarak işlemeyi tercih etmişler. asıl odaklandıkları inatçı, asi, sinir bozucu baba ile ondan sevgi görmemiş kızının ilişkisi. beyzbol bir fon işlevi görüyor. moneyball'un estirdiği rüzgardan faydalanmak istemişler sanıyorum (ama yanılıyor olabilirim). baba ile kızının ilişkileri de klişe, diyaloglar da, olaylar da. yeni bir şey yok, illa olsun demiyorum ama bu denli de kopyacı olunmasın. amerikan bağımsız sineması bıraktı bu hikayeleri, hollywood hala anlatıyor.
  • hem beyzbol, hem clint, hem de amy seven biri olarak ortalama bulduğum filmdir.
    güzeldi, hoştu, bir şekilde kendini izletti, ama ortalamanın çok da üstünde değildi açıkçası.

    fakat film müzikleri kesinlikle çok iyiydi, özellikle bar sahnelerinde sıkça arka plandan giren little walter'lar, john lee hooker'lar falan havada uçuşuyordu o durum baya hoşuma gitti.
  • clint eastwood'un yeni bir şey söyleyemediği 557. filmi.

    yüzeysel oyunculukların, iç içe geçmiş anlamsız yan hikayelerin ve siyah-beyaz kadar zıt iyi ve kötü karakterlerin hepsi bu filmde toplanmış. şükür ki gişede de patladı!

    bir zamanlar sevdiğim ama yaşlandıkça faşistleşen clint abiye ufaktan retirement home yolları görünüyor artık!
  • fragmanı yayınlanmış. clint eastwood'u dört yıl aradan sonra izlemek güzel olacak. ama beni heyecanlandıran şahıs ise amy adams'tan başkası değil. 2012 ve 13'te kendisine doyacağız. filmde eastwood'un kızını oynuyor. tahmin edileceği üzere bu aksi, sinirli ihtiyar ile kızının ilişkileri hiç de iyi değil. tıpkı gran torino'da olduğu gibi. aktör bu tür rolleri seviyor sanırım. film ayrıca beyzbolu da anlatacak. senenin moneyball'u ama onun kadar kaliteli olur mu emin değilim. duygusal bir film bekliyorum. seviyorum bu tür aile filmlerini. dolayısıyla epey merak ediyorum.

    playlist'in filmle ilgili yorumu: sinirli bir clint eastwood+bir spor hikayesi+teknoloji ile yaşlıların görüşlerinin çarpışması+baba-kız hikayesi=ağdalı bir film

    tıpkı moneyball'daki gibi justin timbarlake teknolojiyi savunacak. işte beyzbola teknolojiyi katarsak şampiyon oluruz falan. eastwood ve arkadaşları görüşlerinden ödün vermeyecekler. "olur mu canım öyle şey? ben böyle saçmalık duymadım. beyzbola teknolojiyi katacakmış" diye itiraz edecekler ama teknolojinin haklılığı kanıtlanacak. arka planda eşini yitirmiş bir amerikan babanın kızıyla olan sorunlu ilişkisini düzeltmeye çalışması, kızının aşkı bulması, babanın giderek körleşmesi üzerinden bir dram vs anlatılacak. hakikaten ağdalı bir film. gene de merak ediyorum. formül sinemasının ürünü olsa da.

    http://www.youtube.com/…mvs&feature=player_embedded
  • efsanevi clint eastwood ve ardından amy adams'ın o muhteşem güzelliği, filmin metni ve o uzun suratlı popçu tarafından nasıl yerle yeksan oluyora tanık olmak harbi kötüydü.

    eastwood!... bu film sana hiç yakışmadı!
    amy!...oyunculuğunu izleyemedim, tahammül sınırlarımı aştı, özür dilerim. yalnız çok açık gerçek...şahane bir dna dizilimisin.
  • --- spoiler ---

    "tombişe okul hayatı boyunca kimse kavisli top atmadı mı ki" diye sorduran filmdir.

    --- spoiler ---
  • iyi bir clint filmi ve iyi bir çözümlenemeyen sorunlarıyla baba kız ilişkisi filmi. genel olarak klişelerden uzak ilerlemesi, ihtiyarlık problemlerine değinmesi ve iş hayatında oldschool vs. yapay zeka teknolojisi gibi bir yaraya parmak basıp, sadece spora bağlı kalmaması keyifle izlenebilir kılıyor. ihtiyarların sinema sohbetlerinde ki göndermeleri ise çok iyiydi .
    bir kereden fazla izlenmez ama izlenirse de pişman olunmaz bir yapım.
  • bu filme üç defa başladım, sonra sıkılıp bıraktım. gran torino'daki yaşlı huysuz ihtiyarı sevemedim. bu filmde de yaşlı huysuz ihtiyarla karşılaştığımı sanarak, önyargılı davrandım...

    filmin hikâyesinin önemli bir parçasında, dirty harry göz açıp kapayıncaya kadar mevzuya dahil oldu. hey gidi günler ihtiyar, diye söylendim. eski günleri yad ettim.

    spoiler gibi olmasın ama, filmin sonunda çakabildim, şerefsiz blondie muhteşem bir ihtiyar rolü oynamış. cigarası tamam, pançonun yerine ceket, beygir yerine otobüse yollanıyor. altıpatları koysa beline, ortalığı duman edecek...

    bu arada, john goodman'ın mimiğine oscar versinler, eminim kimse buna itiraz etmez.
hesabın var mı? giriş yap