• hilmi ziya ülken'in en önemli eserlerinden biri. osmanlı'dan cumhuriyete düşünce tarihimizin macerasını anlatıyor. klasik ve modern düşüncelerin nasıl ortaya çıktığı, aralarındaki süreklilik ve/veya kopuşların tarihi. işin ilginci niyazi berkes'in türkiye'de çağdaşlaşma kitabı ile bilikte düşünce tarimizi üzerine az bulunur kaynaklarıdan biri olmasna karşılık yaygın bir şekilde kitapçı raflarında bulunmaması. kitap zaten ilk olarak konya'da bir yaynevi tarafından basılmış. demek istanbul'daki muhteşem yayınevlerimiz neşretmeye lâyık görmemişler.
    1966 yılında yayınlanan bu kitap uzun yıllar baskı yapmamış sonra 1990lı yıllarda ülken yayınları tarafından 3. kez basılmıştır.

    kitap hakkında bir yorum için
    http://www.kongar.org/…kaleler/hilmi_ziya_ulken.php
  • çağdaş düşüncenin o çağda düşünülenler olduğu düşünülürse ki bu düşünce de bu çağda olduğundan çağdaştır, tüm türkiye tarihini anlatması gereken kitaptır.

    (bkz: ne dedim ben)
    (bkz: bu da böyle bir anımdı)
  • ne bileyim anlatım, değerlendirme açısından biraz yavandır. güzel bir özet fikir vermesi açısından yakın dönem siyasal tarihe.
  • ilk intiba: dolu dolu bir dili ve tahliller var. bir üstteki yazara katılamayacağım.

    "ıslahat fermanı, bu gelişmeyi büsbütün azınlıklar lehine ilerletti. hayriye esnafı yabancı ve azınlık sermayesi önünde fakirleşmeye başladı. işte böyle bir durumda memlekette hürriyet ve meşrutiyet isteyenlerin, bu mücadeleyi parçalanacak bir imparatorluk için değil, türkiye için istemeleri gerekirdi. halbuki, hürriyet kahramanlarının etrafını saran bütün bu azınlık ve yabancı kalabalığı, onların bu girişimi kendi hesaplarına kullanacaklarını gösteriyordu." iş bankası yayınları, 2018, s. 69.

    "... fiilde ve özde bu meşrutiyetçilik, imparatorluğun parçalanmasına çalışan türlü unsurların her biri elinde ayrı ayrı milliyetçi hareketleri doğurmaktan başka bir şey yapmadı." a.g.e. s. 70

    "efgani'nin türkçe konferansı ramazandaydı. onun açılışta söylediği arapça hitabesi softaların ve şeyhülislamın hücumuna uğradı. abdulhamit taassup dalgasını durdurmak için cemaleddin'e avrupa'ya gitmesini tavsiye etti." a.g.e. s. 179-180
  • hilmi ziya ülken, benim en çok merak ettiğim dönemi; osmanlı’dan cumhuriyet'e geçişte, milli mücadele ve cumhuriyet devrimlerine zemin hazırlayan düşünce yapısını ve safhaları uzun uzun incelemiş bu kitapta, yaklaşık 800 sayfa.

    giriş kısmında selçuklulardan ve anadolu beyliklerinden başlayarak türklerin batıyla temasına kısaca değinen kitap birinci bölümden itibaren öncesi ve sonrası ile özellikle tanzimat’a uzun uzun değiniyor ve hukuki iktisadi ve askeri alanlardaki yeniliklere ve doğurduğu sonuçlara odaklanıyor.

    kitapta kimler kimler yok ki. şirket-i hayriye'nin tüzüğünü yazan cevdet paşa ve günümüzden 150 yıl önce laiklik, cumhuriyet, türkçe ibadet, kur-an'ı kerim'in türkçeleştirilmesi gibi ilerici fikirleriyle öne çıkan ali suavi en çok dikkatimi çeken şahsiyetler oldular. suavi’nin bugün bile tenkitlerle, (hadi nezaketi bir kenara bırakayım, düşmanlıkla) karşılanan hadis ilmine dair yıkıcı fikirleri oldukça dikkat çekici. kitapta pozitivizmin sözcüsü olarak yer verilen suavi'nin sosyoloji, biyoloji, evrim ve devrim ile ilgili fikirleri de önemli bulduğum yerlerden oldu.

    ziya gökalp ve fikirleri en ayrıntılı şekilde incelenen aydınlardan. ziya gökalp'ın başta türklük ve türkçülük olmak üzere, eğitim, sosyoloji, felsefe, din, yaşam, düşünce ve siyaset ile ilgili pek çok fikri cumhuriyet'e sirayet etmiş görünüyor.

    bunların dışında; prens sebahattin'den tevfik fikret'e, abdullah cevdet'ten rıza tevfik'e, yusuf akçura'dan ahmet ağaoğlu'na pek çok düşünürün türk aydınlanmasına ışık olan fikir dünyalarını da bu kitapta okuyacaksınız.

    ziya gökalp, ali suavi gibi isimlerin dışında neredeyse bütün osmanlı düşünürlerinin tercüme aydınları olduğu, yabancı yayımları çevirmek suretiyle yeni düşünce akımlarını anlatmaya çalıştıkları görülüyor. aralarında epey hararetli tartışmalar da var. ardı ardına gazeteler açılıp kapanıyor, herkes bir yerlere bir şeyler yazma gayreti gösteriyor. aradan yüz yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra bugüne baktığımızda türkiye’de ne düşünür, ne gazete, ne akademi ne de bir tartışma ortamı olduğunu görmek gerçekten çok üzücü. 150 yıl öncesinin kısıtlı imkanları, istibdat idaresi altında küçük de olsa bir zümrenin gayret ettiği yerden bugün türkiye’ye bakmak gerçekten çok üzücü. son olarak ne diyorduk; nasılsa kimse okumuyor, olur da buraya kadar okumuş olanınız varsa sağ olsun. direk sona geçenleriniz varsa da aşk olsun.

    https://kitaplarveseyler.blogspot.com/…i-hilmi.html
hesabın var mı? giriş yap