• 2,90 ytl'ye piyasaya sürülen, günün moda mizah akımı olan "durum ve davranış tespiti"nden faydalananan (stand up'çı lardan sit-com'culara tüm popüler güldürücüler tespit işine sarmış durumda ya. stand-up ile sit-com'un aynı cümle içinde kullanımı da hazırlık ingilizcesi'ni akla getiriyor. neyse) lakin bir çok yerde defalarca işlenmiş tespitlerden öteye geçememiş vasatın altı bir kitap.

    olabilir. her kitap çığır açmak zorunda değil. başarısız da olabilir. ama ikincisinin piyasaya sürülmesi, en azından yazarın kitaptan memnun kaldığını gösteriyor. yoksa bir fiyaskonun ardından kim tutup ikincisini piyasaya sürer.

    lafı uzatmayalım efendim. geçen yıl bu zamanlar bir hipermarket rafında gördüğüm kitabı kapağında beyan edilen 2,90 ytl'yi ödeyerek satın aldım. tarzı itibariyle sürekli bir okumayı gerekli kılmıyordu. bir kaç gün evin muhtelif odalarında barınan kitap, 3-5 sayfalık okumalar yapmaya uygun mizacı nedeniyle tuvalete reva görüldü. aman ha, kitabın kıymeti ile tuvalet arasında bir korelasyon kurarak modası geçmiş aşağılamalardan birisine alet olduğumu sanmayınız. iyi bir okuyucu, tuvalete koyduğu kitaplarını, dergilerini dahi özenle seçer. demek istediğim, mizah kitabı olması, devamlılık gerektirmemesi nedeniyle tuvalet okumasına uygun görüldüğüdür. aynı tuvalette çok kıymet verdiğim onlarca kitabın da sayfalarını çevirmişliğim vardır. anlaşıldı değil mi?

    neyse efendim. bir tuvalet seansında, zeki kayahan coşkun bey'in "toplu taşıma araçları ve türkler" bölümünde ele aldığı maddelerden aşağıda yazılı olanına denk geldim. efendim gül gül ölmek mi dersiniz artık nasıl tarif edersiniz tuhaf bir hallere gark oldum.

    hemen aktarayım,

    "47- bilet yokken belediye otobüsüne binilmek istenir ve bu durum şoföre "biletim yok, bir sonraki durakta alıp atsam" olur mu şeklinde iletilirse, şoförün cevabı "bana değil, yolculara sor" olur... otobüste mini referandum gerçekleşir, yolcular oy çokluğuyla "olur" derse, biletsiz kişi, bir sonraki durakta bilet tedarik etmek şartıyla otobüse binebilir..."

    muhakkak biliniyordur. yılların şehir efsanesi malum. bir kız otobüse biner. şöföre, "şöför bey biletim yok. bir durak sonra gişe var. oradan alıp atsam olur mu?" diye bir ricada bulunur. şöför de, çok sıradışı olmayan bir tutumla "yolculara sor" der. (izah etmekten gerçekten utanıyorum ama şöförün bunu "kızım, gişe mişe uğraştırma beni. kaynarsın arkalara, unutulur gider. yolcunun birinden bilet iste" manasında dediği gün gibi açıktır. izaha mecbur kaldım zira otobüsteki biletsiz kız ve zeki kayahan coşkun "yolculara sor" un manasını idrak edememiş. başkaları da çakamayabilir köfteyi, risk almayayım hacı) kız da yolculara dönüp "sayın yolcular. biletim yok. bir durak sonra gişe var. oradan alıp atsam olur mu?" diye sorar. bu anektod da beşbin senedir arkadaş sohbetlerinde dost meclislerinde anlatılır, kızın düştüğü gerzek vaziyete anıra anıra gülünür.

    gel gör ki, zeki kayahan coşkun'un böyle bir arkadaş grubu olmamış demek. işin ilginci çok görmüş, geçirmiş, türkleri en ince davranış biçimlerine kadar tahlil etmiş gözüken yazarımız böyle bir olayı defalarca yaşamış gibi anlatmış. şöyle demiş,

    "belediye otobüslerine binmek için bilet gerekir...
    ve bazen bilet eksikliği, civarda bir yerde bilet satılmaması, illa ki de otobüse binme durumu rezil rüsva eder yolcuyu...
    bu gibi hallerde belediye otobüslerinde yaşanan diyalog aşağıdaki gibidir:

    - pardon şöför bey..biletim yok..burada da kimse bilet satmıyormuş...bir sonraki durakta bilet alıp atsam olur mu?..
    -bana değil yolculara sor...
    -günaydın halkım...biletim yok..bir sonraki durakta bilet alıp atsam olur mu?..
    -olur...olur...(koro halinde...)

    otobüsün içinde resmen mini bir referandum gerçekleşiyor...
    asla "hayır in aşağıya..." diyen çıkmaz bu zor vaziyette ama, diyelim oldu ya, bazıları kabul etmiyor...
    ne yapılacak peki?..
    otobüs mevcudu sayılıp, olumlu oylar %50'yi geçmişse, yolcunun binmesine ancak öyle mi izin verilecek?..
    utanç verici bir sahnedir...
    öğrencilik hayatım boyunca çok karşılaştım bu manzarayla...
    ara duraktan binerdim genelde...
    ve biletim olmazdı bazen...
    şöföre bir sonraki duraktan bilet alacağımı, hal böyleyken binip binemeyeceğimi sorduğumda, cevaben "benden değil, yolculardan izin al"ı duyarsam, asla o otobüse binmezdim..
    bir-iki ders kaçırırdım ama, bir otobüs dolusu insanın önünde bu onur zedeleyici davranışı gerçekleştiremezdim, utanırdım...
    ama biletim varken yolculuk yaptığımda, benim durumuma düşüp, otobüs kalabalığına yönelerek "bir sonraki durakta bilet alsam olur mu?.." diyenlere "olur olur..." derdim sessizce...
    aldıkları talimat yüzünden mi, yoksa başka bir sebepten bilmiyorum ama, her belediye otobüsü böyle davranıyordu biletsiz yolculara..."

    elbette, "ulan rrr işin gücün yok da, adamın kitabını satın almış, okumuşsun. tuvalete koymuşsun. sonra üşenmemiş bir açık tespit edince tuvaletten almış kitabı işyerine bilgisayar başına getirmişsin. hala yılmayıp, kitaptan bir sayfa alıntı almışsın (copy paste değil, el emeği göz nuru). niyedür ki?" diyenler olacaktır. evet uğraştım. açıklaması da pek kısa. çünkü yazmak ciddi bir iştir. emek ister.

    bu entry'i

    14. içinde atmasyon bilgilerin olduğu dandik bir kitap.
    (bkz: otobüste bilet isteme şekilleri)
    (rrr, 22.02.2006 09:50)

    diye de yazabilecekken, iki sayfa yazmakla uğraşıyorsam bu yazdıklarımı okuyacak insanlara saygımdandır. götümden uydurduğum entryler de elbette vardır, ama bunlarda dahi mizah amaçlı, götümden uydurduğum da anlaşılır olmalıdır. (yine de zeki kayahan coşkun gibiler anlamamış olabilir tabii)

    n.demirel'in ekşi dergide yayınlanan "yazım iktidarı" (ya da benzeri) başlıklı bir yazısı var. bazılarının doğruluğu her ne olursa olsun yazma, çizme, söyleme hakkı var. karşılığında sıradan insana hiç bir eleştiri getirememe hakkının sunulduğu bir eşitsizlikten bahseden. sıradan birisi yazıp götürse yayınevine bu kitap taslağını, adamın suratına çalarlar, "bizimle taşak mı geçiyorsun" diye. ama zeki bey kitap yazmış, baskı baskı bastırıyor. ikincisini yazıyor. allah daha çok versin.

    ha belki ben komple yanlışımdır. zeki kayahan coşkun'un bindiği otobüslerde her bilet mevzusu gündeme geldiğinde halkoylamasına başvuruluyordur. bu isviçre tipi demokrasi zeki kayahan bey'i huzursuz etmiştir, kimbilir. üniversitede bu sebeple dersler kaçırmış, sonra da okulu mokulu siktir edip kitap yazmaya karar vermiş olabilir ciddi ciddi. bu durumda ben de tam anlamıyla bir yarrak hasan'ımdır. her gün otobüslerde cereyan eden bu rutini şehir efsanesi sanan bir yarrak başıyımdır.

    zeki kayahan coşkun'un denk geldiği otobüslerde, tüm yolcular ve şöför şayet yazara böyle bir kumpas kurdu ise, ki mümkündür. o hatta, o şöföre, o yolculara saygı duyarım. türkleri anlama kılavuzu'nu onlar yazmış bitirmiştir her otobüs yolculuğunda.
  • bir ekşi sözlük okuru ve yazarı için vasat tespitlerle dolu bir kitap; sözlükten haberi olmayanların ilgisini çekebilir belki.
  • #
    içerisinde "silgiyi öğrenciler hiiç bitiremez, hep kaybolur" veya "okul tuvaletleri pistir" gibi türkleri anlamakla ne ilgisi olduğunu anlayamadığım bir çok madde bulunan ve bir ulus ile özdeşleştirilemeyecek genel geçer bazı tanımlar içerdiği gözüken kitap. yahu silgiyi bitiremeden kaybetmek bir milletin karakteristik özelliği midir? bu örnekler çoğaltılabilir ancak burada tekrarlamak gereksiz.

    ayrıca bana göre kitabın adı "türklerin pratik zekası" olsa daha açıklayıcı olurmuş. nitekim çok fazla püf noktalı çözümler içeriyor, iyi empati kuruyor (kurmuş) ve kimi maddelerde "evet ya hakkaten de bunu bizden başka kimse yapmaz" dedirtiyor.

    ama bunları düşünürken aklıma gelen bir şey daha: "ahahhaha türkler uzayda, bıyık ve taayt çok komikkk" ya da "bizim millet bi gariptir tevfik'ciğim, ne yaparsan yap aldırmaz" tarzı söylemler ile suratta yaratılan gülücüğün getirdiği pozitiflikten daha fazla "genç zihinlerde kendiyle ilgili aşağılık kompleksi" negatifliği oluşmaktadır. buna da dikkat etmek lazım derim, çünkü bir millete en çok sıkıntı verecek hareket bilinmeden veya kasten yapılmadan gerçekleşenlerdir, gazlı kangren gibi yavaşça yayılır ve niyet kötü olmadığı için de istemsiz olarak bünyeye yayılır, bilinç düzeyini düşürür ve birlik duygusunu azaltır

    diye düşünüyorum.
  • yanlışlıkla türkçe basılmış ,klavuz kitap. bu nedenle;

    (bkz: turkun turkten baska dostu yoktur)
  • 1.baskısının 50.000 adet olduğu yazılı .2.kitap da yakında çıkacakmış ...kapak içindeki takdim de pek hoş : "anlayan...anladıktan sonra oturup yazan ...zeki kayahan coşkun"
  • zeki kayahan coşkun'un 4. kitabının adı.
  • turkce yazilmasi isabet olmus.

    zira,

    (bkz: ne diyon lan kamil)
    (bkz: sen ne diyon yarram)
    (bkz: ne diyon yarraaam)
    (bkz: bu böyle gider)

    bir de bu var tabi...

    (bkz: bi bok anlamadım ama herhalde iyi bi kitap)
  • resimlerinin bir cogu ve fazlasi komikaze internet sitesinde* yer alan kitap...

    (bkz: komiks)
  • ozellikle uzun zamandir yurt disinda yasayan ve memleketinin insanlarinin huylarini ozlemis arkadaslara bir nebze yuzleri gulsun diye hediye edilebilecek hos bir kitap.
hesabın var mı? giriş yap