• yüksek lisans yaptırtır.
  • onceleri hicbirsey anlasilmaz, guzel guzel takilmak icin sahane bir firsat gibi algilanir. oglene kadar uyunur, vizyondaki butun filmler izlenir, bu da kesmeyince kendinize guzel bir film arsivi yaparsiniz. siz birkac ay bu durumun keyfini cikartirsiniz: bosluk henuz bir travma olmamıstir, hayat neselidir, umutlar tukenmemistir. ardindan zaman gectikce gecer ve siz hala is bulamamıssinizdir. artik yavas yavas bosluk sizi hapsetmeye baslar, icinize isler, buyudukce buyur. durduk yere aglar, gunlerce ayni kiyafeti giyersiniz. evden cikmazsiniz, yaptiginiz hersey anlamsiz gelir. sonunda oyle bir noktaya gelirsiniz ki amaçsızlıktan etrafa saldirirsiniz. icinizde uyanan siddet sizi korkutur. kendinize yabancilasmaya baslarsiniz. siz ne is olsa yaparim desenizde isverenler bunu asla kabul etmez. sonunda o boslugu doldurmak icin buldugunuz ilk ise atlarsiniz. tebrikler artik gizli issizler kervaninin bir parcasisinizdir. gunler aylar yillar gectikten sonra donup bakarsiniz ve tek bir sey soylersiniz: ee bok vardi di mi? onca sene okuduk, hadi yaptik bir hata peki ne halt etmeye mezun oldum? ben hala bir cevap bulamadim. bulaniniz var mi?
  • hayatınızı sorgulatır. hemen iş bulamadıysanız hayatı fazla ciddiye alıyorsanız, hevesleriniz, hırslarınız varsa ve bunlara rağmen göt gibi kaldıysanız kafayı yedirtir o boşluk.
    ama hapis yatma misali bol bol da düşündürür. neyi eksik yaptığınızı ve zaaflarınızı düşünürsünüz bol bol. yine suçlayacak bir ton faktör de bulursunuz. arta kalan vakitte de motive olursunuz.

    eğitim dönemlerinin hayatınızda bir başlangıç veya bitiş noktası olmasına izin vermeyin. türkiye'de bunu yapmak zor ama vermeyin işte.
  • sinemada tam bilet aldığınız anda daha bir hissedilir hale gelen boşluk.
  • öğrencilik hayatını sonlandırıncaya kadar mezuniyet diye çıldıran bünyenin, mezuniyetten sonra sorulan sorularla artık öğrenci olmadığını, işsiz bir insan olarak görüldüğünü anlaması sonucunda ortaya çıkan ruh hali. mezuniyet yaz aylarına denk gelmişse, artık tatilde olmadığınızı bilmek ve üç ayın sonunda okula dönmeyeceğinizi fark etmek sarsar insanı. 22 yıl boyunca öğrenciyim derken, birden mühendis veya mimar vs. gibi sıfata sahip olursunuz ama kendinizi öğrenci gibi hissetmeye devam etmektesinizdir aslında. aklınızda şimdi ne olacak gibilerinden bir kaygı yoksa bile, öğrencilik yaşantısının bitmesi bile kafaya takılacak bir sorun haline gelir.
    belki kalkıp memleketinize geri dönmüşsünüzdür. geride bıraktığınız şehrin eskiden olduğu gibi olmadığını görürsünüz. üniversteyi okuduğunuz şehire geri dönmek ve oradaki arkadaşlarınızla takılmak isterseniz. istemsiz şekilde tanıdık mekanlar ve insanlar peşinde olduğunuzu görürsünüz. bıraktıklarınız aynı kalmışsa sorun yoktur da genelde aynı kalmaz çoğu şey. işe girmek ise başka bir kaygı olur çıkar. iş bulma derdiniz olmasa da, artık keyfinize göre davranma şansınızın olmadığını bilirsiniz. sadece yatakta biraz daha vakit geçirmek için okulu astığınız günler geride kalmıştır artık. ya da sabah yaptığınız sahil keyifleri de tarih olmaya adaydır uzun bir süre için. yaşamın küçük zevklerinden istediğiniz anda yararlanma ayrıcalığından da mahrum kalacağınız dank eder kafanıza. eskiden günün herhangi bir saatine yaydığınız aktiviteleri, akşamın 6'sından sonraya sıkıştırmaya çalışmakla geçecektir hayatınız. sonuç derseniz; boşluktan çok yaşamı ıskalamak korkusuyla devam edersiniz yolunuza ve çalışan insanların söylediklerinin tersini kanıtlamak için yanıp tutuşursunuz ilk zamanlarda. sonrası biraz şansa kalmıştır herhalde... bekleyip görelim dersiniz.
  • en iyi bildiğiniz rol olan öğrenci rolünün bırakılması, o güne kadar düşünülmeyen gelecek planlarının gereksinimi ve arkadaşların teker teker kendi yollarını bulmaları ile yaşanan ne yapacağım ben duygusu.
  • bana yüksek lisans yaptırmış boşluktur. hani ben bunu öylesine veya askerlkten kaçmak için yapmadım gerçi. çok önceden planlamıştım ama o boşluğu hiç hesaba katmamıştım. bi iş bulur okulla yürütürüm diyordum. kime enrye başvurduysam hatta 'referansım' olmasına rağmen yüksek yaptığımı duyan sen okula falan gideceksin diye istemedi.

    neyse zaman geçti. askerlik işini çözdüm bir şekilde. yüksek bitti şimdi gene o boşlukta hissediyorum. kpss sonuçlarını sonrada atama sonuçlarını bekliyorum. ondan sonra artık başımın çaresine bakmak zorundayım. büyük ihtimal bir starbucks elemanından bile daha az paraya bir işte çalışmamla sonuçlanacak.

    daha önce bir işte çalıştım ama hiç kendi alanımda çalışmadım. hani beni korkutan insan sabah işine gittiğinde akşama kadar napıyor nasıl geçiriyor oluyor. ne bileyim, sana şu yap diyorlar onu mu yapıyorsun ? nabıyorsun ki para kazanmak için? o kadar okudum ettim hani sanki sınava giriyormuşumda hiçbirşey bilmiyorumuşum yapamayacakmışım gibi geliyor. öyle işte sözlük içim sıkkın, ona buna çatıyorum burada bile atarlı, giderli yazmaya başladım.

    edit: lisanstan mezun olduğumda bana faydası olmuştu. belki birine iyi gelir diye bırakıyorum.

    http://38.media.tumblr.com/…bps1qbqv4to1_r1_500.jpg
  • yıllardır eline sadece kitap kalem verilen, ders çalışıp ezber yapmaktan herhangi bir pratik bilgisi edinememiş, önünden de kitapları alınınca artık ne yapacağını şaşıran insanların yaşadığı boşluktur. tüm türkiye'nin yaşadığı boşluk.

    (bkz: işte bunlar hep ezberci eğitim)
  • makine sektöründe olduğumdan okuduğum zamanlarda öğrencileri bırak hocalarla asistanları bile erkek. kızları sadece yemekhanede görebiliyoruz ona da şükretmek lazimmiş. artık okul bitti yemekleri sanayi lokantasında yiyoruz heryer tornaci frezeci. alyanla çay karıştıran mi ararsin elektrotla sushi yiyen mi. hiç parfüm kokusu yok heryer ter, küf, pas kokuyor. en kötüsü millet karı kız kaldırırken biz sabah akşam talaş kaldırıyoruz
  • mezun olduktan kısa bir süre sonra stajımı yaptığım yer tarafından çağrıldım. piyasaya dair en ufak bir bilgim olmadan, emeğimin ederini belirleyemeden, sormak istediklerimi çekinip soramadan balıklama atladım. e buralar kayalıklı sahiller, elbet kafa vurulur. 1 sene idare ettim. gocunmadan her türlü işe koştum, joker eleman oldum. herkesten önce gelip herkesten geç çıktım. eve iş getirdim, sabahladım. yapılması gereken zammı talep edemedim, ettiğim zaman zamansız bir talep olduğu cevabıyla karşılaştım. staj zamanı eğitim hayatı boyunca verilen teorik bilginin piyasaya uyarlanıp uyarlanamadığını fark edemedim. ne zaman ki diploma koltuğun altına sıkıştırılıp yollandık; o zaman idrak edebildik. verilen sorumluluklar mesleğin önüne geçer oldu. bambaşka bir alanda stabil bir iş yaşantısına sahip olduğumu hissettiğim an da ayrılma kararı aldım. çok sorguladım. neyi neden okudum? hayatımın kalan 30-35 senesini hangi sıfatla biçimlendireceğimi çok düşündüm. okurken az da olsa piyasaya göre şekillendirilebilirdik. mesleğim sadece sanat olarak tanımlanamaz bence. zanaat de sayılır aynı zamanda. meslek etiğinden kopmadan ne nasıl yapılır, şartlar nasıl korunur, taleplerin zamanlamaları ne şekilde olmalıdır, az da olsa öğretilebilirdi. şimdi elimde okul zamanlarından kalma dev rulolarda aydıngerler, içeriğini çoktan unuttuğum sunumlar var. bunun yanı sıra hala ''ben neyim? neyi nasıl başaracağım?'' sorusu da işin bonusu.
hesabın var mı? giriş yap