• hlynur pálmason'ın yazıp yönettiği, ingvar sigurdsson, fridrik fridriksson ve isar svan gautason gibi isimlerin yer aldığı, 19 yüzyıl izlandasından geçen, izlanda- danimark ortak yapımı drama filmi. yapım premiereini 75. cannes film festivali'nde yaptı.
  • bugün filmekimi kapsamında kadıköy sineması'nda izledim. filmi iki bölüme ayırmakta fayda olduğunu düşünüyorum. rahibin kilisenin inşa edileceği izlanda'daki lokasyona gidiş süreci ve lokasyona vardıktan sonra gelişen olaylar.

    ilk bölümü sinematografik açıdan muazzam. ikinci bölüm sinematografik açıdan ilk bölümden alta kalır değil tabi ama diyalog ve olayların yoğunlaşması ile daha farklı bir boyuta geçiyoruz.

    --- spoiler ---

    filmin kısaca konusuna gelecek olursak danimarkalı genç ve idealist olduğunu düşünen bir rahibin kilise inşa etmek amacıyla izlanda'ya yolculuğu ve kilisenin inşa edileceği yere varıldıktan sonra yaşananlara ortak oluyoruz. ragnar karakteri bence fazlasıyla ilginç bir karakter, özellikle kendisini son kez gördüğümüz sahnede kendisi için rahipten dua etmesini isterken ilginç bir günah çıkarma monologuna şahit oluyoruz.

    karakterlerin yaşadıkları gitgeller ve ikilemler daha derin verilebilirdi. rahibin kilisenin inşa edileceği konuma ulaşmadan önce çadırda tanrıya ettiği duamsı şey ilginçti özellikle tanrıya karşı suçlayıcı bir tutuma takındığı son kısmı ilginçti. bir ilginç yönü rahibin asli amacının çevreyi ve insanları fotoğraflamak mı yoksa kilise inşa etmek mi olduğunun ortada kalması.

    --- spoiler ---

    filmin bir ilerleyişi var tabi ama olay örgürsünden ziyade ben sinematografiye ve diyaloglara daha fazla odaklandım. eğer izlemeyi düşünüyorsanız bence sinemada izlemek lazım. 7/10
  • izlanda'nin sakin huzurlu ve dingin bir filmi diye düşünüyorum. doğayı diyaloglara yonelecegiz ve bu sade durgunlukta başka diyarlari hayal edeceğiz.
  • hlynur pálmason'un vanskabte land'ı ya da godland'ı. danca ve izlandaca, tadına doyulmaz, tatlı ve tuzlu sular. tanrı'yı ya da tanrı'ya erişim haklarını paylaşamayanların ortak halk destanı. tanrı'ya değil tanrı aracılığıyla istediğimiz şeylere uzanan yolların bir haritası.

    tanrı kavramı, aramızda katmanlar var etme isteğimizin meşru ve dolaylı yolu olur. en başta da bu katmanlılığı kendi içimizde isteriz. bulanık nehirden taze ota, taze ottan kaygan balığa, kaygan balıktan iyi hayvana ve iyi hayvandan mektup yazan, fotoğraf çeken, haç çakan insana geçişlilikler isteriz -evimizdeki odalar arasında gezinir gibi.

    --- spoiler ---

    lucas, ragnar'ı öldürür; çünkü ragnar onun hayvanını, tanrı'sının adamı olmayı ve lensinin tanıklığında ötesini arzulamıştır.

    carl, lucas'ı öldürür; çünkü lucas onun kızları, tebaası ve tanrı'sı ile arasından tüm eğretiliğiyle çıkmak istemiştir.

    lucas'ın ruhundakinden, dilindekinden, sesindekindekinden başkaca bir harekete ihtiyacı ve tahammülü yoktur; tıpkı ragnar'ın başkaca bir hayvana, carl'ın başkaca bir tanrısızlığa ihtiyacı ve tahammülü olmadığı gibi.

    --- spoiler ---
  • tanrının unuttuğu yer
    (bkz: godland)

    --- spoiler ---
    çok bilgili bir adam olmak gibi bir hırsım yok. yaşlandıkça, bildiklerimin ve bildiğimi sandıklarımın çok önemli olmadığını anlıyorum. hepimizin çok küçük ve geçici olduğuna ikna oldum. bunun için üzgünüm, lucas.
    --- spoiler ---

    yönetmen: hlynur palmason
    danimarka, izlanda, 2022
    drama
    143 dakika

    inanç, ölüm, doğa, aile, zaman, ahlâk kavramlarını ele alan film, bir kilise inşa etmek amacıyla 19. yüzyılda izlanda’ya gelen danimarkalı bir rahibin doğayla ve ada halkıyla karşı karşıya geldikçe asıl niyetinden, kendi ahlâki ve insani ideallerinden uzaklaşmasını anlatıyor. https://mubi.com/tr/films/godland-2022

    ödüller https://mubi.com/tr/films/godland-2022/awards

    internetten yorumlar:
    "tanrı adası... tanrı'nın unuttuğu yer. böyle bir adaya bir tanrı adamı niye gider peki? tanrı'nın kendisi bile unutmuşken. film üzerine ilk izlenimim insanın dini bir yaşantı sürmesinin, içinde bulunduğu şartlara bağlı olduğu düşüncesi oldu. konfor ve rahat içinde olmakla insanca yaşayabilmek için devamlı mücadele etmek insanın hayata bakış açısını ve önceliklerini değiştirebiliyor. zaten rahip, adaya ulaşmak için yaptığı yolculukta yaşadığı zorluklar üzerine tanrıya dua ederken 'nefes bile alamıyorum, artık eve dönmek istiyorum. burada sana ihtiyaç yok.' diyerek insanın hayatını sürdürmesinin güçlüğüne işaret ediyor.

    diğer bir husus, izlandalı köylünün 'nasıl tanrı adamı olunur?' sorusuna rahip 'ona teslim olmalı ve onun yolunda kendini unutmalısın.' şeklinde cevap verince köylü 'annem bana, büyüyeceksin ve kendini göstereceksin derdi, ben de danimarka kralının yerine geçeceğimi düşünürdüm.' diye cevap veriyor. insanların hep görünür olma isteğine atıfta bulunuluyor burada. fakat tanrı yolu bunu istemiyor. o zaman insanların söyledikleri ve yaptıklarında bir çelişki mevcut. film sakinliği ve doğa manzaralarıyla iki saatliğine kafanızı dinlemenize fırsat veriyor. ağır ilerleyen dram sevenlerin aradıklarını bulacağını düşünüyorum." - alıntı

    annika pham yazısı: "'for me the process of filmmaking is everything. ı love every part of it. ı love prep and research, directing, editing, the sound.'- hlynur palmason

    the icelandic director’s masterfully crafted feature has been hailed as one of cannes’ most audacious works, which could have screened in competition instead of un certain regard.after his breakthrough movie winter brothers (2017) and a white, white day, selected at cannes’ critics week 2019, pálmason has offered cannes’ audiences a new striking and visceral filmmaking experience with godland.
    set in the late 19th century, the film follows the young danish priest lucas (played by winter brothers’ revelation elliott crosset hove), sent on a mission to build a church in a remote corner of ıceland, and to photograph its rugged landscape and people.
    but the expedition turns into a cruel physical and mental journey for the idealist lucas, confronted with mythical, human and natural obstacles. characters that have an impact on the frail priest include the earthy and rough ıcelandic guide ragnar (a white, white day’s award-winning ıngvar sigur?sson) the danish settler (jacob hauberg lohmann) and his daughters anna (vic carmen sonne) and ıda (ída mekkín hlynsdóttir).
    https://nordiskfilmogtvfond.com/…m-with-temperament

    filmin ingilizce eleştirileri:
    https://www.theguardian.com/…review-hlynur-palmason

    https://www.theguardian.com/…journey-across-iceland

    https://www.hollywoodreporter.com/…2022-1235155336/

    https://www.hollywoodreporter.com/…2022-1235155336/

    https://www.indiewire.com/…dland-review-1234806310/

    bi de yüzler neden beyaz, o talk pudra mı ne neden var fotoğraf çekimi öncesi?
  • vanskabte land (godland) (tanrının unuttuğu yer), bir rahibin 19. yüzyılda kilise inşa etmek amacıyla geldiği izlanda'da yaşadığı iç çatışmayı konu ediniyor.

    vizyon tarihi: 14 temmuz 2023
    ithalatçı: birfilm
    sinema dağıtım: başka sinema
    tür: dram
    yapım yılı: 2022
    süre: 142 dakika
    ülke: danimarka, fransa, isveç, izlanda

    filmin konusu:

    “inanç, ölüm, doğa, aile, zaman, ahlâk kavramlarını ele alan film, bir kilise inşa etmek amacıyla 19. yüzyılda izlanda'ya gelen danimarkalı bir rahibin doğayla ve ada halkıyla karşı karşıya geldikçe asıl niyetinden, kendi ahlaki ve insani ideallerinden uzaklaşmasını anlatıyor.”

    yönetmen: hlynur pálmason
    oyuncular: elliott crosset hove, ingvar sigurdsson, vic carmen sonne, jacob lohmann, hilmar gudjónsson, waage sandø, ída mekkin hlynsdóttir, snaebjörg gudmundsdóttir, fridrik hrafn reynisson, fridrik fridriksson, gunnar bragi porsteinsson, ingvar pórdarson, ingimundur gretarsson, birta gunnarsdóttir, ísar svan gautason, kristinn gudmundsson, svanavatns jökull darri, gudmundur samúelsson
    senaryo: hlynur pálmason
    görüntü yönetmeni: maria von hausswolff
    kurgu: julius krebs damsbo
    müzik: alex zhang hungtai

    vizyon tarihi: 14 temmuz 2023

    filmin fragmanını buradan izlemek mümkün.

    filmin altyazılı fragmanını buradan izlemek mümkün.
  • “it’s terribly beautiful,”

    “yes, it’s terrible,” “… and beautiful"
  • dün gece izlediğim etkileyici film.
    daha önce de söylendiği gibi izlanda /izlanda coğrafyası filmde başrolde.

    onun dışında yoğun tarkovski etkisini fark etmemek olanaksız.
  • fotoğrafçı olması gerekirken nasıl olduysa fetöcülüğünden şüphelendiğim bir rahibin garip işlerini konu alan sanat soslu doğa belgeselimsi bir yapım.

    --- spoiler ---

    ilk yarının sonlarına kadar sanat soslu doğa belgeseli şeklinde ilerlerken (asla film değil) ilk yarının sonlarında varış yerine ulaşınca bir şekilde, işte o zaman film başladı ve kilisenin yapımı, son bir pıçaklanma ile de son buldu (adamı dış doğa değil iç doğa-şehvet- indirdi).

    filmin sözü:
    "tanrıdan korkuyorum. benim için dua et."
    (bunu alfa ragnar, çakma rahibe söyledi ve 1dk sonra rahip bunu öldürdü evet)

    not: bir sahnede haç görünürse illa ki patlar.

    --- spoiler ---
  • sanırım biraz arada kaynayıp giden hlynur palmason'un son uzun metrajı. halbuki bilhassa sinematografisi olmak üzere dikkat çekici yanları var.

    19. yüzyılda geçen filmde, bir rahip, kilise inşa etmek üzere danimarka'dan izlanda'ya doğru sonu bilinmez, zorlukları öngörülemez bir yolculuğa çıkıyor. yanında bir takım eşyaları ve sırtında da fotoğraf makinası var, ki daha sonra fotoğraf makinası filmin ana izleğinin önemli bir parçası hâline geliyor. seyirci de bu yolculuk boyunca yalnızlığın karanlığına, sarsıntılı inanç sorgulamalarına, ölümün ve yaşamın koyu ve parlak kıyılarına davet ediliyor. tüm bunlar bazen görkemli, bazen ürkütücü, kimi zaman da hayranlık uyandırıcı ıssız sahipsiz manzaralarla destekleniyor.

    ***

    zaten filmin henüz başında ''izlanda'da bir tahta kutu ve danimarkalı bir rahip tarafından çekilmiş 7 fotoğraf bulundu. bunlar güneydoğu sahilinin ilk fotoğraflarıdır, film de bu fotoğraflardan esinlenmiştir'' uyarısı ile karşılaşıyoruz. ancak yönetmen palmason'un belirttiğine göre bu aslında kurmaca bir uyarı. yine de başlangıçta böyle bir uyarı ile filmi izlemek ister istemez farklı tahayyül noktalarını çalıştırıyor, empati kurmaya dair arzuyu tembelliğin esaretinden kurtarıyor. ayrıca rahibin kullandığı makinanın çerçeve oranı 4:3 olduğu için filmin de aynı çerçeve oranı ile seyirciye sunulmuş olması, belirli bir düşünce ve amaçla yapılmış olmasından dolayı fena fikir olmamış.

    rahibin rehberle kurduğu bağ ile yerel halk ile kurduğu iletişim filmin ilk kısmını oluşturuyor. iletişime hevesli ve amacından emin görünen rahip, rehberin kaybıyla birlikte ikisini birden kaybediyor. iletişimi derhal, amacını ise yalnızlıktan doğan hevessizliği sayesinde ağır ağır, yavaş yavaş, her anını hissederek ve seyirciye de hissettirerek kaybediyor.

    girdiği derin yalnızlıkta sığındığı iki şey var: biri elbette doğal olarak inancı, ikincisi ise fotoğrafları. ancak yaşadığı her yeni zorlukta gücü ve inancı biraz daha tükeniyor; yalnız başına kaldığı anlarda sürekli olarak bir işaret, bir kolaylık, yeni bir yol açılması için dua ediyor ama bunlar cevapsız kalıyor. bir başınalık hâli sürekli ve artan biçimde devam ediyor.

    bu noktada makina, rahibin elindeki tek somut varlık, iletişim kurabildiği tek dil, yalnızlığını gideren tek arkadaş hâline geliyor. bir kadınla yakınlaşabilmesi bile bu makina sayesinde gerçekleşiyor. ve yerel halkın geri kalanıyla da. bir noktadan sonra sanki bir rahip değil de bir fotoğrafçıymış gibi davranmaya başlıyor. kilisenin tamamlanmaya yaklaşması veya tamamlanması kendisinde en ufak bir heyecan, herhangi bir duygu uyandırmazken, fotoğraf çekmek sevinç, öfke gibi keskin duygularını harekete geçirebiliyor. artık sevdiği ve belki de inandığı şey fotoğraflar ve makina olmaya başlıyor.

    ancak finalde ''artık bunu taşıyamam, bu ekipmandan bıktım'' diyerek onu da yere atıyor. rahip böylece onu tüketen, değiştiren, sorgulatan ve yalnızlaştıran yolculuğundaki tüm her şeyden kurtulmuş oluyor. yolculuğun en başında sahip olduğu her şey (inancı, rehber, makina, heves, tutku, amaç) tam anlamıyla bitmiş, rahip de tükenmiş oluyor ve yolcuğu artık orada son buluyor. zaten sonunda da yabancısı olduğu, ilk önce gelmek, sonra kaçmak istediği onu tüketen topraklarda doğaya karışıp gidiyor. yani ölümünde bile değişim son bulmuyor.

    ***

    senaryo pek orijinal sayılmaz, işlediği konuyu ilk kez işlemiyor, sinemayı da yeniden keşfetmiyor. ama yine de her şeyin çılgın gibi hızlandığı, hızlı kurguların birbirleriyle yarıştığı, seyircinin dikkatini dağıtmamak için sürekli olarak bir aksiyon-hareket çizgisinde filmlerin yapıldığı günümüzde kendinden emin şekilde dakikalarca uzun çekimler yapan, seyirciye tefekkür aralığı bırakan, görkemli manzaraları da uzun uzun sunmaktan çekinmeyen, yavaş temposuyla bir yandan masalsı bir his veren bir film.
hesabın var mı? giriş yap