• "bakış açısı" değil "görüş açısı" üzerine yapılmış olan film.
    ben yandan gördüm, sen arkadan gördün, öteki önden gördü, beriki çaprazdan gördü...
    aynı sahneleri sekiz defa izledik, sekizinde de bir fark yoktu.
    neden? çünkü biz olayı görüş açılarına göre gördük, kişilerin bakış açılarına göre değil.
    sadece teröristin gözünden görünen farklı bir bakış açısıydı, yani ben 2 farklı bakış açısı gördüm filmde. diğer altısı aynıydı.
    fikrin orjinalliğine güvenmişler ama fikrin orjinalliğini kullanmamışlar bile. yazık etmişler fikre.
  • ismine konusuna kanıp izlediğim ve hangi açıyla bakarsam bakayım kötü bir film.

    şimdi bu tip filmlerin çeşitlerini yıllarca izledik. en basitinden jackie brown'da tarantino abimiz the killing'de kubrick usta bize buna benzer yapılar sunmuşturlar. amores perrosda kaza anını bir çoklarının gözünden gördük ve her görüşümüz de bir garip olduk.

    şimdi bu filmde öyle iddialı bir konu var ki. başkana suikast. eh olay bu olunca insan gerçekten de bakış açısı arıyor. her bakışta olayın belki daa başka bir ayrıntısını görmek istiyor. ve bunun yanında olayı sade bir olaymıştan çok karakterlerin yapısına duygusuna uygun sahnelerle görmek istiyor. ama ne görüyor. saat 11.58 derken 11.59 derken 12.00 kamera açılıyor sürekli birileri aynı sahnedeler ve bi olay olduğu da yok bi bakıyoruz patladı bomba biri kaçıyor biri kovalıyor aman başkan dublörmüş aman yıllardır bildiğimiz başkanın adamı adam değilmiş o çocuğuymuş falan filan. eylemi yapanların ırkını zaten anlamadım ama bir de aşk hikayesi sokuşturulmuş ama öyle bir sokuşturulmuş ki araya kaçmış ortaya sulu zırtlak bir şeyler çıkmış ya da çıkamamış.

    şimdi amerikan sinemasına karşı ciddi ciddi önyargılarım artar oldu, eskiden eğlenmek için tercih ettiğim vakitler olurdu boş vakitlerimi böyle popüler şeyleri izleyerek harcardım ama son bir kaç günde izlediğim iki yapımları street kings ve bu film önyargılarla dolup taşmamı sağladı. bu ne ya filmin ismine baksan her şeyi anlıyorsun filmi izleyip bir şey anlamıyorsun.

    üstüne üstlük olaya yabancı bir göz olan tv den giriş oldukça da iyi bir fikirken böyle kötü bir film çekmek her babayiğidin harcı değildir. koskoca filmden aklımda kalan bir karakter bir hikaye yok orası da ayrı.
  • son 20 dakikaya kadar dennis quaid, forest whitaker ve william hurt'un performansları ile filmi soluksuz izliyorsunuz. ama hollywood yapımcıları yine yapmış yapacaklarını ve film bittikten sonra o kadar paraya, emeğe, oyunculuğa ve filmin ilk 70 dakikasına ah çekmenize sebebiyet veriyor. filmin finali sanki biryere bağlanamamışta öylece bırakılmış hissi veriyor ve böylece zamanınız heba oldu diye düşünebilirsiniz. ama bir haftasonu sırf dennis quaid muhteşem performansı için izlenir. gerisi hollywood'daki amcaların nasıl büyük paralarla, prodüksiyonlarla eğlenilir ve oyuncular eğlence adına heba edilir konseptli bir belgesel niteliğinde.
  • sonu başından belli olan filmdir.

    --- spoiler ---

    barnes'ın daha önce kurşun yiyip psikopata bağlaması sonra ajan taylor'ın sayesinde bu olayda koruma olarak görev yapması, zaten lost taki karakterlere olan önyargımızdan taylor'ın hain olduğu ilk 2 flashbackte anlaşılmıştır,ki filme gişe unsuru olarak konulmuş matthew fox'un flashbackinin ön sıralarda yer alması gerekirken almayınca zaten direk anlıyoruz yine bir bit yeniği olduğunu. ayrıca filmin sonundan da hiç bir şey anlaşılamıyor, o zenci adamı karısı arıyor ama endişelendiğinden hemen affedip barışıyorlar mı ne oluyor veya teröristler nasıl sızmış başkanın dibine kadar, nerden bulmuştur özel tim elemanını da bir de kardeşini rehin almışlar bunlar hep havada kalıyor. özet olarak zayıf senaryo, güzel kurgu, vasat oyunculuklarıyla boş bir vaktinizde aksiyon filmi izlemek için ideal bir film.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    ozellikle kurgusuyla ilgi cekmeyi basaran, yine de seyirciye "yahu filmin orasina burasina amerika sevdasi, aski bulastirmamis olmasaniz belki iyi ederdiniz bea!" dedirten "abd baskanina suikast girisimi!!!" filmi. film bitmeden hemen once baskanin korumasina hayran hayran bakarak "thank you, thomas!" deyisi ve korumanin gozlerini 'ufuk'tan ayirmadan "you're welcome, sir!" seklindeki cevap verisinin ardindan havalanan harika helikopterin uzerindeki devasa "the united states of america" yazisiyla da seyirciyi koparmistir film.

    araba-kovalamaca sahnelerinden bahsetmek istemiyorum bile! james bond'u gectim, robocop'un bile ogrenecegi cok sey var dennis quaid'den!

    --- spoiler ---
  • kurgusu çok güzel ve ilgi çekici bir film. fakat film bayat bir konu üzerine inşa edilmiş ve bu bayat konu çerçevesinde insanların bakış açılarına göre yaşanan bir olayı anlatmaya çalışıyor.
    --- spoiler ---
    keşke amerikan başkanına suikast gibi bayat ve (neydi o gıcık kelime, hah) irite edici bir konu seçmeseydi. bunun yanında büyük, süper, muhteşem amerikan başkanlarının da ne kadar insani olduklarını görüyoruz. adam-cağız bir ülkeyi bombalamamak için nasıl da direndi. helal (!) olsun.
    --- spoiler ---
    son olarak ispanya'yı bir görmek lazım.
  • kesinlikle "amerika iyidir - zencisi bile - iyidir, dünya kötüdür, bakın başkana suikast yapılıyor ama biz misilleme yapmıyoruz" mesajları içermeyen eğlenceli bir filmdir. yok mr. presidentlar, yok air force onelar, yok amerikan başkanının hiçbir koşul altında öldürülemeyeceği gibi bilindik geyikleri de bir yana bırakırsak bu filmin anlatmak istediği şeyin teknolojinin bu kadar yaygınlaştırılmaması, sadece belli zümrelerin faydalanmasına izin verilmesi gerektiği gerçeği olduğunu anlarız. adam* eline almış tek bir tane palmı, ordan harita kroki ayarlıyo, kaç mt. ötedeki silahla touchscreenden nişan alıyo, vantilatör bile çalıştırıyo lan!? ufacık aletle sahte başkanı öldür, aslını rehin al! olacak iş değil.

    editto: karar verdim ben de alıcam bunlardan, mp3 falan dinlerim!
  • yüzeyselliği,kısır senaryosu ve bilindik sonuna rağmen ;başarılı kurgusu,aksiyon sahnleriyle ve rashomon kokan anlatımı nedeniyle kesinlikle izlenilesi film özellikle sürenin kısa olması izlemek için bir artı bence ...
  • teknik olarak örneğine çok rastlanmayan türde bir kurguya sahip film.öncelikle söyleyeyim ne fragmanını izledim ne bir eleştirisini okudum hatta filmden haberim bile yoktu izlemeden önce.tamamen önyargısız izledim yani.belki bu nedenle teknik olarak beklentimin üzerine çıkmış bir filmdir.teknik olarak diyorum bak.konuydu senaryoydu mesajdı falan oralara sonra geleceğiz.
    pete travis in ilk sinema filmi.bir çok iyi ve ünlü ismi bir araya toplamış ve oyunculuklarını yeterince iyi kullanmış.aynı konunun bir çok kişinin gözünden anlatılması daha önce rashomon pulp fiction amores perros gibi klasikleşmiş filmlerde görmüştük.ancak bu filmde göze çarpan başka birşey var. film her farklı göz için aynı sahnede açılıyor dikkat ederseniz.aynı gün aynı saatte.olay ise bir tek yerde ve filmin merkezinde oluyor.genellikle bu tür kurgulu filmler hikayeyi baştan alır evet ama tüm hikayenin toplanma noktasını filmin sonunda görürüz.bu filmde ise bir merkezin etrafında dönen farklı yörüngelerden filmi izliyoruz.yönetmen filmin yörüngesini giderek genişleterek bize hikayeyi baştan anlatıyor.örneğin ilk yörünge canlı yayın ekibinin çalışma odasından canlı yayın.sonra daha geniş sonra daha geniş ve en son artık film yörüngeden çıkıp fezaya dağılıyor.her bir yörüngede farklı bir kişinin olaydan yarım saat öncesinden başlayıp yarım saat sonrasına kadar ki gözünden izliyoruz.muhtemelen olay anı tek planda çekilmiş.dolayısıyla her yörüngede olay aynı olduğu için her seferinde merkeze odaklanmak yerine farklı ayrıntılara dikkatimizi verebiliyoruz.(en azından ben öyle yapmıştım.) böylece olay örgüsünü yavaş yavaş oturtabiliyoruz.öyle birden kapıp götürmüyor bu yüzden.evet ilk yörünge çok dar biz de aynı canlı yayın ekibi gibi hiç bir şey anlamadan bakıyoruz.ancak bununda bir amacı var.bu tür sahneler aslında bir kurgu hilesidir.buna kanca (hook) denir.filmin başında filmin tamamını merak etmenizi sağlayacak bir sahne görürsünüz.işte bu sahne de aynı canlı yayın ekibi gibi "heey dostum neler oluyor ha" şeklinde ööle bakınıyorsunuz.yani kancayı ilk sahnede takıyor.görüntü olarak her yörünge gereksiz ayrıntılara kurban gitmiş maalesef.zaten gördüğümüz planları tekrar gözümüze sokmanın bir anlamı yoktu.küçük ayrıntıları vermek adına aynı planlar tekrar verilmiş ama ayrıntıları da farketmek biraz iyi bir izleyici olmayı gerektiriyor.bu açıdan pek tutmadım yani.oyunculuklara gelirsek bence tüm youncular rollerinin hakkını vermişler ve hatta kalıplarına uygun oyunculuklar sergilemişler.forest whitheker da az biraz gereksiz overacting gördüm ama bunu da yönetmenin tecrübesizliğine bağlamak istiyorum.aksiyon derseniz evet biraz klişe ama oldukça iyi.her yörüngenin sonunda ufak bir kanca atma var dolayısıyla bir sonraki yörüngeyi merak ediyorsunuz ister istemez.eğer bu ufak kancalar olmasa zaten iyi bir izleyici filmin ilk yarısında olayı çözüp filmi yarısında terkederdi.araç takip sahnelerinde kullanılan hızlı kamera hareketleri artık günümüz aksiyon izleyicisine gayet klişe geliyor ama kameranın ustalığını göz ardı etmemizi gerektirmez.kamera oldukça ustaca kullanılmış her sahnede.filmin usta oyuncuları artık oldukça yaşlanmış olduklarından herhalde artık iyi görüntü veremiyorlar.sanırım çok da çaba sarfetmiyorlar bu konuda.ustalıklarını konuşturuyorlar ama.
    diğer yazarlar zaten filmin alt üst metinlerini mesajlarını falanını filanını gözden kaçırmamışlar dolayısıyla daha önce yazılmış lan bu demeyin diye spoiler vermeden yazımı bitiriyorum.hadi hayırlısı.evet.daalın şimdi.
  • o kadar vasat bir film ki geri kalanını boş verip sadece forest whitaker' ın çektiklerini izleseydik daha iyi olacakmış zira kendisi ağzı açık bir şekilde her gördüğünü çeken, patlamanın ortasında çekime devam eden savaş muhabiri gibi.

    kurguyu beğenenlere ise nacizane bir tavsiye;

    (bkz: before the devil knows you are dead)
hesabın var mı? giriş yap