• söyleyemediğiniz yetmez gibi bir de söylemek zorunda kaldıgınız zamanlarda beceriksizliğinizle sıçıp sıvamak nasıl olur çok iyi ögrenebileceğiniz özelliktir.

    kuzen bir arkadaşıyla buluşacaktır ve çoktan evden cıkmış olması gerekmektedir. o sırada ev telefonu çalar, arayan buluşulacak kişidir.

    kuzen: sen açsana
    marianne: (panikle) ya ne diyeceğim? sen aç!
    kuzen: ya çıktı de işte
    marianne: ya ben beceremiyorum böyle yalan söylemeyi.. öffff.. hayır..(diyerek telefon elde dolaşmaya başlar ve telefonu açarım)
    arkadaş: nerdesin yaa?
    marianne: aaa x sen misin? ben marianne faithfull.. (bu kısma dikkat!) kuzen birazdan çıktı eee evet birazdan çıktı.. çıktı oldu biraz..2-3 dk..gelir ya...
    arkadaş: ha iyi..vıdı vıdı görüşürüz..

    kuzen: gerizekalı!

    (bkz: yalan söylerken yaşanan tutulma anı)
  • üşenmek, yalan söylemeye üşenmektir bazen, çünkü peşine bir dizi daha yalan söylemek gerekecektir, onları düşünmeye hem de ortaya çıkma ihtimalinde açıklama yapmaya üşenmek. tabi sonra bir sürü şeyi kaybetmek.
  • düşünülenin tersine bu tip insanlara yalan söyleyebilen insanlardan daha tehlikelidirler... şöyle ki yalan söyleyemeyen insanlar çoğu zaman gerçekleri de olduğu gibi söylemezler... bu sayede anlam karmaşası yaratıp kendilerini kurtarırlar... yalan söyleyemeyen insanlara her zaman "doğru" soruları sormak gerekir... sorunun "doğru"luğu, kişinin yaratıcılığıyla ters orantılıdır... yalan söyleyemeyen kişi ne kadar yaratıcıysa, doğru soruyu bulmak da o kadar zor olacaktır...
  • söz konusu durum içinde olan bünyenin farkinda olmadigi; aslinda bunu ifade ederken de yalan söylemis oldugudur.
    "ben yalan söyleyemem!"
    "ah evet. öyledir!"
    "gerçekteen!"
    "..."
  • dürüstlüğünden ödün vermeyen kişilerin yaptığı, ancak yalan söylemekten daha çok insanı zor durumda bırakan, salak görünmesine neden olan olay.
  • kucukten gelen bir aliskanliktir. kotu bi durumdur. kisi kendini yalan soylemesi gereken bi durumda bulur, yalani soylemeye kendini endeksler fakat tam "o an" geldiginde agizdan cikanlar yamulur, duzgun konusulamaz, liar liardaki mavi/kirmizi kalem olayi gibi yalan soylenemez. karsi taraftaki kesin bir pislik var demeye baslar, siz daha da sicarsiniz. sonuc olarak yalan soyleyememek insani zor durumda birakir.
  • bazı insanlara çok yakışan, çekici kılan özellik.
  • beni çok iyi tanıyan ve çok sevdiğim kişilere karşı başıma gelen olay. elbette herkesin mecburen yalan söylemek zorunda kaldığı zamanlar vardır. konuyu uzatmamak için, bir gerçeği saklama adına, kötü bi amaç olmaksızın, vs.. ama bir düşünün, her bakışınızın her mimiğinizin anlamını bilen ve bakışınızı kaçırdığınız, tipinizin değiştiği salisede yalan söylediğinizi anlayacak insanlara, önemsiz konularla ilgili de olsa nasıl yalan söylenebilir? bir de işin vicdan boyutu var tabii. olmaz, söyleyemem söylesem de anında yakalanırım o yüzden çok zor durumda kalmadıkça teşebbüs bile etmiyorum.
  • yanlis hatirlamiyor isem, zemzem suyu icmis kisinin edindigi ozelliktir.

    ayrica (bkz: yalanin yuzden okunmasi)
  • dünyanın en büyük yalanı gibi dursa da bazı insanlarda* hasıl olabilen bir sorundur. hani (bkz: the invention of lying)'de betimlendiği gibi çalışıyor beynim. olmayan bir şeyi söyleyemiyorum. hayat çok zor oluyor böyle, pek iyi bir şey olduğu söylenemez. o yüzden yenmek için çok çalıştım. hele ki iş hayatında kabusum olmuştu bu konu. ben söylenecek yalanı iş arkadaşıma söylüyordum o da söylenmesi gereken kişiye. neyse aştık şükür.
    ama hala çok ciddi olarak gerekli değilse yalan çıkmıyor ağzımdan. "sence bana bu yakıştı mı?" diye soran arkadaşa "a evt cnm ya, açtı seni, çok gzl oldu, yıkılıyorsun" diyemiyorum. sevilmiyorum bu yüzden*.

    sonuç: yalan kötüdür, ama gereklidir.
hesabın var mı? giriş yap