yaman dede
-
(bkz: affan dede)
-
peygamber aşkıyla yanıp tutuşan, aklına o aşk geldiğinde duvar diplerinde * o aşkın narıyla gözlerinden alevden damlalar akıtan bir zahid.
mevlananın " dinle çün neyin nasıl şikayet ettiğini, ayrılıkları nasıl dile getirdiğini" beyitinin ateşiyle henüz 13 yaşındayken tutuşmaya başladı. hıristiyan bir rum genciydi ve osmanlının tüm kurumlarıyla birlikte hasta yatağına mahkum edilmeye çalışıldığı, dinin hayattan koparıldığı bir dönemde, gönlünü islama, hz. peygambere, pîr'e kaptırmıştı. yıllar yılı gizli bir mümin olarak yaşadı. 1942 yılında ismini mehmet abdülkadir keçeoğlu olarak değiştirdiğinde hem hanesinde, hem patrikhanede kıyametler koptu. evini terk eder ve zevcesinden ayrılırken “aşkımın bedeli bu yaşananlar. sizler sakın üzülmeyiniz. aşk, ızdırapsız olmaz. size acı vermeye hakkım yok. bu ev ve içindekiler size kalsın. elveda!” dediğinde sırtında yalnızca ceketi vardı.
şiirler yazdı, yazdığı şiirler bestelendi. 1962 yılında vefaat edene kadar neredeyse her an cezbe halinde yaşadı ve asude baharına öylece ulaştı.
naatı şerifinden;
gönül hûn oldu şevkınden boyandım yâ resûlallâh
nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ resûlallâh
ezel bezminde bir dinmez figândım yâ resûlallâh
cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım yâ resûlallâh
yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
muazzam bir sehâsın sen, dilersen reh-nümâsın sen
habîb-i kibriyâsın sen, muhammed mustafâ’sın sen
cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım yâ resûlallâh
gül açmaz, çağlayan akmaz, ilâhî nûrun olmazsa
söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mestûrun olmazsa
cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım yâ resûlallâh
erir cânlar o gül-bûy-ı revân-bahşın hevâsından
güneş titrer, yanar dîdârının, bak, ihtirâsından
perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım yâ resûlallâh
susuz kalsam, yanan çöllerde cân versem elem duymam
yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım yâ resûlallâh
ne devletdir yumup aşkınla göz, râhında cân vermek
nasîb olmaz mı sultânım haremgâhında cân vermek
sönerken gözlerim âsân olur âhında cân vermek
cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım yâ resûlallâh
boynu büktüm, perîşânım, bu derdin sende tedbîri
lebim kavruldu âteşden döner pâyinde tezkîri
ne dem gönlüm murâd eylerse taltîf eyle kıtmîr’i
cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım yâ resûlallâh
ayrıntılı bilgi almak isteyenler için adres
http://www.semazen.net/yazar_yazi.php?id=59 -
"diyamandi’den kaynaklanan bir ad verilmiştir ona: öğrencilik döneminde öğretmenleri ona “yamandi molla” demektedirler. hayata atılır, “yamandi efendi” olur. yaşı ilerler “yamandi’nin ‘di’sini atarlar. geride “yaman” kalır. mevlevi olduğu için de “dede’yi eklerler böylece “yaman dede” çıkar ortaya. ama o bunu bir türlü kabullenemez: “bana, ‘yanan dede’ veya ‘yanar dede’ deyiniz lütfen. ben yaman adam değilim. yanan adamım ben…” oturur yanmayı istediği münacaatı’nı yazar:"
yak sinemi ateşlere, efgânıma bakma;
ruhumda yanan âteşe, nîrânıma bakma;
hiç sönmeyecek aşkıma, îmânıma bakma;
ağlatma da yak, hâl-i perişânıma bakma.
ağlatma ki âlâmımı tahfîfe de başlar;
ağlatma, serinletmededir bağrımı yaşlar;
rahmetme sakın, gerçi dayanmaz buna yaşlar;
ağlatma da yak, hâl-ı perişanıma bakma.
yaşlar akarak belki uçar zerresi aşkın;
âteşle yaşar, yaşla değil, yâresi aşkın;
yanmaktır, efendim, biricik çâresi aşkın;
ağlatma da yak, hâl-i perişanıma bakma
ayrıntılı bilgi almak isteyenler için adres
http://www.semazen.net/yazar_yazi.php?id=619 -
nasil yanip da kebaba donmusse cigercagizi askinin atesinden, haala kokusu buram buram. (bkz: #9243935)
-
karacaahmet mezarlığına, çiçekçi otobüs durağının hemen dibinden girince; oracıkta yatmaktadır.
-
1887 yılında talas'ta doğmuştur. rum'dur.
-
yıllardır arar dîdelerim gelmez o cânân
yıllarca uzaklarda yanan dîde-i giryân
bir dem görün allah için üftâdene bir an
göster bana dîdârını gel ey ulu sultan
*
senden gelen âvâze-i kudsîye vuruldum
bir lâhzada yüz bin kere coştum da duruldum
hasretle döndüm, ne yazık, işte yoruldum
göster bana dîdârını gel ey ulu sultan
*
sordum seni kartallara kıskandılar onlar,
sordum seni şimşeklere hep yandılar onlar,
sordum seni ummanlara nâlândılar onlar,
göster bana dîdârını gel ey ulu sultan
*
sultan veled’in pâyine düştüm de geçende
sordum seni âhım yanarak kalb-i dehende,
bir kerrecik olsun gelerek hâbıma sen de
göster bana dîdârını gel ey ulu sultan
günümüz türkçesiyle
gözlerim yıllardır arar, gelmez o cânân.
ağlayan göz yıllardır uzaklarda yanar.
allah için düşkününe bir an görün.
güzel yüzünü göster bana ey ulu sultan!
*
senden gelen kudsî sese vuruldum.
bir anda yüz bin kez coştum da duruldum.
hasretle döndüm, ne yazık, işte yoruldum.
güzel yüzünü göster bana ey ulu sultan!
*
seni kartallara sordum, onlar kıskandılar;
şimşeklere sordum seni hep yandılar onlar.
ummanlara sordum seni, inlemekteydiler,
güzel yüzünü göster bana ey ulu sultan!
*
sultan veled’in ayağına düştüm de geçende,
ağzımın kalbinde âhım yanarak seni sordum.
bir kerecik olsun uykuma gelerek sende,
güzel yüzünü göster bana ey ulu sultan. -
asıl adı diyamandi olan, kayseri rumlarından iplik tüccarı yuvan oğlu “afurani’den doğma” bir tasavvuf ehli. böylesine bir aşk duymuş olmasını, kendisini maddeden bu denli soyutlamış olmasını, bizzat maddeyle çepeçevre sarılmış olmamdan sebep, hafzalam almıyor. bu nasıl bir aşk, nasıl bir teslimiyettir?
hikayesi mutlaka okunmalı...
ha bir de şu var, kendisiyle tanışmama vesile oldu, söyleyenlerin* hakkını da verelim, bir içim su:
https://www.youtube.com/…dxjpvmys2mqu8zz86nanqu5lfj -
"aman lâfzı senin ism-i şerîfinle müsâvîdir
anınçün âşıkın zikri 'aman'dır yâ resûlûllah"
bestelemişler, kim bilir kaçıncı kez...
https://youtu.be/7audkajescw -
aşağıdaki naat kendisine aittir*;
gönül hun oldu şevkinden boyandım ya rasûlallah
nasıl bilmem bu nîrana dayandım ya rasûlallah
ezel bezminde bir dinmez figandım ya rasûlallah
cemalinle ferahnak et ki yandım ya rasûlallah
yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen
muazzam bir sehasın sen, dilersen rehnümasın sen
habîb-i kibriyasın sen, muhammed mustafa’sın sen
cemalinle ferahnak et ki yandım ya rasûlallah
gül açmaz çağlayan akmaz, ilâhi nurun olmazsa
söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
firak ağlar,visal ağlar, ezel mestûrun olmazsa
cemalinle ferahnak et ki yandım ya rasûlallah
erir canlar o gül bûy’i revan bahşın hevasından
güneş titrer, yanar didarının bak ihtirasından
perişan bir niyaz inler hayatın müntehasından
cemalinle ferahnak et ki yandım ya rasûlallah
susuz kalsam, yanan çöllerde can versem elem duymam
yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
cemalinle ferahnak et ki yandım ya rasûlallah
ne devlettir yumup aşkınla göz, rahında can vermek
nasip olmaz mı sultanım haremgahında can vermek
sönerken gözlerim asan olur âhında can vermek
cemalinle ferahnak et ki yandım ya rasûlallah
boyun büktüm, perişanım, bu derdin sende tedbîri
lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkîri
ne dem gönlün murad eylerse taltif eyle kıtmîri
cemalinle ferahnak et ki yandım ya rasûlallah
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap