*

  • makam : hicaz
    beste : alaaddin yavaşça
    güfte : faruk nafiz çamlıbel

    artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
    bir yer ki, sevenler, sevilenlerden haber yok
    bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok
    bir yer ki, sevenler, sevilenlerden haber yok
  • (bkz: ahmet özhan)
  • alaattin yavaşça'nın hicaz makamında bestelediği şarkılardan biri..

    artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
    bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok
    bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok
    bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok
  • "faruk nafiz çamlıbel'i bilirsiniz. gelmiş geçmiş şairlerin en büyüklerinden biridir çamlıbel. çok iyi, sevdiğim bir dostumdu o benim. yaşı elbette benden ileriydi ama saygı dolu bir ahbaplık vardı aramızda. bir gün muayenehaneme geldi. o zamanların çok meşhur ve yanına varmayı bırakın, randevu almak için bile ter dökülen bir genel cerrah hocamız vardı. eşinin rahatsız olduğunu söyledi. o cerrah hocamıza göstermemiz için yardım talep etti.

    hocayı iyi tanıyordum. aradım, söyledim yanına çağırdı bizi. hanımefendiyi muayene etti. sonra beni yanına çağırdı ve teşhisini söyledi: "alaeddin kardeşim, durum fena. göğüsten başlamış tüm koltuk altını sarmış kanser. mutlaka vücudun başka yerlerinde de metastaz yapmıştır. bu hastayı hiçbir şekilde ameliyat etmek istemem. hekim olarak yapacağımız, ilaçlar verip ömrünün son demlerini mümkün olduğunca ağrısız geçirmesini sağlamaktan ibarettir." ben yıkıldım duyunca. nasıl söyleyeceğim ki bunu faruk nafiz bey'e. eşinin üzerine titreyen, ona delice sevdalı bir adam. kırılgan, duygulu, şair bir adam. nasıl derim, nasıl söylerim?

    hikayenin tam burasında gözlerine yaşlar doluveriyor alaeddin yavaşça'nın. koca bir çınar yapraklarını döküyormuş gibi, gözünden yaşlarını döküyor hocamız da. titreyen bir sesle devam ediyor anlatmasına: ben o dev şairin koluna girip; "gel biraz yürüyelim üstat' dedim. bin dereden bin su getirir gibi anlatabildim acı tabloyu ona.
    - ne dedi peki?
    - hiçbir şey söylemedi. çıt bile çıkarmadı gitti.
    - yıkıldı demek?
    - yıkıldı ama bir süre sonra hanımefendi vefat edince geldi esas yıkımı. haftalar sonra yine geldi bana. omuzları, avurtları çökmüş, gözleri kan çanağı bir halde geldi.
    - unutamıyor bir türlü?
    - mümkün mü? cebinden katlanmış bir kâğıt çıkartıp açtı, uzattı. "bunu yazdım. bestelersen sevinirim" dedi ve yine çıktı gitti.
    - çok merak ettim hangi şarkınız hocam?
    hoca yine duruyor. dalıyor ve neden sonra mırıldanıyor o meşhur şarkının muhteşem sözlerini: "artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok. bir yer ki sevenler, sevilenlerden eser yok. bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok. bir yer ki sevenler ve sevilenlerden eser yok."

    19 nisan 2008
    savaş ay- alaeddin yavaşca söyleşisi: "bestelerin beyefendisi"
    takvim gazetesi
  • sevenlere, sevilenlere, bülbüllere ve şaraba defolup gitme emridir. bahçe solmuştur.
  • alaeddin yavaşca hocanın kendi yorumu şöyledir.
    bu yorum esnasında 82 yaşındadır.
    o yaşayan bir efsanedir.
    kıymeti bilinmelidir.
  • ümraniye'deki merkezi ezan sisteminden okunan ezanlarda bilhassa yatsı ezanında rast geldiğim bir müezzin bu şarkıyı çok seviyor sanırım, sürekli bu şarkının girişini andıran şekilde okuyor ezanı. bilhassa hayye ale's-salâh ve hayye ale'l-felâh çağrılarının ikincilerinin ardından "artık bu solan bahçede" diye şarkıya girecekmiş gibi bir hisse kapılıyorum...

    "artık bu solan camide müminlere yer yok,
    bir saf ki secdeler, zikirlerden eser yok"

    (bkz: ahir zamanda günde 5 vakit islâm'a girip çıkmak)
  • elif güreşçi'nin yorumu pek bir güzeldir. #43516969
  • rahmetli özdal orhon'dan dinlenmemişse (besteciyi tenzih ederim) şarkı söylenmemiş demektir.
  • hicaz makamında bir intihar girişimi. dinlemeyin sikertir.
hesabın var mı? giriş yap