• notos'un nisan-mayıs 2012 sayısında zati'nin yıldız gözleri isimli bir öyküsüne denk geldiğim yazar.

    bana kemal tahir havası estirdiği için kimdir nedir diye bi araştırayım dedim ve can yayınları'ndan çıkan tepedeki kadın isimli bi öykü kitabı da olduğunu öğrendim.

    yolu açık olsun.
  • bir yıl aradan sonra 13 yeni öyküyle okurları selamlayan yazar. (bkz: bir fasit daire)
  • ödüllü yazar.

    alıntı;
    ....milliyet gazetesinin 27.’sini düzenlediği 2014 haldun taner öykü ödülü’nün bu yılki sahibi 1972 doğumlu öykü yazarı berna durmaz oldu. seçici kurul, ödül gerekçesini şöyle açıkladı: “öykücülüğünde giderek artan bir ivmeye sahip olan berna durmaz’ın öykülerindeki bütünlüklü ve özgün kurgu dünyası, karakter yaratmadaki dil becerisi nedeniyle bu yılki haldun taner öykü ödülü’nün yazarın ‘bir fasit daire’ adlı kitabına verilmesi uygun görülmüştür."....
  • sarmaşık adlı öyküsüne bayıldığım öykücü. onun dışında tanımam etmem.

    "...sanki ben böyle saymamışım, dememişim çek git, bir gece geldin, elinin kolonyalı kokusuyla oturdun karşımda. ben senin beyaz tenin için değil, pencereden uçan yüreğin için geldim, dedin.
    böyle demen, bir bahar akşamına denk geldiğinden, o gün pencereme bir güvercin konup kalktığından, duvardaki sarmaşığın beyaz ballı çiçeğinin kokusu odama yayıldığından, daha bir güzel geldi..."
  • ne okusam da ruhumun duvarlarına dokunsam dediğim bir dönemde okuyup beğendiğim öykü yazarı.(bkz: bir fasit daire)(bkz: bir hal var sende)(bkz: karayel üşümesi)
  • ben kendisinin bir öykücü olarak hep daha geniş bir okur çevresi hak ettiğini düşünmüşümdür. oysa kendisini edebiyatın sahibi sanan çevrelerde bile yeterince bilinmiyor, okunmuyor, üzerine konuşulmuyor. yukarıdaki az sayıda girdide de bahsedildiği üzere mütevazi, kendine has, imgesel anlatımı pek öyle herkesin kaleminden çıkabilecek bir tarz değil. sabah bir hal var sende'yi yıllar sonra tekrar karıştırınca bu bilinmezlik beni üzdü.

    bir gün hak ettiği kıymeti görmesi dileğiyle.
  • arkadaşlar selamlar,

    bir kitap okudum ki sormayın gitsin. sormadınız zaten ama ben anlatayım yine de. (bkz: karayel üşümesi)

    aslında anlatılması gereken kitap ve içindeki öyküler değil onlar zaten mükemmel. burada asıl mükemmel olan yazarın kendisi berna durmaz. ilk kez okudum bir kitabını. ilk fırsatta yazdığı bütün kitapları alacağım. zaten çok fazla da yokmuş. keşke yazsa. ömer seyfettin’i okuyordum son zamanlarda, eski dilinden. anlaması zor. ama öyle bir edebi keyif. berna hanımla da benzeri bir keyif aldım. hatta belki günümüzün dilinde, ruhunda, duygusunda olduğu için biraz daha fazla.
    eğer bir şekilde bu incelemeyi okuma imkanına erişmişseniz, bir ihtimal merakınız celbolmuş da alıp okumaya karar vermişseniz sizden bir ricam olacak. burada biraz ağır kaçacak ama bu yazarı lütfen boş beleş insanlara tavsiye etmeyin. anlamazlar, anlamadığı gibi de kötülemeye filan çalışırlar. hiç gerek yok. youtube’da keşfedilmemiş mükemmel şarkı gibi düşünün bu yazarı. yazdıklarını bir sahil kasabasının gün batan serin ikindisinde okuyun. okurken dalgaları dinleyip, sonsuzluğa bakın.

    çok net söylüyorum son zamanlarda okuduğum edebi zevki en yüksek yazarlardan birisi. çok içli, duygusal bir havası var. sanki böyle her şeyi yaşamış, zamanında çok konuşmuş ama uzun zamandır suskun insanlar olur ya. onlar konuşsun istersiniz, acaba ne düşünüyor ne hissediyor paylaşsın. ben öyleydim bu yazarı okurken sanki başka bir alemde, karşısına geçmişim, siz anlatın çayımızı kahvemizi koyalım, yakalım cigaralarımızı oturup yaşadığımızı, yaşadığınızı dinleyelim demişim. o anlatmış ve roman olmuş, hikaye olmuş...

    gerçekten mükemmel.

    iyi okumalar.
  • şu ana kadar yayımlanmış beş öykü kitabı bulunan harikulade bir anlatım diline sahip değerli öykücü.

    berna durmaz'ın 2018 yılında iletişim yayınları tarafından yayımlanan beşinci öykü kitabı metal hayatlar, ismiyle büyük şehrin ortak derdine sahip insanlarını niteliyor. kapağında kafasında kurma mekanizması olan insan kafası çizimi bulunan eserin ilk öyküsüyse "demir çağı". bu metinde yazarın tabiriyle "makinebaşı insanları" kozmopolit şehirlerin mavi yakalılarını anlatıyor.

    kondunun sakinlerini, kapana kısılmış, hayatını çalar saatin alarmı üzerine kuran makineleşmiş, devamlı koşturan insanları, sürekli değişen yolları, otoparkları, bitmek bilmeyen inşaatları anlatıyor berna durmaz bu kitabında. sadece bahsettikleri bu içeriğe sahip öyküler değil belki ama kitaptaki öykülere ortak adını veren metal hayatlar, daha çok bizlere metropol insanlarının hikâyelerini sunuyor.

    kitaptaki tüm öykülerde ister birinci şahıs, isterse de üçüncü şahıs anlatıcı olsun ortak bir dil söz konusu. anadolu'nun sözlü anlatı geleneğinden gelen anlatımın büyük şehrin sorunlarıyla harikulade bir şekilde harmanlandığını ve kendi has bir üslubu meydana getirdiğini görebiliyoruz.

    bu kitabı detaylıca incelediğim videoyu izlemek için: https://youtu.be/gifucrtneje
hesabın var mı? giriş yap