• sayfaları karışık olduğu için okunması zordur, sayfa numaraları da yok, başı kıçı belli değil kitabın.
  • albert caraco'nun yazmış oldugu, arka kapagında ki yazıya göre
    "yogun, kısa, esinli, terorist, sert, kehanet dolu, provokatif, karanlık, gizli ve yeterli.."
    olan kitap.
  • "mimarların tek özlemi bize hazırladıkları kaderden kaçıp kırda yaşamaktır." evlilikler de böyle... hapsolma ve ait olma hissinden kaçıp özgür ve tek olmak isterler. ne kendileri ne de o yapıya, evliliğe, dahil ettikleri bunu yapabilir. alışkanlık kötü bir şey çoğu zaman.
  • boku yediğimizin kitabı.pdf
  • "kaos'un kutsal kitabı" kutsal bir kitap değilse de sağlam bir kitaptır. sağlam da nesi sağlam birader, hasta etme adamı! güneşsiz bir kasım akşamında etrafına alıcı gözle baktığında ne görüyorsun? her şey sarih, şekerli, düzenli, keyifli ve tadında mı geliyor? bu kitapla işin olmasın. ammaa insan türüne dair henüz kapanmayan bir hesabın varsa, her geçen gün huysuz olmaya başlıyorsan ve bunun için birbirinden haklı nedenlerin varsa, heh, bu kitap o kitaplardan biri. kaos kaos kaos. bana riyakar mutlulukların geçici hazzı yerine taş gibi ağır gerçekleri var dostum. anlaştık. eyvallah.

    albert caraco, adamımsın.
  • "her şey parçalanıp birbirinden ayrılıyor, edinilmiş kabul ettiğimiz kavramlar çözülüyor, büyük sarsıntının
    müjdesi geliyor ve babalarımızın kullandığı enstrümanları kırıyoruz hepimiz.sansürün egemen olduğu ülkelerde gerçekliği inkar etmekten helak olunuyor; sansürün kalktığı ülkelerde herkes aklına geleni söylüyor. farklılık önemsiz gelebilir, çünkü yalan söylemek ile kendini yitirmek aynı anlama geliyor ve yalan söyleyenlerin de günün birinde kendini yitirenlere katılacaklan varsayılır. esin perileri yeryüzünü terk etti, güzel sanatlar öleli kaç kuşak oldu, dalavereciler alanı boş buluyor, daha inanılmazı asla yaşanmadı, ama en üzüntü veren şey onların dalaverelerine karşı duranların bile bize hiçbir şey önermemeleri, boş laflardan başka bir şey etmemeleridir. şehirlerimiz birer kabusa döndü, şehirliler termitlere benziyor artık, her inşa edilen şey iğrenç çirkinlikte, biz artık tapınaklar, saraylar ya da mezarlar, zafer alanları ya da amfiteatrlar inşa etmeyi bilmiyoruz. her adımda gözümüze hakaret ediliyor, kulağımız sağıra çevriliyor ve koku duyumuz umutsuzluğa kapılıyor, yakında kendimize, düzen neye yarar diye sorar hale geleceğiz."

    geçen ay başlayıp, sonra devam etmek üzere bir kenara bırakmıştım. bugün kaldığım yerden devam edeyim derken, tam olarak yukarıda alıntıladığım yerden okumaya başladım. son zamanlarda yaşadığımız olaylarla birlikte bayağı bir düşündürdü beni. yazar kadar karamsar olmasam da,her geçen gün daha da kaotik bir dünya olmaya doğru gittiğimiz noktasına katılabilirim.

    velhasıl, tamamını okumadım henüz, fakat fazlasıyla karamsar,çok kolay okunmayan,yoran ama bir o kadar da gerçekçi bir kitap.
  • "... içinde yaşadığımız dünya cehennemdir, hiçliğin ılımlılaştırdığı bir cehennem. bu cehennemde, kendini tanımayı reddeden insan kendini feda etmeyi tercih eder..."

    "iletişimden söz ederek bizi bir labirente sürüklüyorlar, gelecekteki aşmanın ve nihai gelişmenin aşkı uğruna geri çekilmeye zorluyorlar. düşünce ustalarımız boş sözlere batmış haldeler, anladığımız üç düzine sözcüğün yerine üç düzine meçhul söz koyduklarında, yeni temeller attıklarını, onlara hayranlık diyeti ödememiz gerektiğini söylüyorlar bize. dünya hiç bu kadar sefilce açıklanmamıştı, ağırlıklar ve ölçüler yanlış, referans noktalarının hepsi sorunsallı; ben terimlerin kabulünden söz etmiyorum, fikirlerin kaosuna giriyoruz ve sözcüklerin fahişeliği bizi buna sürüklüyor. hiçbir şey olduğundan fazla değil, her şey başka bir şey olma iddiasında, göründüğü gibi olmayı reddediyor; akıl almaz yüzlerce aldatmaca doğuyor böylelikle.."

    " bizim tinselliğimiz zihinsel yetilerin mastürbasyonundan başka bir şey değildir."

    bambaşka bir kitap. insanı en zayıf yerinden vuran, gerçekleri tamamen depresif ve pesimistlikle harmanlayarak karanlık bir dünya sunan, bir o kadar hayattaki en acı olguları yüzünüze vuran kitap. kendini 20. yüzyılın peygamberi ilan eder alber caraco. yaşadığımız alanın gitgide bir şantiyeye dönüşüyor olmasından üzüntü duyar, üzüntü duydukça sertleşir, ileri gider hatta üremenin, üretmenin ve tüketmenin yasaklanması gerektiğini savunur.

    her fikrinin ucu intihara çıkar, yücedir onun için intihar etmek, belki de bir başkaldırı. içine girdiğimiz bu zalim kaostan çıkamayacağımızı tek ve kesin çözümün intihar olduğunu anlatır ateşli ateşli. bir arada olmak, iletişim kurmak ona göre, modern çağın uydurduğu kavramlardır. bir araya gelenlerin kendi bilinçlerinden kaçmak için yalnız kalmak istemediğini düşünür.

    hayata dair tüm bu tespitleri tam 100 yıl öncesine ait. eski ve gerçek; eski ve doğru. insanı bu kadar etkilemesinin nedeni de, söylediklerinin hepsinin geçerli olması.
  • ''dünya bir süre sonra yalnızca bir şantiye olacak.
    burada, beyaz karıncalar gibi, milyarlarca kör, uğultunun ve leş kokusunun içinde otomatlar gibi didinip duracaktır soluksuz kalana dek.

    günün birinde deli gibi uyanıp, bıkıp usanmadan birbirlerini boğazlamaya koyulacaklar.
    içine gömüldüğümüz bu evrende delilik, yabancılaşmış insanın, imkanlarının gerisinde kalmış ve eserlerinin kölesi olmuş insanın kendiliğindenliğinin alacağı biçimdir.

    delilik artık elli katlı konutlarımızın altında kuluçkaya yatıyor.
    deliliğin kökünü kazıma yönündeki aciliyetimize rağmen, yeni tanrı odur, ona bir tür ibadette bulunsak bile yatıştıramayız onu: ölümümüzdür o, hiç durmadan her şeyi talep eder.''
  • "insanlar ölüm dışında çare olmadığını anladiklarinda, kendi kendilerini öldürmek zorunda bırakmadiklari için kendi katillerini kutsayacaklardır."
  • "bütün sorunlar nesnellik, ölçü ve tutarlılıkla çözümlenir, ama çoğu insan bunu yapamadığından bütün sorunlar çözümsüz kalıyor; salaklıkları ve delilikleri nedeniyle hak ettikleri felaket alçakların eğitileceği tek okuldur."

    "ortaklık sorun olmasaydı iletişim sözcüğü hiç moda olur muydu? aslında, biz bir yığın yalnızız, yine de karmakarışık bir halde yuvarlanıyoruz, bizi birbirimize katarak tek başımıza bırakmaya devam eden şeyin kurbanıyız.
    ancak öfkemiz yardım ederse yanlıştan çıkarız, ama geri döndüğümüzde yeniden yanlışın içine düşeriz; umutsuzluğa ve büyük öfkeye kapılmadan doğruya gidemediğimizden sahicilikten söz ediyoruz, hala yalan söylediğimizi itiraf etmemek için."

    pdf ini bulup okuduğum kitap.
    gerçekleri acımadan yüzümüze vurur.
hesabın var mı? giriş yap