• ozellikle kurt meselesi ile ilgili konusurken at gozlugu etkisi yaratan varsayimlarla konusan, ve yorumlarinin buyuk kismina katilmadigim bir arkadas. nedir bu varsayimlar? cihan icin ordu ve kismen de devlet "tu kaka". evet, ordu da devlet de ozellikle kurt meselesi konusunda cok yanlislar yapmislardir, sutten cikma ak kasik degillerdir, bunlar tabii ki dile getirilmelidir. ama olaylari yorumlarken ordunun ve/ya devletin hep bir kotu niyetle, hep gecmis hatalari bilerek ve isteyerek tekrar etme niyetinde oldugunu varsaymak cok buyuk hatalara yol acar (biasli yaklasimla biased sonuc cikar).

    cihan dun kqed'de asagida linkini bulabileceginiz bir programda konuk olarak yer almis. ordu yerine turkish army degil turkish military demesi lazim, army sadece kara kuvvetlerine tekabul ediyor zira, ama bu detayin otesinde yorumlari cok yanli idi, cok sasirmadim ama uzuldum. bu bahsettigim varsayim, her seyden orduyu sorumlu tutma, her firsatta ordunun hatalarina gelme biktirdi bir yerden sonra. diger konuklar cok daha dengeli ve objektif yorumlar yaptilar dogrusu. programi dinlerseniz, 29. dakika icinde bu "ordu tu kaka" varsayiminin bir sonucuna sahit olabilirsiniz. sunucu cihan'a (fatih altayli'nin iddialarinin etkisi olsa gerek) "bu esir askerlerin saliniyor oldugu hakkinda laflar var, nedir?" diye sordu. cihan tugal da muhtemelen bu gelismelerden haberi olmadigi icin ve de at gozlukleri sayesinde konuya yanlis yerden daldi ve yine devlete saydirdi ("pkk daha once de asker kacirdi, amaclari diplomatik kanallar yaratmakti, ama ise yaramadi cunku o esirleri almaya yardim edenler pkk yatakcisi olmakla suclandi, o yuzden simdi kimse araci olmaz." gibi bir yorum yapti. sorunun cevabinin bu olmamasi bir yana. onceden aracilik edenlerin ithamlarla karsilastiklari dogru, bu kotu bir seydi amenna. e ama sesini devlete duyurmak icin asker esir almak ne demek? bunun elestirilecek yani yok mu? oyle bir bahsediyor ki sanki pkk devlete gul uzatti da devlet de dikenini aracilara batirdi.

    kisaca cihan tugal daha tarafsiz ve objektif olmasini bekledigim bir akademisyen, ideoloji de bir yere kadar.

    http://www.kqed.org/…/2007/10/2007-10-29a-forum.mp3
  • passive revolution: absorbing the islamic challenge to capitalism (pasif devrim: kapitalizme islamcı karşı çıkışı soğurmak) isimli kitabı stanford university press’ten bu yıl içinde çıktı, edindim kitabı bir an evvel gireşeceğim. kitabı, "islamism among the urban poor in turkey: religion, space, and class in everyday political interaction" (türkiye'de kent yoksulları arasında islamcılık: gündelik politik etkileşimde din, mekan ve sınıf) başlıklı doktora tezinden türetip türetmediğine dair şimdilik yanıtım yok.
  • yeni çıkan kitabını henüz okumadım. fırsat bulup okuyunca bir şeyler yazarım belki. şimdilik 2007'de new left review'da çıkan makalesi üzerine bir iki şey söylemek istiyorum.

    bir kere, dogmatik merkez-çevre analizi temelli akp okumaları hem akademik hem de popüler yazında çoktan doyma noktasına ulaştı. o yüzde tuğal'ınki gibi, akp'yi daha farklı bir kavram seti üzerinden okuma çabaları çölde vaha gibi. kıymetlerini bilmek lazım.

    tuğal'ın tezi şu: türkiye'de 1980 sonrası bir pasif devrim yaşandı. ideolojik anlamda siyasal islamcı radikalizmin, sınıfsal anlamda küçük ve orta ölçekli taşra sermayesinin aşırılıkları budandı; ehlileştirildiler ve sisteme entegre edildiler. bunun ilk aşaması 12 eylül darbesi sonrası gerçekleşirken ikinci aşamasını akp temsil ediyor. pasif devrimin ikinci aşamasının bir özelliği de bir amerikan(cı)laşma şeklinde tezahür etmesidir.

    benim bu teze bir iki itirazım var. gerek milli görüş geleneğinin 'adil düzen' programının, gerek kent yoksulları arasından büyüyen siyasal islamcılığın ve gerekse de taşra burjuvazisinin yerli kalkınma söyleminin, iktidar bloğunu rahatsız edici bazı yönleri olduğu kesin. ama bunların hiçbir zaman bir pasif devrimi gerektirecek kadar tehdit edici bir hal aldığını sanmıyorum. siyasal islamın radikalleşmesini de sadece iran islam devrimi'ne bağlaması da bu sorunun altını çiziyor.

    12 eylül'ün din açılımını islamcı tehdidi bertaraf etmeye yönelik bir hamle olarak görmek bence yanlış. türkiye'de siyasal islamın 1980 öncesi anti-kapitalist, anti-sistemik ya da anti-burjuva bir duruşu olduğu söylenebilir mi? (bkz: #10784162) juntanın islam yönelik hoşgörüsünü, büyük burjuvazi hariç tüm toplumsal kesimleri karşısına alan bir rejimin bir meşruiyet temeli yaratma çabası olarak görmek daha yerinde olur.

    amerikan(cı)laşma tezi de kanımca iki noktadan hatalı. 1980 öncesi islamcılığın anti-emperyalizm dozu ne kadardı ki? 16 subat 1969 kanlı pazar başka bir ülkede mi oldu? ayrıca akp'nin amerikan(cı)laşma eğilimi için de tuğal yazıda dişe dokunur kanıtlar veremiyor. çok farklı da yorumlanabilecek ırak'a asker oylamaları ve lübnan'a asker kararı, o kadar.

    tuğal'ın yazısında genel bir sorun var. genelde sınıfsal bir analiz yapmaya çalışırken devlet-toplum ikiliği dogmasına dayanan analiz çerçevesi suyüzüne çıkıveriyor. cumhuriyetin ilk dönemini anlatırken kullandığı (ve keyder'den aldığı) yaklaşım, yazıdaki pek çok diğer tezle çelişiyor. aynı biçimde tuğal'ın iktidar bloğu ve yönetici blok kavramlarını bir kaçış olarak kullandığı kanaatindeyim. türkiye'de iktidar kimdir sorusuna verilen devlettir/ordudur yanıtı onu tatmin etmemiş belli ki. ama gönül rahatlığıyla burjuvazidir de diyemiyor. iktidar bloğu ve yönetici blok kavramlarını da bu kararsızlığı yüzünden benimsiyor sanki.

    velhasıl, tuğal'ın akp'ye sınıf perspektifinden bakma çabası çok önemli, başımızın üstünden yeri var. ama 'muhalif ama hegemonik' yeni resmi tarihimizden kopamadığı ölçüde sorunlar yaşıyor.
  • capital and class'da kitabına dair bir eleştiri yayınlanmış.
  • pasif devrim: islami muhalefetin düzenle bütünleşmesi adlı kitabı koç üniv. tarafından basılmıştır. dumanı üstündedir.
  • misir ve turkiye'yi karsilastiran bir yazi da o kaleme almis (dun de elif safak yaptiydi bu isi)

    http://www.jadaliyya.com/…ct-from-turkeys-and-irans

    duz mu duz bir yazi. turkiye ile ilgili soyledikleri de birgun gazetesi okuyormusum duygusu yaratti bende. bu yazi, bilgimi artirmadi, kafamda yeni sorular uyandirmadi, bir seyleri netlestirmedi, anlayisimi zenginlestirmedi, yaziyi okumasi da zevkli degil, e ne kaldi geriye?
  • banu güven'e konuk olmuş.
    pasif devrim demişken, şuna da göz atmalı.
  • turkiye'ye gramsci'yi en iyi uyarlayan kisidir kendisi. minnettariz. ama nlrdeki makalesi sanki sonraki gelismeler tarafindan yanlislanmak icin yazilmis. ozellikle dis politika kisminda soyledikleri. bugun oturup tekrar okusun yazdiklarini, kendi de farkedecektir cuvalladigini.
  • suradan kendisi dinlenebilir.

    http://www.bbc.co.uk/radio/player/b00lv5hf
  • new left review'de de "democratic janisseries?" adlı makalesi yayınlanmış.

    http://newleftreview.org/…al-democratic-janissaries
hesabın var mı? giriş yap