• dtp nin son kongresinde, kürt sorununa çözüm için önerilen yöntem.

    nasıl bir yöntem olduğu çok açık tabii. demokratik kısmı içi boş bir kavram olduğundan, özerklik terimi öne çıkıyor. özerkliğin bir üst aşamasının bağımsızlık olduğu da malum.

    ancak bu yöntemi öne sürenlerin gözlerinin milliyetçilikten ve ırkçılıktan kör olduğunu söylemek de yanlış olmaz. o kadar gözleri kararmış ki; bir şekilde bu amaçlarına ulaştıkları zaman olabilecekleri hesaplayamıyorlar.

    özerk bir kürt bölgesi oluştuğunda, ülkenin diğer taraflarında yaşayan kürtler ne olacak? bu soruyu kendilerine hiç sordular mı acaba? bağımsızlığa giden özerk bir bölge varken, kürt vatandaşlar istanbul'da, ankara'da, antalya'da, izmir'de ağız tadıyla yaşayabilecekler mi? insanların tepkisiyle karşılaşmayacaklar mı? ortaya çıkacak gerilimin eninde sonunda bir mübadele ile sonuçlanacağını, kürt milliyetçileri düşünmek istemiyor. bu tür bir mübadele den en fazla zararlı çıkacak kesimin kürtler olacağı çok açık. yazık olmaz mı bu insanlara ? türkiye için gurur kırıcı olur bu durum ama ekonomik ve sosyal olarak bir kayıp olup olmayacağı tartışılabilir.

    işin bir diğer tarafı da özerk bölgenin ileride kuzey ırak'taki kürt yönetimiyle birleşme olasılığı.

    kürt milliyetçilerinin hiç düşünmediği ve hesaplamadığı bir çok unsur var. arap ülkelerini ve kuzey ırak'ı onlarca kere görmüş biri olarak söyleyebilirim ki, kuzey ırak'lı kürtler arap kültürüne çok yakındır. neredeyse kültür olarak araplaşmışlardır. türkiye kürtleri ile ırak kürtleri, kültürel açıdan derin farklılıklar gösterir. sünni islama neredeyse radikal biçimde bağlı ırak kürtleri ile alevi inancına bağlı kürtler eninde sonunda ters düşeceklerdir. eğer sadece dil ve köken bir devlet kurmak için yetseydi, türkiye türki cumhuriyetlerle çoktan birleşmişti. ama yetmiyor işte.

    aşiret kültürüne sıkı sıkıya bağlı, tutucu kuzey ırak kürtleri ile türkiye kürtlerinin demokratik! bir devlet kuracaklarını ve orada sorunsuz yaşayacaklarını düşünmek bana çok gülünç geliyor. düşünebiliyor musunuz bir tarafta her sözü emir sayılan, aşiret şefi barzani ya da talabani diğer tarafta türkiye'yi ve demokrasisini beğenmeyen ve demokratik bir ülke isteyen dtp liler!!

    umalım ki sağduyu galip gelir ve demokratik özerklik kavramı bir an önce gündemimizden çıkar.
  • istenmesi bir haktır, yarın öbür gün birileri sizin ülkenizden ayrılıp kendi ülkelerini kurmak da isteyebilir, hakların istenmesine alışmamız gerekir demokrasi niyetimizse. ha o isteğin dile getirilme yöntemlerinden biri terör değildir, orası kesin (burada bir parantez açıp, fasizm konusma yasagi degil soyleme mecburiyetidir diyelim ki, altında yaşadığımız rejim hakkında şüpheler kalmasın). ama sizin o isteği dinlememeniz ve dikkate almamanız terör doğurabilir. eğer bir ülke bir bölgesine veya bünyesindeki bir halka özerklik veya bağımsızlık vermek istemiyorsa, bunun için o halka beraber kalma karşılığında milli sınırlar ya da bölünmez bütünlük gibi zamanındaki önemini ve işlevini yitirmiş - ki o önem ve işlevin bu kavramları ne kadar meşrulaştırdığı da tartışılabilir - duygusal safsataların dışında bir avantaj sunmalıdır, beraber olmanın iki bölge için de daha yararlı olacağına, beraberliğin temelinde ırkın değil kültür ve ortak tarihin olduğuna ve ülkenin temelinin bu olduğuna, ve iki tarafından da birlikte olmaktan karlı çıkacağına dair somut kanıtlar, işler ya da en azından sözler gibi. bunlar olmadığı sürece istemeyen kimseyi tutamazsınız, zorla tutarsanız onun da bir adı vardır elbet.
  • pkk’nın* talep ettiği, zamanla dtp’nin de gündemine aldığı bir kavram. yanlış tanımlara kıstırılıp tartışıldığını düşünüyorum. akla yatabilir ya da yatmayabilir ama demokratik özerkliğin ne manaya geldiğini önce bir anlamak, sindirmek gerekir. demokratik özerklikle federal bir yapı değil, yerel yönetimlere geniş yetkilerin verildiği bir sistem kast ediliyor. pkk, dtp’ye ek olarak bu fikrin farklı ülkelerdeki kürtlere uygulanıp, kürtlerin kendi aralarında kültürel, ekonomik ve politik ilişkiler kurabilmesini sağlayacak bir yapı oluşturulmasını istiyor.

    dtp eşbaşkanı nurettin demirtaş’la geçtiğimiz ay irfan aktan tarafından yapılmış bir söyleşinin konuyu daha iyi anlamak için yardımcı olacağını düşünüyorum:

    - 8 kasım'daki kongrenizde önerilen demokratik özerklik projesi büyük gürültü kopardı. bir yandan ulus-devletin demokratikleşmesiyle kürt sorununun çözülebileceğini söylerken, bir yandan da demokratik özerklik fikrini dillendirmeniz kafa karışıklığına neden oldu. demokratik özerklikten tam olarak kastınız nedir?

    - bu kavramı sadece siyasal olarak ele aldığınızda, altı boş kalıyor ve çok yanlış tartışmalara konu oluyor. belki bundan sonra, daha akademik bir çevrede tartışıp kavramı kamuoyuna sunarsak, sağlıklı bir tartışmanın kapısını aralayabiliriz. doğu toplumlarında, bırakın bireyi, toplumun kendisi de hiçbir öneme haiz değildir. muktedir güç, yani devlet ise her şeydir. dolayısıyla, bireyin ifadesinin hükümsüz sayıldığı bir geleneğin yaşandığı bir coğrafyadayız. bu coğrafyada birey, aile içinde bile tutsak gibi yaşıyor. doğu toplumlarında aile yapısının devlet sistemine nasıl yansıdiğını görmek hiç zor değil. batı'nın üç yüz yıl önce gerçekleştirdiği aydınlanma sürecini toplumlarımıza uyarlamak dışında bir şansımız olmadığını düşünüyorum. özerklik meselesini aile kurumu üzerinden tartışmaya başlarsak, anlaşılmayacak bir şey kalmayacaktır. biz özerklikten söz ederken, kürtlerin özerkliğinden değil, tam da böyle bir sorundan söz ediyoruz. birey, aile ve toplum karşısında özerk olabilmeli; gruplar, kendilerinden daha büyük cemaatlere ve sisteme karşı özerk olabilmelidir. kadın eziliyor ve özerk olabilmek dışında bir kurtuluşu yoktur. farklı inançlara, kültürlere sahip cemaat, topluluk veya halkların, muktedir kültüre karşı özerkliğinin sağlanması gerekiyor. özerklik, ayrışma manasına gelmiyor. tam tersine, mutlu ve özgürce bir aradalık anlamına geliyor. yaklaşımımızın temel felsefesi budur. siyasi ve idari olarak tekçiliği, tek ırk, tek dil ve tek dine dayalı siyasi yaklaşımı reddeden çoklu sistemi öneriyoruz. idari yapıya ilişkin önerimiz de, yerelin güçlendirilmesi yönündedir. yetkilerin tek bir merkezde toplanmaması, yerel yönetimlere ve doğrudan halka devredilmesi gerektiğini düşünüyoruz. bunu sadece kürtler için talep etmiyoruz. doğru tartışılabilirse, bu modelin çok güçlü siyasi ve felsefi temellerinin olduğu anlaşılacaktır. bu tartışmanın doğru bir biçimde yürütülmesini sağlayacak entelektüel birikimin türkiye’de olduğunu da düşünüyoruz.

    - sözünü ettiğiniz model, akademik düzlemde, siyaset biliminde zaten tartışılıyor. fakat dtp gibi bir siyasi parti bu modelden söz ettiğinde, hemen “bölücülük” suçlamaları gündeme geliyor.

    - açık ve net söyleyeyim: federasyon talebinde bulunmuyoruz. tarifimiz kesinlikle federal yapıya tekaböl etmiyor. federasyonda, meclislerin yasa çıkarma yetkisi, kendi hükümet organları vardır ve merkezi yapıyla ilişkiler çok zayıftır, daha çok dış işlerinde bağımlılık vardır. ama biz demokratik özerkliği, büyük kentlerin ankara’dan yönetilemeyeceği tezinden hareketle öneriyoruz. ikincisi, etnik yapılara yönelik geliştirilen baltalayıcı ve reddedici yöntemin bir çözüm olmayacağını, hangi bölgede etnik yoğunlaşma varsa, o bölgenin demografik yapısının ortaya çıkarılmasıyla birlikte gerçekçi çözümlerin üretilebileceğini düşünüyoruz. her bölgede aynı sistem uygulanmak zorunda değildir. malatya ve çevresindeki birkaç kenti, bir bölge meclisiyle yönetebilirsiniz. ama istanbul tek başına bir bölgedir, istanbul’u ankara’dan yönetemezsiniz. bunu biz söyleyince, bölücülük deniyor. oysa istanbul’un şu anki uygulamayla yönetilemeyeceğini herkes biliyor. hükümet istanbul için vize uygulamasından bile söz ediyor. onlara kimse bölücü demiyor, bizim demokratik açılımları öngören modelimiz bölücülük yaftası yiyor. bizim federasyon talebimiz olsaydı, bunu ifade ederdik. ama federasyonun çözüm olmadığına inanmıyoruz.

    - farz edelim “demokratik özerklik” uygulamasına geçildi ve istanbul özerkleşti. fakat istanbul, kendi içinde barındırdığı toplumsak grupların çekişmelerinden, çatışmalarından dolayı sorunlar yaşıyor. bu durumda, tarlabaşı ya da zeytinburnu’nda yaşayan kürtlere özerklik statüsünün ne faydası olur?

    - meseleye etnik temelde baktığımızda, buna benzer yığınla soru ve sorun çıkar karşımıza. bir kere, katiyen etnik temelli bir özerklikten bahsetmiyoruz. ama kürt sorunu bağlamında sorduğunuz için şunu da söyleyeyim: kürt nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerde, etnik yapıların içiçe geçtiği bölgelerde uygulamalar farklı olabilir. bürokratik yapı nasıl olur, eğitim sistemi nasıl olur, bunlar tartışılabilir. federasyonun kürt sorununun çözümünü sağlamayacağını düşünmemizin nedeni, sorunuzda belirttiğiniz gibi, kürtlerin sadece güneydoğu’da değil, tüm türkiye’de yaşıyor olmalarıdır. o yüzden, sadece kürtlerin değil, alevilerin, çingenelerin ve daha pek çok etnik ve dini yapının yaşam alanı bulabilmesi için, herkesin ihtiyaçlarına yanıt verecek bir modelin hayata geçirilmesi gerekiyor. türkiye, yirmi veya yirmi beş özerk bölgeyle yönetilmeye başlandığında, her özerk bölge kendi toplumsal realitesine göre çözüm arayışlarına gidebilecektir. sonuçta, diyarbakır’la trabzon’un veya trabzon’la istanbul’un sorunları tıpatıp aynı değildir. her bölge kendi çözümünü ürettiğinde, merkezi otoritenin yükü de azalır.

    - özgür halk dergisinde, iki ay önce m. avreş imzasıyla yayınlanan bir makalede de demokratik özerklik kavramı inceleniyordu. o makalede kürtler için öngörülen özerklik, bölgesel düzeyde ele alınıyor; iran, suriye, türkiye ve irak’ta yaşayan kürtlerin, bulundukları ülke sınırları içerisinde kalmaları kaydıyla, aralarındaki sınırların kaldırılmasından söz ediliyordu. sizce bölgesel ölçekte böyle bir yapı nasıl kurulabilir? siyasal ortam ve koşullar bu önerinin tartışılmasını mümkün kılıyor mu?

    - ortadoğu’nun tarihine baktığımızda, kültürel olarak iç içe geçmiş bir toplumsal yapıyı görürüz. şu anki ülke sınırları, ortadoğu’daki toplumsal realiteye kesinlikle aykırıdır. bu noktadan hareket edersek, buna uygun siyasal sistemin ne olması gerektiğini daha iyi kavrayabiliriz. iç içe geçmiş toplumsal yapılarda çözüm, ayrı ayrı ulus-devletler değildir. bölgesel iç içe geçmişliği karşılayabilecek bir konfederal sistem niye düşünülmesin? demokratik özerklikle, tüm ortadoğu’ya uyarlanabilecek bir konfederal sistem arasında bir fark yok. bunun adına ortadoğu demokratik özerk yapıları da diyebilirsiniz. bu sistemle, ulus-devletler şeklinde toplumların birbirinden ayrılması arasında ciddi bir fark vardır. demokratik özerklik bölmüyor, birleştiriyor. tek tek yapılardan değil, çoklu sistemle, farklı yapıların birleştirilmesinden söz ediyoruz.

    - bu modelin, bölge ülkelerinin kolay kolay kabul etmeye yanaşmayacağı bir öneri olduğunu, uzun vadeli bir mücadele gerektirdiğini öngörüyor musunuz?

    - bu gerçekliğin anlaşılması için yeni bir dünya savaşının gerekmediğini düşünüyoruz. avrupa’nın yaşadığı acıları bizim de yaşamamız mı gerekiyor? ikinci dünya savaşı’ndan sonra, ulus-devletlerin daimi çatışmalara neden olduğu anlaşıldığı için kıtasal düzeyde bir ortaklaşmaya, avrupa birliği projesine gidildi. ortadoğu’da bu neden yapılmasın? ortadoğu’daki biraradalık deneyimi, böyle bir model için fazlasıyla elverişlidir. ama, reel politik açıdan baktığınızda, kısa vadede böyle bir devletler sisteminin oluşturulması şansı yok. ortadoğu’nun yaşadığı sancıları göz önüne aldığımızda, kesinlikle bu yapının değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. ya kendi iç dinamiklerimizle bu değişimi yaparız veya abd’nin müdahelelerine maruz kalırız. nitekim, abd ortadoğu’daki ulus-devlet yapılarına müdahil olmakta ve yeni bir yapı oluşturmaya çalışmaktadır. zaten gerek küresel sermaye güçleri, gerekse emperyalist ülkeler, kendi çıkarları bağlamında bu yapıyı kurmaya çalışıyor. ama bunu işgal ve savaşlarla, halkları yoksul bırakarak yapıyorlar. biz, buna mani olmalıyız.
  • demokratik toplum partisi'nin, ülkemizdeki sol görüşlü, aydın, insana insan olduğu için değer veren, hak ve özgürlüklerden yana olan bireyleri kendi görüşlerini savunur hale getirmek için bal şerbetine bulayarak çekici hale getirdiği bir başka demir leblebinin kelimelere dökülmüş hali.

    demokratik özerklik kavramının dtp tarafından dile getirilen hali bana yükselen kürt faşizmini anımsatıyor dostlar. bu adamlar yıllardır bu işi yapıyor. yaptıkları her faşizm çağrıştıran eylemi, ağızlarından çıkan her faşizm çağrıştıran söylemi böyle güzel, çekici tamlamalarla ambalajlayıp önümüze koyuyorlar. kimileri de bunu özgürlükçü bir sol söylem sanıyor. faşizmin daha fazla andırıyor oysa güttükleri siyaset.

    yaşasın halkların kardeşliği diyorlar, hemen tava geliyor saf tayfa. ulan biz zaten kardeşiz, ben kürt kardeşimi kendimden ayrı bilmedim ki diyorum. hop, adamın kültürel haklarını tanımayan faşist damgası yiyorum. halbuki bu çekici söylemi ortama salarken adamın bahsettiği şey kardeşi kardeşten kopartmak. kim ne diyebilir ki "halkların kardeşliği" gibi kulağa hoş gelen bir söyleme?

    şimdi de bu demokratik özerklik çıktı. söylediklerini okuyorsun dtp genel başkanının, konuşulabilecek şeyler. ama kabul edilir, ama edilmez talepleri... ancak konuşulabilir. fakat adamın aklındaki gerçek düşünceyi dile getirmediğini biliyorsan işte... işte o zaman bir inandırıcılığı kalmıyor. senin dağdaki "kardeşlerimiz" diye bahsettiğin terorist unsurların benim askerimi vururken mümkün değil zaten benim sana inanmam. söylemin ve eylemin uyuşmuyor. yalan kokuyor.

    arkadaşlar uyanın. bu adamlar sizin zaaflarınızın farkına vardı. ve onu sistemli bir şekilde kullanıyorlar. insana en layık olan yönetim sisteminde yaşamak en doğal hakkımız. türküyle-kürdüyle tüm vatandaşlarımızın hakkı bu. ancak istedikleri bu değil. fersah fersah kürdistan haritaları yayınlanırken "biz ayrılmayı düşünmüyoruz" demeleri sizleri rahatlatmasın. amaç bu. toprak talebine giden yol bu. aranızda toprak verilmesine sıcak yaklaşanlar da olabilir. ama türkiye cumhuriyeti'nin bunu kabul etmesi mümkün değil. bu hayalci talepler işin kilitlenmesine neden oluyor. olacağı da olmaz hale getiriyor. işin daha da kötüsü, aramızı açıyor öz kardeşimizle.

    tüm bunların ışığında tekrar bir değerlendirme yapılması gerekiyor. ancak, bu değerlendirmeyi yapması gereken dtp.

    dtp türkiye'nin partisi olmayı beceremiyor. belki de bunu istemiyor. öyle söylemlerde bulunuyor ki, açıkça beni kapatın diye bağırıyor. her kapatıldığında yeni bir adla tekrar kurulup açılarak oyunu artırdığından bunu yapıyor da olabilir tabi.

    gözlerin açılması dileğiyle.
  • http://www.hurriyet.com.tr/…77.asp?gid=229&sz=40236

    cumhuriyet bayraminda dtp liler demokratik ozerklik projesi adi altinda bir kitapcik tasarlamislar ve bunu bütün milletvekillerine dagitmislar.
  • dtp tarafından meclise sunulan proje. abdullah öcalan'ın sözümona ülkeyi demokratik bir yapıya kavuşturmak ve yerel yönetimlere özerklik kazandırmak adı altında hücresinde tasarladığı ülkeyi bölme planı sonunda meclise taşınmış oldu. haberin ayrıntıları için;
    http://www.milliyet.com.tr/…&date=29.10.2008&b=dtp, ocalanin projesini meclise getirdi&ver=64

    peki buna da bölücülük değil demokratikleşme çabası mı dicez!! bölmek bir yana bir de her bölgenin farklı bir rengi, farklı bir bayrağı bulunacakmış. yok artık demezler mi adama. haaa ama bunun yanında devletin üniter yapısı da korunacakmış. nasıl olacaksa o iş!

    kuzey irak yönetimiyle ilişkiler de iyi tutulacak ve yerel kaynaklar yerel yönetimlere aktarılacakmış. hangi kaynak yahu? bazı illerin kaynağı, ülkeye katkısı, vergi olarak geri dönüşü ne kadar ki? kürt halkının haklarını savunduğunu zanneden bu insanlar, düpe düz kürtleri aç bırakmak, onları kandırmak niyetindeler. bugüne kadar yaptıkları gibi amaçları sadece terör ortamından faydalanan statükocu devletlerin taşeronluğunu yapmak.
  • kürtlerin, osman baydemir'in açıklamaları sonrasında tekrar gündeme gelen talebi. marksist.org'da güzel bir yazı çıkmış bu konuda:
    http://www.marksist.org/…kratik-ozerklik-ve-kurtler
  • ben demokratik özerkliğin talep edilmesine karşı değilim. demokratik bir framework'te birtakım taleplerin siyasiler tarafından dillendirilmesi doğaldır, olması gerekendir. ancak; demokratik özerkliğin kendisine kavramsal olarak çok karşıyım.

    barış ve demokrasi partisi'nin internet sitesine hiçbir önyargı taşımadan girdim. http://www.bdp.org.tr/ adresli ana sayfada "demokratik çözüm için demokratik özerklik projesi" diye bir link var. oraya tıkladım ve sayfa açıldı.

    http://www.bdp.org.tr/…lik/demokratik-ozerklik.html

    okumaya başladım. demokratik özerklikten kast edilenin ne olduğunu kafamda kurmaya, kavramsallaştırmaya ve idrak etmeye çalışıyorum.

    "westfalya antlaşması’ndan sonra başlayan ulus devlet süreci amaç olarak tek tip vatandaş yaratmayı ve buna dayalı bir kültürel yapıyı hedeflemiştir. [...] en nihayetinde ulus devlet zihniyeti hitler faşizmine yol açmıştır."

    * * *

    "fransa’da, 1982’de başlayan ademi-i merkeziyetçilik süreci 17 mart 2003’te yapılan değişikliklerle anayasanın 1.maddesi 'cumhuriyet yerinden yönetim ilkesine göre örgütlenir' şeklinde değiştirilerek 'üniter devlet' ifadesi çıkarılmış, böylece yerindenlik ilkesi ve cumhuriyetin âdemi-merkeziyetçi niteliği, anayasa hükmü haline getirilmiştir. ayrıca, mali denkleştirme ile desteklenmiş bir mali özerklik garanti altına alınmıştır."

    * * *

    "yaşanan süreçler, dünya genelinde yaşanan deneyimler ve hali hazırda ortadoğu’da ve ülkemizde yaşanmakta olan fiili durumlar da göz önünde bulundurularak, devletleşmenin hele hele ulus temelinde bir devletleşmenin halklara demokrasi ve özgürlük yerine baskı getirdiği açıktır."

    * * *

    "bu idari modelde, birbiriyle yoğun bir şekilde sosyo-kültürel ve ekonomik ilişki içinde bulunan komşu illeri kapsayan, yapı olarak seçimle iş başına gelen il genel meclislerine benzeyen âdem-i merkeziyetçi bölgesel meclis olacaktır. bu bölgesel meclisler, eğitim, sağlık, kültür, sosyal hizmetler, tarım, denizcilik, sanayi, imar, çevre, turizm, telekomünikasyon, sosyal güvenlik, kadın, gençlik, spor ve diğer hizmet alanlarından sorumlu olacaktır. dışişleri, maliye ve savunma hizmetleri de merkezi hükümet tarafından yürütülecektir. emniyet ve adalet hizmetleri merkezi hükümet ve bölge meclisleri tarafından ortak yürütülecektir."

    hoşuma gitmeyen kısım burası. emniyet ve adalet hizmetleri merkezi hükümet ve bölge meclisleri tarafından ortak yürütülecektir. bölgesel meclisler eğitimden sorumlu olacak. şimdi, eğitimi bölgesel meclislere bırakırsanız ne olur? aynı ülke içinde 5-6 farklı eğitim sistemi olur ki, aynı ülke içinde eğitim kurumlarının birbirinin akreditasyonunu yani yeterliliğini - denkliğini tanımak zorunda olması sorunu ortaya çıkar. yani, hakkari'deki okulu, istanbul'daki bir okul tanımayabilir.

    emniyet ve adalet hizmetlerinin kısmen de olsa bölgesel meclisler tarafından idare edilmesi ne demek? her bölge, kendi polisine ve kendi hukukuna, kendi yargı sistemine sahip olacak demek. farklı bölgeler arasında hukuksal bir anlaşmazlık doğdu diyelim. farklı bölgelerde farklı hukuk sistemleri geçerli. eee, bu nasıl çözülür? devam edelim ...

    * * *

    "kongremiz, özellikle anayasa’daki mevcut “ulus” kavramının etnik vurgularla değil, demokratik uluslaşmanın bir ifadesi olarak “demokratik türkiye ulusu” ortak aidiyetiyle yeniden tanımlanmasını zorunlu görür."

    burada bir tuhaflık var. ulus devlete başından sonuna kadar karşı çıkıp, yerine yeni bir ulus devlet modeli öneriyor gibi bir hava var. hadi hakkını verelim: türk ulusu - kürt ulusu diye iki ayrı ulustan söz edilmiyor; ancak önerilen bu demokratik özerklik modelinde farklı bölgesel meclisler farklı hukuksal sistemlere ve polis örgütlenmesine, farklı ve bölgesel eğitim modellerine sahip olunca zaten türk ulusu - kürt ulusu şeklinde ayrışma gerçekleşecek.

    milliyetçiliğin karşısına milliyetçilik çıkarılıyor. her iki milliyetçilik, kaçınılmaz bir biçimde birbirini besliyor. sınıfa dayalı çözümler yerine, "ulus" referanslı çözümler kol geziyor. bölgesel otorite merkezi otoritenin yerine geçince, feodal aktörlere gün doğuyor. ağaların ve aşiretlerin, nüfusları sayesinde kolaylıkla çoğunluğu elde edebileceği; devletin desteğiyle palazlandırılan gerici cemaatlerin ve tarikatların suistimal edebileceği bir sistem öneriliyor.

    bu taslak; belki çalışmayla geliştirilebilecek, genişletilebilecek bir öneri. yetki karmaşası ya da yetki çatışması olma ihtimali var yine de. bir ara 'demokratik konfederalizm' deniyordu, yani daha gevşek bir model. bu modelin bir riski de, batıdaki türklerle batıdaki kürtleri ayrıştırma ihtimalinin bulunması.

    batıdaki birtakım millyetçi türkler, batıdaki birtakım milliyetçi kürtlere "siz nasıl olsa demokratik özerkliğe geçtiniz." diyerek batıdaki kürtlere hayatı zindan etmeye kalkışabilir. bu durumda türkler batıya, kürtler doğuya gibi coğrafi bir bariyer de ortaya çıkarsa, bölünme ihtimali artar.

    kıbrıs cumhuriyeti'nde 1960 antlaşmalarıyla kabul edilen model sadece 3 yıl yaşadı. "sayıca çoğunluk" olan rumlar, sayıca daha az olan türklerin kurucu ulus olmaktan kaynaklanan haklarını vermek istemedi. çatışmalar çıktı. adada şu an fiili bir bölünmüşlük durumu var. her iki toplum, kendi coğrafi bölmelerinde kendi sistemleriyle yaşıyor.

    demokratik özerkliği, milliyetçi türklere kabul ettirmek kolay değil. hatta aksine, demokratik özerklik modeli türkler genelinde milliyetçiliği arttırabilecek, hortlatabilecek bir model. milliyetçilik, tepkisel olarak karşıtı bir milliyetçiliği de körükleyebilir. bu durum, şu an yaşanandan çok daha yoğun bir karşılıklı şiddet gösterisine, iç savaşa yol açabilir.

    kürt sorununda çözümün yolu, ne yazık ki demokratik özerklikten geçmiyor. üzgünüm ama gerçek bu.
  • tartışılmasında sorun olmayan fakat halkın çok büyük bölümünün desteğiyle ancak gerçekleştirilebilecek olan bir projedir. kürt siyaseti yapan kardeşlerimizin temel mantık hatası da budur zaten. zannediyorlar ki, kendileri yüzde 5 olarak bir şey istedikleri zaman herkes kabul etmek zorunda. ya kardeşim benim de bir sürü istediğim şey var bu ülke adına ama desteklediğim parti alıyor yüzde 21'i, 22'yi oturuyor. ben de "demokrasinin gereğidir" deyip, elimden geldiğince mücadelemi sürdürüyorum. siz de silahların gölgesinde saklanmaktansa çıkın siyaset yapın ve değişmesini istediğiniz şeyler varsa bu halkı ikna edin. yoksa ne yaparsanız yapın silahla bir yere varamazsınız.
hesabın var mı? giriş yap