*

  • bu dilek tutma meselesi ağaçlar için çok zararlıdır. bazı gerzeklerde sadece çaputbağlamaz, yunanistan'da olduğu gibi ağaçların üstüne sakız yapıştırmaktadırlar. aşılama yaptıklarını düşünüyorlar sanırsam.
  • (bkz: hayat agaci)
  • altaylar bölgesindeki şamanist topluluklarda halen süregelen bir geleneğin türkiye’deki izdüşümü. zamanla çalama da denilen bezlerin yerine naylon poşet parçaları, iplik, etrafta bulunabilecek herhangi bir çer-çöp aldıysa da iyi dilekler için mavi ya da bulunamıyorsa beyaz; kötü dilekler (beddualar) için kara bezler bağlanması adettendir.
    ayrıca bu ağaçlar türk televizyon tarihi boyunca hep “kötü” (evil) olarak gösterilmişler ve devamlı surette baltalarla kesilmişlerdir. örneğin eski bir filmde cüneyt arkın son derece laik, yaşamını bilimsel temellere oturtmuş, aydınlanmış bir cumhuriyet öğretmeni olarak “batıl” ve “kötücül” gördüğü bir dilek ağacını kesmekteydi. çok yakın bir geçmişte samanyolu tv’de izlediğim, son derece gıcık kaptığım ve bu entry’yi yazmama sebep olan bir çizgi filmde ise, kotlu-beyzbol şapkalı, uzakdoğu sporlarıyla ilgilenen, tam da 10-12 yaş grubunun kendine örnek abi olarak alacağı 15-16 yaşlarında artiz ve süper dindar müslüman bir genç kesmekteydi köyün dilek ağacını. kesim işlemi ardından ağzından çıkan ilk sözler şuydu: “kendini bile kesilmekten koruyamayan bir ağaç, nasıl olur da dileklerinizi yerine getirebilir?”. hep aynı söylem, hep aynı salak bakış açısı, hep aynı gerizekalı mantık! o zaman tersten şöyle bakalım bir duruma: artiz, çocukların kendilerine örnek alacağı şamanist bir gencimiz olsun ve gidip bir camiyi kundaklasın. ardından artiz müslüman gençle aynı mantıktan yola çıkarak şöyle bir yorumda bulunsun: “kendini bile kundaklanmaktan koruyamayan bir yapıya, nasıl olur da tapınırsınız?”. binanın duvarlarına doğru yatılıp kalkıldığına göre binanın kendisine tapınılmaktadır samanyolu mantığına göre, öyle değil mi? unutmadan bir de tüm bunlar çocukların izleyeceği bir program olarak gündüz saatlerinde tv’de yayınlansın tabii ki…
  • hindu mitolojisi'nde, isteneni anında dallarında bitiren ağaç.
    (bkz: dilek inegi)
  • dilek ağacı her zaman dallı budaklı kocca bir ağaç, ulu bir çınar falan olmayabilir. kutlu yerlerde dikenli kuşkonmaz çalısı bile tıklım tıklım dilek doludur. bağlanan şey de her zaman çaput olmayabilir. gelinin çiçeğinden özenle sökülmüş gelin teli, etekten, eşarptan sökülmüş ufacık iplikler, çöp torbası parçaları, günlerce cepte gezmiş selpak vb. dalgalanabilen, uçuşabilen ve bağlanabilen her şey dilek tutuş törenine eşlik edebilir. dilek ağacı hiç tükenmeyen insan umudunun simgesidir. ümit dediğimiz şey yerdeki janjanlı panço kağıdından medet umacak kadar güçlü bir histir. en çaresiz, en sersefil halde bile tükenmek bilmez. derinde bir yerde hep dilek ağacındaki çaputlar gibi fıldır fıldır dalgalanan bir ümit ışığı vardır.
  • yalnızdır.
    diğer ağaçlarla arasına mesafe koymuştur. belki de, dağ başında dallanıp budaklanmasıdır insanların ümidi kamçılayan. köklerini, islam öncesi türk inanaşlarından besleyen bu mitolojik ağaçlar, umutların renk renk bez olup, dalarına sarıldığı renkli bir yalnızlık yaşarlar.
  • genelde bir tepede tekbaşına duran, yanına dilek dilemek için gelenlerin rahatlıkla çaput bağlayabilmeleri için küçük ve kısa boylu ağaçlardır. bir ağacın dilek ağacı olarak kullanılabilmesi için yanlız, ve dallarına rahattlıkla ulaşılabilir olması gerekmektedir.
  • umudun, renkli çaputlara bürünüp dallarında salındığı ağaçtır...

    (bkz: umut)
  • capitol versiyonu pek bir güzel, yolunuz düşerse uğrayın. belki sizin de ufak bir katkınız olur.
hesabın var mı? giriş yap