*

  • biraz huzunlendiren, biraz mutlandiran, hayallere surukleyen, gulumseten bir noir desir sarkisi. sozleri de soyledir:

    aujourd'hui j'ai rien fait, j'ai ecoute les mouches voler
    dans leur vrombissement et leurs reflets merdeux d'argent
    la bas, on ne s'ennuies pas...

    si je respire encore je sais pas, peut etre je suis mort
    je peux plus m'enerver j'ai a peine la force de rever
    la bas, tout va bien pour moi...
    je ne pense plus a mes parents
    d'ailleurs ils n'avaient pas d'enfants
    alors je peux pas etre mort

    avant de m'en aller j'ai appris qu'il y a des prairies
    ou on peut galoper, comme ça, sans cesse a l'infini
    la bas, comme au cinema
    depuis le fond de mon exil
    je vous pisse a la raie, bien tranquille
    la bas, ne m'en veuillez pas...
  • ingilizce adi "down there: a journey into the self" olan huysmans eseri:

    "to escape the horrors of present day life never raise your eyes. look down at the sidewalk always, preserving the attitude of timid modesty. when you look only at the pavement you see the reflections of the sky signs in all sorts of fantastic shapes; alchemic symbols, talismanic characters, bizarre pentacles with suns, hammers, and anchors, and you can imagine yourself right in the midst of the middle ages."

    (bkz: des hermies)
    (bkz: durtal)
  • türkçeye "orada" adıyla, birsel uzma tarafından çevrilmiş ve okuyan us yayın ın ex libris dizisinden çıkmış kitap.
  • fra. over there
  • locus solus'u seven bunu da sevdi.

    büyücüler kaynıyor etrafta, boş da konuşmuyorlar. tıpsever des hermies'den iddialı bir tarif: "benim saygıdeğer meslektaşlarım şu ara, nasıl kullanacaklarını bilmedikleri ilaçlarla boğuşuyor. bak, mesela antipirin, kimyacıların uzun zaman önce bulduğu gerçek anlamda etkili ürünlerden biri. tamam ama, antipirinin, iyodürlü, soğuk bondonneau suyuyla kompres halinde uygulandığı takdirde, tedavisi olmayan bir hastalık olarak bilinen kanserle savaşabildiğini hangi doktor biliyor? üstelik, bu gerçekdışıymış gibi görünse de doğru!"

    kendini yalanlayabilme kudretini de gösteriyor huysmans: "gerçek, kesinliğin olanaksız olmasıdır."

    kahraman durtal'in kahramanı mareşal gilles de rais, yersen, tarihi ve şöyle anti-sıradan bir kişilik: "şüphesiz marquis de sade, onun yanında çekingen bir burjuva, fantezi düşkünü bir rahip olarak kalırdı." benzerim benzerim, ben ona benzerim.

    her incelikle yazar gibi huysmans da meslektaşlarına dokundurmayı bir borç biliyor: "sanatsever olmakla övünen her yazar, aslında kendisinin bir yazar olmadığını itiraf etmektedir." şöyle noktalayalım: "nihayet bu küçük roman da sona erdi; insanın kalbinin boş olması güzel şey! ne aşk ne ayrılık acısı çekiyorsun! zaman zaman alevlense de, itfaiye devriyelerinin göz açıp kapayana kadar söndürdüğü bir beyin kalıyor geriye."
  • “toz güzeldir. çok eski bisküvilerin tadını ve çok eski kitapların kokusunu taşır; nesnelerin üzerindeki akışkan kadifedir; aşırı renkleri ve kaba tonları yumuşatan ince ve kuru bir yağmurdur. aynı zamanda terk edilmişliğin tülü, unutulmuşluğun örtüsüdür. kaderi içler acısı bazı insanlar dışında kim nefret edebilir ondan?

    ...

    aslında toz, sonların başlangıcını ve anısını hatırlatıyor gibi algılanıyor, öldükten sonra leşimizin çok şişman ya da cılız oluşumuza göre değişik kurtlar tarafından kemirileceğini biliyor musun? yağlı insanların kadavralarında, rhizophagia denilen bir tür larva vardır. cılız insanların kadavrasındaysa yalnızca phora bulunur. bunlar, kurtlar dünyasının aristokratlarıdır. bu çileci kurtlar bol etli yemekleri küçümser, memelilerin birbirinin kopyası kanından ve şiş karınlarından yapılma yahnileri hor görür. larvaların leşlerimizi parçalayışında dahi tam anlamıyla eşitlik yok sanki.”

    huysmans'ın okura 'musallat' olduğu eser, “kalbimizdeki her aşk, kendisine benzeyen bir organda son buluyor” diyor. üzerine düşünmeli. ernest hello'dan, matthias grünewald'dan, üzerinde 'paco cruentos' (kırgınlıkları dindiririm) yazan çanlardan, kloportistlerden, demograflardan, puantilistlerden ve tarihçilerden ve daha birçok şeyden söz edip, peder ravignan'ın şeytan üzerine sözü ile sonlanıyor. okunmalı.
  • "gerçekten de, düşününce, edebiyatın tek bir varlık nedeni var, o da yaşamı sevmeyenleri yaşamdan kurtarmak!"
  • joris-karl huysmans'ın mavisakal lakaplı satanist gilles de rais'nin hayatını kaleme alan bir yazarı ve onun etrafında gelişen satanizmle ilişkili olayları anlattığı eseri.

    kitapta sevdiğim şeylerden biri, katolik kilisenin şeytan çıkarma ayinlerinde yardım etmeye çalıştığı kurbanların aslında bizzat kilisenin rahiplerinin satanist ayinlerinde kullandığı kişiler olduğunu iddia etmesi... böylece bu ayinlere maruz kalıp kurtulan insanlar kilise tarafından daha da delirtilmek üzere şeytan çıkarma ayinlerine maruz kalmakta... bunun dışında kitabın kahramanının finale doğru tanık olduğu satanist ayinde kan donduran cinsten. açıkçası 18 ve 19.yy başlarında yazarların her ortama girip çıktığı düşünüldüğünde, huysmans'ın bağlantılarını kullanarak bu tarz bir ayine katılmış olabileceğini tahmin etmekteyim.

    gelelim kitabın eksiklerine... gizemciliğe ve büyücülüğe karşı pozitif bilimlerin savunulması durumunda devreye giren doktor karakteri, ortaçağın büyü ve dua gücüne övgüler yağdırmakta. bu bağlamda kitapta iki farklı görüş ya da akılcı bir tartışma yok.

    sonuç olarak kitap edebi ya da felsefi değeri zayıf, anlattığı tarihsel olaylar ve ortaçağ gizemciliği hakkındaki çıkarımları ile ilginç sayılabilecek bir eser.
  • kitaptaki baş karakter yazar ve yakın arkadaşı doktor arasında şu diyalog geçer:
    - imansız olmamıza rağmen sürekli din konuşuyoruz !
    -ne yapalım, din ve sanat dışındaki konular üzerinde yapılan konuşmalar çok boş.
  • chantal akerman'ın tel aviv'de bir apartmanda ve deniz kenarında çektiği, 78 dakikalık belgesel-sanat filmi. 2006 yılı yapımı. ingilizcesi down there, türkçesi orada veya oralarda olabilir. dvd'si chantal'ın belgesellerinden olan 4 film beraber olarak satılıyormuş genellikle [d’est (1993), sud (1999), ve de l’autre côté (2002) ile birlikte]. la-bas kendi çocukluğu, ailesi ve yahudi kimliğiyle ilintili. her zamanki gibi, izlerken yandan her işini yapabileceğin, sabite yakın kamerayla çekilen, yavaş akan temposuyla. hep içeride ve içeriden bir çekim, belki agorafobik ve olan bitenin parçası olamayan, çalışıyorum deyip dışarıya çıkma teklifleri geri çeviren, bir arasında intihar girişimi olan teyzesinden söz eden filan, diyorlar...
hesabın var mı? giriş yap