• icinde bulundugumuz son yillarda buyuk tartismalara yol acmis bir konudur. ve cogu ulkelerde halen tartismasi devam etmekteyken, cogu ulkelerde de gundeme henuz gelmemistir. ozellikle birinci dunya ulkelerinde hizla degismekte olan degerlerin getirisiyle, ayrilma oranlarinin yuksekligi, uyusturucu bagimlisi ebeveynlerin coklugu ve cocuklarina bakabilme imkanlarinin manevi anlamda bir cocugun saglikli buyumesi acisindan yeterli olmayisi, devletin bu cocuklara uygun imkanlar saglamaya calisirken bazi durumlarda ne yapacagini sasirmis gibi bir duruma dusmesine karsin escinsel kurumlarin konu uzerinde saglam tezlerle savunmaya gecerek escinsel ciftlerin evlat edinme haklarini yasallastirma konusunda baski yaptigi gozlemlenmektedir. ince bir konudur. baskalarina, kendi haklarini savunma durumuna gelemeyen kucuk yasta bir cocuk adina ne kadar karar verme hakki tanir tartisilir....
  • bekarların evlat edinme haklarının* önüne çıkıp, kafa karıştıran bir sorun halinde sunulmuştur. edinilen evlat da aynen doğurulan evlat gibi aile birliği konusunda belirsiz bir ortama düşer. ancak hetero evlilikler ve hatta bekar anne ve babalar homolara göre daha sağlıklı bir evlat edinme/yetiştirme ortamı olarak görünür. niye? buradaki risk evaluation faktörünü kınıyor, vatana millete hayırlı evlatların kendi anne-babalarını seçebilme hakkını alkışlıyorum.

    hiç boktan bir iş daha işte... yoksa "sağlıksız" bir ortama evlat vermiyor işte (korumacı) devlet.

    sözlerini de yazalım, tam olsun:
    evlatlanmaktır kararım
    lakin münasip bir haram nerden bulayım.
  • evlilikten mirasa kadar her tür haklarını tırmalaya tırmalaya elde ettikten sonra doğal olarak eşcinsel çiftlerin talep ettiği haklardır.
    eğer eşcinselliğin ahlaken yanlış olduğunu düşünmüyor, eşcinsel çiftlerin de heteroseksüel çiftler kadar birbirleri üzerinde ve kendi hayatları üzerinde hakları olduğunu düşünüyorsanız üzerinde tartışılabilecek bir konu haline gelir bu. aksi halde tamamen "hayır hayır çok ahlaksız" kısır döngüsünde kalır tartışma, vakit kabı, ömür törpüsü olur.

    neyse bu kriterlere sahip oldunduğunu umarak diyorum ki nçizane fikrimce: kadınlar kendi çocuklarını doğurabilir, dolayısıyla lezbiyen çiftler zaten evlat sahibi olabilirken, sırf ahlaki bahanelerle erkek eşcinsellerin evlat edinemeyeceğini söylemek aslında hiçbir yere varmıyor. zira dediğim gibi eşcinsel çiftlerin (teoride) yarısı zaten çocuk büyütebiliyor.

    yoksa tıpkı islamcı erkekleri okula alıp kızları şeklinden şemalinden anlaşıldıkları için okula almayan, dolayısıyla "rejim tehdidi"nin okulda hali hazırda okuyor olmasına rağmen sadece kızları mağdur ederek sözkonusu tehdidi dışarıda tutmaya çalışan bilge yönetimler gibi, eşcinsellerin yarısı zaten çocuk doğurup büyütürken diğer yarısının bu hakkı elde etmesinin naısl da çarpık olduğundan bahsediyorken buluruz kendimizi.

    ha bu çiftler tarafından büyütülen çocuklar ileride nasıl bireyler olarak mı yetişecekler? muhtemelen homofobik önyargıları olmayacak, belki de heterofobik diye bir şey icad olunur belki o zamana kadar bilemeyiz. olması gereken olarak anne figürü-baba figürü ikilemi ise boşanmış sonra başkalarıyla evlenmiş, dolayısıyla çok ebeveynli ailelerden, tek başına çocuk büyüten tek ebeveynli ailelere, hatta komünlerde büyüyen çocuklara kadar bin ayrı yöntemle bin ayrı yerinden delindiğinden, klasik çekirdek aile modelinin olmaması evlat edinmenin önüne bahane olarak konulmamalı. onun dışında bir çiftin evlat edinmesi için sahip olması gereken doğru düzgün ev, sağlıklı bir aile ortamı... gibi unsurlar zaten karineten olacaktır bu evlat edinmelerde de. çocuğu büyütemeyecek aileye heteroseksüel de olsa eşcinsel de olsa çocuk teslim edilmemeli, bunun cinsellikle bir ilgisi zaten yok.

    neticede dediğim gibi buna doğrudan karşı çıkmak, eşcinsel kadınlar bir çift olarak çocuk büyütürken erkekler büyütemez demektir ki neresinden tutsan elinde kalıyor.
  • bu fikri savunanlar genelde "birbirini cok seven iki hemcins, surekli kavga eden hetero bir ciftten ehvendir" noktasinda odaklanirlar. ehven-i şer denir bu duruma.

    escinsel evlilikleriyle karistirilmamasi gereken bir meseledir. zira escinsel evlilik, kendi kararlarini kendileri alabilecek ve bundan mesul olan iki tarafi ilgilendirir. aslinda evlilik kisilerin ozel meselesidir diye bakanlarin evliligi 2 kisiyle sinirlandirma konusunda da hosgorulu davranmasi daha tutarli olur ki bu da aslinda poligami savunusu icin de bir temel olusturabilir.

    evlat edinmeye donelim. burada devlet tarafindan verilecek izin sonucunda sonuclara katlanmasi gerekecek ve resit olmayan bir birey vardir.

    escinsel evliliklerinin makul oldugu savunulabilir fakat dogal oldugu hicbir sekilde savunulamaz bile. keza bu tartismanin edilgeni durumundaki cocuk, escinsel degil karsicinsel bir birlesme sonucunda dunyaya gelmistir. dolayisiyla da bu duzenin korunmasi gerekir.

    bu durumun daha cok sut versinler diye otobur ineklere hayvansal bazli yiyecekler yedirip deli dana hastaligina sebep olmaktan bir farki yoktur aslinda. en nihayetinde doga bu sekilde zorlanmamalidir.

    atalarimiz bile okuz altinda buzagi aramayin demisler.
    okuzlugun luzumu yok.
  • itirazların genelde eşcinselliğin "doğal"lığıyla alakalı olarak ortaya konduğu haklardır. o zaman o açıdan inceleyelim.

    şimdi anladığım kadarıyla bu tartışmanın bir şekilde tarafı olmuş ve kaale alınacak birçok kişi zaten eşcinsel evliliğini kişiselliğinden ötürü normal karşılıyorlar. burada reşit olmayan bir birey giriyor resmimize. netice olarak da iki (üç dört) eşcinsel tarafından yetiştirilmiş bir çocuğun doğal yetişmediği sonucuna varılıyor. dünyanın düzenine bu şekilde müdahale etmenin hassas dengelerle (yahut ateşle) oynamak anlamına geldiği de ekleniyor.

    o halde sormalıyız doğal nedir diye, bir de tabi ki heteroseksüellik doğal mı sorumuz var.

    eğer bir doğa ise problemimiz, iki kesin seçeneğimiz var:
    a. cinsel kimlikler/yönelimler doğaldır, yani doğuştan gelen özelliklerimizden kaynaklanır. zaten otomatik olarak yöneliriz kime yöneleceksek.
    b. cinsel kimlikler/yönelimler doğal değildir, yani doğuştan gelen özelliklerimizden kaynaklanmaz, öğrenilir. yani bir insanın ketçap sevmemesi kadar doğaldır bu durum ancak.

    şayet tercihimiz a ise zaten kaybettik. zira eşcinselliğin de doğal olduğunu kabul etmemiz gerekir, zira o da bir yönelimdir (burada eşcinselliğin heteroseksüelliğin tersine gitmeye çalışan bir ucube olduğu iddiasına değinmeyeceğim). eğer norm doğaysa, eşcinsellik de norma dahil edilmelidir, haliyle eşcinsellikle heteroseksüellik arasında aslında doğallık açısından bir fark yoktur.

    ama esas güzel kısım geliyor; eğer cinsel kimlikler/roller/tercihler doğal ise, o halde tanım gereği çocuk da doğal bir cinsel kimliğe sahip olmak durumunda. yani aslında anne babanın elinde değil bu dinamikler. eşcinsel olursa çocukları, eşcinseldir. değilse, değildir.

    o zaman heteroseksüelliğin doğallığını da sorgulamalıyız. ilişki çeşitleri, roller, neyin cinsel sayıldığı, cinselliğin toplumsal/dinsel/vs. rolü, bizim ona bakış açımızı hep değiştirmiştir. on sene önce seks dediğimizle bugünkü bile çeşitli anlamlar, kültürel imgeler ve anılar sebebiyle birbirinden farklı, ki yüz sene bin sene önesini siz hesap edin. dahası, bugün "homoseksüellik doğal değil" dersek haklı oluruz, zira homoseksüellik kavramı (şu anki anlamı ile), geçmişte yüzlerce yıl geriye takip edilebilen aynı cinsle münasebetleri kapsayamaz, yer yer taban tabana zıttır da. öte yandan heteroseksüellik de benzer yollardan gelmiştir. mesela geçmişte pakistan'da 4 kadın 1 erkek ile evlenebiliyordu erkekler, erkeklere ayrıca sadık olmaları bekleniyordu. eğer buralardan dem vuracaksak topkapı sarayı'nda oğlan ile yatan (hem aktif hem pasif pozisyonlarda) amca minyatürleri, arkada mastürbasyon yapan başka amcaları görmek lazım. köçekler, kulampara lafımız, çevre coğrafyalarda da kullanılan ibne sözcüğü neden ortaya çıktı merak etmek lazım. yani bizim sosyal geçmişimiz, dünyanın geri kalan birçok yeri ile birlikte, aynı cins ilişkileri içeriyor.

    şimdi gelelim b'ye o zaman. yukarıdakilerin hepsi, cinselliğin toplumsal bir ürün olduğuna da yorulabilir; hatta benzer coğrafyalarda benzer yorumların ortaya çıktığını da savunabilirsiniz, haklı da olursunuz. arka sıralardan itirazları duyuyorum tabi, "o zaman üreme ne oldu" diye. hakikaten ne oldu üremeye? açıkçası bilmiyorum. başka hayvanlarda da aynı cins ilişkilerin bulunduğu biliniyor (misal maymunlar), hermafrodit hayvanları falan katmıyorum tabi. benim bu konudaki (hayli önemsiz) şahsi görüşüm, üremenin düşündüğümüz kadar "programlı" olmadığıdır. yani üremenin törenleri ve genel hatları belki bellidir, ama bu enerjiyle kime yöneleceğimiz üremeyle değil toplumsallıkla daha yakından alakadar gibi geliyor. yani aslında üreme dürtüsünün yarattığı enerji üremeyi engelleyebiliyor, ama yine de cinsellikte (veya değil) vücut buluyor bir şekilde (prezervatif/hap kullanıp halen sevişmek isteyenler de aslında aynı şeyi yapmaktadırlar).

    bu kadar yazdıktan sonra konuya dönersek, eğer cinselliğin sosyal olduğuna karar verirsek o zaman eşcinsel annelerin/babaların etkisi nedir çocuklara diye sormak gerekir. aslında bu çok revaçta bir konudur, zira geçtiğimiz yıllarda bir kırılma yaşanmıştır. eskiden eşcinselliğin her yönden heteroseksüelliğe eşit görülmesi gerektiğini savunanlar eşcinsel ebeveynlerle "normal" ebeveynler arasında hiçbir fark olmadığını iddia ediyorlardı. hatta bu şekilde davalar kazanıldı. ammavelakin yakın zamanda birtakım insanlar "ulan hem sosyal diyorsunuz cinselliğe hem de sosyal şartlar değişince ailede hiçbir şey değişmiyor diyorsunuz, ne diyorsunuz" diye kıpırdanmaya başladılar. bunun üzerine birkaç makale yayımlandı, kimisi daha istatistiki, kimisi ise bu sonuçları analiz etmeye yönelik. neticeler tabi ki fark gösterdi.

    1981'den 1998'e kadar takip edilen lezbiyen ebeveynler var çeşitli şekillerde seçilmiş, bir tarafta da yine çeşitli "normal" ebeveynler var. 21 araştırma var toplam. toplumsal rollere bakalım:

    erkek çocuğun geleneksel erkeklik kazanması: değişik sonuçlar çıkmış, bunların analizi sonucunda erkeklerin agresiflik gibi konularda geleneksel erkek davranışları sergilemediklerini görüyoruz, ama kariyer hedefleri veya giyim tarzları konusunda "normal" annelerin çocuklarından bir farkı yok.

    kız çocuğun geleneksel kadınlık kazanması: yine değişik sonuçlar var. hem feminen hem maskülen ilgileri var, hem kız hem erkek oyunları oynuyorlar. aynı şekilde, geleneksel kadınlığa, lezbiyen annelerin oğullarının geleneksel erkekliğe olduğundan daha uzaklar. kariyer seçimleri "erkek işleri" oluyor: doktorluk, avukatlık, astronotluk veya mühendislik gibi. giyimlerinin de böyle olduğu söylenmiş.

    bir de cinsel yönelimlere bakalım;

    eşcinsel ilişki yaşamış olma: kesinlikle artmış. bunun gerekçelendirmesi cinsel olarak daha serbest bir atmosferde, yapacakları şeyleri daha rahat keşfedecekleri bir evde büyümeleri şeklinde yapılmış. bunun özenme olmadığı sonucunu da bir sonraki madde verecek.

    kendisini eşcinsel/biseksüel olarak tanımlama: değişmemiş! gerçi belirtmekte fayda var, bu kategoriler çok katı bir şekilde ayrılmış araştırmada, yani normalde üç boyutlu bir düzlemde pozisyon belirtecekken iki boyutta belirtmek gibi bir şey bu, öte yandan kendilerini görüş şekilleri sosyal bilimlerde mühim bir şeydir muhakkak. mühendisim, anlamam.

    ayrıca ilgi çekebilecek bir başka nokta, kızların daha maceracı cinsellikleri ve daha çok partneri, erkeklerin daha sakin cinsellikleri ve daha az partneri olmuş. yani genel olarak lezbiyen annelerin normlara daha az uyan çocuklar yetiştirdiği, ama bunun cinsel kimlik açısından devletin bu işe bakış açısını oluşturan self identification tabir ettiğimiz kendini kimlikle özdeşleştirme kulvarında bir fark yaratmadığı ortaya çıkıyor.

    o zaman bütün bunlardan yola çıkarak diyebiliriz ki, çocuk yetiştirmenin "normal" bir yönteminin olması, çocukların büyüyünce olacakları bireylerin de bir "normal" kalıbıyla ölçülmesi anlamına gelir. bu yüzden, eğer "eşcinsel ebeveyn çocuğu eşcinsel yetiştirir" dersek (istatistiklerle çelişmemizin haricinde) o zaman zaten eşcinselliğin çocuklara bulaştırılmaması gereken bir "şey" olduğunu, eşcinsel evliliğinin de uç noktada bir taviz olduğunu iddia etmiş oluruz. bunun da bütün konuya hakim olan eşcinsel hakları ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.

    ha eğer illa ki doğal bir şey istiyorsanız, çocukların 18 yaşına kadar kırlarda koşmasına oynamasına izin verelim, eminim eşcinsel anne/babadan daha kötü etkileri oluyordur bunu yapamamanın. ama eğer bunu çocuklardan esirgeyebilip (isteyerek veya istemeyerek, neticede sistemin böyle işleyebildiğini gösterir) çocukları da bu çiftlerden esirgeyebiliyorsak, o zaman mantığımız doğal/yapay olarak değil heteroseksüel/homoseksüel olarak işliyordur ve bunun doğayla ilişkisi en iyi ihtimalle tesadüftür.

    özellikle evlat edinilmek için bekleyen onca çocuk varken o çocukların yetimhanelerde kalmalarının eşcinsel ebeveynlere sahip olmaktan (istisnai manyaklar ve beceriksiz anne/babaları geçersek) daha iyi olduğu sonucuna nasıl varılıyor, merak ediyorum.
  • ebeveynlerin* sadece görevlerini yerine getirmek için adeta yazı tura atarak evlenip, sözde aile kurarak çocuk sahibi olabildiği bir ülkede; birbirine gerçekten saygı ve sevgi duyan eşcinsellerin haydi haydi evlat edinebileceğini savunan biri olarak var olması gerektiğini düşündüğüm hak.
    ayrıca eşcinseller birbirini pek ittirmez. konuşarak anlaşabilirler. genelde onları ittirenler, toplumdaki homofobik insanlardır. hatta o insanlar sadece eşcinselleri değil, bir ortamını bulduklarında birbirlerini de ittirirler.
  • cocuklarin saglikli buyumeleri ve geli$ebilmeleri icin e$cinsel ciftlere hicbir zaman verilmemesi gereken haklardir.
  • insanların kendi çocuklarını mal gibi alıp sattığı, onlara tecavüz ettiği, porno simsarlarına çerez yaptığı bir dünyada yaşıyoruz. ebeveynlerin kendi içlerindeki seks hayatlarının şekli şemaline gelene kadar daha çok şey var bakılması gereken. bir de kim kimi ittiriyor diye meraklanan hastalar var o da ayrı bir mevzu. onlar nasıl çocuk yetiştirecek diye de ben merak ediyorum.
  • (bkz: birdcage)
  • savunmaya kalkanların argüman olarak en azından "dünyanın zaten amına goyulmuş, bu da oluversin"i kullanmamalarını beklediğim haklar.
hesabın var mı? giriş yap