• marguerite yourcenar in hür yumer çevirisi ile doğu öyküleri isminde adam yayınlarından çıkan kitabı.
  • “cornelius ansızın gözlüklerini çıkararak,
    -tanrı evrenin ressamıdır.
    sonra da, sesini alçaltarak büyük bir acıyla,
    -tanrı'nın kendisini manzara resmi yapmakla sınırlamış olması ne büyük talihsizliktir başkan bey, dedi.”
  • öykü de, tıpkı afrodisya gibi dul ve gerçeği söyleyememenin verdiği acıyla doludur. afrodisya aşığının kesik başını alıp kucağına, cezasından sonsuz akşamın içine koşarken, öykü de bir kenara koyduğu aklıyla cezasının peşinden karanlığa koşar, bacaksız. isimleri unutulmuşların hep bir öyküsü olmuştur.

    "arzu, sana arzulamanın boşuna olduğunu öğretti, şimdi de pişmanlık, pişmanlık duymanın fayda etmediğini söylüyor. sen, birer parçası olduğumuz yanılgı; sen, kusursuzluğun içinde kendiliğinden bilinçlenen kusurlu güzel; sen, ille de ölümsüz olmayan gazap... sabret."

    öykü sevmeyenlere göre.
  • walter benjamin "hikaye anlatma sanatı sonuna yaklaşıyor, çünkü gerçeğin epik yönü olan bilgeliğin soyu tükenmekte.” demiş. şeytansı bir yeteneğe sahip olan marguerite yourcenar'ın öyküleri de artık -pek- rağbet görmeyen türün geçmiş zaman harikalarıdır.
  • daha ilk öyküsüyle - aslında masal demek daha doğru geliyor - en sevdiğim öykü kitapları arasına yerleşmiş olan muhteşem marguerite yourcenar eseri; tam bir başucu kitabı.

    yazarın notu bölümünde, kitapta yer alan on öykünün esin kaynakları detaylı olarak belirtilmiş. buna göre;

    wang-fo nasıl kurtuldu eski bir çin kıssasından; marko'nun gülümseyişi ve ölü kadının sütü ortaçağ balkan baladlarından; prens genci'nin son aşkı, murasaki şikibu'nun genji monogatari romanından esinlenilerek yazılmıştır. nereus kızları'nı seven adam ve dul afrodisya, eski yunanistan'dan hurafelerdir. boynu vurulan kali bir hindu mitosundan türemiştir; aynı mitos, goethe (le dieu et la bayadere) ve thomas mann (les tetes transposees) tarafından da yorumlanmıştır. marko kraliyeviç'in sonu'nun kaynağı bir sırp baladıdır. kırlangıçlar meryemi, yazarın eski atina kırlarındaki bir kilise için kaleme aldığı kişisel bir fantezisidir. cornelius berg'in hüznü ise yourcenar'ın bir romanı için tasarladığı sonuç bölümüdür ve yazarın da belirttiği üzere geri kalan dokuz öyküden biraz farklıdır; yazar bu öyküyü bir doğu öyküsü olarak görmemektedir. fakat bu şahane derlemenin bir ressam öyküsüyle başlayıp başka bir ressamın öyküsüyle bitmesi açısından, cornelius berg'in hüznü'nün kitaptaki yeri çok değerlidir. yourcenar da kitabını neden bu öyküyle bitirdiğini şöyle ifade etmiş;

    "...ama kendi yapıtının içinde yitip kendi yapıtının içinde kurtulan o büyük çinli ressamın karşısına, kendi yapıtı önünde kara düşüncelere dalan bu rembrandt çağdaşını çıkarma zevkinden kendimi alamadım."
  • marguerite yourcenar'ın öyküye şiiri giydirdiği rüya gibi eseri.

    "yaşlı ressam wang-fo’yla çırağı ling, han krallığı’nın yollarında ilerliyorlardı.

    yavaş yol alıyorlardı, çünkü wang-fo geceleri gezegenleri, gündüzleriyse kızböceklerini seyretmek için duraklıyordu. yükleri hafifti; çünkü wang-fo eşyaların kendilerini değil, imgelerini severdi ve dünyada fırçaların, çini mürekkeplerinin, lake boya kutularının dışında hiçbir şeyin sahiplenilecek kadar değerli olmadığını söylerdi. yoksuldular, çünkü wang-fo resimlerini bir tas arpa çorbasıyla takas eder, gümüş paraları küçümserdi. sırtındaki çizim dolu torbanın ağırlığı altında ezilen çırağı ling, gökkubbeyi taşırmışçasına saygıdan iki büklüm olurdu; çünkü ling’e bakılırsa, bu torba, karlı dağlar, baharda ırmaklar ve yaz mehtabının yüzüyle doluydu."
  • çevirmeni hür yumer 'in genç yaşta yaşamına son verdiği ve serra yılmaz'ın eski eşi olduğunu öğrenmemle başka bir boyut kazanmış, öykücülüğün üst düzey örneklerinden biri olan kitap.
hesabın var mı? giriş yap