• agustos 2009 da vizyona girecek olan filmdir. basrollerinde denzel washington, john travolta ve james gondolfini nin yer alacagi film simdiden basarili olacaginin sinyallerini veriyor.
  • john turturro abimizin de oynadigi, konusunun ise su sekilde oldugu filmdir: new york metro trenini kaciran silahli bir adam, rehineleri birakmak icin onunla anlasmaya calisan polislerden ve yetkililerden oldukca yuksek bir meblada fidye ister, buna ragmen yetkililer korsanin nasil kacacagini oldukca merak etmektedirler ve olaylar gelisir.
  • saçma bir fikirden yola çıkmış bilinç altı propaganda filmi. amerikalılara her an her yerde korkmaları ve cici hükümetlerinin dediğini yapmaları gerektiğini hatırlatma hizmeti görmektedir.

    aha bu da fragmanı:
    http://movies.yahoo.com/…/1810003158/video/12007226
  • derim ki 1974 yapımı the taking of pelham one two three'yi izledikten sonra izlemek güzel olur. tony scott, travolta ve washington hollywood harikası bi işi başarmışlardır lakin orijinal olanı diyelim, o da başkadır.
  • gerçekçi anlatımı ve oyunculuğu ile zevkle izlenebilecek bir filmdir. hiç sırıtan oyuncu yoktu, zaten kilit rollerde çok sağlam oyuncular var, bekleneni veriyor hepsi, ben özellikle john travolta'yı çok başarılı buldum. turturro'yuda ciddi polis olarak izlemek ayrıca bir zevkti. filmi gayet sevmeme rağmen tekrar izlermiyim diye sordum kendime, izlemem dedim.

    tren pelham bay istasyonu'ndan 1:23'de geçtiği/kalktığı için adı pelham 1 2 3'müş.
  • iyi hoş da seyirciyi saf yerine koymak ne demek oluyor acaba? 10milyon dolarlık fidyenin badireler atlata atlata onca yolu katettiği sırada, tam da seyircilerin "new york değil mi burası, arabayla eskort motorlarıyla para taşımak da nerden çıktı, nerde helikopterler" şeklinde fısıldaşmaya başladıkları anda karakterlerden teki de buna parmak basar, "bakın bir akıllı siz değilsiniz, biz de bunu çoktan düşündük ama böyle ilerletmeyi tercih ettik" tarzındaki göstermeler.. zaten ana olayın "göstermek" olduğu bir film.. elbette denzel washington ve oyunculuğuna denecek yok da ikinci bir inside man rolüne (suçlunun gözüne giren iyi adam) ne gerek vardı, ona da bunu yakıştıramadım..
  • "new york city... işte bu manzara ve şehir için teröristlerle bu kadar uğraşıyoruz dostum... değer, değil mi?"

    amerikan yaşam tarzının kutsallaştırıldığı, sinir bozucu düzeyde klişeler, daha önce binlerce kez izlediğimiz türden propagandalar içeren bir film - buna ek olarak bir aksiyon filmi sayılamayacak kadar tekdüze. tüm film nerdeyse 2 tane mekanda geçiyor. bi nevi drama gibi yani. bi de klasik "metropolitan xxx komuta merkezi" var bi tane, trenlerin hareketleri bik bik bik izleniyor (bik bikler trenlerin koca ekranlarda hareketini izlerken zoom'landığında çıkan sesler oluyor.)

    bütün bu saçmalıklara takılmayıp bir romanın filme uyarlanmış hali olarak izlenirse izlenebilir.. yok yok.. hiç gerek yok.. belki de izlenebilir.. evet.
  • "bugün new york için ne yaptın?" temalı bir yaz filmi.
  • beklentilerinizin ayarlarını doğru yaparsanız, izlerken bazen zevkten, bazen heyecandan tırnaklarınızı bile yiyebileceğiniz film.
    nitekim, bütün abiler (kim oldukları yukarıda yazıyor, yormayın beni) çok iyi oynuyor. kurgu da hiç fena değil.

    ben film boyunca hiç sıkılmadım ki, normalde çok sıkılgan bi insanımdır.

    not: denzel washington yaşlandıkça daha iyi oluyor. bak, eskiden kendisine sinir oluyordum, şimdi olmuyorum.
  • izledikten sonra "abd küçülüyor be.." hüznüne kapıldım. (evet neo-liberal bir insanım ve in usa we trust meraklısıyım)

    --- spoiler ---

    uzun zaman sonra, new york küçük bir şehir gibi geldi. akılsız bürokrasi, kusursuz olmayan planlar, şehirde ciddi sorunlar, kendi halinde insanlar, borsanın sadece küçük bir rehine operasyonu ile baya bir düşmesi... bütün bunlar, new york'un artık küçük bir şehir olduğunu hatırlattı bana. hele bir de john travolta'nın oynadığı karakterin sürekli "şehir" vurgusu yapması, içimi cızz ettirdi.

    bu tip filmlerde "kusursuzluk"tan çıkışı olumlu buluyorum aslında. tony scott zaten minimalist tarzla aksiyon film çekebilen nadir insanlardan. bu filmde de google earth ve düşük çözünürlüklü görüntüler ile gönlümü fethetti. yukarıda bahsettiğim "küçülme" biraz da bu şekilde aktarılmış olduğu için güzel.

    bir de bugün ekrem dumanlı başlığında tartışılan "dini film" geyiğine bir gönderme olsun; bu "dini" bir filmdir. tıpkı bir çok hollywood filmi gibi. özellikle john travolta ile danzel washington arasındaki konuşmalar; hz. isa replikleri, kendini feda etme meselesi, kötünün çıkarcılığı, herkesin günahkar olması, zorla gözümüze sokulan katoliklik meselesi, günah çıkarma... üzerine kurulu.

    ha bu tarz film güzel midir? entelektüel filmler kuşağından değil, bu bariz. fakat "film" bu. "farklı" yani. karakterler tutarlı, hikaye ve kurgu güzel. yönetmenlik yerinde. bizdeki popüler sinemada yapılamayan şekilde "karakter" çizilmiş. filmin sonunda herkesin bir şekilde günahkar kaldığını görmek bile güzel. new york city'nin danzel washington'u "savunacağını" görerek sinemadan ayrılmak güzel. öyle ama... o kadar.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap