• kurulu bir seyi parcalayarak dagıtmak bozmak tahrip etmek.
    ör: aile yıkmak / bina yıkmak
  • duruma göre birini öldürmek anlamında da kullanılabilecek fiil. kurtlar vadisi'nde sıkça rastlanır bu haline.
  • iyilerin dünyasında yapmak karşısında mütemadiyen ezik kalan eylem...

    (bkz: yikmak kolay yapmak zor)
  • “yıkmak, yapmak kadar insanlara kıymet mi verir
    bunu en çulpa herifler de emin ol becerir
    sade sen gösteriver işte şudur kubbe diye
    iki ırgat ile iner koca süleymaniye
    gel bir de yapalım dendi mi heyhat o zaman
    bir süleyman lazım yeniden
    bir de mimar sinan.”

    mehmet akif ersoy
  • "yapılma, yıkılmadadır; topluluk, dağınıklıkta; düzeltme, kırılmada; murat, muratsızlıktadır; varlık yoklukta. her şey buna benzer.. öbür zıtlar ve eşler de hep bunlar gibidir.
    birisi geldi, yeri bellemeye, sürmeye başladı. aptalın biri dayanamayıp feryat etti.
    dedi ki: "bu yeri neden yıkıyorsun... neden yarıyor, dağıtıyorsun?!"
    adam dedi ki: "a ahmak, yürü git.. benimle uğraşma! sen yapılmayı yıkılmada bil!"
    bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?
    düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bostanlık, ekinlik olur, mahsul ve meyve yetiştirir?
    yarayı neşterle deşmedikçe iyileşir, onulur mu hiç?
    ahlatın, ilaçla yıkanmadıkça hastalığın nasıl geçer, nasıl şifa bulursun?
    terzi kumaşı paramparça eder. bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye,
    "bu canım atlası neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?" der mi?
    her eski yapıyı yaparlar, yenilerlerken eski yapıyı yıkmazlar mı?
    marangoz, demirci ve kasap da bunun gibi, yeni bir şey yapacakları zaman önce o şeyi yıkıp yakıp harap etmez mi?
    o helileyi, belileyi dövmek -de öyledir-, onları adeta telef etmek, bedenin yapılmasıdır.
    buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? bizim soframızı bezeyebilir miydi?"
    mevlânâ, mesnevi
  • şubat, birçok sami dilinde aynı kökenden türemiştir. kökeni kesin olmamak ile beraber akadcadaki “vurma, çarpma, yıkma” anlamlarına gelen şabatu sözcüğü ile aynı kökten gelebilir. ibranicede "şevat" , aramice (süryanice) "şebat" ve arapça'da "şubat" olarak geçmiştir. türkçeye bu dillerden geçmiştir.

    her an her şeye merhaba de, izin ver.
    yapmaya ve yıkmaya, yapılmaya ve yıkılmaya izin ver. zira;
    "her an her şeye veda et." nikos kazancakis

    (bkz: yık), yıkım, yıkık
    (bkz: yığmak), yığılmak
    (bkz: yıkılmak/@ibisile), yıkılış
    (bkz: kürstürmek), kürsülmek
    (bkz: göçertmek)
  • nedense kimsenin aklına osmanlı saraylarını, padişahların türbelerini, paşaların yalılarını yıkmak gelmemiştir bizde. bir düşünceyi ortadan kaldırmak önce mekanlara karşı tutumunla başlar. bizde bu es geçilmiştir, kutsal gördükleri için sanırım. had bilmekten, tarih saymaktan...tarihi yapan olmak önemli. yıkmak hep olmuştur, bir şeyleri yıkacaksın ki yapabilesin.
hesabın var mı? giriş yap