• artık hugh grant'in varlığından dolayı mı yoksa afişinden midir bilemem sıradan bir romantik komedi zannettik biz bu filmi. sinemada izlemedik. televizyonda oynamasaydı hiçbir zaman da izlemeyecektik.

    tam olarak sağ gösterip sol vurdu diyemeyiz ama beklediğimizden başkaydı, bambaşkaydı. öyle çok iddialı bir film değil. hayata bakışımızı kökten değiştirecek kadar... filmin böyle bir derdi de yok zaten. iyi bir film olması için bu şart da değil ayrıca. ama içimi ısıtan, çokça gülümseten, az da olsa kahkaha attıran, ağlatmasa da ağlatmış kadar olan, illa ki kendini sevdiren küçük dünyalar üzerine küçük bir filmdi.

    hugh grant hiç de öyle ifadesiz değildi. sırf terk edilme sahnesindeki anlık değişimleri bile keyifle izlenir. film benim için didaktik de değildi. ne will’in hayat tarzını ne de diğerlerini dibe vurduruyor; insanlara ada olmayın, anakara olun demiyor. evli ve çocuklu olanlar mükemmel değil, will de değil, marcus’un annesi de değil. model olarak alınacak kimse yok. belki marcus... ayrıca insanlar muhteşem değişimler de geçirmiyor. hayatta olabileceği kadar değişiyorlar. ya da değişmiyorlar; başka hayatlarla etkileşim içine giriyorlar.

    eğer bu bir hollywood yapımı olsaydı will filmin sonunda aile babası olur, marcus şarkıyı mükemmel söyler, herkes ayakta alkışlar, hatta zıtların birlikteliğinden kuvvet doğar mantığıyla will’i marcus’un annesiyle baş göz ederdik. will de boş hayatından tamamen vazgeçerdi.

    her şeyden önce senaryoyu yazanı kıskandım. özellikle diyalogları tek tek ezberlemek istedim... hele nefis monologları arada bir çıkarıp hatırlamak için hafızamın manzaralı bir yerine yerleştirmek istedim.

    bir seferde bir kavanoz nutella yemiş gibi oldum. yine olsa yine yaparım.
  • "babam noel sarkisi yazsa telif hakki benim olsa" dedirten film.
  • kitabi okumamiş olsam da filmden çok zevk aldim ben... hugh grant gerek güzel kiyafetleri, gerek inceliği, gerekse boş boş oturmasi ile takdirimi kazandi, "ben de ileride böyle yaşiycam işallah" diye iç geçirtti, ayni zamanda da bu tip kebap bir yaşamin da az çok sorunlari olduğunu gösterdi bize, peki teşekkür ederiz, fakat ben yine de bu yaşami alayim... genel olarak süper esprilerle bezeli {hep bezeli sözcüğünü kullanmak istemişimdir} fazla duygusala kaçmayan, sonunda da fazla uçmayan, holivud tarzi "heyo yaşasin filmdeki herkes aile oldu mutlu oldu heyo" diye bitmeyen {itiraf edeyim, will'i aile babasi olarak göreceğim diye tirsmiştim bir an} bir film... çocuğun dinlediği müziğin etkisinin biraz fazla abartildiği kanisindayim yine de, shake your ass dinliyor diye adamdan sayilmaz ki biri...
  • artik kitabi okumuş full bir insan olarak da belirteyim ki, kitapta marcus'un okulda, tipindeki değişimlere göre değişen popülaritesi çok daha başarili anlatilmiş, yani killing me softly söylerken öldürün, ertesi gün shake your ass dinlerken süper marcus durumu yok... ayrica, daha da güzeli, kitapta marcus'u popüler yapan rap değil, bildiğimiz basbayaği nirvana ve kurt cobain... ve tabii ki ayni zamanda ellie ile olan arkadaşliği... ellie demişken, filmde çok yumuşatilmiş olduğunu da belirtmek lazim... sonuçta, kimileri kendini süpermen'de, kimileri kuzularin sessizliğinda bulur, ben de will'de buldum gelecekteki halimi...
  • ufaklığın "killing me softly"'yi annesiyle söylerken hugh grant'i yavaş yavaş öldürdüğü sahne ve yine aynı şarkıyı salonda annesine bakarak söylerken onun hatasını yüzüne vurduğu sahne akııllara kazınmalıdır.
  • --- spoiler ---

    -my mum wants me to sing it. it'll make her happy.
    -look, mate, nothing you do can make your mum happy, all right? not in the long term. she has to do that for herself.

    --- spoiler ---

    diyalogundan sonra keşke daha önce izleseymişim dediğim film. mutlu olmak için kendisi gayret göstermeyen birini mutlu etmek için çabalamanın anlamsızlığını üç basit cümleyle o kadar güzel ifade etti ki film, şimdiye kadar bunu düşünemediğim için kendimden utandım.
  • filmde çocuğun hugh amcayla killing me softly yi söylerkenki sahnede bi ağlayan ben varım heralde.
  • (bkz: no man is an island)

    --- spoiler ---

    who wrote the phrase "no man is an island"? john donne? john milton? john f. kennedy? jon bon jovi? jon bon jovi. too easy. and, if i may say so, a complete load of bollocks. in my opinion, all men are islands. and what's more, now's the time to be one. this is an island age. a hundred years ago, you had to depend on other people. no one had tv or cds or dvds or videos....or home espresso makers. actually, they didn't have anything cool. whereas now, you see you can make yourself a little island paradise. with the right supplies and the right attitude, you can be sun-drenched, tropical, a magnet for young swedish tourists.

    --- spoiler ---
  • nick hornby nin 2. kitabidir kendisi.
    cevresindeki insanlarla ilişki kurmayı beceremeyen, icine kapalı genc bir cocuk ve onun tipik uyuz annesi ile olan ilişkileri ve bir de hayatına bir sekilde giren will isimli genc bir adam...drama seyreder gibi bi kac saat icinde bitecek bir surukleyicilikte bir kitaptir.okunmalı
  • hugh grant'ten bir killing me softly yorumu dinlemeye olanak veren naif ingiliz filmi*
hesabın var mı? giriş yap