• özellikle belirli bir yaştan sonra öğrenenler için pek zor, meşakkatli bir uğraş.
    mark twain amcamız da bu konuda demiş ki:

    "my philological studies have satisfied me that a gifted person ought to learn english (barring spelling and pronouncing) in thirty hours, french in thirty days, and german in thirty years. it seems manifest, then, that the latter tongue ought to be trimmed down and repaired. if it is to remain as it is, it ought to be gently and reverently set aside among the dead languages, for only the dead have time to learn it."

    meali:
    "dilbilim araştırmalarım bana gösterdi ki, yetenekli bir kişi ingilizceyi (imla ve telaffuz hariç) otuz saatte, fransızcayı otuz günde, almancayı otuz yılda öğrenebilir. öyleyse, bu dilin kırpılıp tamir edilmesi gerektiği apaçık ortadadır. olduğu gibi kalacak olursa, nazikçe ve saygı ile ölü dillerin arasına yerleştirilmelidir, zira yalnızca ölüler onu öğrenecek zamana sahiptir".

    (bkz: the awful german language)
  • akademik c1 sınavını vererek almanca bir bölümde okumama rağmen tam olarak öğrendiğimi düşünmediğim dil. 4 yıldır almanya'dayım, almanlarla çalışıyorum ve alman ev arkadaşım var. zeka geriliğinden değil, içine girdikçe sinsileşen bir dil almanca.

    ben sınava hazırlanırken youtube'da uzun süre almanca içerik izlemiştim. aşağıya zaman buldukça editleyeceğim ufak bir liste bırakayım, belki yardımım dokunur.

    learn german with anja

    lingoni german eskiden german with jenny idi, şimdi biraz değişmiş ama jenny üzmez.

    galileo dinleme egzersizi için süper. temalardan seç beğen al.

    linguee ingilizce biliyorsanız bence en kullanışlı sözlük.

    zdf tatlı tatlı belgeseller, diziler ve daha niceleri. favorim gıda hileleri serisi. yeme içmeyle ilgileniyorsanız şef nelson müller'in bölümlerini de tavsiye ederim. youtube'da da videolarını bulabilirsiniz.

    marktcheck yine özellikle gıda konusunda güzel içeriği var.

    easy german

    get germanized
  • ögrenmek isteyenlere birkac kaynak önerecegim dil.

    https://www.german-course-vienna.com/…ses,3870.html exercises kisminda her levela uygun, ögretici egzersizler var. aciklamalari da cok iyi.

    https://www.youtube.com/watch?v=4-edothe6qo a1 seviyesinde almanca filmin. filmin a2, b1'i falan da var. gündelik konusmalara kulak dolgunlugu kazanmak icin cok güzel.

    https://www.schubert-verlag.de/…_uebungen_index.htm egzersiz yapilan bir baska site. dinleme egzersizleri falan da var. bu da iyi.

    hosuma giden diger youtube kanallari da sunlar:

    https://www.youtube.com/c/learngermanwithanja

    https://www.youtube.com/learngermanoriginal

    https://www.youtube.com/easygerman

    https://www.youtube.com/deutschlera

    icine girdikce insalarin dedigi kadar zor olmadigini anladiginiz eylem.
  • almanca/@metonymics entry'sinden sonra o kadar çok mesaj aldım ki almanca öğrenme deneyimi konusunda çok basit örnekler üzerinden bir kaç öneri sunmanın iyi olacağını düşündüm (bunu yaparken herkesin her şeyi farklı yönden algılayacağını, öğrenmenin son derece kişisel bir deneyim olduğunu ve bu yazacaklarımın da benim algılama biçimime göre kurgulandığını peşinen vurguluyorum)

    iki kısa gazete haberini örnek olarak kullanıyorum. ilki deutschlandfunk’un kultur bölümünden rolling stones haberi: dlf kultur - living in a ghost town

    eğer almanca konuşulan bir ülkedeyseniz ya da türkiye’de bir süredir kursa gidiyorsanız, haberi okuyunca genel çerçeveyi muhakkak anlıyorsunuzdur. peki, metni tamamen anlamanızı engelleyen eksikler neler olabilir?

    adım adım gidelim

    ilk cümle: passend zur corona-krise hat die britische rockband the rolling stones einen song mit dem titel „living in a ghost town“ veröffentlicht.
    devrik bir cümle, perfekt’te çekilmiş. band ve song sözcükleri gündelik şekilde ingilizceden transfer edilmiş. “passend zur corona-krise” vurgunun bulunduğu yer. burayı vurgulamak için öğeyi başa alıp devrik cümle kurulmuş. tam olarak olmasa da deyimsel sayılabilecek bir kalıp “mit dem titel”. ayrıca “passend zu” dendiğine göre demek ki “passen” bir şeye uymak/uygun olmak anlamında “zu” alırmış.

    ikinci ve üçüncü cümle: die band sei vor den ausgangsbeschränkungen im studio gewesen und habe neues material aufgenommen, schrieb frontmann mick jagger im onlinedienst twitter. „und bei einem song – living in a ghost town – dachten wir, dass er in der zeit, in der wir leben, nachhallen würde.“
    konjunktiv ı ve geçmiş zaman. demek ki başka birinin söylediği bir şey aktarılıyor. bingo! aktarılan bölümden, yani konjunktiv ı ile kurulan yan cümleden sonra gelen temel cümle virgülle başlamış. bir önceki cümlede “passend zur corona-krise” bölümünü başa alıp devrik cümle yapıldığı gibi, burada da aktarılan bölümü konjunktiv ı çekimiyle yan cümle yapıp başa almış ve yine bir çeşit devrik cümle kurmuşlar. ikinci cümlenin yüklemi “schrieb”, öznesi “frontmann mick jagger”.

    üçüncü cümle ise tırnak içinde. präteritum ile geçmiş zamanda kurulmuş. burada dikkatli gözler hemen fark etmiştir, aslında haber başkasının (mick jagger’in) söylediğini aktarmaya devam ediyor, ama konjunktiv ı’da tırnak içinde olmayan, dolaylı olarak anlatılanın aksine burada doğrudan bir aktarım var ve tırnak içine konmuş. bu cümlede yüklem ve özne “dachten wir”, dass’tan sonrası ise yan cümle. yan cümlede konjunktiv ıı kullanılmış, çünkü temel cümle (dachten wir) geçmiş zamanda çekilmişti, geçmişten şimdiye, yani cümlenin kurulduğu sırada geleceğe atıf yapıldığı için konjunktiv ıı gerekmiş. “in der zeit, in der wir leben” ise çok güzel bir relativsatz örneği.

    sonraki dört cümleyi bu örnek çözümlemeye uyarak rahatça yapabilirsiniz.

    ikinci örnek aynı gazetenin wissen bölümünden hubble uzay teleskobuyla ilgili bir haber: dlf wissen - hubble-geburtstag

    bu haberde kalıplaşmış halde kullanımda olan temel birkaç ifade var: mit hilfe + gen. (mithilfe olarak bitişik de yazılabilir. mit hilfe von + dat. şeklinde de kullanılabilir), außerhalb + gen., unter anderem gibi.
    yine devrik cümleler var ve metin geneli präteritum’da çekilmiş.

    şimdi biz ne yapacağız?

    * kalıplaşmış ve deyimsel ifadeleri bir kenara yazıp öğreneceğiz.
    * fiillerin anlamlarına dikkat edeceğiz. mesela ilk haberde bir albümü yayınlamak/piyasaya sürmek anlamında veröffentlichen kullanılmış. bu fiil bir kitabı yayımlamak da demek aslında ("offen" açık demek, "öffentlich" açıkta olan, alenen ortada olan demek. "öffentlichkeit" da kamu/kamuoyu demek).
    * metinlerin ikisi de çok kolay olduğu için kelime bilginizin yeteceğini düşünüyorum, ama eksik varsa elbette bilmediğiniz sözcüklerin anlamlarına bakmalısınız.
    * kıvrak ve akıcı konuşabilmek için devrik cümlelerin nasıl yapıldığını öğreneceğiz.
    belli bir aşamadan sonra gramer çalışmak boşa kürek çekmek olacak (b2’yi bitirmiş olmanıza rağmen c’de tekliyorsanız mesela). işte o zaman bu tür küçük alıştırmalar çok büyük önem kazanacak. gördüğünüz, duyduğunuz, okuduğunuz her şeyde ilginizi çeken bu tür küçük ayrıntıları not edip kullanmanız çok çok önemli.
    passend zur corona-krise’yi “passend zum wetter” ifadesine dönüştürüp kullanabilmelisiniz.

    bunun dışında bence düzey belirleme sınavları her zaman doğru sonuç vermiyor. hatta c düzeyindeki öğrencilerin çoğunun b2’de olduğunu düşünüyorum. üstelik gramer sınavında c1 çıkan biri dinlemede b1.2 olabilir. her birimdeki seviyeniz farklı olabilir. kişisel fikrim aufsatz ve hörverständnis sınavlarının gerçek düzeyinize en yakın sonucu verdiğidir. bu da bireysel çabayla, dikkatle, motivasyonu kaybetmemekle olur.

    bir de naçizane bir önerim var.
    dili tek başına düşünmek çok yüzeysel bir şey. bu dil nasıl bu hale gelmiş, neden böyle, neden bir fiilin üçüncü beşinci anlamında bambaşka bir algı dünyasına giriyoruz, bu insanlar yüzyıllar boyunca nasıl bir devinim içinde bu dili şimdiki haline getirmişler, bunları bir düşünün. yoksa “almanya çogzel abi, yediğim önümde yemediğim ardımda, marketler ucuz, doğa güzel” diyerek el alemin bilimsel, teknik, kültürel, sanatsal, tarihsel birikimini sömürüyor gibi oluyorsunuz. üstüne yatmaktansa insanların kümülatif birimine saygı duymak lazım.
  • en meşakatli işlerden biri.
    ve bu yüzden almanca öğrenmeye çalışan babayiğitler için geliyorrr:
    http://www.dw.com/…eutsch-lernen/nachrichten/s-8030

    adamlar ''langsam gesprochene nachrichten'' denilen şeyden yapmışlar, yavaş yavaş haber bülteni okuyorlar bizler için ve her günkü haber özeti var bildiğin.

    edit:link yenilendi.
  • bu konuda tavsiyede bulunamam, sizi eğlendirecek şekilde her gün düzenli çalışmak tek çıkar yol. bulunduğunuz topluma adapte olmak için bu dili öğrenmek bir zaruret. ne kadar ilerlerseniz o kadar yararlı; is, eş, ev, sosyal çevre, vb. konularda anahtar rolü oynuyor. tabii ırkçılıkla yüzleşme oranı da bir o kadar düşüyor. bunlari biliyorsanız, devam etmek için yeterince bir motivasyon oluşuyor. elbette dil öğrenme sürecinin kendisi bir kültürel zenginlik. ingilizceden sonra en fazla vikipedia içeriğinin almanca oluşturulduğunu hatırlatmak yeter.
    çok kimse biliyordur, ben yine de birkaç kanala dikkat çekmek istedim:

    sprakuko, mit patrick: a'dan z'ye tüm konularda yığınla eğitim videosu var. bunun dışında çarşamba günleri almanya saatiyle 22'de bir saatlik online ders veriyor, pasiv-aktif ve verbal-nominal cümle dönüşümleri üzerine. b2-c1 düzeyinde. ben c1 telc'i başardığım halde ilgiyle takip ediyorum. birkac aylık da kanala üye olup destekte bulundum.

    [deutsch mit schmidt: telegram hesabından her gün yeni bir şeyler sunuyor. podcast yayınları harika, bir fiil bir sıfat şeklinde. cok duru bir ses tonu ile bolca örnek vererek kelimeleri kafaya kazıyor. bunun da "200 hundert fragen zu nomen-verb-verbindungen" kitabini amazondan alıp tüm cümleleri deftere geçerek aklimda kalıcılık sağlamaya çalıştım.

    auf deutsch gesagt, robin: bir saatlik podcastlarinda işlevsel konuları ele alıyor ve yayının ikinci bölümünde konusma analizi yapıyor. ıleri düzeyinde almanca calisanlar için gözardı edilemez değerde.

    son bir seneden youtube yayınına başlayan deutsch mit rieke, kelime haznesi konusunda, her pazar 10 dakikalık yayınla yığınla örnek vererek öğrenim keyfini artırıyor.

    deutsch plus mit susanne: yine haftada bir, kısa videolarla alman dilinin incelikleri ve gözden kaçanlar hakkında kayda değer sunumları var.

    fröhlich deutsch mit michaela,: özel olarak telaffuz, genel olarak telc sınavlarına hazırlık konusunda değerli bir kanal. son zamanlarda yeni bir yayın yapmıyor.
    sona yazdığım halde bu sayfalar içindeki ilk gözdem ve en çok yararlandığım kanaldı.

    ve tabii easy german sokak röportajları, yerlisinden dinleme-anlama üzerine eşsiz zenginlikte.

    bu da bonus, linguistik dersleri:
    belles lettres.

    ben dört sene önce duolingo cümlelerini bastan sona deftere yazarak çalışmaya başladım, sonra memrisede paralı üyelik alarak ayni yontemle devam ettim.
    bu programdan not ettiğim cümleleri alta yapıştırayım, belki analiz ederek çalışmak isteyen olur. ben daha çok papağan gibi tekrar ederek çalıştım ve duruma göre cumleler kendiliğinden dilime gelmeye başladı. mesela eleman diyor ki "ich habe dir doch gesagt, dass ich kein guthaben mehr auf meinem handy hatte."
    bu ezberinizdeyse, farklı durumlarda yeniden formüle etmek çok kolay. ben aklimdaki bu cümleleri değiştirerek b1 mektupta tam puan almıştım ahahahhaa
    evet dil öğrenmede ezber cok önemli. c1 kursuna giderken fark ediyor insan, bir süre sonra gramatik bilgisi de yetmiyor, sprachgefühl ya da bauchgefühl diyor hoca her sıkıştığında. ki kendisi alman dilinde doçentti.

    er wäre gern reich, weil seine familie arm ist.
    der könig und die königin erklärten, dass sie bald eltern sein würden.
    ich habe das mädchen, das im kino arbeitet, gesehen.
    erinnerst du dich, wie er ausgesehen hat?
    taten sagen mehr als tausend worte.
    aus einer mücke, einen elefanten machen.
    wenn du nur eine notiz geschrieben hättest, hätte ich mir nicht solche sorgen gemacht.
    wenn er seinen schirm nicht mitnimmt, wird er klatschnass.
    wir sind rausgegangen, weil es aufgehört hat zu regnen.
    sie vertragen sich nicht gut miteinander.
    wir sollten uns wieder miteinander vertragen.
    sie dürfen ihre gummistiefel nicht vergessen.
    wir haben sonnenmilch mitgenommen, weil es sehr heiß war.
    ıch habe immer davon geträumt, ein professioneller fußballspieler zu werden.
    sie hat braune augen und graue haare.
    die welt steht mir offen.
    es bestand das risiko vom starken wind.
    wenn du dich anstrengend, wird alles gut.
    wir dürfen nicht unser ganzes geld ausgeben.
    wir hatten für ein kleines geschäft aber jetzt nicht mehr.
    sie haben sich dafür entschieden, das geld für eine neue lampe auszugeben.
    meine großeltern sind, als wir jung waren, nach afrika gegangen.
    wir haben früher in amerika gelebt aber wir sind umgezogen.
    die beweise deuten darauf hin, dass du schuldig bist.
    die polizei kann den verdächtigen nicht ohne beweise verhaften.
    ıch finde, dass man sich nicht auf meinungsumfragen verlassen kann.
    wenn du da gewesen wärst, hätte ich mir auch deine seite der geschichte angehört.
    wenn ich ein raumschiff hätte, würde ich bis zum rande des universums fliegen.
    ın der erste halbzeit haben wir keine punkte gemacht.
    ıch habe das mädchen gesehen, dessen bruder in unserem haus gewohnt hat.
    wenn er seine probleme bewältigt hätte, wäre es ihm gut gegangen.
    er hat den brief, denn ich heute morgen geschrieben habe, schon erhalten.
    du kannst die frau entweder beschreiben oder ein bild von ihr zeichnen.
    er stellt fest, dass das elektronikgeschäft mittags geschlossen hatte.
    sie behaupten, dass sie nur ihre kinder beschützen wollten.
    ıch wollte mein ganzes leben lang ein berühmter schriftsteller zu werden.
    das würde ich sehr gern aber ich muss morgen früh aufstehen.
    wir haben uns nicht verlaufen, weil wir den fluss gefolgt sind.
    er hatte weniger haare als der typ da.
    der patient sollte ungesundes essen vermeiden.
    der teufel steckt im detail.
    mein mann sagte, ich hoffe, wir verlaufen uns nicht.
    es schneite so sehr, dass wir nicht rausgehen konnten.

    ek: bu cümleler içinde imla hataları vardi, onları düzelttim.
    ısimlerin büyük harfle başladığı, elbette unutulmamalı.
  • önyargılarla yaklaşılmaması gereken dildir. henüz b1 seviyesinde olsam da inanılmaz sevdiğim ve mantıklı olduğu için öğrenmenin de benim açımdan eğlenceli olduğu ve beni heveslendiren dildir. artikelleri bir noktadan sonra cümle kurarken direkt olarak söyleyebiliyorsunuz, önemli olan fazla düşünmemek konuşmaya çalışmaktır ve uygun öğrenme metodunu bulmaktır diye düşünüyorum. korkmayın, korkutanları sallamayın.
  • b1 seviyesine gelmiş biri olarak eyyorlamam: öğrendikçe sevilen, öğrenmeye çalıştıkça "lan bu niye şimdi?!" dedirten masa başı hazırlanmış dil. hatta istisnaların dili. o kaba denilen dilin duydukça, bildikçe daha da güzelleştiği ve hatta şiirleştiğini belirtmek gerekir. kitap okumak en güzeli geliştirmek için; lakin, bir almanın konuştuğunu anlamak için hakikaten almanya'da kalmak lazım. o kadar hızlı türkçe bile konuşulsa anlayamayabilirim, bu konuda şüphelerim var.

    en kötü yanı; siz kıçınızı yırtar almanca konuşursunuz, karşınızdaki "sen kim köpeksin de almanca öğreneceksin" tavrıyla ingilizce cevap verir.

    seni yenicem almanca!
  • yabanci bir dili ögrenmek icin -burada almanca- o dil icin duygu olusturmak (sprachgefühl) gerekir. almanca ögrenilen her kelime türkceye cevrilmeye kalkilirsa isin icinden cikilmaz. neden? cünkü bu iki dilin uzaktan ve yakindan ne bir akrabaligi ne de benzerligi var. türkce düsünüp almanca ögrenmenin mümkünati da yoktur. bir örnek vermek gerekirse: "wie geht es dir" nasilsin demektir. kelimeleri ayirip tek tek türkceye cevirdigimizde "sana nasil gidiyor" cikar. ama anlami böyle, "nasilsin" ile alakasi yok dersen hapi yutarsin. bir kelimenin, cümlenin ne zaman, hangi durumlarda söylendigini kavramak lazim. ana dili almanca olan nasilsin'i böyle ifade ediyorsa benim de öyle ögrenmemden baska yol yoktur. ayrica adamlarin dilini degistirip türkceye uyarlayacak halimiz de yok. hem ne hakla ki?
  • lisede 4 yıl ders aldım *, duolingoile çalıştım, üniversitede 3 kur daha ders aldım, bir şeyler okumayı denedim; yıllarca tek kelime bile konuşamadım. en sonunda, hiçbiri ile şu bahsedeceğim podcastkadar iyi öğrenmedim. sabahları işe giderken serviste takıyorum kulaklığı, bir ders yaklaşık 20 dk sürüyor, 2 podcast dinliyorum. akşama da havam yerindeyse 1-2 podcast daha çakıyorum. kah yer yer uyuyakalıyorum, kah gizli gizli serviste almanca fısıltıyla kelime tekrar ediyorum.* böyle saçma sapan dinleyerek münih'e ve berlin'e gittim birer haftalığına. baya temel sorulara cevap veriyordum. inanılmaz az çalışarak ilk defa bu kadar rahat anladım ve kelimeleri hatırladım.

    podcast: coffee break german

    bunun benim için diğer öğrenme şekillerinden farklı olması, tamamen dinleme üzerine dönmesi. diğer türlü artık ciğerime işlemiş olan almanca yazıldığı gibi okunursaçmalığını bir türlü kafamdan atamıyordum. bir de podcast'in host'u olan amca çok tatlı, native bulmuşken her aklıma geleni sorayım diyor, 3 ders önce öğretileni hatırlamayıp bu neydi diye tekrar sorabiliyor. bu sebeple kesilmişi var gibi kalıp bir ders yerine daha doğal yollarla öğrenebiliyorsunuz.

    ben kelimeler temelde nasıl yazılır, mesela ş diye okunanların bazıları sch diye yazılıyor vs falan bunları biliyordum. o sebeple bir şekilde okumayı atlamak çok iyi geldi. tekrar bunlarla vakit kaybetmemek güzel oldu.

    kültürel kısımlar ve grammer guru bölümlerindeki ablalar da çok tatlı. özellikle 'amaan bu ne işime yarayacak' dediğim kültürel kısımdaki yörelere göre farklı selamlaşmalar sayesinde münih'te bayağı rahat ettik.*

    günlük muhabbette faydasını en çok gördüğüm yöntem buydu. eğer ingilizceniz varsa tavsiye ederim. ingilizceniz yoksa zaten britanya'nın köpeğiyim ondan ingilizce yazıyorum ekolüne bir an önce geçerek ingilizce öğrenmenizi tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap