• ankara'da olanı; 70'lerin sonlarındaki çocukluk dönemlerime dair büyük izler bırakmıştır.

    babam devlet memuru idi ve çalıştığı kurumun genel müdürlüğü ankara'daydı. bununla birlikte yaşadığımız ilde doğru dürüst bir göz polikiliniği olmaması sebebiyle arada bir kontrol ve tedavi için hacettepe üniversitesi'nin göz bankasına gelirdik.

    işte bu gelişlerin birinde tanıştım amerikan pazarı ile. gerçi o dönemler buna pazar değil pasaj denmekteydi, öyle yer etmiş kafamda.

    neyse;

    o zamanlar öyle japon, çin malları da yoktu. pasajdan içeri girince nescafeler, kremler ve lois kotlar.

    ama bilinçaltıma yerleşen, hiç silinmeyen tek görüntü var buraya dair.
    1 tavla kutusu içerisindeki renk renk matchbox oyuncak arabalar. ilk gördüğüm anı anımsıyorum da deliye dönmüştüm. görmemişiz ki böyle bir şey o güne kadar.

    aldık o gün bir tane, sonra ya babam her gittiğinde ya da her birlikte gidişlerimizde tutturdum matchbox diye. zavallım da beni kırmamak için o kısıtlı gelirine rağmen aldı hep. titredim onların üzerlerine, elletmedim kimseye.

    peki ne oldu onlara?

    35 seneye yakın geçti üzerinden ve hala benimleler. ben ise onlara her baktığımda çocukluğumu, 302 otobüslerle ankara'ya gidiş gelişlerimizi, eski mutlu ailemi anımsıyorum.
  • ankara'dakinden 2-3 sene önce şöyle büyükçe, sağlam * bir sırt çantası almıştım. aslında öyle heveslisi değildim ama satıcının "çok iyi abey birinci kalite bunlar abey su geçirmez amerika üretimi ordu mensupları kullanıyo bunları abey" diyerekten oracıkta adeta bir övmek için yaşayanlara dönüşmesi üzerine almış bulundum.

    lakin öve öve bitiremediği çanta 1 yurt dışı, 4-5 yurt içi seyahati sonucu kullanılamaz hale geldi. kayışlarını tutan plastikler kırıldı, içindeki su geçirmez yüzey parçalandı, fermuar tutamaçları koptu.

    geçenlerde yine uğradım. aynı dallama çantalarını millete okutmaya devam ediyordu muhtemelen. siklemedim. alt kata indim. bilen bilir orada genelde kozmetik ve eczane ürünleri satılır. gelmişken bir iki listerine, old spice filan alayım bari ucuza dedim. lakin verilen fiyatlar karşısında dehşete düştüm.

    içlerinden biri "bak bu iyi" diye elime en pahalı stick'i verdi. ama kapağını açıp koklattırmadı. ulan kokusunu bilmediğim ürünü niye alayım, belki köle götü gibi kokuyor? yapacağınız işi sikeyim diyerekten pasajdan çıkmaya koyuldum. tam çıkarken vitrinlerin birinde severek kullandığım, fakat nadir bulunan parfümümü gördüm. son bir şans verip tükancı amcaya fiyatını sual ettim. verdiği fiyata internet üzerinden aynı üründen iki şişe sipariş edilebiliyordu. hayırlı işler bile dilemeden terk ettim orayı. ve dönüm arkama bakmadım bile.

    20 yıl öncesinde yaşasaydık nescafe, nivea, nutella üçlüsü için uğrayabilirmişiz ama şimdiki haliyle kesinlikle cazip bir tarafı yok. gitmeyin.
  • istanbul'daki amerikan pazari ki -artık nargileciler doldurdu- kazıklanip kaziklanmadigimizi bir turlu anlayamadigimiz bir alisveris cennetiydi. üstünde made in usa yazili timberland botu, piyasadan ucuza kapattim diye sevinirken, acaba gerçek mi diye de dusunmeden edemezdik.
  • bundan yaklaşık 15 yıl önce ki adana versiyonundan bahsediyorum:
    -mis gibi çikolata kokan dexter ayakkabılar satan dükkanlar ki içerisinde timberland, lumberjack de satılırdı
    -daha üç dört yıl önce kimse sensodyne, listerine, arm&hammer gibi ürünleri bilmezken bunları satan mis gibi kokan mavi&turkuaz renk tonundaki kozmetikçileri vardı.
    -daha migros tarzı marketler oreo, m&m gibi güzel bisküvi, çikolataları ülkemize getirmemişken bunlar amerikan pazarında satılırdı. hatta be hatta heinz ketçapları, envai çeşit hardal markası yine amerikan pazarı dışında bulunmazdı.
    -ykm gibi mağazalar north face, jack wolfskin ve columbia gibi kamp, doğa sporları malzemeleri satan markaları getirmemişken bunlar amerikan pazarında vardı.
    -müthiş victorinox isviçre çakıları hiç bir yerde bulunmazken buralarda vardı. beysbol sopaları yine burda bulunurdu.
    -müthiş ingiliz twinings çayları yine buradaydı.
    -pek çok amerikan filminde gördüğümüz üçlü pakette satılan jockey fitilli atletleri valla yine buradaydı.
    ha kaçı orijinaldi belki de yüzde ellisi. ama bugün bu oran yüzde on bile değil. saçma sapan kot pantolonlar, lacoste satan at hırsızı gibi tipler doluştu. berbat çakma ayakkabılar, iğrenç adidas, nike ürünleri. yazık oldu valla. hala gidilir hala gezilir. o güzel kokular alınır ama asıl zamanı 90'lardı.
    bu arada şimdi çakma yakkabı alanlar için 75 liradan pazarlıkla 40 liraya düşülüyor. öğrenciyim tarzı her numara işliyor. hala pahalı fiyat söylendiğinde tamam abi kalsın deyince arkadan gel gel tamam hadi deniliyor. ama çakma.
  • kapitalizmin emperyalizm çağında dünyanın aldığı hal.
  • adana'daki en gerçek amerikan pazarıdır..özellikle bundan 10-15 yıl önce çok daha zengindi içerik bakımından.. oradan alınan oyuncakların eşi benzeri hala bulunamaz türkiye'de mesela.. şimdilerde daha çok dester, timberland, adidas, puma ayakkabıları alabiliyorsunuz inanılmaz makul fiyatlara üstelik orijinaller.. onun dışında her türlü vitamin, makyaj malzemesi, şampuan, saç bakım ürünleri, kısacası kozmetikleride çok uygun fiyatlara bulmak mümkün.. ayrıca içki kokteylleri de var hepsini tavsiye ederim..*
  • zamanında rus pazarı ile soğuk savaşa girmiş olan ayaklı alışveriş merkezi.
  • adanadaki amerikan pazarına bugün gittim, 4 yıl önce entry yazan arkadaşların dediklerinin aksine, çakma levi's ve tommy kotlardan geçilmeyen, çakma lacoste t-shirtlerin kol gezdiği, her dükkanın aynı ürünleri sattığı dandik bi pazardır...
  • ankara'da bulunanın adı zeytin dalı çarsısı olarak değiştirilmiştir.

    edit: zeytin dalı tabelası indirilip tekrar amerikan pazarı lale pasajı tabelası asılmıştır.
  • adana'da ziyapaşa caddesinin hemen bir arka sokağında bulunan, adana incirlik hava üssünden kaçak olarak çıkarılan kullanılmamış ürünlerin* satıldığı ve gidip gezmesi çocukluk yıllarımın en büyük eğlencelerinden biri olan mekandır kendisi.
    biz adanalıları, türkiye de şu anda beğeniyle kullanılan\tüketilen ürünlerle 15 yıl önce tanıştıran mekan
    (bkz: pringles)
    (bkz: hersheys)
    (bkz: toblerone)
    (bkz: alkaseltzer)

    (bkz: bu böyle gider)
hesabın var mı? giriş yap