• orneklendirip eszamanli aciklama yapacak olursak (ki yazin ortami eszamana degil sirali sisteme olanak taniyor ancak bilindigi gibi. henuz ayni anda birden fazla konunun dil yoluyla (ortam geleneklerine bagli kalindigi durumlarda) islenebildigi tek ortam, 3. dunya ulkesi parlamentolarini saymazsak chat ortamidir) soyle bir sey:

    kisiyi perfeksiyonist arayislara iten hakettigini alamama duygusu, ozellikle gelismekte oldugu iddiasi tasiyan ulkelerde, dusunsel israfa neden olan adamciklar yetismesine neden olmaktadir. isbu adamciklar, asagida (< ve > arasi) da bir ornegini goreceginiz uzre, kendilerini kanitlamak icin sadece ve sadece mantiga ve teoriye abanirlar. eksikliklerini hemen her konuda zamanin yipratisiyla kapatmayi ogrenen bu bireyler, en son olarak, "baslama"yi ogrenirler ya da ogrenemeden olurler.

    <bu entryyi girmeli miyim acaba ki, girmemeli de olabilirim hani, neden, cunku baska bir yerde (bkz: #3926641) ilk linkini veriyorum ve aciklamasi benim kafamdakinden farkli girilirse, linki biraktigim yerde gezinen gozler, arayisla linke tiklamayi gerektirecek kadar bilgisiz oldugunda (ki ben de oyle idim yakin zamana kadar), baskasinin doldurdugu bir ukteden, benim anlatmaya calistigimi yanlis anlayabilir ya da sacmasapan yerlerden baska yerlere baglayamayip, amman neyse geceyim diyebilir. ama bir de soyle bir sey var, eger ilk entryyi gireceksem, saglam bir tanim da koymus olmaliyim. ama gel gor ki, o saglam tanim belki de benim cozumsuzlugumde gizli... o halde kendini ornek vermek ve durumu ortaya sermek de bir sekilde tanima gomulerek, entry zenginlestirilebilir. hatta boyle bir kararsizlik icinde boyle bir entry girerek, kendi baslayabilme sorunuma care bulabildigim ender anlardan birisini de paylasima acarak, hastaligin cozumune dair ipuclarinin tohum olarak ilgili beyinlere serpilmesini sagliyor olabilirim. ve o tohumlar ki, belki uygun bir gri hucre ortami bulur, filizlenir, ve, ve , ve, belki bir gun, o filizlenen ortamlardan birinin bakis acisi, benim kendim icin en verimli ekimi yapabilmeme ornek teskil ederek, faydasini bana da dondurebilmis olur.>

    yani...
    yukarida da goruldugu uzre;
    turkiye mumessilligini yapmakta oldugum akil-ruh hastaligi.
    (bkz: deli)
    (hatta dikkatli gozler, yazarin, akil ve ruh kavramlarindan birini secmeyerek, isbu entryyi girebilmek icin kendi karar verme mekanizmasindan odun vererek, "birakalim simdilik kalsin, o konuyu bir irdelemeye kalksak altindan kalkamayiz bir entryde" dusuncesiyle bu aciklamanin yapilmasini gerektirecek karmasik, ama mantiksizlik onyargisini yine de bertaraf edebilmis olmasini saglayabilen bir yapi kazandirmis oldugunu fark edecektir entryye.)

    dosya konusuna simdilik son bir ekleme yapilacak olursa:
    bu hastaliga sahip kisiler,
    * ikna etmeyi gercekten onemsedikleri herkesi ikna edebilirler bir sure icinde. bu kesin sahip olunan bir ozellik ve yetenektir.
    * zekalarini asla hayati ya da insanlari kullanmak icin harcamazlar. bu yuzden ikna yetenekleri sadece bir savunma mekanizmasi gorevi gormekle sinirli kalmis olur. bu adeta evrensel adaletin vurdugu bir gucler dengesi kilididir.
    * hedefledikleri sey, kendilerinin de ne oldugunu bilmedigi belirsiz bir "dogru" kavramidir. o dogru kavraminin ne oldugunu cozmeye calismak yerine, o yonde ilerlemesi gerektigini fark edebilmis olanlari ilerleyis acisindan sansli konumdalardir. ama bunu ogrenme surecleri cok sansli degillerse oldukca acili gecer.
    * dunyada, cigir acici bir yenilik tetikleyemeyecekleri bir alan yoktur. ama ilk tetiklenmesi gereken cigir asiminin kendileri hakkinda olmasi gerektigini fark etmeleri zaman alir.
    * kendi cigirlarini nasil asmalari gerektigi konusunun kilit konu oldugunu fark ettiklerinde, kendilerine o kadar yuklenirler ki, asla, ama asla, ama asla, objektif olabilecek kadar ozguven tasiyamazlar panik nedeniyle. sakinlestirilmeye, ilgiye ve sinirsiz destege ihtiyaclari vardir. ama bunun yollarini bulmaya calismak, neredeyse ikinci bir omur harcamak gibi gorunur onlara; sanki tek cozum, tepeden inecek ani bir yardimdir. peki eger baska yolu yoksa, evrenden nasil yardim talep edilebilir? bilmiyorum. bilen varsa cozsun beni...

    gibi maddeler ekleyerek entry bitirebilirler.

    not: iki uc arasinda kaldiginiz, gidip geldiginiz ne kadar fazla konu varsa o kadar araftasiniz demektir. her konuda, tum bakis acilarindan ne kadar daha ustun ve objektif bir bakis acisi gelistirmis oldugunuz, bu eksiginiz nedeniyle pek bir pay saglamaz. varliginiz, adeta, kesfedilip yararlanilmayi bekleyen bir dahi beyninin durdugu garip bir kap gibidir. bu kesfedilmeyi beklemek yerine siyrilis yolu yaratilmasi yonunde gelistirilmis olan "triz" yontemi bile, daha tepede bir sistem kalmadigi icin kararsizlikla bogusan ve her duydugu kendi dilindeki iddiaya kulak vermeye kasan zavalli holdinglere kendisini klasik "haftasonu hayata bakis hedehodo verim artirim seminerleri" duzeyinde pazarlayabilme basarisini saglamaktan oteye gidememistir.

    yillar sonra editle gelen ek:
    uzun bir sure once cozumune kendi uzerimde tanik oldugum sey. benimkisi dibe vurunca survival mekanizmasinin harekete gecmesiyle gerceklesti. ama kisiden kisiye, durumdan duruma cozumu farklilik gosterebilir. ya da farkli bir cozum yoluna girisilip basarili olunmasi mumkun olabilir. parmaginizi siklatmakla dibe vurmak arasinda herhangi bir sey...
  • genellikle tecrubesiz muhendislerin dustugu tuzak. buyuk resmi (big picture) gozden kacirip, detaylara fazla odaklanmanin getirdigi bir zaman ve enerji kaybi. ornegin, bir dizayn icin yeni bir konsept dusunuluyor. konseptin ise yarayip, yaramayacagi icin bir takim cok ust duzey hesaplamalar, analizler yapilir ve bu yuvarlak hesaplar sonucunda konseptin sansinin olup olmadigi az bucuk anlasilir. sayet tecrubesizseniz veya dizaynin ne icin yapildigi cok acik bir sekilde tanimlanmamissa bu analiz ve hesaplamalar icin gerektiginden daha fazla detaya inilebilir, bu da analizin veya hesaplamalarin detaylarinda enerji ve zaman kaybina neden olabilir. sonuc olarak, buyuk ihtimalle uygulanmayacak bir konsept uzerinde saatlerinizi harcarsiniz. analiz yapilirken dikkat edilmesi gereken, dizaynin hangi asamasindasiniz (konsept me, detay dizayn mi vs.? dizaynin gerceklestirmesi gereken islev "tam olarak" ne? analizin her asamasinda bu iki soruyu sik sik kendinize sorup, yaptiginiz isin gercekten gerekli oldugunu kontrol etmeniz gerekir.
  • yazılım için ele alırsak bir anti patterndir. analistin ya da analizi yapan kişinin, analizin içerisinde daha fazla analizi bulması ve daha fazla analizi ortaya çıkartması ile projenin iptaline kadar geçen sürece verilen addır.

    http://bosisleryazilimcisi.com/…analysis-paralysis/
  • kısaca aşırı analiz yapma, seçenekleri değerlendirme durumundan dolayı bir sonuca varılamaması durumudur.

    anlatılan bir hikayeye göre kedi ile tilki konuşurken kedi avcı köpeklerden kaçmak için tek yolu olduğunu söylüyor, tilki ise böbürlenerek 100 farklı yol bildiğini söylüyor. daha sonra köpeklerin havlamaları duyulunca kedi hemen ağaca tırmanırken tilki 100 farklı yoldan hangisi daha iyi olur diye karar veremeyip yakalanıyor.
  • "az laf çok iş" prensibinin tam zıddı, analiz felci.

    örneğin enerji tasarrufu konusuna çok kafa yoran ama enerji israfını çözecek bir şey yapmayan birini düşünelim. çok fazla analiz yapıyor, çok fazla derinlemesine düşünüyor, detaylara çok fazla dalıyor ve sonuç olarak en mükemmel neticeyi aramaktan dolayı karar veremiyor; veya eyleme geçme aşamasına gelemiyor. öyle ki, hata yapma korkusu bir seçim yapmasının önünde bariyer gibi duruyor. yani bir konuda müthiş bir planlama ve organizasyon ortaya koyuyor ama işlevsel nitelik kazandıramıyor, çünkü test aşamasına gelemiyor. üstelik kişi, bu analizlerde kaybolmayı bir eylem, bir iş zannettiği için de analizler yaparak sanki o konuda harekete geçmiş, uygulamalı bir deneyim ortaya koymuşçasına sonuca ulaşmış olmanın doygunluğunu yaşıyor.
  • bir karar vereceği zaman ya öyle olursa, ya böyle olursa diye düşünmekten ileri gidemeyen, aşırı düşünen, bu yüzden de karar veremeyen kişilerin yaşadığı sıkıntı.

    terim kulağa ciddi geldiği için genelde işle ilgili olduğu düşünülüyor ama bazı insanların günlük hayattaki gayet sıradan kararlarında da bunu yaşadığı görülebilir. benim aklıma direkt eski bir arkadaşımın alışveriş yaparkenki hali geliyor. bir mağazaya girerdik. öncelikle arkadaşımın bir şey alıp almayacağı kesin olmazdı. "almayı düşündüğü" bir şeyler olurdu. görevliden yardım ister, görevli seçenekleri yığar, bir sürü dil dökerek tek tek denemesine yardım eder. "yakıştı mı ki? bu renk nasıl? bunu düğünde giyebilir miyim? buna göre ayakkabım var mı? ilkini tekrar mı denesem?" bir giydiğini 10 dakika düşünür, onu çıkartır başka giyer, ilkini unutur, kabini o kadar süre meşgul edemezsin, görevli bıkar artık, "siz bakın, gerekirse beni çağırırsınız." der, gider. arkadaş hala "hangisi daha çok yakıştı? bu da pahalıymış, bu fiyata değer mi?..." ben beklemekten yorulurum, karnım acıkır, aynı şeyleri konuşup durmaktan usanırım. en son, görevliye teşekkür ederiz, kusura bakmayın çok vaktinizi aldık diye diye bir şey almadan çıkarız. 20 kere bunu yaşadıysak belki 1-2 kıyafet almış oluruz. hatırlamak bile sabrımı azaltıyor. "ben çok kararsızım da." deyip içinden çıkılacak bir durum değil bu. hayatı çok zorlaştırıyor. çözüm önerilerinde önemsiz kararları hızlıca alın, belirsizlikten korkmayın, içgüdülerinize güvenin gibi maddeler gördüm. bence en mantıklı olanı bir terapistle görüşmek.
  • gordion dugumu lazım bu gibi durumlarda. veya bir anneanne.
    özellikle bu gibi saatlerde:)
    "anane yaaa, böyle böyle oldu ne diyosun" deyince, yakası bağrı açılmamış eski küfürlerden birini sallayıp, yat zıbar diyecek bir anaaane istiyorum.

    al bakalım, rahmetliyi de özledim şimdi iyi mi...
hesabın var mı? giriş yap