• yamulmuyorsam tom robbins in ilk kitabi. pan, piramit, okulte, din vb. konulara dokunuslari ile gelecekte yazacaklarina ait buyuk bir referans olmasına karsin, hikayeye anlatici kimligi ile bence gereginden fazla mudahelesi ile digerlerinden sanirim biraz daha zorlamakta okuru. ama hikaye, uslup ve tarz acisindan tam bir tom robbins kitabı oldugu asikar. yetmislerin basinda kapitalizm ve komunizm icin "ekonomik totalitarizm" tanimini yapması donemin ruzaglarına karsı koymayı becerebildiginin ve daha 30 larında iken ogretisini yeserttiginin kanıtı.
  • bu kitaptaki isa ile tarzan'in arasinda gecen tartisma felsefe tarihine gecebilecek turdendir. isa'nin kendini mesih olarak ilan etmeden once ortadan kayboldugu yillarda (muhtemelen yeni getirecegi din icin malzeme toplarken) oturup dusundugu bir sirada karsisina bir keciye binmis tarzan cikar ve olaylar gelisir...
    mutlaka okuyun ve meaning of meaning arayisindan kurtulun.
  • tom robbinsin ilk kitabı.
    "kuzeybatı pasifik'in haida kızılderililerinde 'şiir yazmak' için kullanılan fiille 'nefes almak' için kullanılan fiil aynıdır.
    amanda, etnik bilgilere dair bu tür sevimli ayrıntılardan büyük keyif alırdı. bu bilgiyi öğrendikten sonra artık her nefesini sanki şiir yazıyormuşçasına ayarlamaya çalışacağına yemin etti. sözünün eriydi, yeni nefes alma şekli kişisel cazibesinin ambarına katkıda bulundu.
    bir seferinde, özellikle güç isteyen bir kıtayı içine çekerken yakınında salak sepelek dolanan bir kanatlı böceği yuttu. 'ne berbat bir kafiye' diye öğürdü. 'galiba düzyazıya geri döneceğim'".

    yine de ama o kadar güzel bir eser değildir.
  • (bkz: tim robbins)
  • lisedeki amerikalı fizik hocamın türk amerikan derneği kütüphanesinden aldığı, sonra kütüphane eski kitapları dağıtmaya karar verdiği için gore vidal’ın duluth’ı ve hemingway’in death in the afternoon’u ile birlikte bana hediye ettiği, bu şekilde yıllar yıllar önce benden yaşlı 2. basımından okuduğum muhteşem kitap. o zaman ingilizce’ye, hele hele kitaptaki bolca argoya ve göndermelere yeteri kadar hakim olmadığım için kısmen anlamamış ama yine de bayılmıştım kitaba, karakterlerine, tabii en çok amanda’ya... “corpse” diye bi kelime vardı bi de, bazen c’si büyük, nasıl neden hala bilmem ama bunun kutsal kitap ya da el yazması gibi bişey olduğuna karar vermiştim. kitabın yarısını bu inançla okudum, ama habire bu “corpse”un lafı geçiyo, nedense heyecan yaratıyo, anlamadım bi türlü.. sonra kitabın ortasında iyice kafam karışınca sözlüğe baktım bi zahmet, sonra en başa dönüp bi daha okudum hepsini, bu sefer sözlükle daha yakın temas içinde, kim bilir bi tarafımdan uydurup yakıştırdığım başka neler var diye..
  • motor kullananların kask takmasının yasa olması üzerine, kasktan girip, insanların kendilerine ait olmayan kafaları üzerinden paraya dayalı kültüre varıp oradan da ne rusyada komünizm ne amerikada demokrasi ikisi de ekonomik totalitarizm diyen tom robbins kitabı. devamını merak ettiğim ve 50. sayfasında olmama rağmen parfümün dansından daha güzel olduğuna inandığım kitaptır ayrıca
  • --- spoiler ---
    "burma'da" dedi amanda "ruhun kelebek olduğuna inanılır."
    --- spoiler ---

    ve evet "kelebeğin ömrü tam da olması gereken kadardır"...
  • yaz tatilimi eğlenceli hale dönüştüren kitap. en az parfümün dansi kadar iyi bir etki bıraktı üzerimde. amanda' nın medyumluk yaparak para kazandığı bölümde bir müşterisine söyledikleri çok komik geldi, alıntı yapmadan edemeyeceğim:

    --- spoiler ---

    "hayattaki en önemli şey üslup. yani temelde, neticede önemli olan, kişinin varoluş üslubu -kişinin eylemlerinde görülen karakteristik tarz. insan kendini eylemleriyle tanımlamaktaysa eğer, o zaman üslup iki kat daha belirleyicidir; çünkü eylemi belirleyen üsluptur."

    amanda söylediği şeyi uzun uzun tarttı kafasında. "mesele şu," dedi sonunda. "mutluluk öğrenilen bir durum. öğrenildiği ve kendi kendini ürettiği için de idamesi dış koşullara bağımlı değil. bu durum içerik konusunu çok ironik bir biçimde aydınlatıyor. ve üslubun önceliğini vurguluyor."

    yaklaşık bir saat süren monoloğun ardından amanda sözlerini şöyle toparlamıştı: "boşluğu dolduran şey içerik, daha doğrusu içerik bilinci. ancak salt içeriğin varlığı yeterli değil. içeriğe, bizleri etkileme, harekete geçirme becerisini veren şey üslup; içeriği umursamamızı sağlayan şey üslup."

    bunun üzerine konuşma boyunca sabırla beklemiş olan müşteri, el çantasını amanda' nın kafasına geçirip 4,98 dolarını geri istemişti.
    --- spoiler ---
  • "yuva yaptılar,
    kalbimin bacalarına,
    yitirdiğin o kırlangıçlar."
  • özgeçmişlerde yer alan bilgilerle ilgili eleştiri kısmı ve ziller'ın kendini rock and roll'a sattığını düşünmelerine neden olan şu sözler kitabın en güzel noktalarıdır.

    --- spoiler ---
    ''caz anahtar deliğine tıpatıp uyduğu için geçti kapıdan; blues sıska ve çile çekmeye şartlanmış olduğu için kaçıverdi aradan; lakin rock, sosis kadar kocaman olduğundan ortakulakta tıkandı kaldı.''
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap